Ana SayfaArşivSayı 66‘Marksizm’in Tarih Yazımı Üzerine

‘Marksizm’in Tarih Yazımı Üzerine

‘Marksizm’in Tarih Yazımı Üzerine
Süleyman Yılmaz Bulduruç
Marksizmin devrimci diyalektiği, politik evrenselleşme olarak doğrusal bir ilerlemeye mi sahiptir? Bu soruya kesin ve net şekilde olumsuz cevap vermek gerekir. Marksizm kuruluşuyla birlikte Marx ve Engels’in ortaya koyduğu pratikler ve tutumlardan başlayarak bugüne kadar kopuşlar, kesintiler, sıçramalar ve geriye düşüşler yaşadı. Bugün belirli bir Marksizmin, Marksizmin genel temsili olarak belirememesi, farklı Marksizmlerin tarih içinde beliren teorik ve politik uğraklara bağlı kurulmalarının, kopuş öncesi ya da sıçrama dönemlerine göre tanımlanmış merkezlere göre kendi yaklaşımlarını düzenlemeleriyle bağlantılıdır. Marksizm, tüm tarihi boyunca kuruluş dönemini paranteze alırsak sadece Ekim Devrimi’nin ilk on yılında birleşik bir merkezi temsil kazanmıştır. Teori ve Politika, öncül metni olan “Bütünsel Marksist Oluşum Yolunda Bir Girişim İçin Genel Çerçeve Taslağı”ndan itibaren kendi konumunu ve misyonunu “Marksizm için teorik-politik bir alan oluşturmak” olarak tanımlamıştır.
Politikada yaşanan sıçrama ve kopuşlar, Marksizmin gerçekleşme tarzları olarak öncelikle Marksizmin içinde ‘yerleşik olana’ karşı bir nitelik kazanmıştır. Devrimci diyalektiğin belirgin ilerleyişinde, Marksizmin politik temsillerinin ezilenlere açılması ve politik hegemonya kurmaları her zaman sıçrama ve kopuş dönemlerini izlemiştir. Politika dolayımıyla yaşanan bu durum, kopulan ‘Marksizm’lerin ya da kopuş öncesi öğelerin sonlandığı anlamına gelmiyor. Aksine, ayrışmaların, bir netleşme, taşınılan yükün hafiflemesi etkisi gösterdiği izleniyor. Şu halde ‘Marksizmler’ olarak beliren ortam Marksizmin tarihinin iç ayrışmaları ve kopuşları üzerinden şekillenmiş gerçek farklılıklardır. Marksizmin politik evrenselleşmesinin izlendiği hat üzerinde sıklıkla kopuş öncesi öğelerin galebe çalması yaşanmıştır. Bu nedenle ayrıştırma işlemi kesintisiz olmak durumundadır.
“Politik evrenselleşme” nosyonu etrafında Marksist politikanın tarih yazımı, dönemleştirmelere başvurarak yapılır. Bu metodolojik yaklaşım, dönemler arasında ayrım yaparken belirli tarihi olaylara, simgesel pratiklere ya da belirgin kopuş saptamalarına göre farklılıklar belirlemek durumundadır. Burada belirlenen tarihler, bir dönem için kapanan ama başka bir dönem için beliren karakteristik yönü öne alır. Elbette başka bir boyutta, kapanan dönemin nüveleri varlıklarını sürdürür. Marksizmin tarih yazımı içinde belirlenen bir dönemde farklı zamansallıkların yaşanması da burada belirir. Belirlenen dönem için esas olan yan, politik Marksizmde devrimci politikanın varlığının kategorik ele alınmasıdır. Dolayısıyla bir dönemin tamamında izlenen, aranan da Marksist devrimciliğin pratik oluşumudur. Buradan sonra ve buraya paralel politik evrenselleşme öğeleri dönemselleştirme içinde belirleyici ayıraçlar olur. Diğer yandan Marksist politika, teoriyi de bileşen olarak taşır. Marksist politikanın oluşmasına izin veren ve yolu açan kategorik önermeler ön-politik dönemde belirmiş olan devrimci tutumlardan teorik politika pratiği dolayımıyla belirginleştirilmiş ve inşa edilmiştir. Bu, Marx-Lenin sürekliliği ya da Lenin’in Marksist oluşudur.
Marksizmin ön-politik dönemi içinde Marx – Engels’in, politik tutumlar aracılığıyla müdahalelerde bulundukları görülüyor. Bununla birlikte Marksizmin, bu döneminde, devrimci olan ve olmayan olarak içsel bir ayrışma yaşamadığı da bir olgu. Marx, çağının Marksistlerine eleştirel yaklaşıyor, onların politikalarını eleştiriyor, hatta Marksistlikleriyle ilgili şüpheler belirtiyordu. Farz edelim ki Lenin adıyla anılan bir politik makas açılmasaydı, kuşkusuz Marksizmin politikasının tarihi farklı yazılırdı. Lenin vardır; ve döneminin, kurucu Marksistlerle doğrudan bağı olan ‘ana akım’ Marksizminden koparak Marksist politikanın kurucusudur. Sorun, Lenin adlı şahsın biyografisi değildir. Lenin adıyla simgelenen ve artık Marksist olmanın koşulunu değiştiren bir kopuş yaşanmıştır. Marksizmin ezilenlere doğru politik evrenselleşmesi, devrimci diyalektik seyri içinde belirleyici bir yöndür. İlk çatallanma ile birlikte birçok dala ayrılan canlı bir durumla ilgileniyoruz.
Tarih yazımı, ifade alanını kategorik ayıraçlar kullanarak oluşturur. Sağduyusal tutumun mazeretçiliği görünüşte totali savunan bir edimin anlayışı olmakla birlikte, işleyişindeki ayrımsızlıkla Marksizmi bir kenara kaldırmakla kusurludur. Marksizmi ‘korur’ ama ‘işletmez’!
“Marx’ın Marksist-olmayan halleri”ni (M. Kayaoğlu) dolaysız, sadece Marx’ın yaşadığı tarihsel koşulların iç düzenlerine göre inceleyebilir miyiz? Bizce bu sınırlı bir yaklaşımdır. ‘Tarih Bilimi’nin oluşumunun belirlendiği kopuş ile kopuş öncesi öğelerin arasında ayrımlar koymak, Marx’ın eserinin net bir ifadesi için gereklidir. Politikada Marksizmin oluşumu için benzeri yöntem izlenirse, sonuç, ayıklamalar değil kopuş momentlerinin belirlenmesi olmak durumundadır.
Pratik politika gerçekliğin dolayımsız edinilmesini gerektirir. Marx – Engels’te, teorik politik öğeleri geriye bakışla tespit etmekle birlikte, pratik politik devrimciliği tespit edemiyoruz. Bu, ön-politik dönem olarak belirmiş olan dönemlemeyi olanaklı ve gerekli kılıyor.
Marksizm ön-politik döneminde bir varlık kazanmıştır; hatta bu dönem içinde ‘politik’ nitelik de kazanmıştır, ama bu politik nitelik Marksist politika niteliği içinde, yani devrimci politika olarak ele alınmaya izin verecek herhangi bir örnek sunmamıştır. Daha çok ‘Marksistlerin’ politikaya katılmaları şeklinde yaşanmıştır. Bu belirlemeyi yanlışlayacak herhangi bir örnek de saptanamamıştır.
Marksizmin kendisi de eşitsiz bir gelişim gösterir. Bu durum, Marksizmin bütünleyenlerine, bütünsellik teorik bir kabul olarak alındıktan sonra, zamansallık sorunu üzerinden bakmaya izin veriyor. Her bir bütünleyenin ayrı ayrı tarih yazımının yapılabileceği ve bu tarih yazımı içinde bütünleyenler arasındaki kesişmelerin, ortak zamansallıkların yakalandığı momentlerin ve ayrı seyirlerin olduğu belirlenebilir.
Marksizm, bütünsel bir yapı olarak kendisini, kendisi dışındaki iki tarihsel öğeyle, teorik konjonktür ve politik konjonktürle, temas içinde, her bir öğeye bu temasların etkileriyle ifade etmiştir. ‘İfade etme’ Marksist oluşumun ontolojik bütünlüğü üzerinde anlaşılmalıdır. Örneğin, felsefe bütünleyeninin kritik eşiklerde, kriz dönemlerinde, çağrılı olması ve Marksizme ‘sistematik felsefe’ kazandırma çabalarının bu dönemlerde yoğunlaşması rastlantı olmasa gerek. Bütünleyenlerin farklı zamansallıklara sahip olmaları, bütünün dağınık durumda olduğu koşullarda birbirleriyle ilişkilerini ve etkileşimlerini karmaşık bir sorunsal haline getirmektedir. Bu sorunsalın kestirme bir çözümü de bulunmamaktadır. Bununla beraber farklı zamansallıklara sahip olmanın kimi zaman ketleyici bir rol oynadığı, kimi zaman da gelişme dinamiğini tetiklediği ilk bakışta söylenebilir.
Marksizmin oluşumunun ontolojik koşulları ona belirli bir yer ve zaman olarak eklendi. Bu aynı zamanda Batı felsefesinin kavram dünyası ve sorunları anlamına da geliyor. Marksizmin Batılılığı, kurucu Marksistlerin içine doğdukları toplum ve bu koşulların oluşturduğu teorik-politik evrenin kuşatıcılığı ile ilgili bir sorundur. Ontolojik koşul, kendiliğinden sınırlayıcı bir etki olarak alınamaz; fakat Marksizmde etkileri aracılığıyla konu edinilebilir. Bir döneminin Marksistlerinin Aydınlanmacılık etkisi altında Batılı misyonerler rolü oynadıkları, bu rolü bugüne kadar taşıdıkları yeni bir tespit sayılmaz.
Şu halde, teorik önermelerin kavramsal yapısında bu koşulun izleri nasıl sürülebilir? Evrensellik gibi Batı felsefelerinde beliren kategoriler, evrensel-yerel ayrımları nasıl sorunlara yol açar? Kuşkusuz bu kategoriler teori alanında dolaşıma belirli bir teorik konjonktür dolayımıyla giriyor. Ortalama bir teorik ifade de bu kategorilerden verili olanları kendi alanında devralıyor. O halde mesele, kategorilerin orijini, yersel aidiyeti değil, bu kategorilerin aracılığı ile çağrılan ya da yönelinen sorunsallar olmalıdır.
Örneğin, bu kategorilere mesafeli yaklaşan bir Batıcılık karşıtlığı, pekâlâ Doğuculuk olarak Batıcılığın belirlediği sorunsal kümesini yeniden üretebiliyor. İslamcılık akımının önemli bir toplamı, Batıcı kategoriler kullanmadan Batıcı sorunsalın içinde hareket etmektedir.
Teorik sorunsalın ifade edilmesinde kavramsal aidiyet dışında ilk göze çarpıcı etkisi düşüldükten sonra farklı dönemlerde ve yerlerde kavramın imlediği benzer sorunsalların belirdiği görülüyor. Burada mesele, kullanılan kategorinin aidiyet bağlamının ya da sorunsalının içinde olup olmamakla belirlenebilir. ‘Evrensellik’ kategorisi bu noktada hem genel bir teorik soruna işaret etmesi bakımından hem de sorunsalı değiştirmek açısından ele alınabilir.
Politikada evrensellik tanımlaması ise esas olarak ‘evrensellik’ kategorisinin Batı felsefesi açısından belirlenmiş ‘saflığını’ bozmaya, bir bakıma onu sınırlamaya dönük bir işlemi barındırır. Politik evrensellik ezilenlerde arandığında kategorinin saflık iddiasına aykırı olarak onu sınırlandırır, farklı katmanları ve birbirini ihlal edebilen alanları tanır. Politika merkezinden bakarak, evrenselliğin aynı zamanda oluşum halinde açık uçlu bir politik kategoriye dönüştürülmesi sağlanır. Bir pozitif yanı da ‘yercilik’ riskine karşı yerelliğin diğer yerelliklerle özgüllükleri tanıyarak kesişme ve temas aralıklarını kurmaya olanak tanıması, ezilenler arasındaki ortaklıkları ve farklılıkları politikanın ölçüleriyle düzenleyerek ‘tekil’ içinde kaybolmaya set oluşturmasıdır.
Marksizmin tarih yazımı bir ayıklama yöntemi ile işletilebilir mi? Tarih yazımı pratiğinin buna uygun olmadığı kanaatindeyiz. Tarih bilimsel önermelerde ayıklama, kopuşun sürekliliği anlamında gündemdedir. Belirli bir konu ile ilgili Marksist yaklaşımın belirmesi de, teorik politik konumların inşa edilmesi de yine ayıklama aracılığıyla öne çıkarmalara ve elemelere izin verir. Tarih yazımı dolayımıyla Marksizmi konu edinme, sonuçsal bir Marksizm yaklaşımı dolayımıyla yapılabilir. Bu da devrimci diyalektiğe maruz kalmış Marksizmi, Marksizmin kendi tarihsel oluşuna uygulamak olarak gerçekleşir. Belirli yönler ayrıldıktan sonra kalan kısım değil, esas olarak belirlenen niteleyici yönleri saptamak ve elbette bunları nesnesinde işaret ederek yapılıyor tarih yazımı. Ezilenlerin tarih yazımı için koyulan ayrıma benzer bir ayrım burada da geçerli: ezilenler ancak kudret kazanma pratikleriyle, devrimci eylemleriyle politikanın ve tarihin konusudur. Marksizmin politikasını devrimcilik niteliyor, felsefesini materyalizm…
Marksizmin politik evrenselleşmesi doğrusal bir hat izlemezse, tarih yazımı için metodolojik olarak kurulan dönemleştirmeler içinde yaşanan kırılmalar ve gelişim seyrindeki boşluklar tespit edilmelidir. Belirlenen her dönemde, genel bütünlük içinde beliren kırılmaların kaynakları saptanmalıdır. Bir yanda Marksizmin devrimci diyalektik olarak yaşadığı tarihi dururken, diğer yanda bu diyalektiğin negatifi olarak bir tarih mevcuttur. Teorik bir ifade alanı içinde böyle bir tarih yazımı, sorunu ortaya koyarak Marksizmin gelişmeye açık yanını belirler; ama daha fazlasıyla bir teorik çözümün başarısı, ortaya koyduğu çözümün gücünün ölçüsünü oluşturduğu yeni sorulardır.
Marksizmin yerelleşme dinamiği, düğümün atıldığı, politika aracılığıyla Marksizmin gerçekleştiği yerdir. Ezilenlere doğru genişleyen bir Marksist devrimcilik, önünde, hem gerçekliğin karmaşıklığını, indirgenemez çoğulluğunu, hem de genelin büyük teorik mirasının basıncının bastırıcı kavramsal ‘net’liğini bulacaktır. Genel olarak Marksist olabilmenin birçok durumda konjonktürde Marksist olamamak gibi bir kusuru taşıdığı, bu kusurun artık araz değil genel bir görünüm kazandığını görmek ve bu durumun üstesinden gelmek için Marksizmi sürekli üretmek, gerçekleştirmek gerekiyor.
Ezilenlerin Marksizmi, Marksizmin tüm tarihi boyunca fiilen işleyen, fakat yüzeyde karşılaştığı engellerle bir dip akıntısı olarak ilerleyen köklere sahiptir. Akıntı, Marksizmin devrimci politikasındaki sarsıntılarla yüzeyde güçlü bir akış yakalıyor ama sonrasında kendi yatağına dönüyor. Hanif Marksizm bu dip akıntısına bağlı tarihte ezilenlerin başkaldırılarını taşıyan ve geleceğe uzanan farklı kollarını birleştirmenin arayışıyla yüzeyde beliren güçlü akışın sürekliliğini sağlamanın ifadesidir.
Sürüklenelim…
Yazarın Diğer Yazıları

Aynı kategoriden yazılar