G. A. Cohen
Çeviri: Emek Gülsüm Aytaç
Marksistler için, sosyalist projenin, Sovyetler Birliği’ndeki başarısızlığının önemi nedir? Ve sosyalistler için bu projenin başarısızlığının önemi nedir? Bu iki soruyu, yalnızca “Marksistler” ve “sosyalistler”in ayrı (ancak çakışan) kategorileri belirtmesi biçimsel nedeniyle değil, aynı zamanda, daha özlü nedenlerle, Sovyet başarısızlığının önemi, benim görüşüme göre, iki durumda son derece farklı olduğu için ayırıyorum. Aşağıda açıklanacak sebeplerle, Sovyet başarısızlığı Marksizm için bir zafer olarak kabul edilebilir: bir Sovyet başarısı Marksist tarih teorisi olan tarihsel materyalizmin temel önermelerini sıkıntıya sokabilirdi. Ancak hiç kimse Sovyet başarısızlığının sosyalizm için bir zaferi temsil ettiğini düşünemedi. Bir Sovyet başarısı, sosyalizm için açıkça iyi olacaktı.
Burada Sovyet başarısızlığının Marksizm için önemini ele alıyorum.[1] Daha önce söylediğim gibi, Sovyetler Birliği sosyalizmi inşa etmekte başarılı olsaydı, bu, tarihsel materyalizmi sıkıntıya sokacaktı. Özellikle, tarihsel materyalizmin aşağıdaki merkezi iddialarına karşı ciddi bir meydan okuma taşıyacaktı:
(1) “İçerebildiği bütün üretici güçler gelişmeden önce bir toplumsal formasyon asla yok olmaz… “
(2)“yeni ve daha yüksek üretim ilişkileri, … eski toplumun bağrında çiçek açmadan asla gelip yerlerini almazlar.”[2]
Bu paragraf, kapitalist toplumun, sosyalist bir topluma, kapitalizm bu toplumda tam anlamıyla gelişene kadar izin vermeyeceği ve sosyalizmi karakterize eden en yüksek ilişkiler, eski kapitalist toplumun kendisinde olgunlaşana kadar kapitalizmden sosyalizme geçilemeyeceğini ortaya koyan pasajı takip eder. Ancak geleceğin sosyalist toplumunu oluşturan ilişkilerin, kapitalizmde olgunlaşması gerekliliği ile empoze edilen nedir? Bu soruya tam bir cevap bulmak zor olabilir; ancak bu gibi ilişkilerin kapitalizm içinde olgunlaşması için her ne gerekirse gereksin, bu gibi ilişkilerin olgunlaşması için, söz konusu kapitalist toplum içinde geniş ve gelişmiş bir proletaryanın var olması gerekir.[3]
Artık, ortaya koyulan iki tarihsel materyalist tezin arka planına karşın, anti-Marksistler tarafından sık sık yapılan bir tarihsel materyalizm eleştirisini tartışmak istiyorum. Bu eleştiriye dikkat çekiyorum; çünkü bu eleştirinin eğitici şekilde yanlış olduğuna inanıyorum.
Bu eleştiri, Marx’ın sosyalist devrimin ilk olarak gelişmiş kapitalist ülkelerde patlak vereceğini tahmin ettiği, oysa gerçekte ilk olarak görece gelişmemiş, bazılarının onu kapitalist ülke olarak bile adlandırmayacağı şekilde gelişmemiş bir ülkede ortaya çıktığıdır. Ve bu tahmin hatası, sadece Karl Marx adlı adamın kendisinin hatası değil, tarihsel materyalizmin hatasıdır; çünkü bu, yukarıdaki (1) ve (2) tezleri ile bağlantılıdır. İşte kapitalist koruma altında, üretici güçlerin daha fazla gelişmesinin kesinlikle mümkün olduğu, tamamlanmamış bir kapitalist ülkede [o yüzden (1) yanlışlanmıştır] ve proletaryanın çoğunluğunun oluşmadığı bir ülkede [o yüzden (2) de yanlışlanmıştır] bir sosyalist devrim olmuştur.
Bu eleştirinin neden yanlış yol gösterdiğini belirtmeden önce, (2)’nin savunmasında, ona hatalı olduğunu düşündüğüm standart bir cevap vermem gerekiyor. 1917 devriminin, gelişmiş proletarya olmaksızın ve bu nedenle yukarıdaki (2) ile çelişkili olarak meydana geldiği iddiasına karşı standart cevap, baş gösteren devrimci olayların meydana geldiği ve gücün ele geçirildiği Petrograd’daki büyük fabrikalarda yüksek derecede gelişmiş ve konsantre bir proletarya olduğudur. Ancak heybetli bir yerel proletarya, Bolşevik politik başarısını açıklamaya yardımcı olabilirken ve hatta bu başarı için çok önemli iken, bana göre teorem (2), politikanın gereği nedeniyle değil, uygulanabilirlik için gereken yeni bir ekonomik biçim nedeniyle doğru olmalıdır. Bu nedenle Rus devriminin yönelttiği tehlikeye karşı (2)’nin bu şekilde savunulması başarısızdır.
“Petrograd proletaryası” hareketinin başarısızlığına rağmen 1917 devriminin tez (2)’yi yanlışladığını düşünmüyorum. Bunu düşünmüyorum; çünkü bu sadece, 1917’de gerçekleşen, gerçekten bir sosyalist devrim, kelimenin tam anlamıyla sınıf bölünmesinin, ilgili üreticilerin kendilerinin yönetiminde ortadan kaldırıldığı, gerçek bir sosyalist toplumu müjdeleyen bir sosyalist devrim olsaydı tezi yanlışlamış olacaktı. Sovyet toplumunun bu şekilde bir sosyalist karakteri olduğuna inanmıyorum: bu toplum, ilgili üreticiler tarafından değil Bolşevik Parti liderleri ve bazen sadece lideri tarafından yönetildi. Gerçekte, tarihsel materyalizmi belirtilen tarzda eleştirenler, 1917 devriminin, Marksistlerin gerçek bir sosyalist toplum olarak kabul ettiği toplumu kurmakta başarılı olduğunu teslim eden son kişilerdir: bu nedenle yaptıkları eleştiriyi yapacak son kişiler olmalıdırlar [Rus devriminin mümkün olan tek “sosyalizm” çeşidini oluşturduğunu düşünebilirler, ancak bu diğer iddiaya katılmayan diğerlerinin, Rus devriminin (2)’yi yanlışladığını kabul etmelerini beklememelidir].
1917 devrimi ve kötü sonuçları, (2) önermesi için hiçbir engel teşkil etmez, çünkü daha yüksek üretim ilişkileri meydana gelmemiştir. Ancak yine de, kapitalizm, Rusya’da 1917’de tam gelişme için şüphesiz olanak sunduğundan, Rus devriminin hala, içerebildiği bütün gelişme tamamlanmadan önce bir toplumsal düzenin asla yok olmayacağı ilkesine dayanan önerme 1’i çürüttüğü düşünülebilir. Bu nedenle 1917 devriminin tarihsel materyalizm için yarattığı sorun, sosyalizmin erken bir şekilde başarıya ulaşmasına değil, kapitalizmin erken bir şekilde kaybetmesine neden olmasıdır.
Ancak, bu yargının da düşüncesizce olduğunu düşünüyorum. Tarihsel materyalizm, kapitalizme karşı erken bir devrim olasılığına, orta veya uzun vadede başarılı olmaması koşuluyla izin verir. Böyle bir şeye tarihsel materyalizm sadece Alman İdeolojisi’nde Marx’ın uyardığı şekilde izin verir; üretici güçlerin yetersiz gelişmesi temelinde sosyalizm inşa etme girişiminde, “gene kaçınılmaz olarak aynı eski çirkefin içine düşülür.[4]
Artık, aslında 1917 Rusya’sının, Marx’ın kastettiği anlamda, üretici güçlerin yetersiz gelişimi ile karakterize olduğuna inanıyorum: Marx 1880’lerin başında şüphesiz Rusya’nın son derece geri olduğunu düşünüyordu ve ben onun 1917’de de Rusya’nın hala geri (çok geri olmasa da) olduğunu düşüneceğinden eminim. Bundan dolayı daha önce alıntılanan Alman İdeolojisi pasajının (şu anda vereceğim) mantıklı bir yorumuna göre, Sovyetler Birliğinde kapitalizmin restorasyonu, özelde pasajın ve genelde de tarihsel materyalizmin doğruluğunu kanıtlamaktadır: restorasyon, üretken gelişime dair olasılıklarının tümü tükenmeden önce hiçbir toplumsal düzenin yol olmayacağını göstermektedir. Kapitalizm geri çekilmiştir; ancak geçici olarak geri çekilme, yok olma ile aynı şey değildir.
Alman İdeolojisi pasajının kafamdaki mantıklı yorumu, ilk olarak Marx’ın rekabet ve kapitalizmin zorunlu olarak hemen (yetmiş yıl dünya tarihsel anlamda göz açıp kapayıncaya kadardır) “tekrar başlayacağını” düşünmediğini söylüyor. Ve mantıklı yorum, ek olarak, devrim sonrası yetmiş yılın zorlukları ve ölümleri ve yanlış yönetiminin, Marx’ın tahmin ettiği “çirkef”in örneği olarak kabul edilebileceğini söylüyor (bazı yirminci yüzyıl Marksist seksiyonlarının yaptığı gibi alışılmadık şekilde Sovyet toplumunun kendisini kapitalizme özgü bir biçim olarak yorumlamıyoruz).
Toplamda, Sovyet durumunun (2)’nin eleştirisinde standart kullanımı, 1917 devriminin gerçek olmayan, ve uygun anlamda, standart eleştiriciler tarafından gerçek olacağı zorlukla kabul edilecek bir sosyalist toplum inşa ettiğinin doğrulanmasını gerektirmektedir. Ve (1)’in Sovyet deneyimine dayanan standart eleştirisi sadece, önemli ve tamamen temsil edici bir Alman İdeolojisi pasajını göze alan mantıklı yorumunu göz ardı eden kaba bir tarihsel materyalizm kavramı altında işlemektedir. Bu nedenle yükseltilen eleştirilerin gösterdiği kadarıyla Rus devrimi, ilgili tarihsel materyalist tezleri haksız çıkarmamıştır.
Ancak burada önemli bir noktaya işaret edilmelidir. İyi bilindiği gibi, 1880’lerde Rus sosyalistleri, Rusya’nın tam bir kapitalist gelişme zorluğundan geçmeksizin, yarı feodal ve tamamen olgunlaşmamış kapitalist durumdan doğrudan komünizme geçip geçemeyeceğini Marx’a danışmıştır. Bu soruyu yanıtlamak için Marx Rus dilini öğrenmiş, bu sayede Rusya’nın tarihi ve koşulları üzerine çalışabilmiştir. Ve Rusların ona sorduğu soruya yanıtı son derece ilginçtir: “Eğer Rus Devrimi, Batıdaki bir proleter devrimin habercisi olur, ve bunlar, böylelikle, birbirlerini tamamlarlarsa, Rusya’daki mevcut ortak toprak sahipliği, komünist bir gelişmenin başlangıç noktası olabilir.“[5]
Şimdi bu, tarihsel materyalizmin gereklilikleri ile ve özellikle tez (1) ve (2) ile nasıl yan yana durur? (1) ve (2) her bir toplum için ayrı ayrı doğrulandığı sürece Marx’ın tavsiyesinin aykırı olduğunu düşünüyorum. Ancak bu özel tavsiye, (1) ve (2) gibi iddiaların ifade edildiği, her bir toplumun tek tek değil dünya ölçeğinde veya en azından çok uluslu sosyal sistemler olarak alındığı global bir tarihsel materyalizm yorumu ortaya koymaktadır.[6] (Eğer Marx Batıdaki devrimin sadece politik ve askeri bir devrimden fazlasını gerektirmediğini söylemiyorsa, sosyalistlere cevabı bu yorumu gerektirmez, ancak Marx’ın, Rusya’da sosyalistlerin başarısının daha derin sistemsel nedenlerle Batı işbirliğini gerektirdiğini düşündüğünü sanıyorum.)[7]
(1) ve (2)’yi önerilen global tarzda yorumlarsak, Marx’ın tavsiyesi aykırı mıdır? Bu bir yargı sorunudur ve burada tek yapabileceğim benimkini sergilemek. Global olarak alındığında (2), Marx’ın tavsiyesi ile tutarlı olacaktır, ancak (1) tutarlı olmayacaktır. (2) tutarlı olacaktır; çünkü proletarya, bu bölgede global anlamda olgunlaşmış sayılacak şekilde, tümüyle yeni ve yüksek ilişkiler olarak, Avrupa çapında yeterince gelişmiştir. Ancak, tarihin gösterdiği gibi, Marx düşüncelerini yazdığında, Avrupa’da kapitalizm altında daha fazla gelişme için güçlü bir kapsam olduğundan, (1) hala Marx’ın tavsiyesi ile çelişmektedir. Globalizm, Rus devriminin ona meydan okumasının karşısında (2)’yi savunmayı ne kadar sağlıyorsa; aksine bu meydan okuma karşısında (1)’i savunmayı zorlaştırmaktadır.
Elbette Marx’ın bilgili bir öğrencisi olarak Lenin, 1917 Rus devriminin yalnız başına kalacağını ve başarılı olacağını düşünmemişti. Marx’ın bir Sovyet başarısının gerekliliği olarak belirttiği gibi, o sadece Batıda duyarlı işçilerin devrimi olacağını (gerekli desteğin uzaktan geleceğini) düşündüğü için başarılı olacağını düşünüyordu. Bir Marksist olarak Lenin istenen desteğin yokluğunda Rusya’da sosyalizmin ölüme mahkum olduğuna inanıyordu ve zamanı gelince Batı proletaryasının başarısızlığı ve durgunluğu üzerine umutsuzluğunu açıkladı.[8] 1917 devrimi üzerine aykırı düşünce Lenin’inki değil (çünkü bunu Ortodoks umutlarla uygun şekilde yapmıştır), Stalin’in “tek ülkede sosyalizm” bildirisiydi, çünkü bu geri bir ülkede sosyalizm demekti ve böyle bir proje, tarihsel materyalizm ile merkezi tezlerinin yorumları üzerinden çelişmektedir. (böylece kendimi Troçkizme[9] teslim etmiyorum; ancak belki de, ana tarihsel materyalist tezlerin reddi ile bazı Troçkist tezlerin doğrulanması arasında seçim yapılması gerektiği görüşüne teslim ediyorum.)
Eğer Sovyetler Birliği ilgi çekici bir sosyalizm inşa etmeyi başarmış olsaydı, bu sosyalizm ve insanlık için mükemmel olacaktı; fakat tarihsel materyalizmin güvenilirliği açısından kötü olacaktı. Tabii ki insanlar, iyi ki ve ne yazık ki böyle düşünmeye eğilimli bir yaratık çeşidi olduklarından, Sovyetler Birliğini tarihsel materyalizmin başarılı kıldığını düşünmeye istekli olabilirler. Ancak burada “güvenilirlik” ile, inanması rasyonel olanı kastettim; bu nedenle belirtilen insan doğası zayıflığı söylediklerimi etkilemeyecektir.
[1] Sosyalizm için bunun önemini Self-Ownership, Freedom, and Equality (Cambridge: Cambridge University Press, 1995), pp. 255-264 adlı kitabımda tartışıyorum.
[2] Karl Marx, “Önsöz”, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, Sol Yayınları, Ankara 1970, s. 24
(1) ve (2) (benim numaralandırmam) Önsöz metninde tek bir cümleyi oluşturmaktadır. Bu temel cümlenin (2). kısmını, (kendi görüşüme, yargıma göre) özel bir özgürlük ile ele aldım; cümle tam olarak “yeni ve daha yüksek üretim ilişkileri, bu ilişkilerin maddi varlık şartları eski toplumun bağrında çiçek açmadan asla gelip yerlerini almazlar” şeklindedir. Bunun için cümle açıkça, gelecek toplumun üretim ilişkilerinin, “kendi varlıklarının maddi şartlarının” tersine, eski toplumun içinde olgunlaşması gerektiğini söylememektedir. Ancak Karl Marx şüphesiz, başka bir yerde gösterdiği gibi, birinci ilgili teze inanmış ancak burada savunmamıştır. Bu yerlere bir örnek olarak Karl Marx, “Ücret, Fiyat ve Kar” (Marx-Engels, Seçme Yapıtlar, Cilt II), s. 91’de, kapitalizmin “aynı zamanda, toplumun ekonomik dönüşümü için gerekli maddi koşulları ve toplumsal biçimleri de yarattığını” söyler: toplumsal biçimler elbette üretim ilişkilerini içermektedir. İlgili düşünceye kanıt olarak başka bir metin de Karl Marx, Grundrisse’de (Grundrisse I, Çev. Arif Gelen, Ankara 1999, Sol Yay.) s. 90’da yer almaktadır: “…toplumda olduğu gibi, sınıfsız bir toplumun üretiminin gizlenmiş maddi koşullarını ve onlara uygun düşen değişim ilişkilerini bulamıyorsak, bütün bu [“gerçekte toplumu”] yok etme girişimleri donkişotluktan öteye geçmez” [Bu Grundrisse pasajındaki “Değişim ilişkileri (Verkehrsverhaltnisse)” Eleştiri Önsöz’ünde daha yerinde bir şekilde “üretim ilişkileri” (Produktionsverhaltnisse) olarak geçmektedir]. Önsöz cümlesinin (2). kısmının kısaltılmış şekildeki benim kullanımımı destekleyecek başka bir örnek için aşağıdaki 3 numaralı dipnotta The Poverty of Philosophy’ye (Felsefenin Sefaleti) yapılan göndermeye bakın.
[3] Bu yorumun daha güçlü doğrulaması için bkz. Karl Marx, The Poverty of Philosophy, Marx/Engels, Collected Works, Volume 6 (London: Lawrence and Wishart, 1976), pp. 177-178 (“Ürünlerin değişim biçimi, üretici güçlerin değişim biçimine dayanır. Genel olarak, ürünlerin değişim biçimi, üretim biçimine tekabül eder. Sonuncusunu değiştirin, bunun sonucunda birincisi de değişecektir. Böylece, toplum tarihinde, ürünlerin değişim biçimi, onları üretme biçimi tarafından düzenleniyor. Bireysel değişimin kendisi de, sınıfların uzlaşmaz karşıtlığına tekabül eden belirli bir üretim biçimine tekabül ediyor. Dolayısıyla, sınıfların uzlaşmaz karşıtlığı olmaksızın, bireysel değişim olmaz”. Felsefenin Sefaleti, Çev. Ahmet Kardam, Ankara 1999, Sol Yay., s. 75-76 / Çev. notu)
[4] Marx-Engels, Alman İdeolojisi, Çev. Sevim Belli, Sol Yayınları, Ankara 1999, s. 61.
[5] Komünist Manifesto’nun yeni Rusça çevirisine önsöz, 1882, Marx-Engels, Komünist Manifesto ve Komünizmin İlkeleri, Çev. Muzaffer Erdost, Sol Yay., Ankara 1998, s. 95.
[6] Yukarıda s. 99’da alıntılanan Önsöz cümlesindeki “toplumsal formasyon”un görünüşünün, tek toplum yorumunu daha akla yakın yaptığı düşünülebilir, ancak “toplumsal formasyon”un daha global bir yorumu daha az geçerli değildir.
[7] Yukarıda 3. sayfada (2)’nin “politik” yorumlanmasına itirazımla karşılaştırın.
[8] “Rusya’da restorasyona karşı tek tam güvence Batıda sosyalist bir devrimdir. Başka bir güvence yoktur ve olamaz” (Rus Sosyal Demokrat Partisi Birlik Kongresi raporu” – St. Petersburg’lu işçilere mektup” May/June, 1906, V. I. Lenin, Collected Works, Vol. 10 (London: Lawrence and Wishart, 1962), pp. 333334). “Rus proletaryası, kendi hareketi ve devriminin, dünya devrimci proletarya hareketinin sadece bir parçası olduğunu unutmamalıdır” [7. RSDİP (Bolşevik) Tüm-Rusya Kongresi, April 24, 1917, in V. I. Lenin, Collected Works, Volume 24 (London: Lawrence and Wishart, 1964), p. 227]. Steve Paxton’a tüm bu referanslardan dolayı teşekkür ederim.
Lenin’in 1917 devriminden önceki ve sonraki dönemlerden başka bir dizi doğrulayıcı ifadesi için, bkz. Ek II (“Socialism in a Separate Country?”) to Volume III of Leon Trotsky, The History of the Russian Revolution (London: Pluto Press, 1967).
[9] Bu, sadece dünya ölçeğinde bir devrim gerçekleştirilebileceği, tek ülkede bir sosyalist devrim gerçekleştirmenin imkansız olduğu görüşüdür.