Ana SayfaKürsüSevinç Verici Bir Dönüm Noktası: Çin artık SSCB’yi geride bıraktı

Sevinç Verici Bir Dönüm Noktası: Çin artık SSCB’yi geride bıraktı

Çeviri: Mehmet Yücel

Sosyalist tarihteki bir dönüm noktası bu ay itibariyle kayda değer bir dikkat çekmeden geldi geçti.

SSCB’nin 1922’deki fiili oluşumundan değil de 1917 Ekim Devrimi’nden itibaren hesaplandığında dahi Çin Halk Cumhuriyeti artık SSCB’den daha uzun süre ayakta kaldı.

Bu tür kilometre taşları kendi başlarına çok az şey ifade edebilir. Ancak bu, tarihi öneme sahip bir anlam taşıyor.

Bu, 300 yıllık emperyalizmin yol açtığı tahribatların yavaş yavaş ortadan kaldırılmasıyla birlikte, insani gelişmenin öncü noktasının Avrupa ve Kuzey Amerika’dan Asya ve Pasifik’e kaymasının simgesidir.

Ama bu, meselenin yalnızca bir tarafı. Çin’in Batı saldırganlığıyla bir yüzyıl boyunca şiddetli bir mücadelenin ardından yükselişi, tamamen kapitalist bir proje olsa bile (ki eleştirmenler öyle olduğunu söylüyor ama ÇHC hükümetinin kendisi kesinlikle öyle olmadığını söylüyor) bir öneme sahip olacaktı.

ÇHC, ilerlemesini dünya çapındaki sosyalizm hareketinin yanı sıra Çin’in acı dolu tarihi çerçevesinde yürüttüğü için dünyada ek ve daha büyük bir öneme sahiptir.

İki devrim yakından bağlantılıydı. Çinli komünistler Ekim Devrimi’nin salvolarının Marksizmi Çin’e getirdiğini söylemekten hoşlanıyorlar.

Bu gerçekten doğrudur; Birinci Dünya Savaşı’ndan önce mevcut Marksist geleneklerin yeşerdiği Avrupa’nın aksine, Lenin ve Komünist Enternasyonal’den önce Çin’de Marksizm ve Marksist parti yoktu.

Başlangıçta Çin Komünist Partisini (ÇKP) şekillendiren Sovyet Marksizmiydi. Ve ÇKP olmasaydı, Çin’in emperyalizmden kurtuluşu için verilen mücadele, Kuomintang’ın yozlaşmış ve taviz verilmiş ellerinde kalacaktı.

Bu karşı-olgusal Çin’in, özellikle son 45 yıldaki devasa ekonomik ilerlemelerin önkoşulları olan yabancı hegemonyasından bağımsız ve gerçek bir birlik kurabileceği şüphelidir.

Bu anlamda Rus devriminin dünya tarihindeki belki de en kalıcı mirası Çin devrimi olmuştur. Sosyalist Çin’in Sovyet atasından neden ve nasıl daha uzun süre ayakta kaldığı sorusu çok karmaşık bir sorudur.

1980’lerde Sovyetlerin çöküşünün nedenleri durmadan tartışıldı. Ancak muhtemelen en önemli faktörün, Batı emperyalizminin Sovyet devleti üzerindeki, sonuçta Sovyet ekonomik sisteminin kolayca kaldırabileceğinin ötesindeki inatçı baskısı olduğu konusunda bir fikir birliği var.

Bu, Çin’in çözdüğü bir sorun gibi görünüyor. Hızlanan ekonomik gücü yalnızca bağımsızlığını garanti etmekle kalmadı ‒Sovyet sosyalizmi de bunu tesis etti‒ aynı zamanda kendisini daha ileri düzeylerde yeniden üretmeyi başardı. Öyle ki, bir silahlanma yarışı ya da başka bir şekilde ifade edilen ekonomik zorlama ile kırılması neredeyse imkânsız görünüyor.

Ancak 20. yüzyılın iki büyük devrimi arasındaki bağlantılar, süreksizlikleri görmemizi engellememeli. ÇKP, Komintern’in Marksizm-Leninizmini temel olarak almış olabilir, ancak her halükârda 1935’ten bu yana, bu ilkeleri, Marksizmi başlangıçta üreten gerçeklikten çok farklı bir gerçeklikle bütünleştirmeye yöneldi.

Örneğin Lenin, muzaffer Rus komünistlerine, Paris Komünü deneyiminin ve 1914 öncesi Alman sosyal demokrasisinin omuzlarında durduklarını söyledi.

Bu tür referans noktalarının Çin’de pek bir anlamı yoktu. Ancak ÇKP, 19. yüzyıldaki Taiping İsyanı gibi yerli devrimci geleneklerin mirasçısıydı; süre ve kan dökülmesi açısından Paris Komünü’nü gölgede bırakan bir tür yarı-Hıristiyan ütopik köylü komünizminin canlandırdığı on yıl süren bir ayaklanma.

Çin sosyalizminin tarihinin, Batı’da Lenin, Stalin ve diğerlerinin uluslararası komünist hareketinin daha tanıdık anlatılarına karşı olduğu kadar, bu arka plana karşı da okunması gerekiyor.

ÇKP, Marksist siyaseti Çin’in farklı koşullarına uygun hale getirmek için verdiği uzun mücadeleyi Marksizmin “yerelleşmesi” olarak tanımlıyor. Ancak bu aynı zamanda, ilk kez Batı Avrupa’nın sanayileşmesi sırasında Hegelci felsefe ve Fransız sosyalizm anlayışlarını içeren kaynaklardan geliştirilen bir doktrin olan Marksizmin evrenselleştirilmesinde diyalektik bir adımdır.

Böyle bir doktrinin, dünya geneline, çok farklı uygarlık köklerine, felsefi geleneklere ve belirli sınıf mücadelesi tarihlerine sahip ülkelere kadar uzanırken aynı kalması büyük bir mantıksızlıktır.

Çin Marksizminin, Marx ve Engels’in hakkında çok az şey bildiği veya hiçbir şey bilmediği çeşitli kaynaklardan tazelenmesi ne şaşırtıcı ne de endişe verici olmalıdır. Bu, dünya çapındaki toplumsal deneyimin bütününü kapsamayı amaçlayan bir metodolojinin geliştirilmesinin kaçınılmaz etkileşimidir.

Ve bu, ÇHC’nin bugün gerçek anlamda sosyalist olup olmadığı konusundaki tartışmaya ışık tutmalıdır. Sosyalizm ve kapitalizm evrensel uygulamaya sahip terimlerdir, ancak bunların yüzyıllar boyunca ve dünyanın her yerinde aynı kesin tanımı korumasını beklemek bir anlamda Marksizm’in kendisini inkâr etmektir.

ÇKP, tarihinin büyük bölümünde SSCB Komünist Partisi’nden (CPSU) farklı olarak, tüm ülkelerin izleyeceği bir model geliştirdiğini veya Marksizm hakkında son sözü söylediğini iddia etmez. Diğer halklar ve hareketler de ortak davaya bir şeyler katacaktır.

Dolayısıyla Çin sosyalizmi, Sovyet sosyalizminden iyi ve kötü yönlerden çok farklıdır. Olumlu tarafı, sürdürülebilir ekonomik büyümeden Çin halkına şaşırtıcı faydalar sağlayarak varlığını sürdürdü. Ve Çin ayağa kalktıkça küresel Güney de ayağa kalktı ve 20. yüzyıldaki biçiminde olmasa da emperyalizme karşı gevşek bir muhalefet kutbu oluşturdu.

Bunu, bazıları açıkça ÇHC’nin sınıfsal doğasını alt üst etme riski taşıyan çok sayıda ekonomik mekanizma kullanarak gerçekleştirdi. Büyük gelir eşitsizliği ve sürekli işsizlik, defterin olumsuz tarafına yazılmalıdır; bunların hiçbiri ciddi bir sosyalizm kavramıyla bağdaştırılamaz.

Ancak Çinli komünistler, sosyalist bir topluma geçişin Sovyet zamanlarında hayal edilen nispeten hızlı bir koşu değil, yüzyılların işi olduğunu iddia etmekte oldukça tutarlı davrandılar. ÇKP, Mao’nun bazen solcu olan liderliğinde ve daha sonraki liderler döneminde bile bu görüşü benimsedi.

Bu belki de benimsenmesi zor bir kavramdır. Sonuçta sosyalistler daha iyi bir toplum için gösterdikleri çabaların kendi yaşamları içinde tamamlandığını görmek isterler. Dahası, iklim değişikliği ve yıkıcı savaş tehdidi, bu kadar uzun süreli bir ilerleme perspektifini karşılanamaz bir lüks haline getirebilir. Ancak kanıtlara bakılırsa bu gerçekçi değil.

Ve ÇKP’nin kendisini, bir zamanlar SBKP’nin yaptığı gibi dünya devrimci hareketinin kalbinde görmemesi üzüntü verici olsa da, bugün dünyadaki sosyalizm perspektifinin büyük ölçüde Çin’in omuzlarına dayandığı tartışılamaz. Muhtemelen uydurma bir şekilde, Sovyet hükümetinin ilk işçi rejimi olan Paris Komünü’nden daha uzun süre dayandığı gün Lenin’in Moskova’da karda dans ettiği anlatılır.

Xi Jinping’in kutlama sırasında dans ettiğini hayal etmek zor ama bu, geri kalanımızın ÇKP ve Çin halkının başarısının büyüklüğünü kabul etmemizi engellememeli.

Kaynak: https://socialistchina.org/2023/11/29/rejoice-china-has-now-outlasted-the-ussr/

İlk olarak Morning Star’da (İngiltere KP Yayın Organı) yayınlandı.

29 Kasım 2023

Yazarın Diğer Yazıları

Aynı kategoriden yazılar