Ana SayfaKürsüÇin’e Özgü Sosyalizmin Korunması ve Geliştirilmesi

Çin’e Özgü Sosyalizmin Korunması ve Geliştirilmesi

Çeviri: Yusuf Enes Karataş

ÇKP Genel Sekreteri Xi Jinping’in 2013’te yaptığı bir konuşmaya dayanan aşağıdaki metnin, ÇKP’nin yordamına bağlı olarak farklı başlıklarla çeşitli versiyonları var. Bir versiyondaki başlık “Çin’e Özgü Sosyalizmin Bayrağını Yüksekte Tutma ve Geliştirme ile İlgili Çeşitli Meseleler”di. Yardımlarından dolayı Cem Kızılçeç’e teşekkür ederiz.

İngilizceye çevirenin sunuşu

Yükselen Çin gücünün yıldızına hangi ideoloji rehberlik ediyor? Genel Sekreter Xi Jinping’in bu soruya cevabı nettir: “Çin’e Özgü Sosyalizm, sosyalizmdir. Başka bir “izm” değildir. Xi, Partisinin “komünizmin yüce idealleri” olarak adlandırdığı şeye bağlı olduğu hususunda kararlı. Ancak bu idealler 21. yüzyıl Çin’inde tam olarak ne anlama geliyor? Marx’ın Zhongnanhai[1] ile ne ilgisi var?

Son zamanlarda bu soru Çin Komünist Partisi’nin başını çok ağrıttı. Geçtiğimiz yıl boyunca Parti’nin Marksist mirasının önemini pekiştirmeyi amaçlayan bir dizi kampanyaya, slogana, konuşmaya ve çalışma oturumuna tanık olduk. Sürekliliğin, Parti’nin başat öncelikleri arasında yer aldığı açıktır. Parti liderliği, artan zenginliğin ve kalabalıklaşan Çin diasporasının politik temeller üzerinde yaratabileceği etkilere karşı temkinli.

Aşağıda çevirisini sunduğumuz konuşma bu çabanın bir parçasıdır. Konuşma ilk olarak Xi Jinping’in Genel Sekreter olmasından kısa bir süre sonra, 5 Ocak 2013 tarihinde, Parti’nin o dönemde yeni seçilen Merkez Komitesine hitaben yapılmıştır. Konuşmanın son derece kısaltılmış bir versiyonu Xi Jinping’in ilk kitabı olan The Governance of China’da [Çin’in Yönetimi, Kaynak Yayınları] yayınlandı. İki ay önce ise Parti’nin önde gelen ideolojik dergisi Qiushi çok daha geniş bir versiyonunu yayınladı. Aşağıda çevirisi sunulan versiyon Qiushi’de yayınlanan versiyondur. Orijinal konuşma basına kapalı olarak yapılmıştır; o zamandan şimdiye dek metinde ne gibi değişiklikler yapıldığını bilmiyoruz. Ancak şundan emin olabiliriz: Burada yayınlanan versiyon, Parti liderliği tarafından Çin’in şu anda karşılaştığı zorluklarla özellikle ilgili görülüyor.

Bu konuşmanın en çarpıcı yönlerinden biri Xi Jinping’in kullandığı dildir: Parti üyeleri sosyalizmin nihaî zaferine ilişkin “inançlı” (xìnyǎng) olmalıdır; gerçek komünistler çalışmalarında içten, ciddi ve coşkulu (qiánchéng) olmalıdır; ve Parti üyeleri devrimci “cennetten daha kutsal idealler” (gémìng lǐxiǎng gāo yú tiān) için kendi kanlarına kadar her şeyi “feda etme”ye (xīshēng) hazır olmalıdır.

Bu dinsel bir tınıya sahip dilin ardında, kendi kuşağının kadrolarının, ebeveynlerinin ve büyükanneleri ile büyükbabalarının Çin’in devrimci davası için yaptıkları türden fedakârlıkları yapmaya hazır olmadıklarından derin endişe duyan bir adam var. Xi’nin hükmü, bu tür insanların “kapitalizmin çöküşüne ve sosyalizmin nihaî zaferi”ne yeterince inanmadıkları yönündedir. “Görüşleri tarihsel materyalizmde sağlam bir temele dayanmıyor” ve bu da onları “sosyalizmin kazanacağından” şüphe duymaya itiyor. Bunun pratik sonuçları var. Komünist inançları olmayan kadro “hedonist” ve “çıkarcı” davranacaktır. En kötüsü de “sosyalizmi tamamen terk etmemiz gerektiğine dair yanlış argümanlara” inanmaya başlayabilirler.

Xi’ye göre bu, Parti’nin mirasına ciddi bir ihanet olacaktır. Çin Komünist Partisi, “kapitalizmden daha üstün bir sosyalizm inşa etmekle” görevlendirilmiş olup, ekonomik ve teknolojik gücü ona dünya meselelerinde “hâkim konum” sağlayacaktır. Xi bunun kaçınılmaz olduğunu iddia etse de “yol dolambaçlı olacak”tır. Parti üyeleri, Çin’e özgü sosyalizme yönelik ideolojik saldırıları şiddetle savuşturmalıdır. Bu konuşmada tespit edilen en acil ideolojik sorun iki “yanlış argüman”dır: Birinci yanlış argüman, Maoist Çin’in sebep olduğu kitlesel ölümler, zulüm ve yoksulluğun bugün Parti liderliğinin güvenilirliğini zedelediğinin iddia edilmesidir, ikinci yanlış argüman ise Çin’e özgü sosyalizmin sosyalizm olmadığı iddiasıdır.

Ancak okuyucular, Xi’nin “kamuya ait işletmelerin temel parçası olduğu bir ekonomik sistem” ve “Ulusal Halk Kongresi’nin politik sistemi”nin Marksist teorinin mevcut dünya koşullarına doğal uzantısı olduğu iddiasını haklı çıkarmak için klasik Marksist  yorumlama hususunda çok az şey sunduğunu not etmelidir. İddia kanıtlanmaktan ziyade ileri sürülmektedir; Xi’nin Qiushi okuyucularının klasik Marksist metinlerin ayrıntıları hakkında çok fazla düşünmesini istemediğinden şüphelenebiliriz.

Xi’nin herhangi bir politikayı meşrulaştırmak için Marksist teoriyi kullanmasından da önemli olan şey kapitalist dünyadan farklı bir ideolojik-politik sisteme liderlik ettiğine dair inancıdır. Bu sisteme yönelik tehditler askeri ya da ekonomik terimlerle değil, ideolojik terimlerle çerçevelenmektedir. Sovyetler Birliği’nin “ideolojik rekabet şiddetli olduğu için” çöktüğünü belirtir. Xi, kadrolarının inancı canlı kalırsa, Partisinin Sovyetler Birliği’nin başaramadığını başaracağına inanıyor.

Çeviriye düşülen dipnotlar Xi’nin konuşmasında kullandığı bazı ifadelerin arkasındaki bağlam ve kaynakları detaylandırmaktadır. Bu kaynaklar Çin tarihi metinlerinden Deng Xiaoping ve ÇKP’nin çalışmalarına ve Marx’ın metinlerine uzanan bir çeşitlilik göstermektedir.

Tanner Greer

*

İlk olarak: Çin’e Özgü Sosyalizm, sosyalizmdir. Başka bir “izm” değildir. Sosyalizmin temel, bilimsel ilkeleri terk edilemez, zira bunlar terk edilirse sistemimiz sosyalist olmaktan çıkar. Partimiz başından beri “Çin’e Özgü Sosyalizm”in bilimsel sosyalizmin temel ilkelerine bağlı olduğunu ve zamanın koşullarının sunduğu Çin’e özgü koşullarla şekillendiğini vurgulamıştır. Çin’e Özgü Sosyalizm, sosyalizmdir. Başka bir “izm” değildir.

Bir ülkenin hangi ideolojik sistemi uygulayacağı çok önemli bir hususa bağlıdır: Bu ideoloji ülkenin yüzleştiği tarihsel sorunları çözebilir mi? Çin halkının fakir, zayıf ve başkalarının merhametine muhtaç olduğu günlerde, her türlü ideoloji ve teori denenmiştir. Kapitalist yol denendi ve yetersiz bulundu. Reformizm, liberalizm, sosyal Darwinizm, anarşizm, pragmatizm, popülizm, sendikalizm –hepsi sırası geldiğinde kendine sahnede yer buldu. Hepsi de Çin’in gelecekteki kaderine ilişkin sorunları çözmekte başarısız oldu. Çin halkını o uzun gecenin karanlığından çıkaran ve Yeni Çin’i kuran Marksizm-Leninizm ve Mao Zedong Düşüncesi oldu;[2] Çin’in bu kadar hızlı gelişmesi Çin’e özgü sosyalizm sayesinde gerçekleşmiştir.

Çin’in dışa açılma ve reform süreci başladığı andan itibaren –özellikle de Sovyetler Birliği’nin dağılmasından ve Doğu Avrupa’daki büyük değişimlerden sonra– uluslararası kamuoyu sürekli olarak Çin’e yüklendi. “Çin’in çöküşü” teorisinin farklı versiyonlarının sonu gelmedi. Ancak Çin çökmüş değil. Aksine, kapsamlı ulusal gücümüz her geçen gün artmaktadır. Halkın yaşam standartları sürekli olarak gelişmektedir. “Önümüzdeki manzara güzelliği bakımından eşsizdir.”[3]

Hem tarih hem de mevcut gerçekliğimiz bize Çin’i sadece sosyalizmin kurtarabileceğini ve Çin’i sadece Çin’e özgü sosyalizmin kalkındırabileceğini söylemektedir.[4] Tarihin vardığı sonuç ve halkımızın tercihi budur.

Son yıllarda hem yurtiçinde hem de yurtdışında birkaç yorumcu Modern Çin’in yaptıklarının gerçekten sosyalizm olarak adlandırılıp adlandırılamayacağını sordu. Bazıları bir tür “sermaye sosyalizmi” uyguladığımızı söylerken, diğerleri daha açık sözlü davranarak sistemimize “devlet kapitalizmi” ya da “bürokratik kapitalizm” adını verdiler. Bu etiketler tamamıyla yanlıştır. Çin’e özgü sosyalizmin sosyalizm olduğunu söylüyoruz. Ne reformlar yapar ve nasıl dışarı açılırsak açılalım, Çin’e özgü sosyalizm her daim sosyalist yola, Çin’e özgü sosyalizmin teorik sistemlerine, yapısına ve Çin Komünist Partisi On Sekizinci Ulusal Kongresi’nde sosyalizmin ulaşacağı yeni bir zafer için ortaya konan temel gerekliliklere bağlı kalmalıyız.[5]

Bu gereklilikler: Çin Komünist Partisi’nin mutlak liderliği, politikanın ulusal koşullara dayandırılması, ekonomik inşanın merkeze alınması, “Dört Temel İlke”[6] ile reform ve dışa açılma programına bağlı kalınması, üretken toplumsal güçlerin özgürleştirilmesi ve geliştirilmesi, sosyalist bir piyasa ekonomisi, sosyalist demokratik siyaset, ileri bir sosyalist kültür, uyumlu bir sosyalist toplum ve ekolojik bir sosyalist uygarlık inşa edilmesidir.[7] Halkın kapsamlı kalkınmasını teşvik etmeyi, tüm halkın ortak refahını kademeli olarak gerçekleştirmeyi ve modern, müreffeh, güçlü, demokratik, medeni ve uyumlu bir sosyalist ülke inşa etmeyi içerir –Ulusal Halk Kongresi’nin temel politik sistemine, Komünist Parti liderliğindeki çok partili işbirliği ve politik danışma sistemine, bölgesel etnik özerklik sistemine, Çin’e özgü bir hukuk sistemine ve kamuya ait işletmelerin temel bir parçası olduğu ve farklı mülkiyet biçimleriyle yan yana gelişen bir ekonomik sisteme bağlı kalmak da tüm bunlara dahildir.[8] Bu özellikler, yeni tarihsel koşullarımız altında bilimsel sosyalizmin temel ilkelerini oluşturmaktadır. Bunları kaybedersek, sosyalizmi de kaybederiz.

Yoldaş Deng Xiaoping bir keresinde derin bir gözlemde bulunmuştu: “Modernleşmemiz Çin gerçeklerinden kaynaklanmalıdır. [Adı] İster devrim ister inşa olsun, yabancı deneyimlere dikkat etmeli, onlardan öğrenmeli ve ödünç almalıyız. Ancak başka ülkelerin deneyimlerini ve modellerini kopyalamak hiçbir zaman başarılı olmamıştır. Biz bu konuda çok şey öğrendik.”[9]

Geçmişte Sovyet sistemini tam ölçekli bir biçimde ithal etmek imkânsızdı; bugün de Batı sistemini tam ölçekli bir biçimde ithal etmemiz aynı şekilde imkânsızdır. Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından birçok gelişmekte olan ülke Batı modelini benimseye zorlanmıştır. Bunun sonucunda parti kavgaları, toplumsal huzursuzluk, evsiz kalan ve başıboş dolaşan halklar ortaya çıkmıştır ve tüm bunların istikrara kavuşturulması için çok uğraşılmıştır.

Zhuangzi’nin “Sonbahar Selleri” kitabında anlatılan bir hikâyeyi anımsıyorum:

“Belki de Hangan Yürüyüşü’nü öğrenmeye giden Shoulingli genç çocuğu hiç duymadınız? Eski yürüme şeklini unuttuğunda Handan halkının ona öğretmek zorunda olduğu şeyde ustalaşamamıştı, bu yüzden eve kadar sürünerek dönmek zorunda kaldı.”[10]

Hiçbir zaman “yürümeyi öğrenmek için Handan’a gitmemeli ve kendi adımlarımızı unutmamalıyız”. Bunun yerine, Marksizmi aldık ve Çinlileştirdik. İşte bu, Çin’e özgü sosyalizmdir.

Son yıllarda, Çin’in kapsamlı ulusal gücünün ve uluslararası statüsünün yükselmesiyle birlikte, “Pekin Mutabakatı”, “Çin Modeli” ve “Çin Yolu” üzerine çok sayıda uluslararası tartışma ve çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalar epey bir övgü dolu. Bazı yabancı akademisyenler, Çin’in kalkınma hızının Batılı teorileri sorgulanır hâle getirdiğine inanıyor. Marksist teorinin yeni biçimi Batı’nın geleneksel teorilerini altüst ediyor!

Ancak başından beri, her ülkenin kalkınmaya giden yolunun o ülkenin insanları tarafından belirlenmesi gerektiğini savunduk. “Çin modeli” olarak adlandırılan Çin’e özgü sosyalizm yolu, Çin halkının mücadeleleriyle yaratılmıştır. Çin’e özgü sosyalizm daha da geliştikçe, sistemimizin kaçınılmaz olarak olgunlaşacağına inanıyoruz; aynı şekilde sosyalist sistemimizin üstünlüğünün giderek daha belirgin hâle gelmesi de kaçınılmazdır. Kaçınılmaz olarak yolumuz daha da genişleyecek; kaçınılmaz olarak ülkemizin kalkınma yolu dünya üzerinde giderek daha büyük bir etkiye sahip olacaktır. Tam da bu tür bir güvene ihtiyacımız var; teorilerimize, sistemimize ve yolumuza güvenmeliyiz. Gerçekten de şairlerin dediği gibi “uçurum kenarındaki bambular gibi, sayısız zorluğa rağmen güçlü duracağız, her yandan gelen fırtınalarla dövüleceğiz”.[11]

İkinci olarak: Partimiz, halka sosyalizmin inşasında iki tarihsel dönemde önderlik etmiştir: “reform ve dışa açılma” döneminin öncesi ve sonrası. Bu iki dönem birbiriyle ilişkilidir. Aralarında önemli farklılıklar olsa da özünde her ikisi de Partimizin sosyalist inşada halka önderlik etmek için yaptığı pratik keşiflerdir. Çin’e özgü sosyalizm ilk olarak reform ve dışa açılma dönemlerinde başlatılmıştır. Bununla birlikte, temel sosyalist sistem Yeni Çin çağında inşa edilmiştir ve Çin’e özgü sosyalizm ancak bu yirmi yıllık sosyalist inşa temeli üzerinde [tam olarak] başlatılabilirdi.

Bu konuyu doğru anlamak için üç hususu kavramamız gerekir. Birincisi, eğer partimiz 1978 yılında reform ve dışa açılmayı uygulamaya kesin bir şekilde karar vermeseydi, reform ve dışa açılmayı tereddütsüz bir şekilde teşvik etmeseydi ve reform ve dışa açılmanın doğru istikametini sadık bir şekilde kavramasaydı, sosyalist Çin bugün olduğu gibi sevindirici bir durumda olmayabilirdi. Ciddi krizlerle –hatta belki de Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa ülkelerinin karşılaştığı ve partileri ile devletlerinin ölümüne yol açan türden krizlerle– karşılaşabilirdi. Ancak Yeni Çin 1949’da hiç kurulmasaydı ve o dönemde sosyalist devrim ve inşayı sürdürmeseydik, reform ve dışa açılmayı sorunsuz bir şekilde uygulamak için gereken ön koşul, ideolojik, maddi ve kurumsal birikim asla oluşmazdı. Hem olumlu hem de olumsuz bu deneyimlere ihtiyacımız vardı.

İkincisi, bu iki tarihsel dönemde sosyalizmin inşasına yönelik rehberlik, politika ve fiili çalışma büyük farklılıklar gösterse de bunlar hiçbir şekilde birbirlerinden kopuk, hatta birbirlerine karşıt değildir. Pratik sosyalizmin inşası sürecinde Partimiz birçok doğru önerme ortaya koymuştur. Ancak o dönemde bu öneriler uygulanmadı. Reform ve dışa açılmadan sonra tam olarak hayata geçirilebildi. Gelecekte bu kavramlara hem bağlı kalınması hem de daha da geliştirilmesi gerekecektir. Marx’ın uzun zaman önce söylediği gibi: “İnsanlar tarihlerini kendileri yaparlar, ama kendi keyiflerine göre, kendi seçtikleri koşullar içinde yapmazlar, doğrudan veri olan ve geçmişten kalan koşullar içinde yaparlar.”[12]

Üçüncüsü, reform ve dışa açılmadan önceki tarihsel dönemi doğru değerlendirmeliyiz. Reform sonrası dönemi, reform öncesi dönemi reddetmek için kullanamayız. Reform öncesi dönemin tarihi ile reform sonrası dönemi de reddedemeyiz. Reform ve dışa açılmadan önce sosyalist pratiğin keşfedilmesi, reform ve dışa açılımdan sonra sosyalist pratiğin keşfedilmesi için gerekli koşulları yaratmıştır. Reform sonrası dönemde sosyalist pratiğe ilişkin araştırmalarımız, daha önce yapılanların bir devamı ve geliştirilmesidir. Dolayısıyla, reform ve dışa açılmadan önce sosyalist pratiğin araştırılması konusunda, olgulardan gerçeğe ulaşma, gerekli olanı gerekli olmayandan açıkça ayırma, gerçeğe bağlı kalma, hataları düzeltme, deneyimlerimizi geliştirme ve bunlardan dersler çıkarma ideolojik çizgisine bağlı kalmalıyız. Bu temel üzerinde Partinin ve halkın davasını ilerletmeye devam edebiliriz.

Bu sorunun üzerinde durma sebebim, bunun önemli bir politik mesele olmasıdır. İyi ele alınmazsa ciddi politik sonuçları olacaktır. Eskilerin dediği gibi: “Bir halkı yok etmek için önce tarihini yok etmelisiniz.”[13] Yurtiçi ve yurtdışındaki düşman güçler sık sık Çin devriminin ya da Yeni Çin’in tarihi üzerine makaleler yazarak o dönemi karalamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Temel amaçları insanların kalplerini kirletmektir. Onları hem Çin Komünist Partisi liderliğini hem de ülkemizin sosyalist sistemini devirmeye teşvik etmeyi amaçlıyorlar.

Sovyetler Birliği neden dağıldı? Sovyetler Birliği Komünist Partisi neden paramparça oldu? Temel nedenlerinden biri, ideolojik alanda rekabetin çok şiddetli olmasıdır! Sovyetler Birliği’nin tarihsel deneyimini tamamen reddetmek, SBKP tarihini reddetmek, Lenin’i reddetmek, Stalin’i reddetmek, Sovyet ideolojisinde kaos yaratmak ve tarihsel nihilizme girişmek demekti. Parti örgütlerinin her bir düzeyde işlevsiz kalmasına neden oldu. Parti’nin ordu üzerindeki liderliğini elinden aldı. Sonunda SBKP –ne kadar büyük bir parti olsa da– korkmuş bir hayvan sürüsü gibi dağıldı! Sovyetler Birliği –ne kadar büyük bir ülke olsa da– bir düzine parçaya bölündü. Bu geçmişten almamız gereken bir derstir!

Yoldaş Deng Xiapong’in işaret ettiği gibi: “Mao Zedong Düşüncesi bayrağı bir kenara atılamaz. Bu bayrağı bir kenara atmak Partimizin şanlı tarihini yadsımak anlamına gelir. Genel olarak konuşmak gerekirse, Partimizin tarihi hâlâ görkemli bir tarihtir. Partimiz, Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana geçen 30 yıl da dahil olmak üzere, tarihinde bazı büyük hatalar, hatta Kültür Devrimi kadar büyük hatalar yapmış da olsa, sonuçta devrimi başarıya ulaştıran Partimiz olmuştur. Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra Çin’in dünyadaki statüsü önemli ölçüde iyileşmiştir. Sadece Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşu [dahi], nüfusu dünya nüfusunun yaklaşık dörtte birini oluşturan ülkemizin ayağa kalkmasını ve güçlü durmasını sağladı.”[14]

Ayrıca, “Yoldaş Mao’nun değerlendirilmesi ve Mao Zedong Düşüncesi’nin yorumu yalnızca Yoldaş Mao’nun kişisel çıkışları/eylemlerine ilişkin değildir. Bunlar Partimizin ve ülkemizin tarihinden koparılamaz. Bunu kavramak her şeyi kavramaktır. Bu sadece entelektüel bir mesele değildir, politik de bir meseledir. Hem şu an burada hem de ülkemizde öneme sahip politik bir meseledir”[15] diye de vurgulamıştır.

Bu büyük bir Marksist politikacının vizyonudur. Bir düşünün: Eğer reform zamanında Yoldaş Mao tamamen reddedilmiş olsaydı Partimiz hâlâ ayakta olur muydu? Ülkemizin sosyalizm sistemi hâlâ ayakta olur muydu? Ve eğer hâlâ ayakta olmasaydı elimizde ne kalırdı? Kaosla dolu bir dünya.

Dolayısıyla hem reform ve dışa açılım öncesinde hem de sonrasında sosyalist pratik ile keşif arasındaki ilişkiyi doğru bir şekilde ele almak yalnızca tarihsel bir mesele olarak görülemez. Bu politik bir meseledir. Bu hususu daha iyi anlamak için hepinizin zaman ayırıp “Çin Halk Cumhuriyeti’nin Kuruluşundan Bu Yana Partimizin Tarihindeki Bazı Meselelere İlişkin Karar”ı okumanızı tavsiye ederim.[16]

Üçüncü husus: Marksizm her zaman zamanın toplumsal gerçekleri ve teknolojisiyle birlikte gelişir. Marksizm durgunlaşamaz. Dışa açılımın başlamasından sonra sosyalizm durmaksızın ilerlemiştir. Çin’e özgü sosyalizmin gelişimini desteklemekle harika bir kitap arasında büyük bir benzerlik vardır. Yoldaş Deng Xiaoping, temel ilkeleri ve fikirleri oluşturmak için kendi payına düşeni yaptı. Yoldaş Jiang Zemin’in çekirdeğini oluşturduğu ve Yoldaş Hu Jintao’nun genel sekreterliğini yaptığı Parti Merkez Komitesi’nin üçüncü kuşağı, bu kitaba kendi parlak fikirlerini ekledi. Bizim kuşağımızı oluşturan Komünist Parti üyelerinin sorumluluğu, bu büyük eserin bir sonraki bölümünü yazmaktır.

Çin’e özgü sosyalizmin başlangıcından bu yana 30 yıldan fazla süre geçti; bu süre zarfında birçok büyük girişimde başarılı olundu: Bu, Yeni Çin’in kuruluşunda elde edilen başarıların yanı sıra, Çin’in dimdik ayakta durmasını ve uzaklara adım atmasını sağlayan bir temeldir. Sosyalizm anlayışımız ve Çin’e özgü sosyalizmi yöneten yasaları kavrayışımız daha önce görülmemiş boyutlara ulaşmıştır. Bu kuşkusuz doğrudur. Ancak aynı zamanda, ülkemizdeki sosyalizmin henüz emekleme aşamasında olduğunu da kabul etmeliyiz. Hâlâ net olarak kavrayamadığımız pek çok sorunla ve çözüme kavuşturulmamış ikilemlerle karşı karşıyayız. Pek çok önemli meseleye ilişkin anlayış ve yaklaşımımızın derinleşmeye devam ettiği de tartışmasız bir gerçektir. Herhangi bir şeyi anlamak bir süreç gerektirir. Sosyalizmle sadece birkaç on yıldır uğraşıyoruz. Bu hususlardaki kavrayışımız hâlâ çok sınırlı; pratikte sürekli olarak gelişmeliyiz.

Marksizmi ve sosyalizmi korumak için kalkınma perspektifini benimsemeliyiz. Çin’in modernleşmesi ve reformunun pratik sorunlarını ele almalı ve bunları vizyonumuzun merkezine koymalıyız. O hâlde bu meselelere ilişkin bakışımızı Marksist teori perspektifinden, pratik sorunları ele alan teorik düşünce türünden ve bunun sonucunda ortaya çıkan yeni pratikler ve gelişim biçimleri üzerinden odaklamalıyız. Tüm dünya için herkese uyan tek bir kalkınma yolu olmadığını söylemiştik. Değişimi gerektirmeyen bir kalkınma yolu da yoktur. Teori ve pratikteki geçmiş başarılarımız, ileriye doğru yürüyüşümüzün sorunlarıyla daha iyi yüzleşmemize yardımcı olacaktır. Ancak bunların kibir ve rehavet için bir bahane ya da daha da kötüsü bu yürüyüşü aşağı çeken bir ağırlık olmasına izin veremeyiz. Davamız ilerledikçe ve geliştikçe, karşılaştığımız durumlar bize yabancılaşacak, karşılaştığımız zorluklar ve riskler artacak ve şu anda öngörülemeyen daha fazla sayıda olayla karşılaşacağız. Potansiyel felaketlere karşı daha uyanık olmalıyız. Barış zamanında tehlikeye karşı hazırlıklı olmalıyız.

Zihninizi özgürleştirin. Olgulardan gerçeklere ulaşın. Zamana ayak uydurun. Marksizmin yaşayan ruhu budur. Bunlar, yeni araziye uyum sağlamak, yeni şeyleri anlamak ve yeni görevleri başarmak için temel ideolojik silahlardır. Yine de her şeyden önce, her düzeydeki Parti kadroları Marksist gelişme bakış açısına bağlı kalmalı, pratiğin gerçeği test etmek için tek ölçüt olduğunda ısrar etmeli, tarihsel inisiyatif ve yaratıcılığı devreye sokmalı ve Parti, ülke ve dünyadaki hem sürekliliği hem de değişimi net bir şekilde algılamalıdır. Her zaman “dağlarla karşılaştığımızda yollar açma ve nehirlerle buluştuğumuz yerde köprü kurma” ruhuna sahip olmalıyız. Gerçek hayatın acil sorunlarını ve kitle ideolojisi meselelerini analiz ederken ve cevaplarken girişimci, cesur ve cüretkâr olmalıyız. Reform ve dışa açılımı derinleştirmeye, keşfetmeye, yaratmaya ve ilerletmeye devam edecek ve kurumsal, teorik ve pratik yenilikleri teşvik etmeyi sürdüreceğiz.

Dördüncü olarak: Partimiz başından beri komünizmin yüce ideallerine bağlı kalmıştır. Parti üyeleri, özellikle de lider kadrolar, yüce komünizm idealinin ve Çin’e özgü sosyalizmin ortak ideallerinin inançlı ve sadık uygulayıcıları olmalıdır. Sosyalist ve komünist bir inanç olan Marksizme inanç, [her bir] Komünist Parti üyesinin politik ruhudur. Bunlar, ona her türlü sınavdan geçme gücü veren manevi sütunlardır. Parti Anayasası, Parti’nin en yüksek idealinin ve nihaî hedefinin komünizme ulaşmak olduğunu açıkça belirtmektedir. Aynı zamanda Parti Anayasası, yüksek komünizm idealinin ancak son derece gelişmiş bir sosyalist toplum tarafından gerçekleştirilebileceğini de açıkça belirtmektedir.[17] Bir iki dakika duraklayıp sonra aniden komünizmi gerçekleştirdiğimizi iddia etmek gerçekçi değildir.

Yoldaş Deng Xiaoping, sosyalist sistemin sağlamlaştırılması ve geliştirilmesinin kendi uzun tarihi sürecini gerektireceğini söylemiştir. Bunun için kuşakların, on kuşağın, hatta belki de onlarca kuşak komünistin yorulmak bilmeden mücadele etmesi gerekeceğini söyledi. Onlarca kuşak… Bu çok uzun bir süre! Konfüçyüs’ten bu yana ancak yetmiş kuşak geçmiştir. Soruna bu şekilde bakmak, Çin Komünist Partisi’nin ciddiyetinin gerçek bir göstergesidir.

Bugün bizim ve gelecekteki pek çok kuşağın ortak çabasının nihai komünizm hedefine doğru olduğunu kabul etmeliyiz. Komünist Partimizin yüce ideallerini bir kenara atarsak yönümüzü kaybeder ve soğukkanlı birer faydacı oluruz. Aynı zamanda, komünizmin gerçekleşmesinin çok uzun bir tarihsel süreç olduğunu kabul etmeliyiz. Kendimizi içinde bulunduğumuz anın mücadelelerine dayandırmalı ve çalışmalarımızı ayakları yere basan bir şekilde sürdürmeliyiz.

Çin’e özgü sosyalizm Partimizin en temel ve birleştirici programıdır. Çin’e özgü sosyalizm programı, özetle müreffeh, güçlü, demokratik, medeni, modern ve uyumlu bir sosyalist ülke inşa etmektir. Bu program, ülkemizin şu anda içinde bulunduğu temel ulusal koşullara ve uzun bir süre içinde kalması gereken sosyalizmin ilk aşamasına dayanmakla kalmamakta, aynı zamanda Partinin en yüksek ideallerinden de ayrılmamaktadır.

Bu sebeple Çin’e özgü sosyalizm yolunda kararlılıkla yürümeliyiz. Komünizmin yüce ideallerini kalplerimizde yaşatmalı ve sosyalizmin ilk aşaması için Parti’nin temel çizgisini ve programını sarsılmaz bir inançla uygulamalıyız. Yaptığımız her işi layıkıyla yapmalıyız.

Devrimci idealler cennetten daha kutsaldır. Yüce idealler olmadan, bir Komünist Parti üyesinin standartlarına ulaşamazsınız. Ancak bu tür idealleri kendini beğenmiş bir biçimde vaaz etmek için gerçek dünyadaki işlerini terk edenler de bu standarda ulaşamazlar. Partimizin doksan yıllık tarihinde, birbiri ardına gelen Komünist kuşaklar, halkın bağımsızlığı ve kurtuluşu için kanlarını dökmekten ve hayatlarını ortaya koymaktan çekinmediler. Bunu inançlarına ve ideallerine dayanarak yaptılar. İdeallerinin kendi elleriyle gerçekleşmeyeceğini bilseler de, gelecek kuşaklar emek vermeye devam ettikçe, gelecek kuşaklar bu amaç uğruna fedakârlık yaptıkça, yüce ideallerinin gerçekleşeceğine yürekten inanıyorlardı.

Bugün, bir Komünist Parti üyesinin ya da lider kadrosunun komünizmin yüce ideallerini arzulayıp arzulamadığını ölçmek için objektif kriterler vardır. Tüm kalbini ve azmini halka hizmete adayacak mı? Önce cefasını çekip sefa sürmeyi sonraya bırakacak mı? Özenle çalışacak ve görevlerini dürüstçe yerine getirecek mi? Tehlikeye aldırmadan ileri atılmaya, savaşmaya ve tüm ruhunu, hayatını bu idealler uğruna adamaya istekli mi? Tereddütlü, kararsız kanaatler, hedonist düşünce tarzları, çıkarcı davranışlar ve eylemsizlik tarzları bu ideallerle bağdaşmaz.

Komünizmin ulaşılamaz bir umut, hatta umut etmenin ötesinde bir şey, komünizmin bir yanılsama olduğuna inanan insanlar var. Bu, tarihsel materyalizmin mi yoksa tarihsel idealizmin mi dünya meselelerine bakmak için uygun çerçeve olduğu hususuna değinen bir tartışmadır.[18] Bazı yoldaşlarımızın zayıf ideallere ve bocalayan inançlara sahip olmasının temel nedeni görüşlerinin tarihsel materyalizmde sağlam bir temele dayanmamasıdır. Kadroları ve Parti üyelerini eğitmeli ve yönlendirmeliyiz ki Çin’e özgü sosyalizmi uygulamaya yönelik ortak idealimiz ile Komünizmi güvence altına almaya ilişkin yüce idealimizi birleştirebilelim. Eylemlerimiz içten, ciddi ve istekli olmalıdır. Sağlam idealler ve inançlarla daha dik duracağız, vizyonumuz genişleyecek ve zihnimiz gelişecek. Doğru politik yönelime bağlı kalabilecek, zaferde kibirlenmeden, zorlukta umutsuzluğa kapılmadan, her türlü risk ve sıkıntıya göğüs gererek, çürümüş felsefelerin saldırılarına bilinçli bir şekilde direnerek, bir Komünistin politik özünü sonsuza dek besleyebileceğiz.

Gerçekler bize defalarca Marx ve Engels’in kapitalist toplumdaki temel çelişkilere ilişkin analizleri ile kapitalizmin yok oluşunun ve sosyalizmin zaferinin kaçınılmazlığına ilişkin tarihsel materyalist görüşün de modasının geçmediğini göstermiştir. Bu, toplumsal ve tarihsel gelişimde kaçınılmaz bir eğilimdir. Ancak bu yol dolambaçlıdır. Kapitalizmin nihaî çöküşünün ve sosyalizmin nihaî zaferinin tamamlanması için uzun bir tarihsel süreç gerekecektir. Bu arada, kapitalizmin kendi kendini restore etme kabiliyetine derin bir takdir duymalı ve gelişmiş Batılı ulusların ekonomik, teknolojik ve askeri alanlarda sahip olduğu gerçek uzun vadeli avantajların tam ve objektif bir değerlendirmesini yapmalıyız. O hâlde bu alanların her birinde bu iki toplumsal sistem arasında uzun bir işbirliği ve çatışma dönemine özenle hazırlanmalıyız.

Oldukça uzun bir süre daha, henüz emekleme aşamasındaki sosyalizm, daha üretken ve gelişmiş bir kapitalist sistemle birlikte var olacaktır. Bu uzun işbirliği ve çatışma dönemindeki sosyalizm, kapitalizmin uygarlığa sağladığı nimetlerden ders çıkarmalıdır. İnsanların gelişmiş Batılı ülkelerin güçlerini kullanarak ülkemizin sosyalist gelişimini karalamaya çalışacakları gerçeğiyle yüzleşmeliyiz. Burada, sosyalizmden vazgeçmemiz gerektiğine dair tüm yanlış argümanları kararlılıkla reddederek büyük bir stratejik kararlılığa sahip olmalıyız. İçinde bulunduğumuz aşamayla uyuşmayan çeşitli fikirleri bilinçli bir şekilde düzeltmeliyiz. En önemlisi de çabalarımızı kendi işlerimizi iyileştirmeye, kapsamlı ulusal gücümüzü sürekli genişletmeye, insanlarımızın yaşamlarını iyileştirmeye, kapitalizmden daha üstün bir politik sistem (sosyalizm) inşa etmeye ve inisiyatifi ele geçireceğimiz, hâkim konuma sahip olacağımız bir geleceğin temelini atmak üzerinde yoğunlaştırmalıyız.

Bu analizden, izlemeyi seçtiğimiz ideolojik yolun, Partimizin çabalarının zaferle veyahut yenilgiyle sonuçlanmasını ve Partinin kendi kaderini belirleyecek olan merkezi sorun olduğu gerçeğini daha derin bir şekilde kavrıyoruz. Yoldaş Mao Zedong’un bir zamanlar dediği gibi: “Devrimci bir parti kitlelerin rehberidir. Halkını yanlış yola sürükleyen devrimci bir partinin devrim yolunda başarısızlığa uğraması kaçınılmazdır.”

Partimiz, devrim, inşa ve reform döneminde, ülkemizin ulusal koşullarına bağlı kalmış, yeni bir demokratik devrimci yol, sosyalist dönüşüm ve inşa yolu keşfetmiş ve oluşturmuştur. Bu, Çin’e özgü sosyalizmin yoludur. Bu keşif ruhu, yürüdüğümüz yoldan ayrılmama kararlılığı, Partimizin gerilemelerden sonra her daim daldığı derin uykulardan uyanabilmesinin ve zaferden zafere koşabilmesinin gerçek koşuludur.

Büyük yazar Lu Xun’un ünlü bir sözü vardır: “Yol olmasa bile, yeterince insan yürüdüğünde, bir yol yapılacaktır.” Çin’e özgü sosyalizm, bilimsel sosyalizmin teorik mantığı ile Çin’in toplumsal gelişiminin tarihsel mantığının diyalektik birliğidir. Çin’in topraklarında kök salmış Çin halkının özlemlerini yansıtan ve çağımızın ilerleme koşullarına uyarlanmış bilimsel bir sosyalizmdir. Kapsamlı bir şekilde müreffeh bir toplum inşa etmenin, sosyalist modernleşmeyi hızlandırmanın ve Çin ulusunun büyük modernizasyonunu gerçekleştirmenin tek yolu budur. Kendi yolumuza sadık kaldığımız ve Çin’e özgü sosyalizme sarsılmaz bir şekilde bağlı kaldığımız ve onu geliştirdiğimiz sürece, Çin Komünist Partisi’nin kuruluşunun 100. yıldönümünde orta derecede müreffeh bir toplumu ve Yeni Çin’in kuruluşunun 100. yıldönümünde müreffeh, demokratik, medeni, modern ve uyumlu bir sosyalist ülkeyi kapsamlı bir şekilde inşa edebileceğimiz kesindir.

Kaynak: https://www.palladiummag.com/2019/05/31/xi-jinping-in-translation-chinas-guiding-ideology/#xvii

[1] Zhongnanhai, Çin’in başkenti Pekin’de Yasak Şehir’in bitişiğindeki eski bir imparatorluk bahçesinde yer alan ve ÇKP liderliğinin kullandığı merkezi yönetim ofisidir. Mao da burada çalışmıştır.

[2] “Yeni Çin”, Çin Halk Cumhuriyeti için kullanılan ve başlangıçta yeni rejimin devrimci doğasını vurgulamak için tasarlanmış retorik bir terimdir. Güçlü bir Maoist tınıya sahiptir ve “Yeni Çin Çağı” ifadesi genellikle Batılıların “Maoist Çin” olarak adlandırdığı dönemin stenografisi olarak kullanılır.

[3] Alıntı, Mao Zedong (“Huichang”) tarafından 1937 yılında yazılan ve genellikle orkestra eşliğinde çalınan bir şiirden yapılmıştır.

[4] “Çin’i sadece sosyalizm kurtarabilir” ifadesinin varyasyonları Maoist dönemden beri kullanılmaktadır; “kalkındırmak” ifadesi ise Dengist dönemde eklenmiştir. Xi, bu ifadeyi ilk kez Genel Sekreter olarak açıklanmasından sadece birkaç gün sonra kullanmıştır (bkz. Xi Jinping, Governance of China, cilt 1, s. 7).

[5] 18. Ulusal Kongre 2012 yılında toplanmıştır. Konferans tarafından hazırlanan çeşitli çalışma raporlarına buradan erişilebilir.

[6] Dört Temel İlke şunlardır: 1) Sosyalist yola bağlılık, 2) halkın demokratik diktatörlüğü, 3) Çin Komünist Partisi’nin hâkim liderliği ve 4) Marksizm-Leninizm ve Mao Zedong Düşüncesi.

[7] Bu terimlerin her biri Çin anayasasının “temel çizgisi”nde güvence altına alınmaktadır. Listelenen beş kategori –ekonomik, politik, kültürel, sosyal ve ekolojik– politikanın, politik kampanyaların ve hatta rejime yönelik tehditlerin anlaşıldığı standart çerçeveler hâline gelmiştir. Rejime yönelik tehditler hususuna ilişkin bkz. Samantha Hoffman, “Programming China: the Communist Party’s autonomic approach to managing state security”, Doktora Tezi, Nottingham Üniversitesi (2017), Bölüm 2.

[8] Bu cümledeki hiçbir ifade Xi Jinping’in icadı değildir; her bir kısım Çin parti devletinin bir politika platformunun ya da kurumsal düzenlemesinin sloganlaştırılmış bir özetidir. Timoty Heath, Parti liderlerinin neden bu gibi ciddi sloganlar aracılığıyla iletişim kurduklarını açıklar:

[Çin teori sisteminde, özellikle çok spesifik konulardaki politikaları yönlendirilmek üzere tasarlanmış çok sayıda] özel kavram vardır. Örneğin “sosyalist uyumlu toplum”. Bu kavram, başlıca öneme sahip stratejik bir kavramdır. Çinlilerin, bürokratlarının sağlık, emeklilik, eğitim gibi sosyal refah konularını ele almak üzere politika geliştirmelerine olanak tanımak için ihtiyaç duydukları Marksist teoriye dayanan ve Marksist incelemeye sahip bir ideal olarak tanımladıkları çok önemli bir terimdir. Bunların hepsi bu “sosyalist uyumlu toplum” kavramının içinde saklı. Bu kavram, öncelikle bürokratlar, memurlar ve karar vericiler için tasarlanmıştır. İnsanları harekete geçirmek için tasarlanmamıştır. Aslında çoğu insan kulağa arkaik gelen bu Marksist kavramlarla dalga geçer, bu kavramları tiye alır ve bunlarla eğlenir. Ama şöyle bir şey var: Tüm bunlar Komünist Parti’nin pek de umurunda değil. Asıl önemsedikleri şey, yetkililerin bu kavramlarla ne yapacaklarını, bunları nasıl politikalara dönüştüreceklerini ve nasıl uygulayacaklarını anlamasıdır. Bugün ÇKP’nin enerjisinin büyük bir kısmı gerçekten de buna odaklanmış durumda. Tüm halkı harekete geçirmek yerine bürokratik eliti bilgilendirmek ile ilgileniyorlar.

Timothy Heath, “China’s New Governing Party Paradigm”, USC ABD-Çin Enstitüsü’nde yapılan konuşma, 19 Şubat 2015. Bu konuşma Youtube’dan izlenebilir.

[9] Deng Xiaoping, 13. Ulusal Kongre Konuşması, 1987.

[10] Zhuangzi, Savaşan Devletler Dönemi’ne ait bir Taocu felsefe eseridir. Bu pasajın çevirisi Burton Watson, çev., Zhuangzi: Basic Writings (New York: Columbia University Press, 2003), s. 111’den alınmıştır.

[11] Bu dize Zheng Xie’nin (1693-1765) “Bamboo Amid Rocks” adlı şiirinden alınmıştır.

[12] Karl Marx, “18th Brumaire of Louis Bonaparte,” (1852). Xi’nin bunu takip eden cümleyi alıntılamaması şaşırtıcı değildir: “Ve, onlar kendilerini ve şeyleri, devrimcileştirmekle, tamamıyla yepyeni bir şey yaratmakla uğraşır göründüklerinde bile, özellikle bu devrimci kriz çağlarında, korku ile geçmişteki ruhları kafalarında canlandırırlar, tarihin yeni sahnesinde o saygıdeğer eğreti kılıkla ve başkasından alınma ağızla ortaya çıkmak üzere, onların adlarını, savaş sloganlarını, kılıklarını alırlar.”

[13] Bu cümle Gong Zichen’in (1792-1841) Ding An Koleksiyonu’nda yer alan “Discussing History and the Present” adlı eserinden alınmıştır.

[14] Deng Xiaoping, Selected Works of Deng Xiaoping, Cilt II, s. 298.

[15] Deng Xiaoping, “My Opinion of the ‘Resolution on Certain Questions in our Party History'”. 25 Ekim 1980 tarihli konuşma.

[16] Bu karar 27 Haziran 1981 tarihinde Çin Komünist Partisi 11. Merkez Komitesi tarafından resmen kabul edilmiştir. Bu karar, Parti’nin Maoist ekonomi politikten uzaklaşarak “reform ve dışa açılma”ya yönelme kararında belirleyici bir dönüm noktası oldu. Bu karar, diğer hususların yanı sıra, Kültür Devrimi’ni “Marksizm-Leninizme de Çin gerçekliğine de uymadığı” için kınıyor ve bu felaketten bizzat Mao’yu sorumlu tutuyordu. Karar hem Mao’yu hem de Parti’yi daha önceki devrimci başarılarından dolayı onurlandırmakta ancak Parti’nin artık “Çin’in yeni doğan sosyalist toplumun hızla ilerleyişine ve ulusal ölçekte sosyalist inşa için ne ideolojik ne de bilimsel çalışma açısından tam olarak hazır olduğunu” kabul ettiğini belirtmektedir. Mao Zedong düşüncesinin hangi unsurlarının Parti tarafından ileriye dönük olarak muhafaza edileceği ve hangilerinin atılacağı hususunda açık bir rehber görevi görmektedir.

[17] Parti Anayasası’nın ilgili metni (18. Kongre versiyonu) şöyledir:

Çin Komünist Partisi hem Çin işçi sınıfının hem de Çin halkının ve ulusunun öncüsüdür. Çin’e özgü sosyalizm davası için liderliğin özüdür ve Çin’in gelişmiş üretici güçlerinin gelişme eğilimini, Çin’in gelişmiş kültürünün yönelimini ve Çin halkının ezici çoğunluğunun çıkarlarını temsil eder. Komünizmin gerçekleştirilmesi Parti’nin en yüksek ideali ve nihaî hedefidir.

Çin Komünist Partisi, Marksizm-Leninizm, Mao Zedong Düşüncesi, Deng Xiaoping Teorisi, önemli Üç Temsil Düşüncesi ve Kalkınmaya Bilimsel Bakış’ı eylem kılavuzu olarak alır.

Marksizm-Leninizm, insan toplumlarının tarihinin gelişimini yöneten yasaları gün ışığına çıkarır. Temel ilkeleri doğrudur ve muazzam bir canlılığa sahiptir. Çin Komünistleri tarafından takip edilen en yüksek komünizm ideali, ancak sosyalist toplum tamamen geliştiğinde ve olabildiğince ilerlediğinde gerçekleştirilebilir. Sosyalist sistemin gelişimi ve ıslahı uzun tarihsel bir süreçtir. Çin Komünistleri Marksizm-Leninizmin temel ilkelerini korudukları ve Çin’in özgül koşullarına uygun olan ve Çin halkının kendi rızasıyla seçtiği yolu izledikleri sürece, Çin’deki sosyalist dava nihaî zaferle taçlanacaktır.

“Constitution of the Communist Party of China”, Qiushi Dergisi İngilizce Baskısı, cilt 4 (2012), sayı 4.

[18] Timothy Heath’in bu terimlerin Parti söyleminde nasıl kullanıldığına ilişkin kısa izahatı faydalı olacaktır:

Materyalist tarih anlayışı. ÇKP, tarihin belirli doğal yasalara göre işlediği ve bu yasalardan en önemlisinin ekonomik üretimle ilgili olduğu şeklindeki Marksist düşünceyi sürdürmektedir. Bir teorisyenin açıkladığı gibi “toplumsal kalkınmanın en temel itici gücü madde ve maddi üretici güçlerin üretimidir” (Wang H. 2004). Bu görüşün çıktığı bir başka kapı da ÇKP’nin ekonomik üretimin geliştirilmesine, tüm insanların sosyal, kültürel ve politik yaşamının geliştirilmesinin en büyük destekçisi olarak öncelik vermesidir.

Diyalektik tarih görüşü. ÇKP teorisyenleri de tarihin çelişkilerin çözümü yoluyla ilerlediği fikrini vurgular. Teorisyenler diyalektik tarih görüşünü, üretim güçleri ve ekonomik temel ile üstyapı arasındaki çelişkilerin tekrarlanan ve ilerleyen tezahürü olarak tanımlamaktadır. Diyalektik görüş ÇKP teorisyenlerini ekonomik kalkınmanın bir halkın politik ve sosyal yaşamındaki gelişmeleri geride bırakmaya başladığına dair kanıtları fark etmeye yönlendirir, zira ilerlemeyi getiren bu çelişkilerin çözülmesidir.

Yazarın Diğer Yazıları

Aynı kategoriden yazılar