24 Haziran’da Tayyip Erdoğan’ın kazanmasından sonra düzen içi muhalefet bir türlü kendine gelemiyor. CHP’de alışıldık olan kargaşa, yeni bir nefes olma hevesiyle yola çıkan İyi Parti’ye de sirayet etti. Yenilgi yenilgi getiriyor.
Genel Başkan Meral Akşener’in istifa ettiği, vazgeçtiği, kısa sürede kongre toplayacağı ve aday olmayacağı haberleri dolaştı durdu. İyi Parti’nin bir dağılma sürecine girdiği bile söylenebilir.
CHP’nin o kadar darbeye karşın bir türlü dağılmamasının nedeninin tarihsel süredurumdan güç alan toplumsallık, politika, kültür, kurum, ideoloji gibi bir dizi etken olduğunu söyleyebiliriz. Ama zavallı İyi Parti, kendi alanında henüz özel bir ayrı yer tutturmaya zaman bulamadan, yine kendi alanında, Tayyip Erdoğan’ın güçlü bir zaferine ve içinden çıktığı MHP’nin güçlenmesine tanıklık etti. İyi Parti, bir anlamda, bu zaferlerin ve güçlenmenin sahnesi bile oldu.
Ama ne olursa olsun, Türkiye’de düzen muhalefeti diye anılabilecek kesimlerin yaşadığı sorunun, “devletli Tayyip”e karşı gelip dayandığı muhalefet eşiğinden kaynaklandığı düşünülebilir. Tayyip Erdoğan çoktan beri devlet anlamına gelmektedir ve gücünü buradan tazelemektedir. Muhalefetin, ardında kararlı bir şekilde duracağı bir ideolojik, politik sistemi bulunmamaktadır. Devletin Tayyipli halinden uzaklaşmaya cesaret edememesi bir yana, devletin öğelerini bölük pörçük şekilde kullanmayı bile sürdürüyor. Düzen muhalefeti, ya burjuva demokrasisi üzerinden yükselecek ya da kurtulamadığı devletin yörüngesine göre çözülmeyi sürdürecektir.
Tayyip’e karşı düzen içi muhalefetin burjuva demokrasisinden başka seçeneği yok, çünkü öteki her şey Tayyip’te fazlasıyla var.
Burjuva demokratik normlara göre organize olmak, düzen içi muhalefeti iktidara mı taşıyacak? Muhtemelen kısa vadede hayır, ama böylelikle, hiç olmazsa kimliği olan bir muhalefet ortaya çıkacaktır.
Burjuva demokratik bir tarihe sahip olan ülkelerin seyrinde egemenlerin kanatları arasında ya esaslı bir çatışma yaşanıyor ya da aynı gemide olunduğuna ilişkin ortak bir tarihsel bilinç bulunuyor. Türkiye’de ne biri var, ne de diğeri… Egemenlerin zayıf olan kanadı, mızmız ederek başat kanada tabi oluyor. Bir tarihsel bilinçle değil, tarihsel korkuyla… 16 Nisan 2017 referandumu akşamı olan da buydu, 24 Haziran çifte seçimi akşamı olan da…
Türkiye’nin düzen tarihi, burjuva demokrat bir hareketin ortaya çıkıp çıkmaması meselesine gelip dayanmıştır. Burjuvazinin, örneğin halkı sokağa çağırabilen, demokratları ortaya çıkmazsa, Türkiye’de tarih değil, “tarihsizlik” sürüp gidecektir. Ta ki, devrimci tarih yapıcılar ortaya çıkıncaya değin.
Düzen dışı güçlerin “demokratik muhalefeti” ise ya düzen muhalefetinin burjuva demokratik yükselişine ya da devrimci hareketin atılımına bağlıdır. Bunlardan birinin yükselişi olmadan “demokratik siyaset”te anlamlı bir genişleme beklenmemelidir.