Ana SayfaGüncel Yazılarİki sol-liberalizm türü

İki sol-liberalizm türü

 

İki sol-liberalizm türü

 

İnayet Aksu

 

Yunanistan’da geçtiğimiz aylarda SYRİZA adındaki sol-liberal ittifakın beklenen seçim zaferini gerçekleştirip hükümet etmeye başlamasını müteakip Türkiye’de de Tayyip Devletine duyulan haklı nefretin oluşturduğu genişçe cephedeki psiko-politik hava, “komşuda pişer, bize de düşer” biçiminde tarif edilebilir. Eğer politikada eyleyenlerin kendilerini “zamanın ruhu”na bırakmaları türünden bir şey varsa, bu durumun bugün Türkiye’de yaşandığını söyleyebiliriz. Evet, Türkiye’de çifte sol-liberalizmin saatinin tik taklarını duymaya başladık.

Atinalı SYRİZA, “zamanın ruhu” vb., ama en çok da Türkiye’de “resmi ideoloji” olarak Kemalizmin pul pul dökülmüş olması, buna mukabil kurucu bir ideolojinin de oluşturulamamasıyla birlikte Tayyip Devletinin öncü sarsıntılarla titremeye başlaması, ideolojide ve politikada “boşluklar” oluşmasına neden oldu.

“Boşluk”a yürüyen iki sol-liberalizm var: Kürdistan Özgürlük Hareketi belirlenimli HDP ve post-Gezi belirlenimli CHP.

Politik tutum ve eylemleri bir yana, SYRİZA’nın ardından HDP, “Türkiye’nin SYRİZA’sı” olduğunu resmi ağızlardan kamuoyuna ilan etti. İsabetli bir iddiaydı bu. Zira HDP, devrimci Kürdistan Özgürlük Hareketinin sol-liberal bölüğü olarak işlevlenmişti. HDP’nin “Türkiyelileşmek” olarak ifade ettiği politik iddia da esasen Kürdistan Hareketi’nin Türkiye tarafındaki sol-liberal toprağın canlandırılması, bununla da yetinilmeyip bu toprağın “ilhak” edilmesi girişimiydi. Kürdistan Özgürlük Hareketinin “ilhak” eyleminde kayda değer adımlar attığı gözlenmektedir. Haklılığını önüne geçilemez pratik-politik kuvvetinden, meşruiyetini ezilenlerin devrimciliğinden alan bu “ilhak” girişiminin temel dinamiği Türk Devletiyle yenişemeyen Kürdistan Devrimidir. Bu devrimin Kürdistan dağlarındaki gerillanın namlusundan, kanlı serhildanlardan, Kobanê direnişinden, Rojava’daki devletleşme girişiminden süzülüp Türkiye toprağına uzanan ideo-politik hali, içinde bulunduğumuz konjonktürde sol-liberalizmdir. Bu duruma Kürdî sol-liberal dalga diyelim.

Kürdistan Hareketinin Türkiye tarafındaki haklı ve meşru sol-liberal “ilhak” girişiminin de bir sınırı var ve bu sınırı “Türk SYRİZAcılığı” yönünde yüz metre koşusuna başlayan CHP oluşturmaktadır. Psiko-politik takvimle ölçüldüğünde sanki bir asırdır Türkiye’yi yönetiyormuş duygusunu yaşatan AKP’nin, ideolojik Kemalizmin dişlerini bir bir sökmeye başlamasından beri “militan ulusalcılık” Türkiye’nin azınlıkları arasında sayılır oldu. Gezi Ayaklanmasıyla aradığı gençlik aşısını bulduğunu düşünen ideolojik Kemalizm, aradığını değil, Gezi tedavisiyle liberal bir metastaza tutuldu. “Zamanın ruhu” ideolojik Kemalizme egemenlik hakkı vermiyordu ve Kemalizm artık “resmi ideoloji” değildi. CHP bunu görmekte gecikmedi. Bugün Kemalizm, ideolojik olarak, CHP’nin resmi ideolojisi bile olamayacak kadar çözülmüş durumda. Gezi Ayaklanmasının ideo-politik kuvvetiyle Tayyip Erdoğan AKP’sinin devletlû alanı sıkı bir markajla tutması CHP’yi sol-liberalizme doğru ittirdi.

Gezi’den önce başlayan “solculaşmasını” bir kenara bırakıp, iki yeni somut gelişme ışığında CHP’deki sol-liberal eksen kaymasını görebiliriz. İlki Cumhuriyet gazetesindeki dönüşüm. Kurucu, taşıyıcı köşe yazarları ideolojik Kemalizmin sembol isimleri oldukları için Tayyip Devleti tarafından mahpus damlarına atılan bu gazete, Birikim çevresinin günlük yayın organı olmakla karşı karşıya. Kemalizmin ideolojik, politik, kültürel ve bilimsel alandaki biricik sözcüsü Cumhuriyet gazetesi, kendini, Kemalizmin yeminli düşmanlarının ocağı halindeki Birikim’in sol-liberalizminin kollarına bırakmış durumda. İnsanın bu tabloya bakıp “buralar eskiden hep dutluktu” diyesi geliyor.

CHP’deki dönüşümü görebileceğimiz ikinci somut gelişme de milletvekili adaylarının belirlenmesi için yapılan önseçimdir. Bu partideki sol-liberal eğilimin sonuçlarından biri olarak tercih edilen önseçimin sandıklarından da Gezi Ayaklanmasının tetiklediği sol-liberalizm çıktı. CHP’de yıllardır subaşlarını tutan ve Tayyip’in “İslamcı” tahripkârlığıyla korkuluğa dönüşmüş Kemalist baronların ise adeta “zamanın ruhu”na uygun olarak önseçim sandıklarına gömüldüğü söylenebilir. Tüm bu olup bitenlere de, merkezinde CHP’nin olduğu Türkî sol-liberal dalga diyelim.

Bir dönem Tayyip Erdoğan hegemonyasının yayılmasında kritik pozisyon alan Türkî sol-liberalizmin, politik olayların mantığının doğal sonucu olarak Tayyip’in altını oyan ideo-politik bir kuvvete dönüştüğünü görüyoruz. Tayyip’e de kala kala Kemalist veteranların partisi olarak Vatan Partisi kaldı. Bugün Vatan Partisi, Kürt düşmanlığıyla dinamize olan Kürdî sol-liberalizme ve ideolojik Kemalizm savunusuyla Türkî sol-liberalizme direniyor. Bu devletperver direnişe, metinlerinden sosyalizm kelimesini çıkardığımızda elimizde Vatan Partisi’nin light hali kalacak olan Komünist Parti’yi de ekleyelim.

Kürdistan Özgürlük Hareketinin belirlediği Kürdî sol-liberal dalgayla, dümeninde CHP’nin olduğu Türkî sol-liberal dalga olarak zuhur eden bu çifte liberalizmi Murat Belge, ittifak olarak murad etti. 7 Haziran’a yetişmedi, ancak “zamanın ruhu” ve sol-liberalizmin saati işlemeye devam ediyor; sonucu hep birlikte göreceğiz.

Peki, ateşi cürmü kadar yer yakamayan ama devrimci olarak sıfatlandırılacak sol, bu çifte sol-liberalizm karşısında nerede duruyor? Bu da sonraki yazının konusu olsun.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Aynı kategoriden yazılar