Ana SayfaArşivSayı 66Sol İçi Şiddet ve ÇHD

Sol İçi Şiddet ve ÇHD

2014 yazında sol harekette yaşanan

çatışma ve şiddet ortamından demokratik bir kitle örgütü olan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) de etkilendi. ÇHD İstanbul Şubesi’nin ‘taraf’lardan birine basın

açıklaması için yer sağlaması neden gösterilerek başlatılan tartışma, kısa sürede ÇHD’nin tüm şubelerine yayıldı, karşılıklı bildiriler yayınlandı, bazı ÇHD üyeleri de istifa etti.

Meselenin çözümü için, ÇHD Genel Merkezi

20 Eylül 2014 tarihinde ‘Sol içi Şiddet; Saldırı ve Çatışma Ortamı Karşısında ÇHD’nin Yaklaşım ve

Görevleri’ başlıklı Konferans

gerçekleştirdi.

Aşağıdaki metin,

Teori ve Politika Dergisi kolektifinden

avukatların da içinde olduğu bir grup avukat tarafından Konferansa bildiri olarak sunulmuştur. Bir tutum alma örneği bakımından Bildiriyi ve Konferans Sonuç Bildirgesini dikkatinize

sunuyoruz.

Başlığı biz koyduk.

Sol İçi Şiddet ve ÇHD

Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Konferansı’na

Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde, Halk Cephesi ile HDP arasında İstanbul’da bir semtte başlayarak çeşitli yerlere yayılan olay, İstanbul Şubemizin taraflardan birine basın toplantısı için yer sağlamasıyla, ÇHD içinde dağıtıcı bir kriz etkisi yaratmıştır.

Krizin, ÇHD için tarihsel ve yaşamsal önemde olduğunu, atılacak her adımın bu öneme ilişkin olabileceğini bilerek davranmalıyız.

***

İstanbul Şubemiz, Halk Cephesi’ne basın açıklaması için yer vermenin, içinde bulunduğumuz konjonktür göz önüne alındığında, kriz koşulları yaratabileceğini öngörememiştir. Bu bir soyut hak meselesi değil, duyarlıklar, ilişkiler ve özneleri gözetme konusudur.

Buna bağlı olarak, Genel Merkezimizin, gelişen tepkiler üzerine, krizin önem ve etkilerini karşılamayan, gelişmelerin yönünü değiştiremeyen genel bir açıklama yapması, nesnel olarak krizin derinleşmesine meydan vermiştir. Derneğimiz içerisinde çeşitli düzeylerde yapılan tartışma toplantıları, birleştirici ve inisiyatif alıcı değil, tarafların konumlarını sürdürmelerine vesile olarak sonuçsuz kalmıştır.

Olumsuz gelişmeler sürmüş; Genel Merkez ve İstanbul Şubesinin özeleştiri vermesi talebi ile sınırlanmış 604 imzalı bir metnin yayınlanması ve ardından Halkın Hukuk Bürosu’ndan arkadaşların, benzer şekilde krizin çözümüne değil gerçekte sürmesine meydan verecek cevabi metninin yarattığı ortamla, Genel Konferans’ın çözüme dönük katkı yapmasını zorlaştıracak bir durum ortaya çıkmıştır. Bu arada, çeşitli politik öznelerin birbiriyle ilişki kesme restleşmesinin sürmesi, Genel Konferans’ın tayin edici “dış faktör”leri arasındadır.

Konferansımız bu koşullarda toplanmaktadır.

***

ÇHD, tarihsel oluşum itibarıyla, bir politik özneye ait olmayan, çeşitli devrimci ve demokrat kesimlere mensup avukatların omurgasını oluşturduğu demokratik bir kitle örgütüdür. Bu bakımdan, tarihsel kimliğiyle, ÇHD’nin özerk niteliği temel yapı taşıdır.

İçinde bulunduğumuz krizin tarafları, bir demokratik kitle örgütü olan ÇHD’nin vazgeçilmez unsurlarındandır. Ancak, ÇHD’nin bütünlüğünü, bu kesimler dışında yer alan gruplar ve bağımsız üyelerin oluşturduğu daha geniş bir kapsama borçlu olduğu gözden kaçırılmamalıdır.

ÇHD’nin ikinci kuruluşu, 12 Eylül 1980 darbesi sonrası yıllarda, Avukat Murat Demir’in bürosuna yapılan polis operasyonu karşısında açlık grevine başlayan genç avukat arkadaşlarımızın mücadelesi içinde gerçekleşmiştir. 1990 yılındaki Ankara Barosu seçimlerinde başarılı ilk ÇAG deneyiminden sonra, dağınık haldeki hukukçu mücadelesi toparlanmış ve ulaşabileceği en geniş sınırlara ulaşabilmiştir.

ÇHD mücadelesi, o günden bu yana, her belli başlı politik ve toplumsal olgu karşısında, ÇHD kitlesinin her unsurunun katkılarıyla süregelmiştir.

18 Ocak 2013’te Derneğimize yönelik operasyona karşı yürüttüğümüz ve devrimci avukatlık geleneğinin sahiplenilişi ve sürdürülmesi şeklinde cereyan eden mücadelenin sıcaklığını üzerimizden henüz atmadık. Derneğimizin yargılanması süresince gerçekleştirilen kampanya, kollukta, mahkemelerde ve sokaklardaki mücadelemiz, davaya toplanan üç bin kişilik vekâlet ve duruşmaya tarihsel katılım, ÇHD içinde yer alan bütün grup ve kişilerin ortak emeği ve çabasının eseridir.

Harcanmakla karşı karşıya olan, tasfiyeyle yüz yüze olan, ÇHD’nin bu tarihsel varlığıdır.

Bizler, böyle bir avukatlar örgütünün devrimci ve demokratik mücadele için önemli işlevler gördüğünü sadece bir kez daha vurguluyoruz.

***

Bu bağlamda, hiçbir şekilde bir önkoşul olarak değil, ortak bir mücadelenin sürdürücüleri olduğumuz bilinciyle değerlendirilmek üzere çağrı yapıyoruz:

Genel Merkezimiz, krizin patlamasından bu yana olan pasif tutumundan sıyrılarak ÇHD’nin nesnel tarihsel ve güncel varlığına etkin bir şekilde sahip çıkmalı ve Derneğimizi 2015 Mayıs’ında yapılacak Genel Kurula başarıyla taşımalıdır.

ÇHD İstanbul Şubesi, söz konusu basın toplantısına yer verilmesinin, olayı ÇHD içi bir tartışmaya dönüştürebileceği öngörüsünde bulunmayarak hatalı davranmıştır.

Öncülüğünü ÖHD/EHB’li arkadaşlarımızın yaptığı “özeleştiri” talepli metnin arkasında duran arkadaşlarımız, gelişmeleri, ÇHD’yi tasfiyeye yönelik bir hareketin, ÇHD karşısında “alternatif” bir örgüt kurmanın vesilesi yapmamalıdır. Konjonktürel koşullar, yeni bir hukukçu örgütü kurulmasını gerektirebilir. Böyle bir örgüt, politik koşullar değişmediği sürece, ÇHD’nin rakibi değil, ancak dayanışma içinde olabileceği bir örgüt olacaktır.

HHB’li arkadaşlarımızın ÇHD içinde sarf ettiği emek ve yürüttüğü mücadele çok değerlidir. Ancak, özellikle son kriz sürecinde, arkadaşlarımızın, ÇHD’nin özerk kurumsal kimliğine yeterince özen göstermeyen bir pratik içinde oldukları izlenmiştir. Bu durum, ÇHD içinde kaygılara neden olmaktadır. HHB’li arkadaşların, 604 imzalı metne karşı yaptığı açıklamanın kendileri dışındakileri değersizleştirici olduğu söylenebilecek tarz ve dilinin, kaygıları daha da artırdığı belirtilmelidir.

***

Son olarak, yineleyelim;

Bugün ÇHD’nin, kuruluşundan bu yana ortaya koyduğu mücadele pratiği, farklı politik aidiyetlerle yürümeyi başaran kapsayıcı yapısı korunmalıdır. ÇHD, kaybı çok önemli boşluklar yaratacak bir kurumdur. Ayrımları derinleşen politik kulvarlara karşın, devrimci, demokrat ve yurtsever avukatların ÇHD içerisinde birlikte mücadele zemini vardır.

Konferansa, bu zemini beslemesi ve güçlendirmesi dileğiyle başarılar diliyoruz.

İmzacılar

Hüseyin Yüksel Biçen, Münip Ermiş, Hüseyin Aslan,

Aytül Kaplan, Nergiz Tuba Aslan, Onur Şahinkaya,

Şule Arslan Hizal, Nusret Gürgöz, Hasan Kemal Elban,

Vedat Aytaç, Fatma Karlıkcıoğlu, İnayet Aksu.

Metin Kutusu: 2014 yazında sol harekette yaşanan 
çatışma ve şiddet ortamından demokratik bir kitle örgütü olan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) de etkilendi. ÇHD İstanbul Şubesi’nin ‘taraf’lardan birine basın 
açıklaması için yer sağlaması neden gösterilerek başlatılan tar-tışma, kısa sürede ÇHD’nin tüm şubelerine yayıldı, karşılıklı bildi-riler yayınlandı, bazı ÇHD üyeleri de istifa etti. 
Meselenin çözümü için, ÇHD Genel Merkezi 
20 Eylül 2014 tarihinde ‘Sol içi Şiddet; Saldırı ve Çatışma Ortamı Karşısında ÇHD’nin Yaklaşım ve 
Görevleri’ başlıklı Konferans 
gerçekleştirdi.

Aşağıdaki metin,
Teori ve Politika Dergisi kolektifinden 
avukatların da içinde olduğu bir grup avukat tarafından Konfe-ransa bildiri olarak sunulmuştur. Bir tutum alma örneği bakımın-dan Bildiriyi ve Konferans Sonuç Bildirgesini dikkatinize 
sunuyoruz. 
Başlığı biz koyduk.



Sol İçi Şiddet ve ÇHD

Çağdaş Hukukçular Derneği
Genel Konferansı’na
Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde, Halk Cephesi ile HDP arasında İstanbul’da bir semtte başlayarak çeşitli yerle-re yayılan olay, İstanbul Şubemizin taraflardan birine basın toplantısı için yer sağlamasıyla, ÇHD içinde dağıtıcı bir kriz etkisi yaratmıştır. 
   Krizin, ÇHD için tarihsel ve yaşamsal önemde olduğunu, atılacak her adımın bu öneme ilişkin olabileceğini bilerek davranmalıyız.
   ***
   İstanbul Şubemiz, Halk Cephesi’ne basın açıklaması için yer vermenin, içinde bulunduğumuz konjonktür göz önüne alındığında, kriz koşulları yaratabileceğini öngörememiştir. Bu bir soyut hak meselesi değil, duyarlıklar, ilişkiler ve özne-leri gözetme konusudur.
   Buna bağlı olarak, Genel Merkezimizin, gelişen tepkiler üzerine, krizin önem ve etkilerini karşılamayan, gelişmelerin yönünü değiştiremeyen genel bir açıklama yapması, nesnel olarak krizin derinleşmesine meydan vermiştir. Derneğimiz içerisinde çeşitli düzeylerde yapılan tartışma toplantıları, birleştirici ve inisiyatif alıcı değil, tarafların konumlarını sür-dürmelerine vesile olarak sonuçsuz kalmıştır.
   Olumsuz gelişmeler sürmüş; Genel Merkez ve İstanbul Şubesinin özeleştiri vermesi talebi ile sınırlanmış 604 imzalı bir metnin yayınlanması ve ardından Halkın Hukuk Büro-su’ndan arkadaşların, benzer şekilde krizin çözümüne değil gerçekte sürmesine meydan verecek cevabi metninin yarat-tığı ortamla, Genel Konferans’ın çözüme dönük katkı yap-masını zorlaştıracak bir durum ortaya çıkmıştır. Bu arada, çeşitli politik öznelerin birbiriyle ilişki kesme restleşmesinin sürmesi, Genel Konferans’ın tayin edici “dış faktör”leri ara-sındadır.
   Konferansımız bu koşullarda toplanmaktadır.
   ***
   ÇHD, tarihsel oluşum itibarıyla, bir politik özneye ait ol-mayan, çeşitli devrimci ve demokrat kesimlere mensup avu-katların omurgasını oluşturduğu demokratik bir kitle örgütü-dür. Bu bakımdan, tarihsel kimliğiyle, ÇHD’nin özerk niteliği temel yapı taşıdır.
   İçinde bulunduğumuz krizin tarafları, bir demokratik kitle örgütü olan ÇHD’nin vazgeçilmez unsurlarındandır. Ancak, ÇHD’nin bütünlüğünü, bu kesimler dışında yer alan gruplar ve bağımsız üyelerin oluşturduğu daha geniş bir kapsama borçlu olduğu gözden kaçırılmamalıdır.
   ÇHD’nin ikinci kuruluşu, 12 Eylül 1980 darbesi sonrası yıllarda, Avukat Murat Demir’in bürosuna yapılan polis ope-rasyonu karşısında açlık grevine başlayan genç avukat ar-kadaşlarımızın mücadelesi içinde gerçekleşmiştir. 1990 yı-lındaki Ankara Barosu seçimlerinde başarılı ilk ÇAG deneyi-minden sonra, dağınık haldeki hukukçu mücadelesi topar-lanmış ve ulaşabileceği en geniş sınırlara ulaşabilmiştir.
   ÇHD mücadelesi, o günden bu yana, her belli başlı poli-tik ve toplumsal olgu karşısında, ÇHD kitlesinin her unsuru-nun katkılarıyla süregelmiştir. 
   18 Ocak 2013’te Derneğimize yönelik operasyona karşı yürüttüğümüz ve devrimci avukatlık geleneğinin sahiplenilişi ve sürdürülmesi şeklinde cereyan eden mücadelenin sıcaklı-ğını üzerimizden henüz atmadık. Derneğimizin yargılanması süresince gerçekleştirilen kampanya, kollukta, mahkemeler-de ve sokaklardaki mücadelemiz, davaya toplanan üç bin kişilik vekâlet ve duruşmaya tarihsel katılım, ÇHD içinde yer alan bütün grup ve kişilerin ortak emeği ve çabasının eseri-dir. 
   Harcanmakla karşı karşıya olan, tasfiyeyle yüz yüze olan, ÇHD’nin bu tarihsel varlığıdır. 
   Bizler, böyle bir avukatlar örgütünün devrimci ve demok-ratik mücadele için önemli işlevler gördüğünü sadece bir kez daha vurguluyoruz. 
   ***
   Bu bağlamda, hiçbir şekilde bir önkoşul olarak değil, or-tak bir mücadelenin sürdürücüleri olduğumuz bilinciyle de-ğerlendirilmek üzere çağrı yapıyoruz:
   Genel Merkezimiz, krizin patlamasından bu yana olan pa-sif tutumundan sıyrılarak ÇHD’nin nesnel tarihsel ve güncel varlığına etkin bir şekilde sahip çıkmalı ve Derneğimizi 2015 Mayıs’ında yapılacak Genel Kurula başarıyla taşımalıdır.
   ÇHD İstanbul Şubesi, söz konusu basın toplantısına yer verilmesinin, olayı ÇHD içi bir tartışmaya dönüştürebileceği öngörüsünde bulunmayarak hatalı davranmıştır.
   Öncülüğünü ÖHD/EHB’li arkadaşlarımızın yaptığı “özeleş-tiri” talepli metnin arkasında duran arkadaşlarımız, gelişmele-ri, ÇHD’yi tasfiyeye yönelik bir hareketin, ÇHD karşısında “alternatif” bir örgüt kurmanın vesilesi yapmamalıdır. Kon-jonktürel koşullar, yeni bir hukukçu örgütü kurulmasını ge-rektirebilir. Böyle bir örgüt, politik koşullar değişmediği sü-rece, ÇHD’nin rakibi değil, ancak dayanışma içinde olabile-ceği bir örgüt olacaktır. 
   HHB’li arkadaşlarımızın ÇHD içinde sarf ettiği emek ve yürüttüğü mücadele çok değerlidir. Ancak, özellikle son kriz sürecinde, arkadaşlarımızın, ÇHD’nin özerk kurumsal kimli-ğine yeterince özen göstermeyen bir pratik içinde oldukları izlenmiştir. Bu durum, ÇHD içinde kaygılara neden olmakta-dır. HHB’li arkadaşların, 604 imzalı metne karşı yaptığı açık-lamanın kendileri dışındakileri değersizleştirici olduğu söyle-nebilecek tarz ve dilinin, kaygıları daha da artırdığı belirtilme-lidir. 
   ***
   Son olarak, yineleyelim; 
   Bugün ÇHD’nin, kuruluşundan bu yana ortaya koyduğu mücadele pratiği, farklı politik aidiyetlerle yürümeyi başaran kapsayıcı yapısı korunmalıdır. ÇHD, kaybı çok önemli boş-luklar yaratacak bir kurumdur. Ayrımları derinleşen politik kulvarlara karşın, devrimci, demokrat ve yurtsever avukatla-rın ÇHD içerisinde birlikte mücadele zemini vardır. 
   Konferansa, bu zemini beslemesi ve güçlendirmesi dile-ğiyle başarılar diliyoruz.

İmzacılar
Hüseyin Yüksel Biçen, Münip Ermiş, Hüseyin Aslan, 
Aytül Kaplan, Nergiz Tuba Aslan, Onur Şahinkaya, 
Şule Arslan Hizal, Nusret Gürgöz, Hasan Kemal Elban, 
Vedat Aytaç, Fatma Karlıkcıoğlu, İnayet Aksu.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Yazarın Diğer Yazıları

Aynı kategoriden yazılar