Ana SayfaArşivSayı 37Pratik ve Teori ve Politika

Pratik ve Teori ve Politika

Pratik ve ‘Teori ve Politika’
 
Deniz Cumhur Başaraner 
Aşağıdaki notlar, Teori ve Politika kollektifinin pratik-politikaya bakışı, kollektifin kendini Marksistler içinde konumlayışı ve pratik-politik varoluş sergileyen öznelerle –olan ve olması gereken– ilişkileri üzerinedir.
1. “Marksizm, Marx’ın belli başlı ilk yazılarından başlayıp, bugün yayımlanan Marksist dergi ve gazetelere ve hatta bir ajitasyon bildirisine kadar; Marksizm, Karl Marx adlı Almanya Yahudisinden bugün sağda-solda koşuşturan komünist militana kadar uzanan bir teorik-pratik bütünsel yapıdır. Marksizm kendisini, tek tek ya da tüm olarak Marksistlerin düşünce ve davranışlarında ifade eder.”[1]
Marksizm, bilim-felsefe-politika (teorik bütünlük) veya teori-politika-pratik bileşenlerinden oluşan bütünlüklü ve yaşayan bir varlıktır. Ama Marksizmin teorik-pratik bütünlüğü bugün mevcut değildir. Teori alanında kendini gösteren kriz teori-pratik birliğinin ara elemanı politikadaki tıkanmalarla birlikte pratik alana öngelmekte ve toplamında kollektifin Marksizmin krizi saptamasını oluşturmaktadır. Teorinin öncel konumundan dolayı Marksizmin teorik bütünlüğünün oluşturulması çabası, teorik-politik çalışmaların yapılması günümüzün başlıca görevlerinden biridir. Teori ve Politika kollektifi, bu teorik-politik ihtiyacın bir ürünü olarak doğmuştur.
2. “Teori-işi yapmak, bir (akademik) teorisyen olmayla eşitlenmemelidir. Akademik ölçülerde teorik ürünler vermek, Marksizmin bugün zorunlu gerekleri arasındadır; fakat bu, yapılan tek iş veya daha çok yapılan iş olamaz ve olmamalıdır.”[2]
Akademik teorisyenler şahsında, teorik alanda, hayattan kopuk ve pratik-politikayı dikkate almayan (ve Marksist devrimcileri küçümseyen) bir çeşit ‘Marksist’ anlayış boy göstermektedir.
Akademik teorisyenlerin ürettiklerinin izlenmesi ne kadar zorunluysa, teorik alanı hayattan ve devrimcilerden koparmalarına karşı mücadele vermek de o kadar zorunludur.
“Halihazırdaki (politik, ideolojik, programatik, örgütsel ve hatta kültürel ve sosyal “resmi”) sınırlar, Marksizmin dünya-ölçekli sorunlarını tanıma, anlama ve çözme, buradan da Marksizmi tarihsel özgülleştirme uğraşına yapısal ve “doğal” olarak izin vermiyor.”[3]
Bu (zorlu) dönemde pratik-politika yapmak, konjonktürün öznesi olarak varolan herhangi bir politik örgütün, teori-pratik ilişkisinde çubuğu ister istemez pratiğe doğru bükmesine, teorik çalışmaların pratik uğraşlara halel getirmeden yapılamamasına yol açmakta; bu durum ise teorik uğraşın politik öznelerden ayrı, politik özne olma durumundan uzak yapılmasını dayatmaktadır.
Pratik-politik alanda teori, başlı başına bir uğraş alanı değil ama pratik işlerden arta kalan zamana bırakılan bir ‘iş’, okunması gereken kitaplar olarak algılanmaktadır. Teori-pratik bütünlüğü sürekli yinelenmekte, ama Marx’ın tezlerinin somutlama ve özgülleştirme kaygısı güdülmeden tekrarlanmasıyla yetinilmekte, teorik-politik bir etkinlik alanı yaratılamamaktadır.
20. yüzyılın büyük devrimci önderlerinin şahsında teori-pratik birliğinin sağlandığı ne kadar gerçekse, Marksizmin/Marksistlerin kitlelerin görüş menzilinden çıkıp marjinal bir durumda kaldığı günümüz şartlarında, teorinin ve pratiğin tek elden yürümediği/yürütülemediği de o ölçüde gerçektir. Her koşulda kanı canı pahasına mücadele eden devrimcilerin konumundan, eylemeyen teorisyen pratikten kopuk ‘pipolu akademisyenleri’ çağrıştırmakta ve ne yazık ki Teori ve Politika da bundan nasibini almaktadır.
3. Pratik-politik Marksistlerin ‘pratiği’ ile teori-pratik bütünlüğünün varlığında oluştuğu Marksistlerin ‘pratiği’ arasındaki farkı ortaya koymak gerekiyor.
Kollektif, Marksist politik öznelerin politikalarını ve eylediklerini yakından izlemekle kalmayıp, dünyadaki örgütlü ya da örgütsüz ezilenlerin Marksist olsun-olmasın devrimci dinamiklerini de takip etmektedir. Bunlar, deyim uygunsa, teorik-politik mücadelenin pratiğinin bir yönünü oluşturmaktadır.
Kollektifin çizdiği teorik-politik mücadele hattının en önemli niteliği, Marksist olan ya da olmayan devrimci yapılara bakışı ve onlarla ilişkilenişinde beliriyor: “Kendimizi iki halka şeklinde örgütlü kabul ediyoruz. Birinci ve geniş halkayı devrimci örgütlerin tümü oluşturuyor ve onların hepsi bizim örgütümüz. İkinci ve daha dar halkayı ise hem devrimci hem de Marksist olduğuna inandığımız örgütler oluşturuyor ve biz kendimizi asıl olarak onların dinamiğine bağlı kabul ediyoruz. Biz bugün kendi varlığını, ölüm oruçlarında, dağ başlarında, kent varoşlarında şehadet şerbeti içen devrimcilere bağlamış yegane ‘teorik’ dergiyiz. Devrimcilerin aklı değiliz, ama devrimcilerin olduğu alanda da teori yapıldığının kanıtıyız.”[4]
Teori ve Politika devrimcilere tabidir. Devrimcilik pratik bir niteliktir; ve çatışan, kurşunlanan, beline bombayı bağlayıp feda eylemi yapan devrimcinin eyleyişi önceliklidir. Ama pratiğin ‘önce’liği/belirleyiciliği teorinin ‘öncel’liği/gerekliliğini bertaraf edemez. Teorisiz bir pratik kısır kalmaya mahkumdur. Teori ve pratik arasındaki ayar pratik lehine bozulmuştur ve teorik-politik militanların teori kefesine basınç yapmaları meşrudur/zorunludur.
4. Kollektif, pratik-politik mücadele veren devrimci yapılara, militanlara ve seslendikleri kitlelere teorinin öncel niteliği dolayısıyla pratik-politikanın gereksiz/hükümsüz olduğunu söylemez; aksine, devrimci faaliyetin adresi olarak Marksist politik özneleri gösterir. Yönelim ve söz, kitlelere değil, kitlelere seslenen Marksistlere ilişkindir. Bu anlamda, kollektif, başlangıçtan bu yana kendine biçtiği Marksizmin krizinin aşılması yolundaki teorik-politik militanlık görevi gereği, diğer Marksistlerle etkileşmek/ilişkilenmek zorundadır.
On yıllık emek ve ürünler çok değerli; ama ürünün hedefine gerektiği kadar ve şekilde ulaşamadığı da bir gerçek. Görünen, Teori ve Politika’nın derdini biraz daha anlatması gerektiği. Teorik-politika militanları, devrimci bir teori için alevli oklarıyla Marksizm alanındaki tüm dogmaları tutuşturup yakmak için her yolu zorlamalılar. Çünkü on yıl sonunda Teori ve Politika’nın ulaştığı yer ne kadar önemliyse, bunun genel Marksizm alanındaki karşılığının yaratılması da en az o kadar önemli. Şu sözler bunun için söylenmiştir: “Teori, kitaplarda saklanan bir şey olmaktan çıkarılmalı, yaşayan bir varlık haline getirilmeli. Teori, hayatı teorik olarak kavrayabilen, basit bir gündelik olayla “genel teori” arasında somut bağlar kurabilen, bu anlamda teoriyi özgülleştirerek yeniden ve yeniden-üreten, ve teori-işi yapan teorik-politika partizanları/militanlarının şahsında canlanır, vücut bulur.”[5]

[1] Melik Kara, İ. Mert, S. Sahra, Bütünsel Marksist Oluşum Yolunda Bir Girişim İçin Genel Çerçeve Taslağı, Ankara 1995, s.66.

[2] A.g.e., s.93.

[3] A.g.e., s.88.

[4] “Hayvan Dergisiyle Söyleşi”, Teori ve Politika, S:32-33, Güz 2003-Kış 2004, s.259-260.

[5] Melik KARA, İ. MERT, S. SAHRA, a.g.e., s.93.

Yazarın Diğer Yazıları

Aynı kategoriden yazılar