Burcu Can Başaran
Geçen yıl öğrenci hareketi açısından “bereketli” bir yıl oldu. Büyük şehirlerin “büyük” üniversitelerinde okuyan öğrenciler sokağa çıktı, eylem yaptı, “özgürleşti”… Arkasından “bu” öğrenciler üniversite amfilerine, binalarına kapattılar kendilerini; burjuvazinin kaleleri işgal ediliyordu. Bunun da bir adım ötesine geçip TBMM’de pankart açtılar. Medya, öğrenci hareketi hakkında programlar yaptı. Türkiye insanı, medya ve basın aracılığı ile yeni imajlara sahip, yeni öğrenci liderleriyle tanıştırıldı.. Öğrenciler bu süre zarfında bol bol zıpladılar, ter döktüler; polis tarafından joplandılar, gözaltına alındılar, işkence gördüler, tutuklandılar. Okulların kapanmasına kısa bir süre kala da “hep birlikte” kurultaylarını yaptılar: Yaptıklarını ettiklerini değerlendirdiler, deneyimlerinden ders çıkar-dılar. Ve yorucu geçen bir yıla noktayı koydular.
Öğrenci hareketi açısından önümüzde işlenmesi gereken yeni bir yıl daha belirdi. Önümüzdeki günler, aylar belki de bütün bir yıl, yaz aylarında “birileri” tarafından çoktan planlandı; planlar muhtemelen sadece pratiğe geçirilmeyi bekliyor. Bu durumda, bu “birilerine” kolay gelsin, demekten başka bir şey söylenemez. Ancak geçen yılın öğrenci hareketi üzerine birkaç sözüm olacak…
Geçen yılki öğrenci hareketlerinin asıl nedeni, öğrenim harçlarına yapılan yüzde 300 civarında zam gibi görünüyor. Zamlara karşı üretilen tepkiler ya da ekonomik-siyasal argümanlar paralı eğitime, eğitimde özelleştirmeye varan bir yelpazeyi içeriyor. Bu noktadan bakacak olursak, öğrenci kitlesinde ciddi bir siyasallaşma yaşanmış olduğu rahatlıkla söylenebilir. Ancak yaşanmış olan hareketliliğinin aktörlerine (“politik örgütler”), figüranlarına (ortalama bir sol görüşe sahip olan ve şöyle veya böyle politik örgütlerle dirsek teması bulunanlar) ve izleyicilerine (sıradan yüzbinlerce öğrenci) bakılacak olunursa, bunun hiç de böyle olmadığı görülecektir. Aktörleri çoğumuz tanıyoruz: Üniversite Öğrencileri Koordinasyonu (ÜÖK), Üniversite Öğrencileri İnisiyatifi (ÜÖİ), Üniversite Öğrencileri Platformu (ÜÖP). Bu üç öğrenci örgütlenmesi, aynı filmde oynamakla birlikte, asıl adam olmak için birbirleriyle yarış halindeydi. Bu yarış hali, “bizi iyisini yapıyoruz”dan çok, bu üç örgütlenmenin temas halinde oldukları politik örgütlerden kaynaklanıyor. Çünkü bu politik örgütler, öğrenci hareketine siyasal olarak “muhtaçlığını” bırakalım bir kenara, kadrosal birikim açısından göbekten öğrenci hareketine bağlıdırlar. Bu politik örgütlerin “kimi”, partileşme yolunda öğrenci hareketine bel bağlarken, “kimi”, niteliksel kaygılarını bir yana bırakıp tüm enerjisini sarfederek niceliksel bir sıçramayla meşgul, “kimileri”de kadrosal tek kaynağını korumaya çalışıyor. Böyle bir tabloda, öğrenci hareketinin bir dönemeci döndüğünü, siyasallaşmaya doğru emin adımlarla yürüdüğünü rahatlıkla telafuz etmek çok da mümkün değil. Hatırlayacağımız üzere, 12 Eylül sonrası öğrenci derneklerinin yarattığı hareketlilik politik örgütlenmelere “hava delikleri” açtı. Dernek mücadelelerinin oluşum süreci, ülkenin nesnel durumundan çok, 80 öncesi 15-16 yaşlarında hızlı bir devrimci mücadele yaşamış olan, üniversitelere 12 Eylül sonrası girmiş abilerimizin, ablalarımızın almış olduğu devrimci gıdanın açığa çıkışı idi. Dernek mücadelelerinin 88’le birlikte tıkanma ve kapanma evresine girmesini, politik örgütlerin “bütün açlığı” ile bu mücadeleye “saldırması”ndan çok, önceki kuşağın örgütlenme ya da mücadeleyi bırakması olarak değerlendiriyorum. Dernek mücadeleleriyle kapanan evre, devrimci bir damarın başka mecralara akmasıdır. 96 yılında öğrenci hareketinde görülen patlamanın (başka bir düzlemde) politik örgütlerdeki kadrosal birikimin dışavurumu olduğunu iddia ediyorum. Ve eğer öğrenci hareketinin bir dönemeci döndüğü ya da siyasallaştığı yolunda ısrar varsa, bunun olsa olsa devrimci öğrencilerin kendi kendilerini siyasallaştırmaları olduğunu ileri sürüyorum. Bu siyasallaşma, öğrenci hareketi içerisindeki figüranları da harekete geçirmiş olsa da, genel öğrenci kitlesi bu siyasallaşmadan muzdariptir. Bu haliyle de muzdariplik devam edecektir.
Son olarak şunu belirtmek isterim. Öğrenci hareketi, tarihi boyunca az rastlanan bir vizyona sahip oldu. Öğrenci örgütlenmeleri ise, vizyon sahibi olmanın etkileriyle siyasetin etkilerini yaşanan süreçte hep birbirine karıştırdı. Önümüzdeki dönemde de karıştıracağa benziyor.