Ana SayfaKürsüBir Liberal Prensin Kaleminden Kaybedilen Umuda Ağıt: Jiang Zemin, Hu Jintao yönetimleri...

Bir Liberal Prensin Kaleminden Kaybedilen Umuda Ağıt: Jiang Zemin, Hu Jintao yönetimleri ve Şi Jinping’in yükselişi

 Çeviri: Kamuran Kızlak

Çevirmenin önsözü

Xi Jinping’in (Şi Cinping) ÇKP Genel Sekreteri ve Devlet Başkanı seçilmesi ve ardınan geçen iki dönemlik (Şimdi üçüncü döneminde) Şi yönetimi, Jiang Zemin ve Hu Jintao dönemlerinde sesleri gür çıkan ve muteber aydınlar kabul edilip itibar gören Batıcı liberaller için bir nevi ağıt dönemi oldu. Jiang ve Hu dönemlerinde, Komünist ÇKP liderliği ve yönetim gücünün bir Batı tipi liberal demokrasiye evrilmekte olduğundan umutlanmışlardı. ÇKP’yi derleyip toparlayan, yönetim gücü ve ideolojik olarak güçlendiren Şi yönetimi bu umutlarını kırdı. Çevirisini yaptığım aşağıdaki yazının orijinal başlığı “Halkın Süresiz Lideri: Şi Cinping’in Otokratik Gücünün Analizi” olmakla birlikte metnin içeriğine ve yazarın kimliğine uygun olarak değiştirilmiştir. 

Yazar, Deng Yuwen, ÇKP Merkez Komitesi Parti Okulu’nun (学习时报 -Xue Şi  Shíbao -Study Times)” adlı okul dergisinin Hu Jintao dönemindeki genel yayın yönetmen yardımcısıdır. Yani sıradan bir liberal değil o günlerdeki liberal entelijansiya arasında suyun başını tutanlardandır (Şimdi İngiltere’de yaşıyor). Partiyi Batılı liberal değerlerle (yani Batı kapitalizminin değerleriyle) doktrine etmeye çalışan yayının ikinci sorumlusudur.

Jiang Zemin döneminde Parti üst yönetiminin yolsuzluklara bulaşarak aşırı zenginleşmelerini basitçe bir yolsuzluk konusu veya bir hukuki sorun olarak görmenin hatalı olacağını düşünüyorum. Bu yolsuzlukları üst yönetim kadrolarının (ta Daimi Komiteye kadar uzanmıştır) güç-nüfuz ticareti yapmaları olarak görmek olup biteni gözden kaçırmak olur. Çünkü bu yolsuzluklar Jiang Zemin’in olup bitene gözlerini yumması sayesinde yapıldı. Biraz iddialı bir tez olmakla birlikte, buradaki bir toplantıda “Zemin, Partinin siyasi olarak da ayak uydurduğu liberal (kapitalist) dönüşümü amaçlıyordu. Fakat bu kapitalist sınıfı Parti üst düzey kadroları arasından yaratmayı ve (Partiyi ele geçirmiş) bu kapitalistlerin kontrolünde bir siyasi liberalleşme öngörüyordu. Böylece, Parti içindeki muhalefet ile işi kolaylaşacaktı. Yani iktidar-Parti nevzuhur kapitalistlere teslim edilmeyecekti; Partinin öz evladı olan kapitalistlere teslim edilecekti. Bu çizgiyi Hu Jintao da sürdürmeye çalıştı. Şi, ÇKP’yi ipten aldı” görüşünü dile getirmiştim. Bu konudaki kuşkularımı halen korumaktayım.

Aşağıdaki metin bir liberalin kaleminden çıktığı için doğal olarak liberalizme ve ÇKP’nin siyasi olarak liberalleşmesi yönünde atılan adımlara övgü yapmaktadır. Bu uzun yazı, benim bu döneme ilişkin olarak yazmayı düşündüğüm bir kapsamlı makalenin adeta baş aşağı duran hali gibi (sanırım artık yazmaya gerek kalmadı). Araya notlar ekleyerek bu baş aşağı duruşu biraz olsun düzeltmeye çalıştım. Buna rağmen, Şi dönemi (ve Mao hakkında) yazılanlar ve yapılan değerlendirmeler okunurken bunların bir liberalin bakış açısını yansıttığı unutulmamalıdır.

Metnin okunuşunu kolaylaştırmak, okuyucunun dipnot ile metin arasında dolanıp durmasının getireceği bezginliğin önüne geçmek için bilgilendirme veya düzletme amaçlı notları metnin sonuna (dipnot) değil ilgili cümle veya paragrafın sonuna köşeli parantez içinde italik yazılarla ekledim. Bu, akademik makalelerde alışılmış bir yöntem değildir: ama bu bir akademik makale değil…

İyi okumalar…

BİR LİBERAL PRENSİN KALEMİNDEN KAYBEDİLEN UMUDA AĞIT

Jiang Zemin, Hu Jintao yönetimleri ve Şi Cinping’in yükselişi 

Şi Cinping, Çin Komünist Partisi’nin 20. Ulusal Kongresi’ni adeta kişisel “taç giyme töreni”ne dönüştürdü. Tamamı kendi adamlarından oluşan bir politbüro oluşturmakla kalmadı, aynı zamanda, dostları tarafından “halkın lideri” olarak da övüldü. Bu unvan başlangıçta yalnızca Mao Zedong için kullanılıyordu. Şi, on yıl önce Genel Sekreter ve Devlet Başkanı seçildiğinde kendi ekibi yoktu. ÇKP’nin en üst düzey lideri seçilebilmesini komünistlerin ikinci neslinden olmasına ve kıdemlilerin desteğine borçludur. Ancak partinin çekirdeği haline gelmesi yalnızca üç yılını, düşüncelerini parti tüzüğüne yazdırması beş yılını ve art arda üç dönem seçilmesini sağlaması on yılını aldı. Onun gücü ancak Mao’nun gücüyle kıyaslanabilir.

Peki, Şi, diktatörlüğünü nasıl kurdu? Bu makale, öncelikle Şi’nin güç politikalarının arka planını, ardından kişilik özellikleri gibi kişisel faktörleri tartışarak dışarıdan içeriye derinlemesine bir analiz yapmayı amaçlamaktadır. Bu makale yazılırken Çin’de vatandaşların ilk kez açıkça Şi’nin otoritesine meydan okuduğu, “boş kağıt devrimi” olarak bilinen bir protesto dalgası yaşanıyordu. [Covid-19 kısıtlamalarına karşı yapılan protestolardan bahsediyor. K. Kızlak] Ancak olup bitenlerin öneminin ortaya çıkması zaman alacaktır ve protesto gösterileri bu makalenin kapsamı dışındadır.

ÇKP’nin İkilemi: Şi’nin İktidara Yükselişinin Bağlamı

(1) Hu Jintao’nun zayıf konumundan alınacak dersler

Şi’nin gücü nasıl elde ettiğini analiz etmeden önce, ÇKP’nin Şi seçilmeden önceki durumunu, özellikle de Hu Jintao’nun yönetim gücü açmazını anlamalıyız. Bugünün perspektifinden bakıldığında, Şi’nin yükselişinin koşullarını hazırlayan birincil etmen, Hu’nun yönetimi altındaki ÇKP’nin kendine özgü ekolojisidir.

Hu, Deng Xiaoping tarafından yıllar önce Jiang Zemin’in halefi olarak seçilen kişidir. Bu durum Jiang’ı rahatsız etmiş ve iktidarı Hu’ya gönülsüzce devretmiştir. [Deng, ölümünden bir yıl kadar önce Jiang Zemin’i Yang Shangkun’dan sonraki ÇKP Genel Sekreteri ve Devlet Başkanı olarak, Hu Jintao’yu da Zemin’in halefi olarak göstermiştir. Zemin’in gönlündeki kişi, partideki gücünü kullanarak Hu döneminde Daimi Komite’ye seçtirdiği ve komitenin birinci sekreteri olan Zeng Qinghong’dur. Daimi Komite birinci sekreteri partide Genel Sekreterden sonraki en güçlü kişidir. Zeng, Zemin’in görev süresi boyunca genel sekreter yardımcısı olarak görev yaptı. Zemin ile uzlaşmazlığı olanlar veya muhalif duranlara karşı yürüttüğü sert operasyonlarla bilinir ve “Zemin’in baltalı adamı” namıyla anılır. Partiyi adeta Zemin’in partisi haline getirmeye çalışan kişidir. Üst düzey görevlere getirdiği birçok Zemin yanlısı çeşitli yolsuzluklara bulaştılar, disiplin suçları işlediler. Şi döneminde ağır bir tasfiyeye uğradılar.]

Halefi hakkındaki güvensizliği nedeniyle Jiang, genel sekreterlik görevi sona ermeden önce iki düzenleme yaptı: (1) Genel Sekreterlik görevinden ayrıldı fakat Askeri Komisyon başkanlığını üç yıl daha sürdürdü ve (2) Politbüro Daimi Komitesi’nin üye sayısını yediden dokuza çıkardı. Jiang döneminde yedi üyeden Hu döneminde dokuz üyeye geçiş Jiang’ın yaptığı bu düzenlemeden kaynaklanmaktadır. Amaç, Hu’nun gücünü sulandırmak ve kontrol altına almak için çevresine kendi adamlarını yerleştirmektir. ÇKP’nin 16. ve 17. Ulusal Kongresi Daimi Komite adaylarına bakıldığında, ilkinde açıkça Jiang fraksiyonundan beş üye, ikincisinde üç üye (Şi sayılırsa dört üyesi) bulunmaktadır. [Zemin, Şi’den hiç hoşlanmasa ve hep önünü kesmek istese de, Daimi Komite’ye önermesi ‒ve atanması‒ Hu’nun gücünü zayıflatmak amacını taşımaktadır.] Jiang’ın bu iki düzenlemesi, görevden ayrıldıktan sonra gücü sıkı bir şekilde kontrol edebilmesini sağladı. Aslında, Jiang, yarı geri çekilme durumundaydı. Üç yıl sonra Askeri Komite Başkanlığını Hu’ya devretmiş olsa da Hu’nun 10 yıllık görev süresi boyunca herhangi bir şey yapması hâlâ zordu. Çünkü bürokrasi ve ordudaki önemli mevkiler hâlâ Jiang’ın adamları tarafından kontrol ediliyordu. [Örn. Askeri Komite Başkan Yardımcısı, Zemin en güçlü destekçisi Zeng Qinghong’dur.]

Siyasi bir sistem olarak, “dokuz ejderha su kontrolü” nedeniyle Genel Sekreterin gücünün zayıflaması yersiz bir tasarruf değildir. [Dokuz Ejderha Su Kontrolü. Çin mitolojisinde ejderhalar, su ve havanın kontrolünden ve yönetiminden sorumlu otoritelerdir. Dokuz ejderhanın her birinin suyu nasıl yönetecekleri konusunda kendi fikirleri olduğunda, ya hiçbir ejderha suyu yönetmek için inisiyatif almaz ya da hepsi suyun yönetimi için rekabet eder. Sonuç, ya çok fazla suyun (sel) ya da çok az suyun (kuraklık) olduğu doğal afettir.] Parti liderleri çok güçlü olursa, pervasızca hareket ederlerse, denetim ve dengeden yoksun olurlarsa, bu durum partiyi ve tüm ülkeyi felakete sürükler. Mao, bunun tipik örneğidir. Lider zayıfsa ve onun üzerinde çok sayıda kontrol ve denge sistemi varsa, bu en azından bazı saçma kararlar verilmesini engelleyebilir. Ancak zayıf genel sekreterin yeterli yetkiye sahip olmaması bazı şeylerin tartışılıp karar alınamamasına, politikaların oluşturulamamasına veya yetersiz uygulanmasına, yapılması gerekenlerin yapılamamasına ve ülkenin kalkınma planının yapılamamasına ve uygulanamamasına yol açacaktır. Hu dönemi boyunca, hükümet, Zhongnanhai’den [ÇKP ve merkezi hükümet binası] emir-kararlar çıkmadığı için halk tarafından eleştirildi. Ayrıca, genel sekreterin zayıf olması, Daimi Komite’nin diğer üyelerinin ve hatta güçlü yerel prenslerin dizginlenmesini de imkânsız hale getirir. Bu da partinin siyasi hayatında lidersiz liderlerin, bağımsız yönetimlerin ortaya çıkmasına ve hatta kariyeristlerin ortaya çıkmasına neden olur. Hu’nun yönetiminin ikinci döneminde, Bo Xilai (Bo Şilay), Chongqing’de “kızıl şarkılar (söyle) ve siyaha vur/saldır kampanyası” başlattı. [Kızıl, iyinin, doğrunun, adaletin yani sosyalizmin; siyah ise kötünün, kötülüğün sembolüydü.] Çizgi ve izlenen politika açısından merkezi hükümete açıkça karşı çıktı ve Zhou Yongkang gibi kilit merkezi yetkililer tarafından desteklendi. Parti açısından bu tür kariyeristlerin ortaya çıkışı hiçbir şekilde iyi bir şey değildir.

[Yazar, şayet Zemin ve Hu’yu aklama amaçlı bir kasıtlı çarpıtma yapmıyorsa, Zhou Yongkang hakkında kesinlikle yanılıyor. Zhou, Ulusal Petrol Endüstrisinin başındaki kişiyken Hu döneminde Daimi Komiteye girdi ve Merkezi Politik ve Yasal İşler Komisyonu Sekreterliğine getirildi. Bütün polis, iç güvenlik aygıtı ve yasal kurumlardan (yargıdan) sorumluydu. Bo Şilay, Zhou’yu elindeki polis ve yargı gücünü kullanarak kendisine kumpas kuran kişi olarak anmaktadır. Bo, Zhou’nun halefi yani o görevi Zhou’dan devralacak kişi olarak anılmaktaydı. Zhou’nun ileride başına açılabilecek ‒yolsuzluk soruşturması gibi‒ işleri önlemek için Bo’ya kumpas kurduğuna inanan çok kişi var. Fakat, Zhou, yine de kendisini kurtaramadı. Zemin ve Hu’nun soruşturma açılmaması yönündeki çeşitli girişimlerine rağmen, Zhou, Şi’nin talimatıyla hakkında soruşturma açılan ilk kişilerden biri oldu. Soruşturma sonucunda, Zhou’nun verdiği bilgiler, yönlendirmesi ve etkin rol oynamasıyla, aile üyelerinin petrol endüstrisine yatırım yaptıkları ve toplam servetlerinin 14,5 milyar dolara ulaştığı ortaya çıktı. Bu servete el konduğu gibi Zhou da ömür boyu hapis cezası aldı. Bo, her ne kadar Zhou döneminde tutuklanmış olsa da, Şi’nin Devlet Başkanlığı döneminde yargılandı. Şi, Bo gibi ortodoks Maoculuğa çok yakın duran gözüpek birini kendisi için de bir risk olarak görüyor olsa gerek, soruşturmanın yeniden yürütülmesiyle ilgili bir şey yapmadı.]

(2) ÇKP iktidarının güvenliğini tehdit eden faktör olarak yolsuzluklar

Yolsuzluk, iktidardaki herhangi bir ÇKP liderinin karakteristik bir özelliği değildir. Fakat, buna rağmen, Hu döneminde yolsuzluğun ÇKP iktidarının güvenliğini tehdit edecek kadar ciddi boyuta ulaştığı da bir gerçektir. Bunun nedeni şudur: Reform ve dışa açılma Hu dönemine kadar 30 yıldır, piyasa ekonomisi ise yaklaşık 20 yıldır uygulanıyordu. Çin ekonomisinin bu hızlı gelişimi tüm toplum için önemli bir zenginlik biriktirdi ve böylece yolsuzluğun yaygınlaşması için maddi bir temel oluşturdu.

Reformdan önce de Çin’de yolsuzluk vardı. Ancak bu daha çok kurumsallaşmış ayrıcalıklı yolsuzluk veya, diğer bir ifadeyle, ayrıcalıklıların kurumsal yolsuzluğu olarak ortaya çıktı. Reformdan sonra, ayrıcalıkların yolsuzluğu korunmaya ve büyümeye devam etti ve “para için gücün kullanımı” şeklindeki yolsuzluk ana yolsuzluk biçimi olarak öncekinin yerini aldı. [Yerleşik kurumsal yolsuzluğun yerini kişilerin güçlü konumuna bıraktığından, kurumların yerini güçlü kişiler aldığından ve ÇKP kadrolarının yolsuzluk-para için güçlü konumlarını kullanmalarından bahsediyor.] Reformdan sonraki ilk 30 yılda Çin’de üç büyük yolsuzluk dalgası yaşandı. İlk olarak, reformun ilk başlarında, reformu başlatmak ve teşvik etmek için ÇKP, bir grup yetkiliyi idari kademelerdeki görevlerinden aldı. Parti, bu yetkilileri, özellikle de aralarındaki ikinci nesil komünistleri satın aldı ve politik ayrıcalıklar verdi. Böylece o dönemde ortaya çıkan, aslında yolsuzluk olan “resmi çöküş” olgusu yaşandı. İkincisi, Deng Xiaoping’in güney turunun bir piyasa ekonomisinin önünü açmasıdır. [Deng’in Singapur ve Malezya’yı kapsayan bir güney turu sonrasında piyasa ekonomisine karar verdiği bilinir.] Piyasada eşdeğer takas uygulandığı ve güç metaya dönüştürüldüğü için yasal kısıtlamaların ve garantilerin olmadığı bir piyasa ekonomisi kaçınılmaz olarak yolsuzluğa yol açacaktır. Ancak o zamanlar Çin için piyasa ekonomisi henüz yeni bir şeydi, bunu ilk defa uyguluyorduk, kurallar ve düzenlemeler hanesi boştu ve böylece yolsuzluk yaygınlaştı. Üçüncüsü, Jiang’ın son döneminde ve Hu’nun ilk döneminde kamuya ait çok sayıda işletme özel şahıslara ücretsiz veya düşük fiyatlarla satıldığından, mevcut sistemin yetkilileri ve iktidara yakın kişiler bu şirketlerin satışının kazananları oldular ve büyük miktarda kamu varlığını bölüştüler.

Reform süreci boyunca ÇKP, yolsuzluğa bilinçli olarak müsamaha gösterdi. Çünkü ekonominin teorisini yapan çevrelerde yolsuzluk yaratmanın reformun kayganlaştırıcısı olduğu inancı vardı. Fakat bir kez müsamaha gösterildiğinde, yolsuzluk tıpkı kanser hücreleri gibi kendi kendine çoğalabilir ve yayılabilir, sağlıklı bir vücudu tamamen harap edebilir ‒ayrıca ÇKP’nin sağlıksız bir vücut olduğundan bahsetmeye bile gerek yok.

Belki belli bir aşamada yolsuzluk reformları teşvik edebilir; ancak uzun vadede yolsuzluğa bağlı işlem miktarındaki sınırsız artış nedeniyle tüm toplumun dikkati üretimden uzaklaşarak yolsuzluk olan işlemlere odaklanacak ve sonunda toplam toplumsal verimliliği azaltacaktır. Yolsuzlukla yönetilen bir toplum ve bir siyasi parti toplumun tüm erdemlerini de yozlaştırır. ÇKP, Hu dönemine geldiğinde bu son haldeydi. Toplum müreffeh görünüyordu ama yolsuzluk sistemin iliklerine kadar işlemişti.

Hu’nun yolsuzlukla mücadele etmek istemediğini söylemek yanlış olur. Fakat yolsuzluğun yaygınlaştığı bir ortamda yolsuzlukla mücadele etmek kolay değildir. Çin’in en yozlaşmış ve en zengin ailelerinin tümü partinin tepesinde, Politbüro ve Daimi Komite düzeyinde yer alıyordu. Bu güçlü aileler büyük servete sahiplerdi ve yolsuzlukla ciddi bir mücadele kaçınılmaz olarak onların çıkarlarına dokunacaktı. Dolayısıyla Hu’nun o dönemde yüz yüze kaldığı durum, yolsuzlukla mücadele ederse partinin, mücadele etmezse ülkenin ölebileceğiydi. Hu, cesur bir lider değildi ve etkili yolsuzlukla mücadele araçlarından yoksundu. Yolsuzlukla gerçek anlamda mücadele edememeye mahkûmdu. Görev süresi boyunca yalnızca kötülük çiçeği olan yolsuzluğun yeşerip serpilmesine izin verebilirdi.

(3) Sivil toplum saldırıları karşısında istikrarlı bir şekilde geri çekilen Parti

ÇKP’nin Hu dönemindeki üçüncü açmazı toplumu alevlerin sarmış olmasıdır. Parti, isyancı kitleler, aktif sivil toplum, özgürlük ve açıklık isteyen ideolojik çevreler ile kamuoyu çevreleri ve siyasi muhalefetin meydan okumaları karşısında çaresizdir ve sürekli geri çekilmektedir.

Mao’nun yönetimi altında ÇKP, 30 yıldır sosyalizmi inşa ediyordu. Halk tok denecek kadar kadar yiyecek bulamıyordu ve on milyonlarca insan açlıktan öldü. [Mao’yu karalamak için sık sık tekrarlanan bu hikâyenin aslı başkadır. O dönem, 1959, yaşanan kıtlığın asıl sorumlusu, yanlış planlamanın etkisi olsa da, tarihi boyunca her 100 yılda bir-iki kez Çin’i vuran güneyde aşırı yağışlı, kuzeyde aşırı kurak iklim koşullarıdır. Aşırı yağışlar güneyde pirinç ekim alanlarını mahvederken kuzeydeki aşırı kurak iklim buğdayların olgunlaşmasına imkân vermemiştir. Çin, pirinç ithal ederek kıtlık sorununun üstesinden gelmiştir. Sorunun bir diğer bileşeni yetersiz pirinç üretimidir. Bu sorunun üstesinden gelmek için Dr. Yuan Longping, 1970’lerden başlayarak uzun bir süre hibrit pirinç araştırmaları yürütmüş ve 70’lerin sonlarına doğru pirinç üretiminde patlama yaşanmıştır. Dr. Yuan, 2004 yılında “insanlığa besleyici ve bol gıda sağlamaya olağanüstü katkı” nedeniyle Dünya Gıda Ödülü’nü kazanmıştır.] Çin yokluk ve yoksulluk içindeydi. Bu durum, vicdan sahibi olan parti liderlerinin kendilerini halka borçlu hissetmelerine neden olacaktır. Belki de Deng’i reform ve açılım politikası uygulamaya yönelten güçlü motivasyonun arkasındaki psikoloji budur. Ama reform yapabilmek için partinin geri çekilmesi, küçülmesi, bazı hak ve yetkileri topluma devretmesi gerekmektedir. Şi’nin iktidarına kadar geçen 30 yılın çoğunda parti savunmadaydı. Deng’in 4 Haziran öğrenci hareketini bastırması (Tiananmen olayı) aşırı bir durumdu. Ancak saldırının ardından piyasa odaklı reformların başlamasıyla ÇKP bir kez daha geri çekilme durumuna girdi.

Piyasa ekonomisinin kendisi de ekonomik özgürlüğün halka geri dönmesini gerektirir. Çin’in ilk reformlarının göze çarpan bir özelliği, merkezi gücün zayıflayarak gücün paylaşılması ve kâr aktarımıdır. Geçmişte parti tarafından tamamen bastırılan, ölmekte olan toplum, bu reform sayesinde nefes alma fırsatı bulmuş, giderek canlılık kazanmış, güçlenmiş ve çeşitli güçler üretmeye başlamıştır. Hu dönemine gelindiğinde toplum kayda değer bir enerji biriktirmişti ve ÇKP kontrolünden kurtulmaya hevesliydi.

O dönemde en az dört güç ÇKP’nin yönetimine meydan okuyordu. Birinci güç işçi ve köylülerin mücadelesidir. Ancak büyük ölçekli işçi protestolarının çoğu Jiang döneminde meydana geldi. Çünkü Jiang döneminde, çok sayıda kamu işletmesi kapitalistlere düşük fiyatlarla satılarak kamu mülkü işletmelerde en radikal reform gerçekleştirdi. işçiler fabrikadan atılırken ve tek kelimeyle “işten çıkarılan işçiler” ordusu yaratılırken, on milyonlarca işçi bir gecede “sosyalist efendiler”den ulusal dışlanmışlara, aforoz edilenlere dönüştü. Kamu mülkiyeti işletmelerdeki bu acımasız yeniden yapılanma süreci sırasında büyük ölçekli bir işçi hareketi patlak verdi. Hu döneminde, çiftçilerin de büyük çaplı mücadelesi söz konusuydu. Bunun nedeni, çiftçilere yönelik Sannong sorunu şeklindeki baskının Hu döneminde zirveye ulaşmasıydı. [San-nong sorunu yani üç kırsal sorun: ‘tarım(sal üretim)’ (nongye), ‘kırsal alan’ (nongcun) ve ‘köylülük’ (nongmin) Çince’de ‘san-nong’ olarak adlandırılır. San ‘üç’, nong ‘tarım’ anlamına gelir. Hu Jintao’nun ilk döneminde, Başbakan Wen Jiabao tarafından 2006’daki Ulusal Halk Kongresinde tanımlanmıştır.] Eksik olduğu kesin olan istatistiklere göre, Hu’nun liderliğinin on yılı boyunca, her yıl on binlerce büyük ve küçük çaplı köylü protestosu yaşandı. Hatta bazı yerlerde yüzbinlerce köylünün yer aldığı “ayaklanmalar” patlak verdi ve yerel yönetimi çökertti. Çiftçilerin büyük çaplı ve uzun vadeli direnişi Çin hükümetini binlerce yıldır yürürlükte olan imparatorluk tahıl sistemini iptal etmeye zorladı.

İkinci güç, sivil toplum örgütleri şeklinde ortaya çıkan, Çin’in aktif sivil toplumunun ana gövdesini oluşturan ve ÇKP’nin yönetim temeline saldıran kendiliğinden oluşmuş ‒kendi kendini örgütlemiş‒ yurttaş örgütlenmeleridir. Mao döneminde Çin’de yalnızca çok güçlü bir hükümet vardı. Sivil toplum ise yoktu ya da sivil toplumun gücü toplum için anlamlı sayılmayacak kadar küçüktü. Modern bir yurttaşlık bilinci elbette yoktu. Reform süreci başladıktan sonra özel mülkiyet devlet tarafından teşvik edildi. Toplum, özel mülkiyetin korunması amacıyla mülkiyet hakları bilinci ve mülkiyet hakkı bilincine eşlik eden adil kuralların oluşturulması için hukukun üstünlüğü bilincini geliştirmiş, yerel kamusal işlere ve siyasete organize bir şekilde katılmaya başlamıştır. Hu’nun dönemi başladığında, Çin sivil toplumu şekillenmeye başlamış ve giderek güçlenmişti. Sivil ve yarı resmi dernekler biçimindeki çeşitli yurttaş öz-örgütlenmeleri çok aktifti.

Genel olarak konuşursak, bu dönemdeki Çin sivil toplum kuruluşları üç kategoriye ayrılabilir. İlk kategori, karşılıklı yardımlaşmayı ve bilgi edinmeyi amaçlayan ekonomik derneklerdir ve sayıca en fazla olan bu tür organizasyonlardır. İkinci kategori ise misyonu kamusal işlere katılmak olan kamu yararına kuruluşlardır. Sivil toplum kuruluşları ve yarı resmi çevre koruma kuruluşlarının da aralarında bulunduğu sosyal kuruluşlardır. Bu kategori daha fazla dikkat çekmiştir; çünkü çevre koruma daha az siyasi tabuya sahiptir ve hükümet tarafından kolaylıkla kabul edilebilir veya işbirliği yapılabilir. Çin’in çevresel gelişiminin ve kamusal çevre bilincinin desteklenmesine büyük katkılarda bulundular. Üçüncü kategori, çoğu zaman gizli siyasi hedefleri olan, kamusal etkinliklere doğrudan katılan ve müdahale eden ya da bazı olaylara müdahil olması nedeniyle olayın geniş çapta izlenmesini sağlayan hak savunucusu bir sivil toplum kuruluşudur. Örneğin Sun Zhigang, Wenzhou tren kazası vb. vakalarında, Guangdong Wukan protestoları ve diğer olaylarda, çeşitli hak koruma örgütleri ve temsilci aydınlar olayın üzerine yoğunlaşılmasında veya çözülmesinde kilit rol oynadılar.

[Not 1: Sun Zhigang olayı. Sun, 2003 yılında, Guangzhou’daki bir tekstil fabrikasında eyalette (Guangdong) ikamet izni olmadan ve başvuru da yapmadan çalışan bir tekstil mühendisiydi. Bir polis kontrolünde ikamet iznini gösteremediği gibi kimlik kartı da üstünde yoktu. Bu nedenle gözaltına alındı ve “gözaltı ve geri gönderme merkezi”ne gönderildi. Bir arkadaşı kimliğini ulaştırsa bile, eyalette oturum izni olmadığı için geri gönderilmeyi bekliyordu. Üç gün sonra bu merkezin hastanesinde öldüğü duyuruldu. Ölüm raporunda “kalp krizi ve felç nedeniyle ölüm” yazıyordu. Bir yerel gazetenin yaptığı haber üzerine sivil toplum ve avukatlar harekete geçti (sonra bu gazeteciye de yaptığı haberin bedelini ödettiler: Uydurma bir nedenle iki yıl hapis cezası verildi). Tekrar otopsi yapıldı ve gözaltı merkezinde öldüresiye dövüldüğü ortaya çıktı. Birisi idam ve ikisi ömür boyu hapis cezası olmak üzere yaklaşık 15 görevli çeşitli cezalar aldılar. 2003 yılında “Gözaltı ve geri gönderme” sistemi Anayasa’ya aykırı bulunarak kaldırıldı.

Not 2: Wenzhou tren kazası. 23 Temmuz 2011’de iki yüksek hızlı tren Zhejiang eyaleti, Wenzhou kentindeki bir viyadükte çarpıştı. 40 kişi öldü, 12’si ağır olmak üzere en az 190 kişi yaralandı. İlk resmi açıklama “Sinyal ekipmanlarından birine yıldırım düştüğü, bunun yanlış sinyalizasyona ve dolayısıyla kazaya sebep olduğuydu”. Bu açıklama inandırıcı bulunmadı ve sonrasında bazı avukatlar soruna müdahil oldu. Araştırma sonucu bir sinyalizasyon sorunu olduğunu doğruladı; ama bu sorunun yıldırım düşmesinden değil sistemin sorunlu olmasından kaynaklandığını gösterdi.

Not 3: Wukan köylü ayaklanması. Çin’in güney eyaletlerinden Guangdong’un 20 bin nüfuslu Wukan köyü-kasabası büyük bir koy-körfez çevresinde ve körfeze bağlanan nehirlerin oluşturduğu bir deltada kuruludur. Dolayısıyla çok verimli bir tarım arazisidir. Daha doğrusu 2016’ya kadar öyleydi. Hu Jintao’nun ikinci döneminin sonlarına doğru, 2011 yılında, bazı müteahhitler o paha biçilemez değerdeki araziye koy-körfeze nazır pahalı konutlar yapmak için rüşvete boğdukları yerel ÇKP yöneticilerden izin aldılar. Tabii ki, inşaat yapabilmek için köylüleri yıllardır ekip biçtikleri arazilerden çıkarmak gerekiyordu. Çin’de toprak devlete aittir. Köylüler ekip biçtikleri arazide sadece kullanıcı durumundadırlar; fakat topraklar ellerinden alınamaz veya karşılığında tazminat ödenmesi gerekir. Müteahhitlerin satın aldığı yerel ÇKP yöneticileri köylüleri topraklarından, köylerinden atmaya –hem de hiçbir tazminat ödemeden‒ kalkıştığında Hu yönetiminin yüreğini hoplatan bir ayaklanma başladı. Buna ayaklanma değil köylülerle polis-ordu arasında düpedüz bir meydan muharebesi demek daha doğru olur. Köylüler Wukan’ın bağlı olduğu Luefen kentindeki ÇKP binasını, polis karakolunu, bazı kamu kurumu binalarını, sanayi bölgesini kuşattı. Yerel ÇKP yönetimini devirdi. Günlerce süren meydan muharebesi sonunda (çok eleştirdiğim) Hu yönetimi müthiş bir demokratik tavır/demokrasi örneği verdi. Wukan halkının kendi ÇKP yöneticilerini ve yerel yönetimi seçme talebini kabul etti ve ayaklanmanın lideri yerel ÇKP yöneticisi seçildi. Sonuç olarak, inşaat projesi gündemden çıktı ve yerel halk komün döneminden alışık olduğu kendi yöneticilerini seçme hakkını tekrar kazandı, ta ki 2016’ya kadar. Bundan sonrası Şi “yoldaş”ın sosyalist demokrasi anlayışı açısından tam bir trajedi. Aslında tam bir devlet zorbalığı ve utanç örneği. İnşaatı ekonomik büyümenin motoru kabul eden (ve bu yüzden, günümüzde yüzlerce hayalet kent-kasaba yaratılmasına yol açan) ÇKP yönetimi Wukan’ı bir türlü unutamayan müteahhitlerin isteğini yerine getirdi ve Wukan köyü-deltasını onlara peşkeş çekti. Olacaklardan haberdar olan halk 2016’da tekrar ayaklandı fakat bu defa karşılarındaki muhatap “tüm süreç halk demokrasisi” gibi süslü ve kallavi laflar eden Şi yoldaştı ve binlerce polis ve askerle o halkı ezdi geçti. Halkın seçtiği yerel ÇKP yöneticilerinin tamamı tutuklandı ve her biri en az 10 yıl hapse mahkûm oldu. 2020’de o bölgeyi ziyaret ettim. Gözlemimi şöyle özetleyebilirim: 2016’da yapılanlar, Mao’nun ÇKP’sine özlem duyan bölge halkının ÇKP’ye nasıl düşman edilebileceğinin en açık örneğidir.]

Sivil toplumun bu sorunla ilgili olarak ne gibi bir faaliyet yürüttüğü ve nasıl katkısı olduğu konusuna dönersek, Hu yönetiminin geri adım atması ve köylülerin kazanımları sivil toplum kuruluşlarının ve basının sorunu ülke gündemine taşıması, günlerce gündemde tutması ve avukatların hukuki çabalarıyla oldu. 2016’daki olaylar sırasında rol almaya çalışan sivil toplum da ezildi. Şi yoldaşın “tüm süreç halk demokrasisi”nde böyle sosyalist demokrasi anlayışına / işleyişine yer yok.

Hu döneminde Çin sivil toplumunun yükseliş ve aktif performansının arkasında kendi sınıf bilincine ve siyasi ihtiyaçlarına sahip orta sınıfın ortaya çıkışı yatmaktadır. Bu sınıf bir özerklik duygusu oluşturur, kamu işlerine ve kamusal etkinliklere aktif olarak katılır, halkın haklarını savunur ve yetkilileri denetler. Kitleler adına ÇKP ile rekabet ettiklerinde güvenilirlikleri çoğu zaman ÇKP’yi yener. Bu eğilimi devam ettirirsek Çin’in demokratikleşmesinin kitle tabanını ve omurgasını hazırlamış olacağız.

Üçüncü güç ise medyanın, kamuoyunun, ideolojik ve teorik çevrelerin liberalizmin hakimiyetinde olması, aydınlarının popüler yıldızlar haline gelmesi, seslerinin ve eylemlerinin güçlü bir toplumsal etkiye sahip olması, hükümet ve yetkililerin kamuoyu tarafından güçlü bir şekilde denetlenmesidir. Hu dönemi, Çin’de kamuoyu denetiminin altın çağı olduğu kadar “kamusal bilgi”nin de altın çağıydı. Medyanın büyük kısmı editörlerin, muhabirlerin ve liberal eğilimlere sahip liderlerin elindeydi. Çin’de piyasa odaklı reformların uygulanmasının ardından medya ekolojisi bölündü. Geleneksel parti gazeteleri ve süreli yayınlarının yanı sıra, piyasa odaklı rekabete uyum sağlamak amacıyla parti gazetesi eklerinden türetilen şehir gazeteleri Hu döneminde popüler hale gelmiş ve halk tarafından sevilmiştir. Hu döneminde, hükümet üzerinde güçlü bir denetleyici işlevi olan ve bakanlıklar ve komisyonlar tarafından yönetilen bazı ekonomi gazetelerinin yanı sıra, özel sermaye tarafından yönetilen medya da ortaya çıktı. Özellikle araştırmacı gazeteciler aniden ortaya çıktı ve birçok araştırma raporu yayınlandıktan sonra toplumsal sansasyonlara neden oldu, olaya karışan yetkililerin oldukça pasif ve utandırıcı hale düşmesine neden oldu. Kamuoyunun denetlemesinden nefret ediyorlar ve medya ve muhabirlerin işlerini yapmasını istiyorlardı.

Aynı zamanda, Hu döneminde, ideolojik ve teorik çevreler de oldukça aktifti ve birçok teorik tabu yıkıldı. Mao döneminde aşırı solun dünyaya hâkim oluşunu deneyimledikten sonra insanlar içgüdüsel olarak bu sahte boşluğa kızdılar ve hoşlanmadılar. Aşırı sol 4 Haziran’dan sonra birkaç yıl boyunca yeniden canlansa da, Çin’deki reform ve dışa açılmanın büyük bölümünde ideolojik teoriye “sağ” hakim oldu. Liberal liderler trene öncülük ediyor ve bir grup entelektüel güncel olaylar ve siyasetle ilgileniyordu. Onlar medyada sık sık görünen misafirlerdiler ve kamuoyu üzerinde büyük bir etkiye sahiptiler. Eleştirilerle hükümeti ve kamu gücünü hedef alıyor, kamuoyunu aydınlatıyor, siyasi özgürlüğü savunuyorlardı.

Dördüncü güç ise ÇKP’ye karşı oluşan gerçek anlamdaki siyasi muhalefettir. Hu döneminde muhalefet etmeyi deneme konusunda hevesliydiler. Bazıları doğrudan siyasi muhalefet hareketlerine katıldı, bazıları ise hakların korunması adına siyasi direniş gerçekleştirdi. Mao’nun döneminde, özellikle Kültür Devrimi’nin son döneminde, ÇKP’de bir muhalif kesim zaten ortaya çıkmıştı. Kültür Devrimi’nin sona erip reform politikalarının başlatılmasına kadar geçen dönemde siyasi muhalefet ortaya çıkmaya başlamıştı. Ancak bu dönemdeki siyasi muhalefet bir eylemden çok bir politik öneriydi. Ayrıca, Xidan Demokrasi Duvarı Hareketi de bu dönemde ortaya çıktı. 4 Haziran, Çin’deki siyasi muhalefet hareketinin ilk zirvesiydi. Daha sonra baskılar nedeniyle sessizliğe büründü. Ancak Jiang döneminin sonlarında sosyal ortam giderek rahatladığından, muhalif ve insan hakları savunucusu olarak bazı politik muhalefet grupları ortaya çıktı.

[Xidan Demokrasi Duvarı. Kasım 1978 ile Aralık 1979 arasında, Çin’in siyasi ve sosyal sorunlarını protesto etmek için binlerce kişi Pekin’in Xicheng bölgesindeki Xidan caddesinin uzun duvarına “büyük karakter posterleri ” astı. Bu hareket, aynı zamanda, “Demokrasi Duvarı Hareketi” olarak da bilinir ve ÇKP üst kadroları arasındaki ortodoks Maocuları zayıflatmak için Deng Xiaoping tarafından da desteklenmiştir, ta ki hareket sonraki on yılda büyüyüp genişleyerek Tiananmen meydanı gösterisine / işgaline evrilene kadar…]

Hu döneminde siyasi muhalefet yarı kamusal duruma gelmişti. Siyasi muhalefet sadece kendi pozisyonlarını ifade etmekle sınırlı kalmadı. Aynı zamanda, sivil itaatsizlik çağrıları yaptı. Hatta Yasemin Devrimi’nin Çin versiyonunu başlatmak amacıyla siyasi muhalefet eylemleri gerçekleştirmek için sosyal sıcak nokta olaylarından da yararlandılar. Şiddetli resmi baskılar altında başladı ve sona erdi. Ancak bu muhalefet, 4 Haziran’dan sonra ÇKP’ye karşı gelişen ilk politik muhalefet hareketiydi. Bu hareket Hu yönetiminin son yılında (2012) ortaya çıktı ve ÇKP’de oldukça güçlü bir şok yarattı.

(4) Partinin zayıflaması ve gevşemesine yol açan iki etmen: Hizipçi siyaset ve yetkililerin Batılı liberal demokratik fikirleri benimsemesi

Hu döneminde ÇKP’nin zayıf durumunun önemli nedenlerinden biri, partinin tepesinde birkaç fraksiyonun ortaya çıkmasıydı. Farklı hizipler arasındaki karşılıklı kontrol ve dengeler, parti içinde olgunlaşmamış hatta iptidai denebilecek bir demokratik ivme yarattı.

Çin’de muhalefet partisi yoktur. Sözde demokratik partiler, ÇKP’yi hiçbir şekilde kontrol edip dengeleyemeyen vazo partilerinden başka bir şey değildir. [Çin’de ÇKP haricinde sekiz siyasi parti daha vardır. Fakat bunlar siyasi partiden öte kulüp veya yazarın dediği gibi “saksı” sayılabilirler.] Çin’in demokratikleşmesini başlatmak için o dönemde hâkim olan fikir, süreci parti içi demokrasiyle başlatmak ve sosyal demokrasiyi ilerletmek için parti içi demokrasiyi kullanmaktı. Her ne kadar akademik çevrelerde bu tartışmalı bir konu olsa da hâlâ kullanılabilir bir yol ve Çin’in koşullarına da uygun görünüyor. Hu döneminde bazı tanınmış parti teorisyenleri parti içi demokrasiyi aktif olarak savundular. Katı bir örgütlülüğe sahip ve tek ses olan bir partinin parti içi demokrasiyi geliştirmesi mümkün değildir. Parti içi demokrasiyi keşfetmek için parti disiplini gevşetilmeli, düşünce çeşitliliği sağlanmalı, parti farklı hiziplere ve gruplara bölünmeli, hatta gerekirse parti bölünmelidir.

Hu döneminde bunun koşulları vardı, özellikle ÇKP’nin tarihinden miras alınan farklı hiziplerin temelleri mevcuttu. Ancak, geçmişteki mücadele yıllarında oluşan gruplar bu zamanda temel olarak geriledi ve ÇKP’nin kıdemlileri ve mevcut liderleri tarafından yönetilen yeni gruplar yükseldi. Parti içinde birbiriyle mücadele eden iki grup bulunmaktaydı. Bunlardan biri, Jiang Zemin ve Zeng Qinghong’un liderliğini yaptığı sözde Jiang grubudur. Diğeri ise Hu Jintao liderliğindeki Tuan grubuydu. O zamanlar Jiang grubundan sonra ikinci sırada yer alıyordu ve geçmişi Hu Yaobang’a kadar uzanıyordu [Tuan, Yuanpai grubu veya Gençlik Ligi Hizbi olarak da bilinir. Partinin okuttuğu, bazıları parti’de önemli konuma kadar yükselen, yoksul gençlerden oluşur. Bugün varlığını sürdürdüğü kuşkuludur. Hu’nun görev süresi sona erdikten sonra dağıldığı düşünülmektedir.] İki hizbin de Çin’in gelişimi ve ÇKP’de yapılması gereken reformlar hakkında farklı politika önerileri vardı. Aynı zamanda, Jiang’ın Başbakanı Wen Jiabao liderliğindeki liberal hizip, evrensel değerleri ve parti içi demokrasiyi savunuyor ve Çin’deki koşulları değiştirmek isteyen parti dışındaki liberallere dayanıyordu.

Parti içinde farklı hiziplerin varlığı ve belirli bir dereceye kadar tartışmaya izin verilmesi, reformistlere parti içinde demokrasiyi keşfetme alanı sağladı. Jiang’ın döneminin sonunda ÇKP, ara sıra taban düzeyinde doğrudan seçim denemeleri yaptı. Hu döneminde bu tür deneylerin kapsamı ve düzeyi genişledi. Bunlardan en tipik olanı, 1998’den 2001’e kadar dört yıl boyunca, Sichuan Eyaleti, Buyun Kasabasındaki ilçe başkanının doğrudan taban tarafından seçilmesidir. Her ne kadar Buyun Kasabasındaki bu demokrasi arayışı-deneyi daha sonra yetkililerin baskısıyla durdurulmuş olsa da, Sichuan’ın bazı yerlerinde ilçe parti sekreterlerinin taban tarafından aday gösterilmesi ve doğrudan seçilmesine ilişkin pilot proje 2010 yılında hâlâ ilerliyordu. Ayrıca Wenling, Zhejiang ve diğer yerlerde ilçe düzeyinde bütçe demokrasisine ilişkin reformlar ve araştırmalar yapıldı. Yukarıda sözü edilen araştırma amaçlı pilot projelere parti dışından kamu politikası uzmanları rehberlik etmiştir. Bu, Hu dönemindeki parti yetkililerinin oldukça açık düşünceli kişiler olduklarını gösteriyor. Çin Sosyal Bilimler Akademisi’nden bir akademisyen tarafından yürütülen özel bir ankete göre, Şi Cinping’in anketine katılan yetkililerin %80’e yakını Çin’de Batı demokrasisinin uygulanmasından yanaydı. Bu, Batılı liberal ve demokratik fikirlerin partideki çoğu yetkili tarafından yüksek düzeyde kabul edildiğini yansıtıyor. Bu yolu takip eden ÇKP muhtemelen Japon Liberal Demokrat Partisinin izinden gidecektir. Liberal Demokrat Parti de Japonya’da uzun süredir iktidarda, ancak parti içinde baskın bir grup da dahil olmak üzere birçok grup var. Bu, Japon özelliklerine sahip parti içi demokrasidir.

Hu döneminde parti içi demokrasinin işaretleri olmasına rağmen bu, partinin rehavetine, zayıflığına ve mücadele etkinliğini kaybetmesine mal oldu. ÇKP’nin iflah olmaz muhafazakârlarının gözünde parti içi demokrasinin sonuçları partinin bölünmesi ve parçalanmasıdır. Parti içi demokrasinin ve ideolojik çoğulculuğun her türüne karşı çıkıyorlar ve partiyi Mao’nun fikirleriyle yeniden donatmak istiyorlar. Bu, Batılı fikirlerin memurların çoğunluğuna hâkim olduğu durumu değiştirmeyi ve onların özgürlük ve demokrasi fikirlerindeki yabancı maddeleri temizlemeyi gerektiriyor. Aksi takdirde parti içinde merkezi ve yekpare bir sistemin kurulması mümkün olmayacaktır.

Hu döneminin arka planını ve ÇKP’nin o dönemde içinde bulunduğu dört ikilemi aklımızda tutarak, Şi’nin güçlü bir şekilde yükselmesinin neden üç yıldan az sürdüğünü anlayabiliriz. Eğer Şi, ÇKP’nin mevcut durumunu değiştirmek istemezse veya değiştiremezse ve ÇKP’yi yeniden şekillendiremezse, insanların düşündüğü gibi muhtemelen ÇKP’nin son genel sekreteri olacaktır. İkinci nesil Kızılların çoğu Hu’dan memnun değildi ve onu hareketsizlikle, yolsuzluğa izin vermekle suçluyorlardı. Onlar on yılı sağ salim geçirip, bayrağı bir sonrakine devretmek istiyorlardı. ÇKP adına ülkeyi savunmak istemiyorlardı. Şi iktidara geldiğinde Kızıl Ordu’nun ikinci kuşağı tarafından güçlü bir şekilde desteklendi. Çünkü kendisi de o çevrelerden biri ve ülke onların babaları tarafından çökertildi. Ancak Hu’nun da zorlukları vardı. Onun zayıflığı ve herhangi bir şeyi başaramamasının nedeni Jiang tarafından kısıtlanmış olmasıdır. Elbette Şi de bunun farkındaydı, özellikle Bo Şilay isyanı ve Zhou Yongkang olayı onu çok şaşırttı. [Bo Şilay’ın görevden uzaklaştırılmasının ardından Zhou, Merkezi Siyasi ve Hukuki İşler Komisyonu’nun operasyonel kontrolünü Kamu Güvenliği Bakanı Meng Jianzhu’ya bıraktığını söyledi.] İki olay, liderliğin “Dokuz Ejderha Su Kontrolü”nün eksikliklerini ve genel sekreterin zayıf güç yapısını tamamen ortaya çıkardı.

Bu nedenle Şi, ne başka birisinin iktidarının sorumluluğunu üstlenmesini ne de tahtına göz dikmesini istiyor. Hu, korunmak için çabalamanın acısını biliyordu ve Şi’nin döneminde bu sahnenin tekrarlamasını istemiyordu. Görevi son bulduğunda Jiang’ın yaptığı gibi üç yıl daha Askeri Komisyon başkanlığı yapmadı ve tamamen çıplak ‒hiçbir görevi olmadan‒ emekli oldu. Şi iktidara gelmeden önce hiçbir hırs göstermedi. Bu da Jiang ve Hu’nun ona karşı daha az ihtiyatlı olmasına ve onun kolayca kontrol edilebilecek bir adam olduğunu düşünmelerine neden oldu. Genel sekreter olduktan sonra, ilk durak olarak Deng Xiaoping’in Lianhuashan Park’ta bulunan bronz heykeline saygı duruşunda bulunmak için Shenzhen’e gitti. Bu, partideki reformcuların ve sosyal liberallerin, Şi’nin Deng’in reform yolunu izleyeceğini ve hatta Çin’in demokratikleşmesini ilerleteceğini düşünmelerine ve ona umut bağlamalarına neden oldu. Aynı zamanda Şi, kolej ve üniversitelerde “Yapılmaması Gereken Yedi Şey” talimatını içeren 9 numaralı belgeyi yayınladı. Bu, onun Mao’nun aşırı sol çizgisini takip edeceğini düşünen partideki muhafazakârları ve sosyal solu memnun etti.

[Yapılmaması Gereken Yedi Şey ‒başlıklar halinde, özet olarak…

1. Batı Anayasal Demokrasisini Teşvik Etmek: Çin’e özgü yönetim sistemi ile mevcut liderliği ve sosyalizmi baltalama girişimi.

2. Parti liderliğinin teorik temellerini zayıflatmak amacıyla “evrensel değerleri” teşvik etmek.

3. Partinin toplumsal temelini ortadan kaldırmak amacıyla sivil toplumu teşvik etmek.

4. Neoliberalizmi teşvik etmek, Çin’in Temel Ekonomik Sistemini değiştirmeye çalışmak.

5. Batı’nın gazetecilik fikrini teşvik etmek, Çin’in medya ve yayıncılık sisteminin Parti disiplinine tabi olması gerektiği ilkesine meydan okumak.

6. Tarihsel nihilizmi teşvik etmek, ÇKP’nin ve Yeni Çin’in tarihini baltalamaya çalışmak.

7. Reform ve Açılımın ve sosyalizmin Çin’e özgü sosyalist doğasının sorgulanması.]

Bu dönemde kendini kasıtlı olarak gizledi ve insanların onun gerçek yüzünü net olarak görememelerine neden oldu. Hem sol hem de sağ onu kendilerinden biri olarak gördü ve destekledi. Ayrıca, Genel Sekreter seçilmesinden kısa bir süre sonra, Daimi Komite’nin Ulusal Müze’deki “Yeniden Diriliş/Yükseliş Yolu” sergisini ziyaret etmesine öncülük etti ve “Çin Rüyası”nın ulusal canlanışı için harekete geçirilen kitlelerin tutkusunu ve milliyetçiliğini vurgulayan kolay anlaşılır bir dille yazılmış bir seferberlik emri çıkardı. Stratejik olarak konuşursak, Şi’nin üç aşamalı hamlesi başarılı oldu; onu desteklemeleri gerektiğine, bu desteğe layık bir lider olduğuna inandırdığı üç farklı gücün de güvenini boşa çıkardı.

Şi’nin veliaht prens olarak görev yaptığı beş yıl boyunca merkezi hükümetin yozlaşmasına ve son on yılda ÇKP’nin etkisinin azalmasına tanık olduğu söylenebilir. İktidara geldikten sonra ÇKP’yi ve Çin’i dönüştürmek için büyük bir vizyon tasarladı ve planladı. ÇKP’nin gençleşmesini, yönetmeye devam etmesini ve Çin’in yeniden yükselişini gerçekleştirmesini sağlamaya yöneldi. Yukarıdaki analizden, partideki birçok kişinin, özellikle üst düzey kadroların çoğunun, ÇKP’nin liderlik sistemi, parti içindeki ideolojik kafa karışıklığı ve zayıflığı, ve yaygın yolsuzluk konusunda Şi ile önemli derecede fikir birliğine ve sempatiye sahip oldukları görülebilir. Sekreterin gücü yani güçlü bir Genel Sekreterlik, Hu ve onun Tuan grubunun yanı sıra kızıl neslin ikinci kuşağı tarafından da desteklenecekti. Güçlü bir merkezi liderlik grubu olmadan hiçbir şeyin yapılamayacağını, partinin hiçbir gücünün olmadığını ve güçlü bir merkezi liderlik grubunun yetkili bir lidere dayanması gerektiğini derinden anlıyorlardı. Bu nedenle, genel sekreterin pozisyonun güçlendirilmesi gerektiğini düşünüyorlardı. Şi’nin gücünün yükselişinin arka planını oluşturan gerçek, partinin Hu dönemindeki durumundan çıkarılan derslerdir.

Şi, ÇKP’nin savunma halindeki pasif durumunu tersine çevirmek, partiyi gençleştirmek ve güçlü kılmak istiyordu. Ayrıca muhafazakârlardan, solculardan, ikinci kuşak kızıllardan ve partideki bazı reformculardan da destek alacaktı. Son iki grup partinin katılığına karşı çıksalar da partinin liberallerin saldırısı altında iktidar statüsünü kaybetmesini istemiyorlardı. Ayrıca yolsuzlukla mücadele çabaları kamuoyunun desteğini ve hatta yolsuzluğa bulaşan bazı yetkililerin de onayını alacaktı. Bu, Şi’nin ÇKP’ye yönelik reform planının parti içinde neden çok fazla dirençle karşılaşmadığını açıklayabilir. Herkes statükoyu değiştirmek istiyordu; ama hiçbir değişikliğin işe yaramayacağına ve partinin gücü merkezileştirmesi gerektiğine inanıyordu. Beklentileri bir totaliterlik değildi fakat durum onların beklentilerinin ötesine geçti. Onlar sadece partinin bir parti gibi görünmesini, yozlaşmamış ve daha canlı olmasını istiyorlardı; parti üyeleri ve büyükleri tarafından kabul edilemez olan ikinci bir Mao Zedong istemiyorlardı. Ancak cin bir kere serbest bırakıldığında onu tekrar şişeye koymak çok zordur.

Şi’nin “güç siyaseti”: İki elle saldırı, iki yumrukla vuruş

Hu dönemindeki kötü durumun partinin tepesinde oluşturduğu bir tür kolektif fikir birliğiyle Şi, ÇKP’yi ve Çin toplumunu dönüştürmeye başladı. Amacı elbette Hu’nun yaptığı hataları tekrarlamak değildi. Aksine, kendisini güçlü bir lider yapmak ve onun liderliği altında ÇKP’nin canlılığını ve mücadele etkinliğini yeniden sağlamak ve sonsuza kadar iktidarda kalacak güçlü bir parti olmaktı.

Şi’nin partide reform yapmak için attığı ilk adım parti içi yeni gruplar kurmak, grup yönetimi uygulamak, partiyi hükümeti yönetmek için kullanmak, merkezileşmeyi güçlendirmek ve ardından bireysel diktatörlüğü gerçekleştirmek oldu. Otoriteyi tesis etmenin öncülü güce sahip olmaktır. Güç, liderlik otoritesinin temelidir ve bu, Şi’nin Hu’nun durumundan çıkardığı ilk dersti. Ancak Şi, iktidarının ilk günlerinde Jiang ve Hu gibi partinin emekli kıdemlileri tarafından baskı altına alındı. Elindeki parti ve hükümet sisteminde bir şeyler yapmak onun için zordu. Şi, parti içinde Reformu Kapsamlı Bir Şekilde Derinleştirmek İçin Merkezi Öncü Grup, Merkezi Ulusal Güvenlik Komisyonu, İnternet Güvenliği ve Bilişim Merkezi Öncü Grubu ve Ulusal Savunma ve Askeri Reformu Derinleştirmek İçin Merkezi Askeri Komisyon Öncü Grubu dahil olmak üzere yeni çok sayıda grup kurdu. Kendisi, Merkezi Dış İlişkiler Çalışma Liderlik Grubu’nun grup lideri ve yöneticisi olarak bizzat görev aldı. Eksik olduğunu bildiğimiz istatistiklere göre Şi, bir düzineden fazla grup lideri veya yönetici unvanına sahip oldu ve bu yeni kurumlara muazzam bir güç kazandırdı. Bu şekilde gücü elinde tutuyordu.

Ülkeyi küçük gruplar ile yönetmek ÇKP’nin geleneğidir ve en güçlü grup Merkezi Kültür Devrimi Öncü Grubudur. Şi’nin birçok yeni kurum kurması parti içinde bir tepkiye yol açmadı. Orijinal bürokratik sistem büyük ölçüde reforme edilemeden Şi’nin iktidarı bu şekilde ele geçirmesi iyi bir yol, planını uygulaması için iyi bir fırsattı. Üç yıllık operasyonun ardından gücü istikrara kavuştu, böylece 18. Merkez Komitesinin 5. Genel Kurul Toplantısında kendisini taçlandırdı ve genel sekreter, Parti Merkez Komitesinin “çekirdeği” haline geldi. Çekirdek unvanın belirlenmesi onun kendisini Politbüro Daimi Komitesinin diğer üyelerinden uzaklaştırdığını gösteriyor. Bu durumda, Şi’nin eline tüm bürokratik sisteme büyük operasyonlar yapabilecek bir güç geçti. Ertesi yılın Mart ayında, 19. Ulusal Halk Kongresi’nin sona ermesinden kısa bir süre sonra ÇKP, “Partiyi Derinleştirme ve Devlet Kurumsal Reform Planını” duyurdu. Planın amacı partinin genel liderliğini, özellikle de merkezi otoriteyi ve Şi’nin çekirdeğinde olduğu merkezi liderliği güçlendirmekti. Bu reformda Ulusal Denetleme Komisyonu, Kapsamlı Hukukun Üstünlüğü Merkezi Komisyonu ve Merkezi Denetim Komisyonu gibi yeni kurumlar oluşturuldu. Derin Reform Grubu, İnternet Bilgi Grubu, Finans ve Ekonomi Grubu ve Dış İlişkiler Grubu komitelere dönüştürüldü ve halen her komitenin başkanlığını yürütüyor. Önde gelen grupların komiteler halinde yeniden örgütlenmesinin nedeni, grupların parti-hükümet silsilesinin kalıcı kurumları olmayıp belirli bir geçici yapıya sahip olmalarıdır. Görev tamamlandığında bu amaçla kurulan grupların görevleri sona erer ve komite haline yani resmi bir daimi kuruluş haline gelirler. Şi, şu anda iktidarda ve yeni bir ekip kurmak için bu tür sürpriz saldırı yöntemini kullanmaya ihtiyacı yok ama bu yetkilerinden vazgeçmek istemiyor. Bu yüzden onları komitelere terfi ettirdi ve böylece gücü meşru bir şekilde ele geçirmeye devam edebilir.

Şi’nin gücü merkezileştirmesinin amacı, sözde büyük işler yapma gerekçesine dayanıyor. Ancak gücün getirdiği muazzam tat bir kez alındığında merkezileşmenin kendisi amaç haline gelir, hatta büyük işler yapma amacının ötesine geçer. Merkezileşme sürecinin eski güç yapısını parçalaması kaçınılmaz olduğundan bazı yetkililerin mağdur olması beklenen bir durumdur. Bu durum çelişkileri ve çatışmaları beraberinde getirecek ve bu da Şi’ye belli bir tedirginlik yaşatacaktır. Güç ne kadar büyük olursa, merkezileşmenin çelişkileri ve çatışmaları da o kadar yoğun ve huzursuzluk duygusu da o kadar güçlü olur. Artan huzursuzluk duygusu ise onu ortadan kaldırmak için daha büyük bir güce ihtiyaç duyar. Böylece olumlu bir merkezileşme geri bildirimi oluşur. İnsanların şu anda gördüğü şey tam olarak budur. Şi, “çekirdek” unvanını ve statüsünü aldıktan sonra da tatmin olmadı. 2018’de “iki güvence” daha da ileri taşıdı ve bunu tüm partinin her zaman uyması gereken en yüksek siyasi ilke ve temel siyasi kural haline getirdi. “İki güvence” aslında “tek güvence” anlamına geliyor, yani Şi’nin temel konumunu ve partinin tamamındaki liderlik otoritesini güvenceye alıyor. Ancak “iki güvence” Şi’nin iktidar arzusunu tatmin etmedi. 2020’de, Parti Merkez Komitesinin otoritesini ve merkezi liderliğini ortadan kaldıran ve Şi’nin çekirdek konumunun ve ideolojisinin temelini oluşturan “iki tespit” önerdi. “İki güvence”den “iki tespit”e geçişin arkasında, Çin’in dış kalkınma ortamının 2018’den sonra köklü değişiklikler geçirmesi yatıyor. Bu da insanları, özellikle de yetkilileri, Şi’nin liderlik yeteneği ve seviyesi konusunda geçmişe göre farklı bir değerlendirmeye sahip olmaya yöneltti. Şi’nin bir tehdit altına olduğunu düşündüler ve bu nedenle Şi’nin temel pozisyonunu korumanın ve tesis etmenin tüm partinin uyması gereken siyasi bir kural olduğunu ve bunun Şi’ye olan sadakatin bir göstergesi olduğunu tüm partiye sürekli olarak hatırlatmak gerektiğine inandılar. 20. Ulusal Kongre ile “iki güvence” ve “iki tespit” temelinde, tamamen yakın dostlarının yer aldığı merkezi bir liderlik sistemi kurdu.

[Not 1: İki Güvence şunlardır: (1) “Genel Sekreter Şi Cinping’in ÇKP içindeki ‘temel’ statüsünü güvenceye almak” ve (2) “Partinin merkezi otoritesini güvenceye almak”. Bu iki güvence ÇKP’nin 20. Ulusal Kongresinde ÇKP Anayasasına eklendi.

Not 2: İki Tespit şunlardır: (1) “Yoldaş Şi Cinping’in statüsünü, Partinin Merkez Komitesinin ve tüm Partinin çekirdeği olarak tespit etmek” ve (2) “Şi Cinping Düşüncesinin Yeni Dönemde Çin’e Özgü Sosyalizm konusunda yol gösterici rolünü tespit etmek”.]

Genel sekreterin evrimi ‒Parti Merkez Komitesinin çekirdeği, iki güvence, iki tespit formülasyonu ve yakın dostlarının genel üstünlüğü‒ sayesinde, Şi’nin, büyük işler yapmak için gücü merkezileştirmekten, gücü tek başına işgal etmeye, yani tam totaliterliğe dönüştüğü görülebilir.

Merkezileşmenin tamamlayıcısı, Şi’nin ÇKP’yi dönüştürmesi ve totaliter yönetimini kurmasını sağlayan ikinci adım yolsuzlukla mücadeledir. Yetkililere karşı ilk elden yaptığı “iki yumrukla saldırısı” esas olarak yolsuzlukla mücadeleye dayanıyordu. Daha önce de belirtildiği gibi, ÇKP üst yöneticilerinin bulaştığı yolsuzluk Hu döneminde zirveye ulaşmıştı. Hu, yolsuzlukla mücadele etmek istemedi. Şi, yolsuzluğa karşı mücadele edilmesi gerektiğini, aksi takdirde kendisinin gerçekten son genel sekreter olacağını anlıyordu. Üst düzey yetkililerin çoğu, şayet ÇKP iktidarda kalmaya devam edecekse yolsuzluğu bitirmesi gerektiğini de biliyorlardı. Bu konuda üst düzey ÇKP liderleri arasında fikir birliği vardı ama hiç kimse yolsuzlukla kendi başına mücadele etmek istemiyordu.

Ancak Şi’nin yolsuzluğa yönelik saldırısı birçok insanın beklediğinin ötesine geçti. Daha önce Jiang ve Hu’nun yolsuzlukla mücadele deneyimini bilen insanlar Şi’nin yolsuzlukla mücadelesinin de gösteri amaçlı olduğuna inanıyorlardı. Ancak onun başka düşünceleri vardı. Yolsuzlukla güçlü ve sert mücadele yoluyla prestijini tesis etmek, böylece üst ve orta düzey yetkililerin, özellikle de ona tepeden bakan en üst düzey yetkililerin korku ve terör hissetmelerini istiyordu. Yolsuzluğun yarattığı çürüme ÇKP için kesinlikle iyi bir şey değildi ama Şi’ye prestijini tesis etmesi için ender bir fırsat da sunuyordu. Şi, kişisel prestijini hızla artırmak istiyorsa Taisui’de çığır açmaya cesaret etmelidir.

[Tai suì-Taisu. Çin astrolojisine / mitolojisine ait bir terimdir fakat, aynı zamanda, bir bölgedeki en güçlü kişi için kullanılan mecazi sıfattır. Çin astrolojisinde Tai Sui, Yılın Koruyucu Tanrısı anlamına gelir. Tai Sui, belirli bir yılın tüm kaderini yönetir. Her biri Yeşim İmparatorunun hizmetinde bir göksel general olarak temsil edilen toplam 60 Tai Sui vardır. Bu tanrılar her biri bir yıl boyunca sırayla hüküm sürer.]

Yetkililere korku vermeyen bir gücü elde tutmak da istikrarsız olabilir. Bu açıdan bakıldığında Şi, yolsuzlukla mücadeleyi kişisel otoritesini tesis etmek için bir araç olarak kullandı. Yolsuzlukla mücadele kampanyalarının mutlaka halkın ve parti üyelerinin çoğunluğunun desteğini kazanacağını biliyordu. Geniş halk desteği nedeniyle, yolsuzluk yapan yetkililer ona karşı savaşmaya cesaret edemediler.

Ancak yolsuzlukla mücadele etmek için yetenekli bir yardımcı da bulmak gerekir. Şi, ikinci kuşak bir yetkili olan Wang Qishan’ı (2018-2023 yılları arasında ÇKP Genel Sekreter Yardımcısı) buldu. Wang, ekonomiyi yönetme konusunda uzmandır. Kendisi “İtfaiye Şefi” olarak bilinir. Güçlü yanlarından faydalanmak için onu ekonomi departmanına yerleştirmek mantıklıdır. Geriye dönüp baktığımızda bu personel düzenlemesinin iyi bir hamle olduğunu görüyoruz. Wang, Şi’yi hayal kırıklığına uğratmadı ve birçok üst düzey yetkiliyi tutukladı. Bu, yolsuzlukla mücadele komisyonunun işlevlerini ve yetkilerini büyük ölçüde genişletti. Çin siyasi arenası “Kral Şi” ile orantılıydı ve Wang, partinin fiilen ikinci komutanı haline geldi. Şi, üç yıldan kısa bir sürede Parti Merkez Komitesi’nin “çekirdeği” olurken Wang, bir numaralı kahraman haline geldi.

Şi’nin iki dönemi boyunca, 553 üst düzey yetkili, 25.000’den fazla büro düzeyinde kadro ve 182.000’den fazla ilçe düzeyinde kadro, eyalet düzeyinde altı yönetici yardımcısı, iki Askeri Komisyon üyesi, parti komiteleri, hükümetler, halk kongreleri, devlete ait işletmeler, üniversiteler, propaganda, siyaset ve hukuk, finans, ordu ve silahlı polis gibi çeşitli alan ve sistemler dahil olmak üzere yüz binlerce yetkili soruşturuldu ve haklarında işlem yapıldı.

Soruşturulanlar arasında her eyalet ve şehirden önemli lider kadroları vardı. Onlar görevden alındıktan sonra birçok yer ve departmanda hâlâ yolsuzluk var. Ancak yolsuzlukla mücadelenin önemini çok fazla abartmaya gerek yok. Yolsuzlukla mücadele bazı yetkililerle halk arasındaki ilişkiyi gerçekten geliştirmiş ve memurları daha temiz hale getirmiş olsa da, Çin’de sosyal ve politik ilerleme sağlamadı. Bunun nedeni, Şi’nin yolsuzlukla mücadelesinin temel olarak iktidarı sağlamlaştırma ve otorite kurma ihtiyacına odaklanması ve böylece yolsuzlukla mücadeleyi daha da zorlaştırmasıdır. Seçici yolsuzlukla mücadele, siyasi rakiplerinin yolsuzluk yaptığına dair kuşku olmasa da, Şi için siyasi muhalifleri tasfiye etme aracı haline geldi. Şi, yolsuzlukla mücadele kampanyalarıyla Jiang hizbini, Hu’nun Tuan hizbini tasfiye etti, Deng ve Chen gibi kıdemlilerin gücüne saldırıp onları zayıflattı. Temelde bu iki grup dağıldı ve sorumlu olarak Wang Qishan’ı işaret ettiler. Zhou Yongkang ve Sun Zhengcai’den sonra, Parti merkez komite üyeleri ve emekli kıdemliler belki de fazlasıyla sarsılmıştı. Bu da az sayıdaki iktidar oligarkının güvensiz hissetmesine neden olmuştu. [Sun Zhengcai, 2006-2009 arasında Tarım Bakanlığı yaptı. 2017’de, ÇKP Merkez Komitesi üyesiyken soruşturma başlatıldı, görevinden ve Partiden ihraç edildi. Şi döneminde hakkında soruşturma başlatılan ilk Merkez Komite üyesidir.]

Artık karşı çıkacak kimse kalmadı. Kendi kuşağı karşı çıkmıyor, Merkez Komite düzeyinde karşı çıkan yok, emekli kıdemliler karşı çıkmıyor. Bu nedenle, Çin Komünist Partisi 19. Ulusal Kongresi’nden sonra, hâlâ görevden alınan birçok üst düzey yetkili olmasına rağmen, bunlar temelde ilçe ve bakanlık düzeyinde kaldı. Yalnızca birkaçı eyalet ve bakanlık düzeyindeydi.

Şi’nin ÇKP’yi dönüştürüp totaliter bir yönetim kurmasının üçüncü adımı, parti içinde kurallar oluşturmak ve yetkililerin kuralları anlamasını sağlamaktır. Bu amaçla aldığı önlemler, partinin liderliğini kapsamlı bir şekilde güçlendirmek ve sözde siyasi yapılanmayı parti yapılanmasının en üstüne koymaktı. Aslında siyasi inşa adına parti içinde bağlılık/sadakat uyguladı. 17 Kasım 2012’de yeni genel sekreter seçilen Şi Cinping, 18. Merkezi Siyasi Büro’nun ilk kolektif çalışmasına başkanlık ederken, “Parti, hükümet, ordu ve halk çalışıyor, doğuda, batıda, kuzeyde, güneyde, ortada her şeye parti öncülük ediyor” diye vurguladı. Bu cümle ilk olarak 1962’deki Yedi Bin Kadro Kongresi’nde Mao tarafından söylenmişti. Mao’nun orijinal sözleri şöyleydi: “Sanayi, tarım, ticaret, eğitim, ordu, hükümet ve partiden oluşan yedi alanda parti her şeye liderlik eder. Parti sanayiye, tarıma, ticarete, kültür ve eğitime, orduya ve hükümete liderlik etmelidir.” Daha sonra “Parti, hükümet, askeri ve sivil çalışmalar, doğu, batı, kuzey, güney ve her şeyin başı partidir” şeklinde özetlendi. Elbette yaptığı bu gönderme amaçsız değil. Hu döneminde Partinin liderliği sürdürme anlayışındaki belirsizlik, zayıf davranışlar, sanallaştırma, küçülme ve parti liderliğinin marjinalleşmesi gibi sorunları hedef alıyor. Bu nedenle, “Partinin liderliği kapsamlı, sistematik ve bütünsel olmalı ve ekonomik inşaya, siyasi inşaya, kültürel inşaya, toplumsal inşaya, ekolojik uygarlık inşasına, milli savunmaya, ulusal yeniden birleşmeye, diplomatik çalışmalara, milli savunmaya ve parti inşası ve diğer hususlara yansıtılmalıdır”. Partinin “imparatorluk” bilginlerinin sözleriyle, “Parti her şeye öncülük eder”. Bu, ÇKP, Ulusal Halk Kongresi, hükümet, denetim komitesi, mahkemeler, savcılık, ordu, demokratik partiler ve parti bağlantısı olmayan insanlar vb. dahil olmak üzere ulusal yönetişim sisteminde partinin varlığını vurgulamaktadır. Kapsam açısından her şeye yön veren siyasi güçtür ve statü açısından en yüksek siyasi liderlik gücüdür.

Görünüşte partinin liderliğini kapsamlı bir şekilde güçlendirmek, aslında partinin varlığını ve liderlik rolünü göstermektir. Ancak gerçekte Şi’nin siyasi otoritesini ve çekirdek konumunu vurgulamak ve güçlendirmektir. Partinin öncü rolü devreye girebileceğinden ve parti geniş kitleler nezdinde çekiciliğe ve mücadele gücüne sahip olduğundan, Şi’nin otoritesi ve statüsü daha da pekişecektir. Onun politik inşasının asıl amacı tam olarak budur. Çin Komünist Partisi’nin inşası ideolojik inşayı, teorik inşayı, örgütsel inşayı, sistem inşasını, disiplin inşasını, çalışma tarzı inşasını vb. içerir.

Siyasi inşa diye bir şey yoktur; çünkü yukarıda bahsedilen inşaların tamamı siyasi niteliktedir ve siyasi etkileri vardır. Dolayısıyla bir tane daha (siyasi inşa) eklemeye gerek yoktur. Siyasi inşa ilk kez Şi Cinping tarafından önerildi. 29 Haziran 2018’de 19. Merkez Komite Siyasi Bürosu’nun 6. toplu çalışma konuşmasında bu açıklamayı yaptı. 31 Ocak 2019’da ÇKP resmi olarak yayınladığı “Partinin Siyasi Yapısının Güçlendirilmesine İlişkin Görüşler Hakkında” metin, zayıf siyasi farkındalık, istikrarsız siyasi duruş, yetersiz siyasi yetenek ve siyasi suiistimal gibi öne çıkan sorunlara yönelikti. Daha sonra yetkililer bir kadronun siyasi duruşunu değerlendirirken sıklıkla “siyasi işgal” terimini kullandı. Değerlendirme kriteri, bir yetkilinin Şi’yi destekleyip desteklemediği, ona sadık olup olmadığı ve Şi tarafından parti içinde belirlenen siyasi kurallara sıkı sıkıya uyup uymadığıdır.

Şi, yetkililerin kurallardan haberdar olması, kuralları anlaması ve kurallara uyması için siyasi yapılanmayı her düzeydeki lider kadrolar için zorunluluk haline getirmekle kalmadı, bunu kurumsallaştırdı. Şi, her yılın sonunda Merkez Komite Daimi Komitesi’ne başkanlık eder ve Ulusal Halk Kongresi Daimi Komitesi, Devlet Konseyi, Çin Halk Siyasi Danışma Konferansı Ulusal Komitesi, Yüksek Mahkeme ve Yüksek Savcılık Parti Grubu ve Sekreterliğin çalışma raporlarını dinler. Politbüro’nun 24 üyesi, bakanlar ve iki üst düzey parti grubunun sekreterleri, bir önceki yıl yaptıkları çalışmaların bir özetini Şi’ye bizzat rapor etmek zorundalar. Bu iki rapor sözde Parti Merkez Komitesi’nin otoritesini ve merkezi liderliğini güçlendirmeye yönelik. Aslında ise yalnızca Şi’nin liderliğini ve otoritesini güçlendirmeye yönelik bir sistem ve uygulama haline geldi. Bu iki uygulama sayesinde Şi, nihayet kendisini diğer Politbüro üyelerinin, Parti Merkez Komitesinin ve tüm Partinin üstüne çıkardı.

Ayrıca, Şi, ideoloji alanında ana liderlik sorumluluk sistemini uyguladı. Batı düşüncesinin etkisini tamamen ortadan kaldırırken ve komünizmin bayrağını yüksekte tutarken, milliyetçiliği teşvik etti. Aynı zamanda, toplumsal muhalefet güçlerini kapsamlı bir şekilde bastırmak için diktatörlük yöntemlerini kullandı. “Güç Politikası” uyguladı ve sonunda Şi Hanedanlığını kurdu.

Kaynak: 中国民主季刊 (China Democrats -Çin Demokratları); No: 01,  2023 

 

 

Kaynak: https://kamuraninnotdefteri.blogspot.com/2023/08/bir-liberal-prensin-kaleminden.html

Yazarın Diğer Yazıları

Aynı kategoriden yazılar