Ana SayfaArşivSayı 19-20Garbis Altınoğlu'nun 'Proleter(ci) Doğrultu'su!

Garbis Altınoğlu’nun ‘Proleter(ci) Doğrultu’su!

Melik Kara

Garbis Altınoğlu’nun işçici-sosyalizmci yönelimi, uzun süren sancılı kuluçka döneminden sonra nihayet ‘doğdu’! Hayırlı olsun. Üstelik bu, bir politik doğum da değil. Ne türden bir doğum olduğu zamanla daha da iyi anlaşılacak; ancak alternatifler konusunda öznesinin şimdilik pek de umut veren bir profil çıkarmadığı görülüyor.

***

Haziran ayında, birine Kızıl Bayrak (10 Haziran 2000, Sayı: 2000/21), diğerine Atılım‘da (17 Haziran 2000, Sayı: 2000/24(72)) yer verilen iki yazıyla, devrimci örgütler ve kişilerin olağan tarihsel sorunlarından biri devrimci kamuoyuna ilan edildi. Aşağıdaki satırların devrimci hukuksal meşruiyeti, kamuya yapılan bu açık ilana dayanmaktadır.

        Bir husus daha öncelikle ifade edilmelidir: Hiçbir söz, Garbis Altınoğlu’nun devrimci kişilik ve mücadelesine dönük bir saygısızlık maksadı taşımamaktadır.

***

Garbis Altınoğlu, 25 yıldır kesintisiz bünyesinde yer aldığı örgütünden ayrıldı. Ayrılığın gerekçelerini, Kızıl Bayrak‘ta yayınlanan ve 1991-99 yıllarına ait yazılarını içeren kitabına yazdığı “Önsöz”den öğrenme imkanı buluyoruz.

Altınoğlu, MLKP’nin bir türlü Marksist-Leninist olamadığını ve bu yüzden dışına çıkmanın artık bir zorunluk olduğunu söylüyor. Sorunun dolaysız nedeninin, Altınoğlu’nun da teslim ettiği üzere, “ulusal sorundaki sapmalar ve oportünizm”e ilişkin olduğu görülüyor. Çünkü, ona göre, “oportünizmin ve revizyonizmin TKP (M-L) Hareketi’ne ve MLKP’ye nüfuzu, öncelikle bu sorun üzerinden olmuştur”. Altınoğlu bunun, ulusal hareket ve liderinin “kıçı önünde, hiç de gurur verici olmayan bir biçimde secdeye varmaya” kadar gittiğini vurguluyor. Tabii, Altınoğlu, okurunu, bunun tarihsel bir görünüm olduğu, esasen daha derin ve temel sorunlara uzanmak gerektiği konusunda uyarıyor. Asıl mesele, söz konusu yapının, “küçük-burjuva demokratizminden proleter sosyalizmine ideolojik geçiş sürecini tamamlayamamış ve genel olarak oportünizmle ve özel olarak kendi Maoist kökeni ve geçmişiyle gerçek ve tam bir hesaplaşma yaşamamış”, ve işçi sınıfının önemini teorik ve politik olarak hiçbir zaman idrak edememiş olmasıdır. Nitekim, ona göre, “devrimci birey ya da örgütlerin, küçük-burjuva devrimciliğinden, oportünizm ve revizyonizmden tam, radikal ve geri dönüşsüz bir kopuş yaşamaksızın ve proleter diktatörlüğünü lafta değil gerçekten savunmaksızın Marksist-Leninist bir konuma gelmeleri ya da böylesi bir konumda tutunmaları asla olanaklı değildir”. Altınoğlu, ayrıldığı örgütünün, Maoizmi reddettiği dönemde, “Marksizm-Leninizmle Maoizmin ve diğer anti-Marksist eğilimlerin eklektik bir karışımı olan bir ideolojik-siyasal çizgi tarafından yönlendirilen orta yolcu oportünist bir akım olarak biçimlendiğini”, MLKP’ye devrolan bu oportünist geleneğin, “burjuva-demokratik ve Maoist geçmişiyle ya da bu geçmişinin güçlü kalıntılarıyla ideolojik barış içinde bir arada yaşama, her türden sapmalara ve oportünizm ve revizyonizme hoşgörü gösterme, karşıt uçları uzlaştırma ve buna bağlı olarak işçi sınıfına ve sosyalizme uzak durma” olarak ifade edilebileceğini ve bugün yaşanan “derin bunalım ve can çekişme”nin temel nedeninin de bu olduğunu söylüyor.

***

Garbis Altınoğlu ne yapıyor? Altınoğlu, kitaplarda yazılanların gerçeğini bulacağını sanan “doktrin uygulamacı” devrimci tipinin bir örneği. Onunki bir anakronizm; eski okullu öğretinin dar bir türünün, rasyonalizme yaradılışından eğilimli birinin elinde nasıl somutlaşacağının göstergesi. MLKP, yaşadığı zamanın içinde; Garbis Altınoğlu’nun eleştirilerinin isabetli oluşu bile bunun gerçekliğinin bir kanıtı olabilir sadece. Garbis Altınoğlu, komünistin misyonunun ortada her yönüyle açıkta duran doktrini uygulamaktan ibaret olduğunu sanan, hegemonya dönemlerinin donattığı bir devrimci. O, politik hakikatin gerçekte değil kitapta olduğu öğretisinin yarattığı bir örnek özne.

MLKP, kuşkusuz karşı tarafta konumlanıyor. Resmi/programatik görüşlerini okursanız, meseleyi bu partinin de Garbis Altınoğlu’dan çok farklı ifade etmediğini görürsünüz; fakat asıl önemli olan her yönüyle nesnel bütünlüktür. MLKP Merkez Komitesinin G. Altınoğlu’nun durumu kamuoyuna ilan etmesinden sonra “yayınlamak zorunda kaldığı” açıklamayla bu ayrımın farkında olunduğu açıkça görülüyor. MLKP önderliği, deneyimleriyle öğrenmeyi öne alan bir niteliğe sahiptir, ve bu deneyimdeki konumunun ne olduğunu, Garbis Altınoğlu gibi kayda değer bir referansın çizdiği sınırların gösterdiği verili durumdan çıkarmaktadır. Altınoğlu’nun Marksist-Leninist olmanın vazgeçilmez ölçütlerine ilişkin görüşleri konusunda şöyle diyor MLKP açıklaması: “O, işçi sınıfı çalışması, proletarya diktatörlüğü, proletarya hegemonyası vb. üzerine çok laf etmiş, (bunları) mekanik bir şekilde tekrarlamıştır. Somut olarak bu işlerin nasıl yapılması gerektiğine dair olarak da elle tutulur bir şey söylemediği ‘derlemesi’ okununca da rahatlıkla görülecektir. O hiçbir zaman gerçek bir siyasal önder gibi konumlanma yeteneğini gösteremediğinden, yazgımızı belirleyememiştir.”

“Zorunlu açıklama”, alışılmadık bir ölçülülüğe sahip. Zorunlu açıklama, politik gerçeğin ta içinden gelen bir sağduyuyla konuşuyor ve büyük laflar etmekten uzak duracak kadar olgun; G. Altınoğlu, yeldeğirmenlerine hücum eden bir şövalye, gerçeği takmayan bir devrimci doktriner…

Garbis Altınoğlu’nunki aydınlanma dönemi donanımıyla 20. yüzyılda biçimlenmiş ve artık katılaşmış bir Marksizm bir anlayışı; “zorunlu açıklama”nın Marksizmi, doktrinerlikten uzak durduğunu bu son olayla da bir kez daha idrak etmiş ve eğiliminin farkına varma sürecini yaşayan, ama kesinlikle politik bir Marksizm.

Doktrinin yanlış yüzü göremeyecek doğrusu mu, politikanın muhtemel ‘yanlış’ı mı? Bu, muhatap öznenin ne olduğuna bağlı. Garbis Altınoğlu gibi, politik olamayan bir doktriner iseniz cevabınızı düşünmeye bile gerek yok; ama bir politik örgütseniz, üstelik politik grup olmaktan politik hareket olmaya doğru önemli hamlelerin öznesiyseniz, zaten doktrin alanı sizin için birinci önceliğini yitirmiştir, o çağı geride bırakmışsınızdır, politik alandasınızdır ve elbette ‘yanlış’ da yapabileceksinizdir. Sizden ya da karşıdan kaynaklanan, ama toplam sonuçta başarısızlık olarak ortaya çıkan taktiğe ya da taktik yönelime politikada ‘yanlış’ denir.

G. Altınoğlu’nun değerlendirmesinin isabetli olması, artık politik hareket niteliği kazanma ve grup dönemini aşma konusunda önemli adımlar atmış bir yapı için hiç de şikayet edilecek bir şey değil. Politik olmanın gerek ve gerçeklerinden biri de budur. Akmaz-kokmaz-bulaşmaz bir doktriner yapıya ilk başlarda gerek duyulabilir, ama daha ileri süreçlerde bu nitelik ayakbağı olacaktır.

“İmralı süreci”nden sonra ulusal hareketle politik bağlaşmalara önem veren akımlar, -günlük söyleyişle- gerçek bir “kontrpiye”de kaldılar. Bunlar arasında önde geleni MLKP’ydi. Yaşanan gerçek bir bunalımdı. (G. Altınoğlu, o günlerde muhtemelen, “Ben yıllardır söylemiyor muydum!” diyordu.) Nitekim, MLKP, ulusal harekete ilişkin yönelimlerinin aslında kamuoyuna yansıyan kadar olmadığını kanıtlamak için akla karayı seçti. Bunalımdan çıkmak için yaptığı ilk hamlenin unsurlarından biri, yayın organlarında çıkan ve “kendini ulusal harekete fazla kaptırmış” yazıların parti resmi görüşlerine zaten aykırı olduğunu söylemekti. Bu konudaki eski tarihli tartışmaları da -kamuoyuna kanıt olması için- yayınladı. Bunlar, gerçek ilişkiler içinde olan, -üstelik ülkesel politik sürece de kendini devrimci kalarak açmayı başarabilmiş- bir yapı için hoşgörülebilir uygulamalardır, ama savunulabilir nitelikte olduğu söylenemez. Zira, kamuoyunda bu tür mazeretlerin hiçbir gerçek etkisi olmadığını görmek zor değil.

İdeolojizm Garbis Altınoğlu gibi Marksistlerin anlayışıdır, politik zihniyeti bir şekilde kazanmış yapıların değil. Dolayısıyla, yayın organlarında yer alan yazılar, altındaki imza ne olursa olsun bir nesnel anlam ve etkiye sahiptir. Hatta, gerçeğin sıcağı içinde yazılmış bu türden yazılar ilgili öznenin gerçek eğilimini programatik belgelerden ya da “resmi görüş budur” diye sunulan metinlerden daha tam bir şekilde yansıtır.

Bunların Garbis Altınoğlu için elbette bir anlamı olamaz. Onun anlaşıyına göre, tarih, öznelerinin rahatlıkla ayırdetmesi için ayrı üniformalar giymiş ideolojiler arasındaki mücadelenin tarihidir. Peki MLKP’nin “resmi” konumu bu konuda Garbis Altınoğlu’nun görüşlerinden çok mu uzaktadır? Hayır. Eğer resmi ve programatik ifadeler esas alınacaksa, Garbis Altınoğlu’nun eski örgütüyle pek bir problemi olamaz. Nitekim o, belli tereddütler taşısa da, MLKP’nin programatik görüşlerinin “esas itibarıyla doğru” olduğunu hâlâ söylüyor. (Hâlâ; çünkü muhtemelen, bu konuda Garbis Altınoğlu zamana yenilecek ve onların “esas itibarıyla yanlış” olduğunu anlayacaktır!)

Mesele Marksizmin doktriner bir tanımının esas alınması olursa, Garbis Altınoğlu’nun gayet tutarlı, MLKP’nin tutarsız ve geçişken olduğu açık ve kesindir. Fakat bu türden doktrin tartışmaları politik Marksizm için dışsaldır. MLKP’nin problemi, fiilen yaşadığı bu gerçeği yeterince bilişsel kılamamış olmasıdır. MLKP’nin dinamiği, Altınoğlu’nun eleştirdiği hususların isabetinde yatıyor; “eklektik bir karışım”, “orta yolcu”, “kuvvete tapma” gibi… Bu sözler ve diğerleri, verimli bir analize konu edilebilir. Özgül olarak değerlendirildiğinde, tümünün, politik niteliklerin ‘hayırlı’ semptomları olduğu görülecektir. Programatik/resmi alan bir yana bırakılırsa, eski örgütüyle Altınoğlu arasındaki ayrılığın, birçok temel açıdan kategorik olduğu anlaşılıyor.

Garbis Altınoğlu, MLKP’yi teoriyi devrim ve sosyalizm kavgasının bir aracı değil, bir süs ve dekor olarak algılamakla eleştiriyor. Bu eleştiri isabetli, ama MLKP’nin Garbis Altınoğlu’ca kabul edilebilir yönleri kadar… Teori, tam da Garbis Altınoğlu’nun anladığı gibi, alınıp politik konjonktürün ortasına uygulamak için konulan bir şey değildir ve asıl süs işlevini bu durumda kazanır.

Altınoğlu, neredeyse, söz konusu harekette olumlu olan ne varsa reddediyor. (‘Neredeyse’ kaydını düşmek, burada ele alınmayan bir başka düzlem açısından zorunlu.) Hareketin, genel ve bütün olarak Marksizmi ve Kaypakkaya’dan bu yana kendi geçmişini organik (teorik-politik) bir edinime tabi tutması gerekirken, o bunun karşısında duruyor. Hareketin, bir grup olmaktan konjonktürün dinamiklerine duyarlı gerçek bir politik hareket olmaya doğru attığı adımları (ulusal hareket konusundaki problemi ancak bu konjonktürün öğesi olanlar yaşayabilirdi; politikayı doktriner uygulama sananlar elbette bu türden sıkıntılarla da karşılaşmaz) ivmelendirmenin yollarını döşemek gerekirken, o eski ideolojik kalıplara hapsolmuş grup politikası sınırlarına çekilmeyi şart koşuyor.

MLKP’nin bu bağlamda, iki dinamiğe sahip olduğu söylenebilir. Birini, grup döneminden kalma ve Garbis Altınoğlu’nun da biçimlendiği ideolojik pota; diğerini, her zaman zayıf bir damar olarak var olan -ve bu haliyle nitelik verici olan- ama son yıllarda daha belirginleşen pratik-politik nitelik oluşturuyor. Teorinin her iki dinamik bakımından da bir eksiklik olduğunu tanıtlamak için uzun çabalara gerek yok. Altınoğlu ikinci dinamikle hiçbir şekilde uzlaşamaz, o sadece ilk dinamikle etkileşime girebilir. Ve, bu momentte bir tür teori -Garbis Altınoğlu’nun anladığı anlamda teori- var. Bu moment, zaten Altınoğlu’nun “esas itibarıyla doğru” kabul ettiği program ve temel görüşlerin yer aldığı moment. Garbis Altınoğlu’nun teori’den anladığı ise hiç kuşku yok, ideolojinin (dar anlamda) ideolojik edinilmiş öğretisel bir biçiminden ibarettir. MLKP’nin bu anlamda Garbis Altınoğlu’ya göre “geri” olduğu -ve teori’yi yeterince uygulayamadığı- söylenebilir, ama o, son yıllardaki politik yönelimlerini bu geriliğe borçludur.

MLKP gibi pratik-politik bir Marksizmi yaşayan yerlerde “teorik gelişkinlik” genellikle doktrinarizmle atbaşı gidiyor ya da o anlama geliyor. Garbis Altınoğlu da “teorik gelişkinliği”ni işçicilik/sosyalizmcilikte buldu. Bu yerin devrimci kesimler arasındaki yegane kurumsal karşılığı zaten kendini biliyor ve “mazlumlar”ın bayrağı olma rolünü heves ve umutla üstleniyor!

***

Pratik-politik Marksizme gereken teori, Garbis Altınoğlu’nun anladığı türden değildir. Marksizmin özgülleşmesinde temel bir damarın sürdürücü temsilcisiyle, eksikleri üzerinden etkileşimin tarzı da bu değildir.

Yazarın Diğer Yazıları

Aynı kategoriden yazılar