Ana SayfaArşivSayı 18‘Dayanışma’ hareketi üzerine notlar

‘Dayanışma’ hareketi üzerine notlar

Eyüp Dirliktutan

Muğla’nın Ortaca İlçesinde, yaklaşık üç yıl önce ‘Ortaca Dayanışma Derneği’ adlı bir dernek kuruldu. Adına kısaca ‘Dayanışma’, taraftarlarına da ‘Dayanışmacılar’ dendi. Dayanışma hareketinin omurgasını CHP’den ayrılanlar oluşturuyordu. Diğer solcular da Dayanışma’nın etrafında kümelendiler. Dayanışma iki yılı aşkın bir süre son derece yoğun, canlı ve etkin bir faaliyet yürüttü. Yerel seçimlere yönelik ‘iktidar mücadelesi’ni önüne koydu. İttifaklar aradı. Başaramadı. Ve sonra trajik bir biçimde dağıldı. Sayısız yürüyüş, toplantı ve gösteri yapıldı. Dayanışma ve Dayanışmacılar birçok soruşturma geçirdi ve haklarında davalar açıldı. Yörede, Dayanışmacılara yönelik adli, idari, sosyal her türlü baskı oluşturuldu. Dayanışmacının işi yapılmadı, engellendi ve Dayanışmacı, yaşamın etkinlik alanlarından olabildiğince uzaklaştırılmaya çalışıldı. Dayanışmacılar, toplumsal yaşamda bir tür tecritle de karşılaşmışlardır. Bir kasabada bunların etkisi tahmin edilebilir.

Aşağıdaki notlar, oldukça özgül olduğu kabul edilebilecek bu yerel sürecin sıcaklığını taşıyor. Terimlerin kullanılışı ve ölçütlendirmede, ilgili atmosfer dikkate alınmıştır.

***

Ezenlerle ezilenler arasındaki kavgaların tümü ezilenlerin yenilgisiyle sonuçlanıyor. Bunun bir rastlantı değil, bir kural olduğunu söylemek gerekir. Ezilenler, mevcudun, bir anlamda kendi gerçekliklerinin doğallığını protesto ediyorlar ve olanın haksızlığı üzerinden ideoloji üretiyorlar. Ezilenlerin kendiliğindenci hareketleri doğal olarak bir tür iktidarsızlık ideolojisi içeriyor ve ezilenler için yenilgi kaçınılmaz oluyor.

Dayanışma işte bu ‘kaçınılmazlığa’ teslim olmak durumunda kalmıştır; bir ezilenler hareketi olarak diğer ezilen hareketlerinin kaderine tâbi olmuş ve yenilmiştir.[1]

Dayanışma, mevcut koşullarda kitlelerle yapılabilir solculuğun azami örneğini vermiştir. Solculuk ezen-ezilen ilişkisinde ezilenlerin yanında yer almak ve egemenlik ilişkisinde egemen olana karşı durmak ise, Dayanışma tam da bu tanıma uygun bir hareket olarak doğmuş ve her ezilenler hareketi gibi trajik bir biçimde yenilmiştir.

Çoğu kez söylendiği gibi, şunun-bunun dönekliği ya da hainliği burada yenilginin nedeni olarak gösterilemez. Bir politik hareket olmayan, pratik ideolojilerden beslenen Dayanışma’nın politik olarak ‘iktidar mücadelesi’nde yenileceği âşikardır. Bu nedenle, yenilgiden çok, orijinal haliyle Dayanışma’nın kendisini, (yenilmiş haliyle bile) onu ayrıcalıklı kılan özelliklerini vurgulamak son derece elverişli ve daha verimlidir.

1.

Dayanışma’yı oluşturan, etkileyen unsurlar Dayanışma-öncesinde, siyaseten Dayanışma-benzeri bir varlık olamamışlardır. Bir başka deyişle, bunlar, Dayanışma varlığını koymadan evvel, bulundukları yerlerde Dayanışma-benzeri bir hareketi, bir eylemi hayata geçirememişlerdir. Dayanışmacılar, önceki yaşamlarında, Dayanışma’nın yaptığı türden eylemleri organize edememişler, bu tür bir çaba içerisinde olmamışlar ve olma gereği de duymamışlardır.

Bu nedenle, Dayanışmacıların Dayanışma-öncesi yaşamları ve siyasi kimlikleri önemsizdir. Dayanışma, pek çok önemsiz insanı ya da siyasi kimliği önemli hale getirmiştir.

Dayanışmacılar, bugün Dayanışma-öncesi önemsiz yaşamlarına dönmüşlerdir. Ve daha ilginç olanı, Dayanışma dönemini hatırlamak bile istememektedirler. Her yenilgi sonrasında olduğu gibi, önder(ler)i dışında Dayanışmacı kimse kalmamıştır.[2]

2.

Süreç içinde Dayanışma’dan şu ya da bu nedenle kopanların ve ayrılanların siyaseten hiçbir işe yaramadıkları belli olmuştur. Dayanışma’yı eleştirenler de eleştirdikleri çerçevede hayata geçirilebilir bir örneği topluluğun önüne somut bir biçimde koyamamışlardır.

Öte yandan, Dayanışma-öncesi Ortaca’nın en solcuları, Dayanışma’dan uzak durdukları ölçüde sağcılaşmışlardır. Dayanışma, lafzi solculukla eylemci solculuk arasındaki farkı gözle görülür bir biçimde topluluğun önüne koymuştur. Dayanışma turnosol kağıdı işlevi görmüştür.

3.

Dayanışma elbette tanımlanmış, hedefleri belirlenmiş bir siyasal-ideolojik hareket değildir. Bütünüyle somut pratik içinde gelişen, pratik meselelerde ahlaki bir tutumla taraf olan ve buralardan beslenen sosyal bir harekettir. Dayanışma, liberalin, demokratın, sosyal demokratın ve sosyalistin içinde varolduğu, kendilerini ifade edebildiği ve çoğu zaman kendisiyle özdeşleştirdiği bir yerdir. Dayanışma’nın, yerel özgüllük içinde, mevcut siyasal partilerden daha fazla siyasal, daha fazla kültürel, daha fazla ideolojik olduğu beyinsiz bir çift gözün kolaylıkla görebileceği ve farkına varabileceği bir gerçektir.

Siyasal partiler, ne Dayanışma-öncesi ne de Dayanışma-sonrası, Dayanışma gibi siyaset yapma becerisini gösterememişlerdir. O halde Dayanışma’nın mevcut siyasal partilerden bir ayrıcalığı, bir üstünlüğü vardır. Dayanışma kadrolarını herhangi bir siyasal partiye taşıyarak orada Dayanışma-benzeri bir eylemlilik durumu yaratma olanağı kesinlikle yoktur. İki nedenle yoktur: Bir; Dayanışmacıların çoğunlukla her zaman bir partileri olmuştur ve onlar bu partiler içinde herhangi bir iş yapabilme becerisini gösterememişlerdir. İki; örneğimiz ölçeğinde de olsa, tarih iyi insanların yaptıklarından ibaret değildir. İyi insanları buradan şu veya bu partiye taşıyarak işlevli kılmak mümkün değildir. Bir başka deyişle, Dayanışmacıların şu veya bu partide toplanması o partiyi Dayanışma yapmaz.

Dayanışma, Dayanışmacılardan başka bir şeydir.

4.

Dayanışma, kendiliğindenci, saf, ahlaki bir hareket olarak doğmuş, süreç içinde radikal demokrat bir kimliğe bürünmüştür.

Dayanışma eylemci bir harekettir. Yaptığı eylemlerle, varolan diğer siyasal güçler ile kendisi arasına ayırdedici çizgiler çekme başarısını gösterebilmiştir. Çizginin karşı tarafında ve beri tarafında bulunanlar birbirlerinden ayrılmış ve karşı karşıya gelmişlerdir. Ortaca’da CHP, ANAP ve DYP sürekli biraraya gelmek, aynı metinlere imzalar koymak ve aynı şeyleri savunmak durumunda kalmışlardır.[3] Dayanışma yaptığı her çıkışla, her eylemle bunları biraraya getirmiştir.

Çatışmanın ve gerilimin kaynağı hiçbir zaman Dayanışma’nın keyfi iradesi olmamıştır. Dayanışma’nın tarafı olduğu hiçbir çatışma, Dayanışma’nın iradesiyle oluşmamıştır. Dayanışma somut herhangi bir olayda ahlaki tutum almış ve taraf olmuştur. Bir başka ifadeyle, Dayanışma, kendisini çatışmanın içinde bulmuştur.

Taraf olmanın ahlak olduğu, Dayanışma’nın göstere göstere kafalara yerleştirdiği bir tezdir. Yinelemek durumundayım; Dayanışma’yı karakterize eden şey, politikayı ‘göstere göstere’ yapabilme becerisidir.

Çatışmanın diğer tarafı, egemen yapı ve egemenlik ilişkisi içerisinde bulunanlardır. Egemen olana bu karşı duruş ve çatışma Dayanışma’yı giderek radikalleşen bir solculuğa yöneltmiştir..

Dayanışma şimdiye değin, hiç yapılamayanı yapmıştır; egemenlik ilişkilerini gözle görülür ve kolayca anlaşılabilir bir biçimde toplumun önüne koymuştur.

Dayanışma, Kaymakamlık Derneği’ne[4] karşı çıkarken, karşısında CHP, MHP, DYP ve ANAP ittifakını bulmuştur. Bu partiler, imzaladıkları ortak bir metinle Kaymakam’ı ne kadar sevdiklerini Ortaca Halkına duyurmuşlardır. Aynı ittifak SARCED[5] olayında da ortaya çıkmıştır. Bu konuda pek çok örnek vardır.

Son derece ilginçtir ve vurgulamak gerekir; CHP, SARCED türünden sağ bir platform içinde ANAP ve DYP ile ittifak içinde olurken, Dayanışma, sağcı bir sendikayı SEKA yürüyüşünde[6] sol bir platforma çekebilme politik becerisini gösterebilmiştir. Bu örnek, bilebildiğim kadarıyla Türkiye’de politika yapmak bakımından tektir, başka örneği yoktur.

5.

Olup bitenlerin, Dayanışma tarafından sorgulanacağı hususu, herkesin zihnine yerleşmiştir. Bir olay karşısında, olayla ilgili olanlar, o olaya ilişkin Dayanışma’nın tutumunu merak eder olmuşlardır.

Tüm bunların sonucunda Dayanışma siyasal değil, ama kesinlikle sosyal hegemonik güç olmuştur.

6.

Kendisi bir platform olmadığı gibi, Dayanışma, platform niteliğinde her türlü anlayışın da uzağında durmuştur. Yaptığı her eyleme destek verilmesini istemiş, yapılan her eyleme de destek sunmayı koşulsuz kabul etmiştir.

Dayanışma, bir siyasi hareket olmadığı ölçüde yenileceğini hissetmiş ve önüne gelen yerel seçimlerle ilgilenmek durumunda kalmıştır. Bu süreç, Dayanışma’yı, solda platform türünden ittifak arayışlarına itmiştir[7]. Yerel seçimlere yönelik, Dayanışma’nın da içinde bulunduğu sol ittifak çalışmaları aslında Dayanışma’nın işi değildir. Sol ittifak çalışmaları, Dayanışma kimliğinin geri çekildiği, partilerin öne çıkarılmak istendiği bir süreçtir.

Dayanışma bu noktada birbiriyle uzlaşmayan iki durumu birarada yaşamak durumunda kalmıştır. Sol ittifak çalışmaları siyasal partileri gerektirir ve onları öne çıkarırken, Dayanışma kendisini geri çekmek durumundadır. Kendisini, iradesini geri çektiği zaman da, sol ittifak çalışmaları sekteye uğramakta ve iş, siyasal partiler tarafından kotarılamamaktadır.

Dayanışma seçime doğrudan girebilme cesaretini ve cüretini gösterememiştir.

Yenilmiş… Dağılmıştır.




[1] Yenilginin, Dayanışmacılar tarafından önceden görüldüğünü ve Dayanışmacıların bilinen sona yaklaşırlarken, yerel seçimlere yönelik, sol ittifak türünden ‘iktidar’ arayışları içine girdiklerini vurgulamak gerekiyor. Bu vurguyla,verilmiş bir söz, bir borç da yerine getirilmiş oluyor. Dayanışma’nın en popüler ve en güçlü olduğu dönemde, bir sohbet sırasında bu hareketin yenileceği önder(ler)i tarafından söylenmişti. Eğer bir gün yazılırsa, “aptal” olmadıklarının bilinmesi gerektiğini ifade ettiler.

[2] Bir paradoksu ifade ederek, önder(ler)i dışında Dayanışmacı kalmamıştır, cümlesinin altını çizmek gerekiyor. O da şudur: Dayanışma önderliği alanı siyaseten terk etmemiştir. Bu tür bir hareketin politik bir hareket olması gerektiği konusunda ısrarlıdır. O halde politik bir hareket olmayan Dayanışma’nın gömülmesi gerekmektedir.

[3] CHP, ANAP ve DYP ittifakı içinde MHP ve DSP yoktur. Ortaca’da egemenlik ilişkilerini bu üç parti üstlenmiştir. Yükselişinden sonra MHP’nin egemenlik ilişkilerinde şansı artmıştır. DSP’nin her yerde olduğu gibi yerel örgütleri merkeze tâbi olduğu için bu ilişkilerden pay almakta zorlanmaktadır. DSP’nin bu konumu ayrıca incelenmeye değer bir özellik göstermektedir.

[4] Kaymakamlık Derneği, Kaymakamın başkanlığında muhtarlarca kurulan bir dernektir. Kaymakamlığın giderlerini finanse etmek amacıyla kuruluyor. Tüzüğünde, temsil giderlerini, yani bir şekilde kaymakamlığı ziyaret eden heyetlerin giderlerini, karşılamak amacı olduğu belirtiliyor. Bu giderlerin halktan alınan bağışlarla karşılanması amaçlanıyor. Dayanışma, bu derneğin hukuki olabileceğini, ancak toplumsal bakımdan meşru olmadığını ileri sürdü ve sonunda kapanmasını sağladı.

[5] SARCED, Sarıgerme Çevre Derneği’nin kısaltılmışı oluyor. Sarıgerme sahillerini kontrol ediyor. Orada bulunan otel sahipleri ile ANAP, DYP ve CHP Ortaca İlçe Başkanlarının kurucusu olduğu bir dernektir. Dışarıdan üye kaydedilmiyor.

[6] Dalaman SEKA’nın özelleştirilmesine karşı, Dayanışma’nın organize ettiği, Ortaca’dan SEKA’ya 1 Kasım 1998 günü yaklaşık dörtbin kişinin katıldığı bir yürüyüş yapılmıştır. Dayanışma’nın bu yürüyüşe kattığı Dalaman Selülöz-Iş sağcı bir sendikadır. Ortaca’nın CHP’li ağaları etkinliklerinin kırılacağı düşüncesiyle, bu yürüyüşe de, yasadışı olduğu gerekçesiyle karşı çıkmıştır.

[7] Bu durum, Doğu Perinçek’in ilgisini çekti. Ortaca’ya kadar geldi. Ve ilgilendi. Aydınlık’ta, “Ortaca’ya Selam” başlıklı bir başyazı yayımladı.

Yazarın Diğer Yazıları

Aynı kategoriden yazılar