Ana SayfaArşivSayı 77 - 78Sovyetler Birliği ve İspanya İç Savaşı

Sovyetler Birliği ve İspanya İç Savaşı

 

COMPASS, Nisan 1996, Sayı: 123

  

Sovyetler Birliği ve İspanya İç Savaşı

Çeviri: Garbis Altınoğlu

Çevirenin Önsözü

2019, Nazi Almanyası ile faşist İtalya’nın doğrudan ve edimsel, Britanya, Fransa ve ABD emperyalistlerinin dolaylı desteğine sahip İspanyol faşistlerinin ülkenin Cumhuriyetçi, demokrat ve devrimci güçlerini yenilgiye uğrattığı İspanya İç Savaşı’nın (1936-1939) sona erişinin 80. yıldönümü. Tarih bu yenilginin, sadece yüzbinlerce kurban veren İspanya halkının değil, tüm Avrupa ve dünya halklarının bir yenilgisi olduğunu ve 50 milyon insanın can vereceği İkinci Dünya Savaşı’nın işaret fişeği olduğunu gösterecekti. İspanya İç Savaşı’nın sona erişinden birkaç ay sonra Almanya 1 Eylül 1939’da Polonya’ya saldırdı. Bunun üzerine Britanya ile Fransa ‒edimsel olarak bir çatışmaya girmeksizin‒ 3 Eylül’de Almanya’ya savaş ilân ettiler. Böylece İkinci Dünya Savaşı resmen başlamış oldu.

Ancak yolu yıllardır döşenmekte olan İkinci Dünya Savaşı gökte aniden çakan bir şimşek değildi. Londra ve Paris’teki savaş kışkırtıcıları, İspanya’da ve başka yerlerde güttükleri yatıştırma politikasıyla çoktandır faşist canavarları Sovyetler Birliği’ne saldırmaya teşvik ediyorlardı. Onların Nazi Almanyası’nın önce Avusturya’yı ve daha sonra da Çekoslovakya’yı yutmasına, İtalya’nın Etyopya’ya ve Arnavutluk’a saldırmasına ve Japonya’nın Uzakdoğu’da Çin’e karşı yürüttüğü haksız savaşa göz yummalarının ve tabiî İspanya’yı kurban etmelerinin nedeni tam da buydu. Britanya Muhazakâr Partisi’nin liderlerinden Lord Lloyd daha Mayıs 1934’de bu politikayı şöyle açıklıyordu:

“Sovyetler Birliği’ne karşı Japonya’ya tam yetki vereceğiz. Kore-Mançurya sınırını Pasifik’e kadar genişletsin ve Sibirya Uzakdoğusunu ele geçirsin… Almanya’ya silâhlanma hakkı tanıyacağız… Ona Doğu yolunu açacağız ve böylece kendisine mutlak gerekli olan genişleme için olanaklar sağlayacağız. Bu yolla, Japonya ve Almanya’nın gözünü üzerimizden başka yana çevirebileceğiz ve Sovyetler Birliği’nin sırtına sürekli bir tehdidin baskısını yükleyebileceğiz.” (İkinci Dünya Savaşının Nedenleri, V. Sipols-M. Haalamof, s. 22) 1937 yılı sonlarına gelindiğinde bile Britanya Dışişleri Bakanı Lord Halifax, Britanya hükümetinin, Almanya’da komünizmi ezmiş olmasından ötürü Hitler’e nasıl hayranlık duyduğunu şöyle anlatıyordu:

“Almanya’yı yeniden inşa etmekle Führer’in, ne büyük bir hizmet yaptığı bütünüyle ve eksiksiz bir kabul görmekteydi…

“Britanya hükümeti Führer’in… ülkesinde komünizmi çökertmek suretiyle onun Batı Avrupa’ya sıçramasının önüne geçmiş olduğunun tümüyle bilincindeydi ve dolayısıyla Almanya haklı olarak Batı’nın Bolşevizme karşı siperi sayılabilirdi.” (Lord Halifax, Record of a Conversation with Hitler, 19 Kasım 1937, Documents and Materials relating to the Eve of the Second World War, From the Archives of the German Ministry of Foreign Affairs, Cilt 1, Moskova, 1948, s. 19-20)

Ama işler Britanya ve Fransa emperyalistlerinin istediği rotada ilerlemedi. Son ana kadar faşist-olmayan emperyalist devletlerle ortak bir cephe kurmaya çalışan Sovyetler, kendilerine karşı birleşik bir emperyalist cephenin kuruluşunu önlemek için 23 Ağustos 1939’da Almanya ile bir Saldırmazlık Paktı imzaladılar ve böylelikle, kaçınılmaz olduğunu bildikleri büyük çatışmaya hazırlanmak için iki yıllık bir ek süre kazandılar. (Zaten daha 1933 gibi görece erken bir tarihte Britanya, Fransa, Almanya ve İtalya arasında Roma’da bir Uyum ve İşbirliği Anlaşması’nın imzalanması, emperyalist devletlerin yönelimini gösteriyordu.) Bu arada Eylül 1939’da Polonya’yı da yutmaya girişen Nazi Almanyası 10 Mayıs 1940’da yönünü Benelüks ülkelerine ve Fransa’ya çevirdi. Bu savaş kışkırtıcılarının Sovyet Uzakdoğusuna saldırmaya teşvik ettikleri kaynak fakiri Japon militaristleri ise dikkatlerini zengin petrol, kauçuk, kalay gibi kaynakların bulunduğu Güneydoğu Asya’ya ve bu bölgeye egemen olan ABD, Britanya ve Hollanda emperyalistlerine çevirmişlerdi. Nitekim Japon egemen sınıf içindeki baskın eğilimin Sovyet Uzakdoğusu’nu değil, zengin hammadde kaynaklarına sahip Güneydoğu Asya’yı ele geçirmek olduğunu dikkate alan Sovyet hükümeti 13 Nisan 1941’de de Japonya ile bir Tarafsızlık Paktı imzalamıştı. Almanya’nın Sovyetler Birliği’ne saldırdığı 22 Haziran 1941’e gelindiğinde ise ABD’ndeki izolasyonist ve savaş-karşıtı hava değişmiş ve Britanya’da pro-faşist Chamberlain hükümeti yerini Sovyetler’le bir askeri ittifaktan yana olan Churchill hükümetine bırakmıştı.

İspanya İç Savaşı’nın Nisan 1939’da faşist güçlerin zaferiyle sonuçlanmasının ve faşist blokun İkinci Dünya Savaşı’nın ilk aşamasında üstünlük kazanmasının bir dizi olumsuz sonucu oldu. İspanya’nın, General Franko’nun 1975 yılında ölümüne ve Portekiz’in de 25 Nisan 1974’teki ilerici askerî darbeye (“Karanfil devrimi”) kadar bir faşist rejim altında yaşamaları bunlardan sadece ikisiydi. Oysa 1930’ların ilk yarısında Sovyetler Birliği’nin önerdiği ve faşist saldırganları izole etmeyi amaçlayan bir kollektif güvenlik anlaşması yaşama geçirilebilmiş olsaydı belki de tarihin seyri daha farklı olacaktı. Bu hipotetik durumda, Yahudi holokostu da içinde olmak üzere bütün o yaşanan zulüm, kıyım ve yıkımlar yaşanmayacak ya da daha doğrusu daha ya da çok daha küçük boyutlarda yaşanacaktı. Tarihin böyle bir yol izlemesi, Almanya ile İtalya’daki faşist rejimlerin daha erken bir tarihte yıkılmasına yardımcı olabilir, Avrupa, Rusya ve Uzakdoğu’da milyonlarca insanın ölmesini önleyebilir, savaşın maddi yıkımının daha ya da çok daha sınırlı kalmasını sağlayabilir ve özellikle Sovyetler Birliği’nin daha az zorlu ve daha az zahmetli bir sosyalist inşa süreci yaşamasına olanak verebilirdi.

Peki insanlık, özellikle ilerici insanlık bütün bu acı deneyimlerden gereken dersleri çıkardı mı? Göründüğü kadarıyla bu sorunun yanıtı “ne yazık ki hayır” olacaktır. Eğer geçmiş tarihsel deneyimlerden gereken dersler çıkarılmış olsaydı, Nazi Almanyası’nın, faşist İtalya’nın ve militarist Japonya’nın çizmelerini giymiş olan ABD saldırganları bugün bu denli rahat ve pervasız davranamazlardı. Başını ABD’nin çektiği emperyalist burjuvazinin ve onun propaganda aygıtlarının; devrimci ve komünist hareketlerin dünya ölçeğinde hâlâ çok zayıf olduğu koşullarda sürdürdüğü yoğun ve çok yanlı dezenformasyon ve saptırma, ilerici insanlığın kollektif belleğinin de zedelenmesi ve silinmesine ve hattâ halkların sürüleşmesine yol açıyor. Bu da ABD emperyalizminin saldırgan eylemlerine ve devlet terörizmine karşı güçlü bir işçi-emekçi direnişinin ortaya çıkmasını zorlaştırıyor, hattâ engelliyor. Çok daha etkili ve güçlü silâhlarla donanmış ve donanmakta olan bellibaşlı büyük devletler (ABD, Rusya, Çin vb.) arasındaki emperyalist rekabet bütün hızıyla sürüyor. Ortadoğu başta gelmek üzere dünyanın pek çok bölgesinde (Uzakdoğu, Afrika, Doğu Avrupa, Orta Asya, Latin Amerika) daha büyük çatışmalara ve bölgesel savaşlara dönüşme, hattâ büyük emperyalist devletleri karşı karşıya getirme riski taşıyan anlaşmazlık, sürtüşme ve “küçük ölçekli” çatışmalar da sürüyor. Nükleer silâhların da kullanılabileceği böylesi bir büyük ölçekli emperyalistler arası savaşın sonuçlarını tahmin etmek için ise bir uzman olmaya gerek yok.

Madrid savunucuları 1936’da İspanya başkentini kuşatan faşist saldırganlara karşı “No pasaran!” sloganıyla savaşmışlardı. Bugün dünya işçi sınıfı ve halkları da ayağa kalkmalı ve sadece emekçileri değil, tüm insanlığı ve hattâ tüm canlı yaşamı tehdit eden kapitalizme ve emperyalizme ve onların ürünleri olan faşizme, ırkçılığa, siyasal gericiliğe, şovenizme, militarizme vb. karşı bu sloganın ruhuyla direnmeli ve savaşmalıdırlar.

*  *  *  *  *  *  *  *

“Karışmazlık mı? Laf aramızda bu sadece, öbür taraf için yararlı bir karışmadan farksızdır.”

Charles-Maurice Talleyrand (1754-1838)

Giriş

Ocak 1996’da, Komünist İşçi Derneği ile Hindistan Komünistleri Derneği Londra’daki Conway Hall’da, Ken Loach’un geçenlerde yaptığı ‘Toprak ve Özgürlük’ adlı filmde, İspanya İç Savaşında Cumhuriyetçi güçleri karalayıcı bir biçimde betimlemesini sergilemeye dönük çok ilginç bir toplantı düzenlediler.

Toplantının ana konuşmacısı, ‘Britanyalı Özgürlük Gönüllüleri’ adlı kitabın yazarı Bill Alexander’dı. Kendisi, Uluslararası Tugaylar’ın Britanya seksiyonunda savaşmış olan Bill Alexander, Ken Loach’un Trotskistimsi ‘Marksist Birlik Partisi’ni (POUM – Ç. N.) aklama girişimini dokunaklı ve etkileyici bir biçimde yanıtladı.

Bill Alexander özellikle Stalin’in Cumhuriyetçi güçlere askerî yardım politikasını saygıyla andı ve Avrupalı emperyalist devletlerin izledikleri ‘karışmazlık politikası’nı Cumhuriyetçi güçlerin yenilgisinin temel nedeni olarak niteledi.

Bu saptama bir izleyiciyi, Sovyet hükümetinin Karışmazlık Anlaşması’na katılımına işaret etmeye ve bunun Sovyet politikasında ve belki de SBKP’nin yönetimindeki ‒biri Marksist-Leninist bir politika izleyen ve diğeri izlemeyen‒ rakip gruplar arasında bir ikilik olduğunu gösterip göstermediğini sormaya teşvik etti.

Platformda bulunan Ella Rule, Sovyet karışmazlık politikasının Sovyetler’in Cumhuriyetçi hükümete askerî yardım politikasıyla zamandaş olmadığını, tersine bu politikadan sonra gündeme geldiğini, dolayısıyla Sovyetler’in İspanya politikasında herhangi bir ikilik olmadığı kanısında olduğunu söyledi.

Ella Rule’un öteden beri Sovyetler Birliği’ni ve İspanya Cumhuriyeti’ni savunmakta olmasına saygı duymakla birlikte, onun, Sovyetler’in İspanya politikasına ilişkin teorisinin, bilinen gerçeklerle bağdaşmadığına inanıyoruz.

İç Savaşın Patlak Vermesi

Ocak 1936’da sol-kanat görünümlü birkaç İspanyol parti ve örgütü, ‘Halk Cephesi’ adında bir seçim bloku oluşturdular. Bu blok, “… bir burjuva çerçeveye oturan ve sosyalist talepleri kasıtlı olarak dıştalayan bir liberal program”[1] kabul etti.

Şubat 1936 seçimlerinde Halk Cephesi, milletvekilliklerinin ezici çoğunluğunu kazandı: “… 277 Sol milletvekiline karşı 132 Sağ ve 32 Merkez milletvekili seçildi.”[2]

Ilımlı niteliğine rağmen Halk Cephesi’nin programı, İspanyol aristokrasisi için kabul edilebilir değildi. Temmuz 1936’da,

“… İspanya Fası’ndaki bir dizi askerî garnizonda İspanya Cumhuriyeti’ne karşı bir ayaklanma patlak verdi. Ayaklanma oradan hızla İspanya’nın her tarafına yayıldı…

“Asi güçler… General Franko’nun komutası altındaydılar.”[3]

Asi askerî cunta, “… ülkenin silâhlı kuvvetlerinin büyük bir bölümünü elinde bulunduruyordu… Gerekli olduğu takdirde… kendilerine İtalyan ve Alman tank ve uçakları sağlanacağı sözü verilmişti. Bunların karşısındaki hükümetin elinde sadece Cumhuriyetçi Saldırı Muhafızları, ve küçük ve silâhları yetersiz bir hava kuvveti bulunuyordu.”[4]

Batılı Emperyalist Devletlerin Tutumu

Britanya emperyalist hükümetinin tutumu, iç savaşın daha ilk günlerinde netleşmişti. Bu, 31 Temmuz 1936’da meşru İspanyol hükümetinin uluslararası hukuka göre geleneksel silâh satın alma ve kendini savunma hakkını yadsıma tutumuydu. Britanya bu tutumunu, “… iki tarafa da silâh ambargosu uygulama”[5] gerekçesiyle kamufle ediyordu.

Fakat, İspanya’nın komşusu Fransa’da da bir Halk Cephesi hükümeti olduğu için, “… Avrupa’daki diğer tek Halk Cephesi rejimi”[6]  20 Temmuz 1936’da İspanya hükümeti, “… Fransa’dan… 20 uçak almak istedi. Havacılık Bakanı Pierre Cot ve Başbakan Leon Blum… bu isteği kabul ettiler.”[7]

“İspanya hükümeti 1935’de Fransa’yla bir ticaret anlaşması imzalamıştı. Bu anlaşmanın maddelerinden biri, gereksinim duyması hâlinde İspanyol hükümetinin Fransa dışında başka herhangi bir ülkeden silâh satın alamayacağını öngörüyordu. Cumhuriyetçi hükümet, elindeki bu anlaşmaya dayanarak, ulusu saldırıdan korumak amacıyla silâh ve donanım almak için Fransa’ya başvurdu.”[8]

Ancak, başında Stanley Baldwin’in bulunduğu Britanya emperyalist hükümeti İspanyol asilerine sempati duyuyordu ve, “… Ağustos (1936) başlarında Londra Leon Blum’a Fransa’nın, Pireneler’in ötesinde bağımsız davranması hâlinde Büyük Britanya’nın, Fransa’nın sınırlarının dokunulmazlığını sürdürmek için verdiği güvencenin geçerli olamayacağını bildirdi.”[9]

“O sıralarda da bildiğimiz gibi Britanya’nın uyarısı, bu ülkenin Paris Elçisi Sir George Clerk’ın Fransa Dışişleri Bakanı M. Yvon Delbos’ya yaptığı ziyaret sırasında kendisine aktarılmıştı. Sir George’un Fransızlara, İspanya hükümetine savaş malzemesi satmaları nedeniyle kendilerini Almanya’yla bir çatışma içinde bulduğu takdirde Britanya’nın kendini, Locarno Paktı’nın öngördüğü yükümlülüklerinden azade kılınmış sayacağını ve Fransa’ya yardım etmeyeceğini söylediği anlaşılıyor.”[10]

Bir başka anlatımla, İspanya hükümetine askerî yardım sağlaması hâlinde Fransa’nın Britanya ile olan savunma bağlaşması geçersiz ilan edilecekti.

Dolayısıyla, Temmuz 1947’de, Fransa Millet Meclisi’ndeki beyanına göre, “… 22-23 Temmuz’da Londra’yı ziyaret ettikten sonra Blum, Cumhuriyet’e yardım kararından vazgeçmek zorunda kalmıştı.”[11]

Bu yüzden 25 Temmuz 1936’da, “… Blum hükümeti Fransa’dan İspanya’ya silâh ihracatını yasaklayan bir kararname yayınladı.”[12]

“Fransa hükümetinin İspanya Cumhuriyeti’ne, ısmarlanmış ve parası çoktan ödenmiş silâhları satmaktan vazgeçmesi, İspanya demokrasisini arkadan hançerlemekten başka bir anlama gelmiyordu.”[13]

ABD emperyalist hükümeti 1935 tarihli Tarafsızlık Yasası’nı İspanya İç Savaşı için uygulamaya başladı, fakat Amerikan tekelleri bu yasanın maddelerinin bağışıklık tanımasından yararlanarak asilere, çok gereksinim duydukları büyük miktarda petrol sattılar:

“ABD’nin tarafsızlığı… Franko’yu kayırıyordu; çünkü Amerikan şirketleri Tarafsızlık Yasası’nın petrolü savaş malzemesi saymamasından yararlandılar ve 18 Temmuz’dan itibaren Lizbon’a tankerlerini yollamaya başladılar.”[14]

Öte yandan, tıpkı Britanya ve Fransa’nın yaptığı gibi ABD de, “… Cumhuriyete silâh satmayı reddetti.”[15]

Fakat silâh ambargosu iç savaşın iki tarafını eşit ölçüde etkilemedi; çünkü Almanya, İtalya ve (daha sınırlı ölçüde olmak kaydıyla) Portekiz asilere büyük miktarda silâh sağlıyorlardı.

“Milliyetçiler,… İtalya ve Almanya’dan askerî materyal sağlama avantajına sahiptiler. Bu faktör, Milliyetçilerin zaferinde, özellikle Alman ve İtalyan uçaklarının, Afrika Ordusu’nun İspanya’ya taşınmasına yardımcı olmasına ve böylelikle Milliyetçilerin Andalusia ve Estramadura’yı hızla ele geçirmelerine olanak verdiği 1936 Temmuzunun sonlarında çok önemli bir rol oynadı.”[16]

Öte yandan, “… İtalyan faşist hükümeti ve Naziler… asi generallere silâh desteği sağlamada hiçbir engelle karşılaşmadılar.”[17]

“Meşru hükümetin hangi türden olursa olsun silâh satın alma hakkı engellenirken, asiler Almanya ve İtalya’dan gereksinim duydukları tüm silâhları alabiliyorlardı.”[18]

Üstelik, “… son derece asi yanlısı olan Lizbon hükümeti, sadece asilere materyal sağlamakla kalmıyor, Alman ve İtalyan askerî malzemesinin Portekiz üzerinden taşınmasına da izin veriyordu.”[19]

Avustralya doğumlu yazar ve çevirmen Gilbert Murray Ekim 1936’da Times‘a yazdığı bir mektupta şöyle diyordu:

“Sözümona iki ucu da keskin olan ambargonun, aslında sadece bir ucu keskin. İyi donatılmış asi kuvvetlerin işine yarayan bu ambargo Hükümet kuvvetlerini silâhtan yoksun bırakıyor.”[20]

İspanya Halkına Sovyet İnsanî Yardımı

Hem Komintern ve hem de Sovyetler Birliği, savaşın en başından beri İspanya halkına insanî yardım amaçlı geniş bir kampanya düzenlediler.

İç savaşın patlak vermesinin ardından, “… sendikalar aracılığıyla Cumhuriyetçilere malî yardım sağlama” kararı alınmıştı.

“Bu dönemde SSCB’nden İspanya’ya gönderilen eşyaya ilişkin kamusal açıklamaların tümü bu eşyanın, sivil nüfus için gönderilen yiyecek maddeleri ve diğer malzemeler olduğunu vurguluyorlardı.”[21]

6 Ağustos 1936’ya gelindiğinde, “… Tüm-Birlik Sendikalar Merkezi Konseyi’nin Cumhuriyetçi İspanya’ya Yardım Fonu’nun cari hesabında çoktan 12.1 milyon ruble birikmişti ve Ekim ayının sonuna gelindiğinde bu rakam 47.6 milyon rubleye çıkmıştı.

“Sovyet halkının topladığı para, yiyecek ve giyim eşyası satın almak ve bunları İspanya’ya göndermek için kullanılmıştı.

“Aralık 1938’de… sendikalar ve diğer örgütler 14 milyon ruble daha toplamışlardı.”[22]

Sovyetler’in ve Komintern’in İspanya için düzenlediği ve “… yiyecek ve giyim eşyasından oluşan yardım kampanyası İç Savaş’ın ilk günlerinde başlamıştı. İsyanın ilk haftalarında İspanya halkıyla dayanışmayı göstermek amacıyla Sovyetler Birliği’nin bütün kent ve kasabalarında toplantılar düzenlenmişti.”[23]

Komintern’le bağlantılı örgütlerin dışında, “… amacı sadece İspanya’yı desteklemek olan bir örgütler ağı oluşturuldu… Ağustos 1936-Haziran 1938 döneminde Paris’te yarım milyon dolar toplayan Uluslararası İspanya Halkına Yardım Komitesi buna bir örnekti.”[24]

İspanya’ya Sovyet Askerî Yardımı Sorunu

Komintern’in ve Sovyet hükümetinin İspanya Cumhuriyeti’nin savaş çabasına maddi destek sağlayıp sağlamaması gerektiği konusunda Sovyet yönetici çevrelerinde başından beri farklı görüşler vardı.

Bu konuda, “… Sovyet hükümeti ya da Komintern herhangi bir görüş belirtmedi…

“Alınan biricik karar Cumhuriyetçilere sendikalar aracılığıyla malî yardım yapılmasına ilişkindi.”[25]

Ve Komintern savaş hakkında iki ay boyunca sessiz kaldı: “Komintern’in, Temmuz 1936’da patlak veren İspanya İç Savaşı konusunda herhangi bir açıklaması gözükmüyor.”[26]

“Komünist Enternasyonal Yürütme Komitesi Sekretaryası, … artık iki ayını doldurmuş olan İspanya İç Savaşına ilişkin tutumunu ancak 18 Eylül 1936’da belirleyebildi.”[27]

‘Karışmazlık’

1 Ağustos 1936’da Fransa, Britanya hükümetine, “… kendisiyle işbirliği yapmasını ve İspanya’da olup bitenler konusunda sıkı bir karışmazlık politikası izlemesini öneren”[28] bir nota gönderdi.

“4 Ağustos’ta Britanya, Fransız önerisine olumlu bir yanıt verdi… Ardından Fransız hükümeti bu önerilerini diğer Avrupa devletlerine sundu.”[29]

İç Savaş döneminin büyük bölümünde İspanya Dışişleri Bakanı olan Julio Alvarez del Vayo’nun anlattığına göre Britanya hükümeti, ‘karışmazlık’ konusunda inisiyatifin Fransa’daki Halk Cephesi hükümetinden geldiğinin sanılmasına izin vermişti. Böyle bir tutum ‘karışmazlık’ politikasını, Britanya’daki Muhafazakâr hükümetten kaynaklandığının bilinmesine kıyasla demokratik kamuoyu için daha kabul edilebilir kılacaktı.

“Çıplak gerçek, karışmazlığın babasının Londra olduğuydu. Britanya Dışişleri Bakanlığındaki hukuk uzmanları… bu politikanın babalığını, demokratik ilkelere kendilerinden daha az düşman birisine yükleme konusunda hayli çaba harcadılar. Onlar M. Blum ve Fransız hükümetinin kişiliğinde kendi yaratılarının ideal sponsorunu bulmuşlardı… Fransa’daki Halk Cephesinin milyonlarca taraftarı… gerçekte olduğu gibi, yani Britanya’daki Muhafazakâr hükümetin buluşu olarak tanımlanmış olması hâlinde bu plana kesinlikle ateş püsküreceklerdi. Öte yandan Muhafazakâr hükümet Parlamentoda ve ülkede,… sözde  (Fransız-  Ç. N.) babalığını çağrıştırmak suretiyle bu planı haklı gösterebilecekti…

“O günden itibaren Quai d’Orsay (Fransa Dışişleri Bakanlığı- editör), İspanya’ya ilişkin tüm sorunlarda Britanya Dışişleri Bakanlığının bir uzantısı hâline geldi.

“Fransa Temmuz 1936’da, en azından görünürde, karışmazlık politikasını önermede inisiyatif almış olsa da, bunu izleyen üç yıllık süre içinde ona hiçbir inisiyatif tanınmayacaktı.”[30]

23 Ağustos 1936’da, “… Sovyet hükümeti İspanya işlerine ‘Karışmazlık Anlaşması’na uyacağını açıkladı.”[31]

Tarihçi Edward Carr’ın belirttiği gibi, “SSCB’ndeki ve diğer ülkelerdeki Cumhuriyetçi hükümeti destekleme kampanyaları göz önüne alındığında Sovyetler’in bu anlaşmayı kabul etmeleri ilk başta bir sürpriz etkisi yaptı.”[32]

SSCB Dışişleri Halk Komiseri Maksim Litvinov (daha çok ‘Cemiyet-i Akvam’ olarak bilinen- Ç. N.) Uluslar Ligası’nın Eylül 1936’daki genel oturumunda yaptığı konuşmada Sovyet hükümetinin ‘Karışmazlık Anlaşması’na, sadece Fransız emperyalistlerini memnun etmek için uyacağını kabul etti:

“Sovyet hükümeti, İspanya işlerine Karışmama Anlaşmasına sadece bir dost devlet (yani Fransa- İ. Maisky) bizim böyle yapmamamız hâlinde bir uluslararası çatışmanın çıkacağından korktuğu için ortak oldu.”[33]

‘Karışmazlık Komitesi’

Fransa hükümeti 26 Ağustos 1936’da yeni bir öneri getirdi:

“… Londra’da, esas amacı, Anlaşma’yı imzalayan devletlerin, onun maddelerine titizlikle uyulup uyulmadığını denetleyecek ve bütün katılımcı partilerin temsilcilerinden oluşacak sürekli bir Komite’nin kurulması.”[34]

‘Karışmazlık Komitesi’, “… oybirliği ilkesine göre”[35] çalışacaktı. Gerek Sovyet delegesinin ve gerekse tüm diğer delegelerin bütün kararlara ilişkin veto hakkı olacaktı.

Resmî adı ‘İspanya’nın İçişlerine Karışmama Komitesi’ olan ‘Karışmazlık Komitesi’ni, “… çevresinde ‘karışmazlık karantinası’ oluşturulacak olan İspanya ile bu anlaşmaya katılmayı reddeden İsviçre”[36] dışında bütün Avrupa devletleri onay verdiler.

28 Ağustos 1936’da, “… Sovyet Dış Ticaret Halk Komiseri, İspanya’ya savaş malzemesi ihracatını yasaklayan”[37] bir kararname yayınladı.

9 Eylül 1936’da Karışmazlık Komitesi, “… ilk toplantısını yaptı ve kalıcı bir başkan seçmeyi kararlaştırdı. Bu mevki, Britanya temsilcisi Lord Plymouth’a sunuldu.”[38]

‘Karışmazlık’ Politikasının Gerçek Anlamı

Karışmazlık Anlaşması, “… devletleri, meşru İspanya hükümetine yardım yapma hakkından yoksun bıraktı.”[39] Bu anlaşma, “… İspanya hükümetinin, iç ihanete karşı kendisini savunmak amacıyla geleneksel silâh satın alma hakkını yadsıyordu.”[40]

‘Karışmazlık Paktı’nı imzalamış olmalarına rağmen Almanya, İtalya ve Portekiz’in bu anlaşmanın maddelerine uymaya zerrece niyetleri yoktu ve İspanya asilerine çok miktarda silâh sağlamayı sürdürdüler. Bu, ‘Karışmazlık Anlaşması’nın gerçek işlevinin faşist devletlere, arkasına gizlenerek asilere silâh göndermeye yarayan bir perde sağlamak olduğu anlamına geliyordu.

“ ‘Karışmazlık’, İspanya Cumhuriyeti’ne karşı sürdürdükleri savaşta faşist devletlerin işine yarayan bir maskaralıktı.

“Meşru hükümetin hangi türden olursa olsun silâh satın alma hakkı engellenirken, asiler Almanya ve İtalya’dan gereksinim duydukları tüm silâhları alabiliyorlardı.”[41]

“Savaş bittiğinde, Karışmazlık Paktı’nın… bolca ve çok büyük ölçüde Franko’nun doğrultusunda sızıntı yaptığı görüldü.” [42]

“Eylül 1936 boyunca İtalya ve Almanya’dan Milliyetçilere silâh donanım akışı giderek artarken SSCB’nden İspanya Cumhuriyeti’ne… askerî malzeme gönderilmesine ilişkin yasak devam etti.”[43]

“Sonunda karışmazlık politikası asilerin lehine tam bir abluka ve etkili bir müdahale hâline geldi.”[44]

“Karışmazlık zamanımızın en büyük maskaralıklarından biri olup çıktı.”[45]

“Sözde karışmazlık politikası… gerçekte saldırganlardan yana taraf olma ve onlara yardım etme anlamına geliyordu.”[46]

“Karışmazlık… İspanya’da faşizmin zaferine katkıda bulundu.”[47]

1930-1939 döneminde Dışişleri Halk Komiseri olan Maksim Litvinov ‘Karışmazlık’ politikasının gerçek işlevini kabul ediyordu:

“Karışmazlık Komitesi’nin övünebileceği bir şey varsa o da bu komitenin, meşru Cumhuriyetçi orduya askerî malzeme ve asilerin işgal ettiği bölgelerde yaşayan sivil nüfusa yiyecek sağlanmasına gerçekten de müdahale etmiş olmasıdır.”[48]

Almanya’nın Britanya Elçisi Joachim von Ribbentropp da ‘Karışmazlık Komitesi’nin, “… Karışma Komitesi olarak adlandırılmasının daha doğru olacağını”[49] ilan ediyordu.

‘Karışmazlık’ politikasının ahlâk dışı ve hainane olduğunu ima eden Stalin, SBKP’nin 18. Kongresi’ne sunduğu raporda sorunu daha köşeli bir tarzda dile getiriyordu:

“Aslına bakılacak olursa karışmazlık politikası, saldırganlığa göz yumma, savaşı zincirlerinden boşandırma ve sonuçta savaşı bir dünya savaşına dönüştürme çabası anlamına gelir. Karışmazlık politikası saldırganların uğursuz etkinliklerini önlememe heves ve isteğini ele verir…

“Karışmazlık politikası üzerine ahlâk dersi verecek, ihanet, kalleşlik vb. şeylerden söz edecek değilim. İnsanî ahlâk tanımıyan kişilere ahlâk öğüdü vermek saflık olur.”[50]

‘Karışmazlık Politikası’na Karşı Kampanya

Gerçek niteliğinin giderek berraklaşması, demokratik ve anti-faşist çevrelerin ‘karışmazlık’ politikasına karşı net ve açıksözlü muhalefetinin güçlenmesiyle sonuçlandı. Bu muhalefet, Sovyet Rusya’nın politikalarını normal olarak destekleyen çevrelerde de yansımasını buluyordu.

“Moskova’nın İspanya’daki savaşım konusunda takındığı katı tarafsızlık, en yakın çevrelerde bile mahcup edici soruların sorulmasına yol açıyordu.”[51]

Bu çevrelerin içinde, özellikle Fransa’daki olmak üzere, uluslararası komünist hareketin bölümleri de bulunuyordu. Örneğin, Fransa Komünist Partisi’nin organı L’Humanité’nin (İnsanlık) Eylül 1936’daki başlıkları şöyleydi:

“TOPLAR, UÇAKLAR!

“İSPANYOL KARDEŞLERİMİZİ ÖLDÜREN AMBARGOYU SONA ERDİRİN.”[52]

“CUMHURİYETÇİ İSPANYA İÇİN, FRANSA’NIN BARIŞI VE GÜVENLİĞİ İÇİN.”[53]

“İSPANYA’DAKİ CUMHURİYETÇİ SAVAŞÇILARIN YARDIMINA.”[54]

“KARIŞMAZLIK İLKESİNİN GÖZDEN GEÇİRİLMESİ GEREK.”[55]

“FRANSA HALKININ SESİ HER ZAMANKİNDEN DAHA GÜÇLÜ OLARAK ABLUKANIN KALDIRILMASI İÇİN YÜKSELİYOR.”[56]

Fransa Komünist Partisi Genel Sekreteri Maurice Thorez L’Humanité’de şöyle yazıyordu:

“İşçi sınıfının, Halk Cephesi’nin ve Fransa’nın onuru, İspanyol kardeşlerimizi ve barışı öldürmekte olan ablukanın kaldırılmasını gerektiriyor.”[57]

Paul Nizan, Ağustos 1936’da, Komintern’in dergisi International Press Correspondence’da şöyle diyordu:

“Bu ‘tarafsızlık’ mutlaka… uluslararası adalet açısından sorgulanmalıdır…

“Madrit hükümeti gerçek yaptırımlardan edimsel olarak etkilenirken, asiler ve onların hükümeti… istedikleri her türden malzemeyi edinebilmekteler.

“Cumhuriyetçi İspanya’ya karşı uygulanan edimsel abluka hemen kaldırılmalı.

“Komünistler, İspanya halkını desteklemek için yürütülen bu kavganın en önünde yürüyeceklerdir.”[58]

“1936 Eylülünün ilk haftasında yaptığı konuşma ‘İspanya’ya Uçak!’ haykırışlarıyla kesintiye uğratılan Fransa Başbakanı Leon Blum, ‘Karışmazlık’ politikası karşıtı kampanyaya yanıt verirken bu politikanın, Sovyet hükümeti tarafından da desteklendiğini anımsattı:

“İspanya’da uygulanan uluslararası karışmazlık anlaşmasının altında Sovyet Rusya’nın da imzasının bulunduğunu unutmayalım.”[59]

SBKP İçinde Bölünme

“’Karışmazlık’ politikasına karşı kampanya Sovyetler Birliği Komünist Partisi içinde de yankılandı. SBKP’nin yöneticileri arasında iç savaşın ilk günlerinden itibaren, bir yandan İspanya Cumhuriyeti’ne silâh sağlamaktan yana olanlar, yani Marksist-Leninistler ve sahici anti-faşistler ile öte yandan ‘karışmazlık politikası’ çerçevesinde Batılı emperyalist devletlerle işbirliği yapmaktan yana olanlar arasında gözlenen bir çatlak vardı.

Moskova’daki Fransa askerî ataşesi Yarbay Simon, Fransa Ulusal Savunma Bakanı Eduoard Daladier’ye Ağustos 1936’da verdiği bir raporda, SBKP liderliği içinde iki rakip grubun bulunduğunu bildiriyordu.

“Ilımlı grup… her türlü karışmaya uzak durmaktan yana…

“Öte yandan aşırılık yanlısı grup, SSCB’nin tarafsız kalmaması ve yasal hükümeti desteklemesinden yana.”[60]

“Rusya Partisi içindeki etkili çevreler, tıpkı Batılı ülkelerdeki solcuların çoğu gibi İspanya Cumhuriyeti’ne yardım için bastırıyorlar. Ancak bu basınç şimdilik diplomatik yarar gerekçesiyle dizginlenmiş bulunuyor.”[61]

“Köktenci Bolşevikler, Maksim Litvinov’un dışişlerinde Batı karşısındaki uzlaşmacı yaklaşımını beğenmeme eğilimindeler…

“Sovyet basını Karışmazlık Politikası düşüncesine temelden karşıydı.”[62]

Sovyetler’in İspanya Politikasında Değişiklik

Yukarıda işaret edilen demokratik basınç sonucunda, SBKP liderliği içindeki Marksist-Leninistler, İspanya Cumhuriyeti’ne silâh sağlamaya ilişkin Sovyet politikasında köklü bir değişiklik yapabilmeyi başardılar.

Londra’daki Sovyet Elçiliği Danışmanı olan (ve Karışmazlık Komitesi’nde Sovyet Temsilci Vekili olarak görev yapan) Samual Kagan, 7 Ekim 1936’da Lord Plymouth’a, Karışmazlık Anlaşması’nın maddelerinin çiğnenmesine ilişkin bir liste ile bir ültimatom sundu.

“… Karışmazlık Anlaşması’nın çiğnenmesine hemen son verilmediği takdirde Sovyet hükümeti kendisini, bu anlaşmadan doğan yükümlülükleri yerine getirmekten azade sayacaktır.”[63]

15 Ekim 1936’da Stalin, İspanya Komünist Partisi lideri José Diaz’a gönderdiği telgrafta şöyle diyordu:

“Sovyetler Birliği işçileri devrimci İspanya yığınlarına, olanakları ölçüsünde yardım göndermekle sadece görevlerini yerine getirmiş oluyorlar. Onlar İspanya’nın, faşist gericilerin boyunduruğundan kurtuluşunun, İspanya halkının özel bir işi değil, tüm ileri ve ilerici insanlığın ortak dâvâsı olduğunun farkındadırlar.”[64]

Artık, ‘Karışmazlık Komitesi’nde Sovyet temsilcisi görevini devralmış bulunan Sovyetler Birliği’nin Britanya Elçisi Ivan Maisky, 23 Ekim 1936’da Lord Plymouth’a gönderdiği yeni bir açıklamada şöyle diyordu:

“Anlaşma boş ve yırtılmış bir kağıt parçasına dönüşmüştür. Artık pratikte yok hükmündedir. Farkında olmadan adaletsiz bir davaya hizmet eden bir insan konumunda kalmak istemeyen Sovyet Rusya hükümeti… kendisini … Karışmazlık Anlaşması’na bağlı sayamaz,”[65]

27 Ağustos 1936’da Sovyetler’in ilk İspanya elçisi Marcel Rozenberg, “… kendisine eşlik eden askerî, denizcilik ve havacılık ataşeleri ve uzmanlarından oluşan etkileyici bir kurulla birlikte”[66] Madrit’e geldi.

İspanya Cumhuriyeti’ne Sovyet Askerî Yardımı

(Sonradan Batı’ya sığınmış olan- Ç. N.) dönemin Sovyetler’in Avrupa’dan sorumlu Askerî İstihbarat şefi Walter Krivitsky, “… İspanya hakkındaki Moskova kaynaklı ilk mesajın kendisine 2 Eylül’de ulaştığını”[67] söylüyordu. Mesajda şöyle deniyordu:

“Operasyonlarınızı hemen İspanya İç Savaşını kapsayacak biçimde genişletin. Elinizde bulunan bütün ajanları ve kuruluşları seferber edin ve derhal bir silâh satın alma ve bunları İspanya’ya gönderme sistemi kurun.”[68]

Birkaç gün içinde, “… Avrupa başkentlerinde, silâh satın alma işini örgütlemek için NKVD (İçişleri Halk Komiserliği- editör) denetiminde, … Silâh Satın Alma Komisyonları’na dayalı bir aygıt kuruldu.”[69]

“Ekim’in (1936 – editör) sonlarına doğru Sovyet tanklarının ve savaş uçaklarının Madrit’in savunması sırasında ilk ortaya çıkışları çok büyük bir etki yarattı.” [70]

Savaş sırasında, “… İspanya’ya askerî yardım gönderilmesi hiçbir zaman açıkça üstlenilmedi… Hiçbir resmî komünist yayın organı İspanya’ya askerî donanım gönderilmesinden söz etmedi.”[71]

Bununla birlikte, “… Sovyetler Birliği İspanya hükümetine, çoğu avcı uçağı olmak üzere 806 askerî uçak, 362 tank, 120 zırhlı araç, 1555 top, yaklaşık 500,000 tüfek, 340 bomba atar, 15,111 makinalı tüfek, 110,000’den fazla hava bombası, yaklaşık 3.4 milyon mermi kartuşu, 500,000 el bombası, 862 milyon mermi, 1,500 ton barut, torpido botlar, hava savunması projektör donanımı, motorlu araçlar, radyo istasyonları, torpido ve yakıt yolladı.”[72]

Yeni Sovyet politikası uyarınca, “…. savaşın tümü boyunca, aralarında 772 havacı, 351 tankçı, 222 ordu danışmanı ve eğitmeni, 77 denizcilik uzmanı, 100 topçuluk uzmanı, 52 diğer uzman, 130 uçak fabrikası işçisi ve mühendisi, 156 radyo operatörü ve diğer işaretçi ve 204 çevirmenin bulunduğu 2000’i aşkın Sovyet gönüllüsü İspanya’da savaştı ve çalıştı.”[73]

Uluslararası Tugaylar

Eylül 1936’da “…. Komünist Enternasyonal Yürütme Komitesi Sekretaryası, askerî deneyimi olan kişileri askere almayı örgütleme kararı aldı.”[74] Ve İspanya Cumhuriyetçi hükümeti, “… 12 Ekim 1936’da Uluslararası Tugayların oluşturulmasını kabul etti.”[75]

17 Ekim 1936’da, “…. Uluslararası Tugayların ilk üyeleri İspanya’ya vardı.”[76]

Uluslararası Tugaylar, “… 1938’in sonuna kadar az çok önem taşıyan bütün çatışmalarda yer alan bir seçkin birlik oldular.”[77]

“35,000’i Uluslararası Tugayların mensupları olmak kaydıyla İspanya Cumhuriyeti’nin saflarında savaşan”[78] yabancıların toplamı 40,000 kadardı.

SBKP’nin 18. Kongresi’nde bir konuşma yapan Dimitri Manuilski’ye göre İspanya direnişi, “… emekçi halkın verdiği uluslararası destek ve her şeyden önce Sovyetler Birliği halklarının ve bütün emekçi halkların babası Stalin yoldaşın İspanya halkına verdiği siyasal destek sayesinde gerçekleştirilebildi.”[79]

Eylül 1936 Sonrasında Sovyetler Birliği ve İspanya

Özetlemek gerekirse, Sovyetler Birliği, Eylül 1936’da, daha önceki politikasını tersine çevirdi ve İspanya Cumhuriyeti’ne, çok gereksinim duyduğu askerî yardımı sağlamaya başladı.

Dolayısıyla ilk bakışta Ella Rule’un Ocak 1996 toplantısında ileri sürdüğü tezin (s. 1) geçerli olduğu, yani Sovyetler’in ‘karışmazlık’ politikasını onların Cumhuriyetçi hükümete askerî yardım politikasının izlemesi nedeniyle İspanya iç savaşı döneminde Sovyet dış politikasında bir ikilik olmadığı düşünülebilir.

Aslında, Dolores Ibarruri gibi bazı ünlü revizyonistler tam da bunu söylemektedirler:

“Sovyetler Birliği Karışmazlık Komitesi’nin pratikte… faşist ve ‘demokratik’ devletlerin asi yanlısı aktivitelerinin bir örtüsü olduğunu gördükten sonra 7 Ekim 1937’de (bu hatalı; doğrusu 1936 olmalı- editör) Karışmazlık Komitesi’nden çekileceğini ilan eti.”[80]

Ama aslında Sovyetler Birliği, Cumhuriyetçi hükümete askerî donanım sağlamaya başladıktan sonra da Karışmazlık Komitesi’nden çekilmedi. Tersine, “Sovyetler Birliği Komite’den ayrılma doğrultusunda herhangi bir adım atmadı.”[81]

“SSCB hemen hemen ortadan kalkana kadar Karışmazlık Anlaşması ve aynı biçimde Karışmazlık Komitesi içinde yer almayı sürdürdü.”[82]

Daha kesin bir tarih vermek gerekirse, TASS Haber Ajansı, Sovyetler Birliği’nin Karışmazlık Komitesi’nden çekilişini ta 4 Mart 1939’da duyurdu:

“SSCB Halk Komiserleri Konseyi bu yılın 1 Martında Karışmazlık Komitesi’ndeki temsilcilerini geri çağırmayı kararlaştırdı.”[83]

Bu ise, Britanya ve Fransa hükümetlerinin asi hükümetini resmen tanımalarından birkaç gün sonra oldu:

“27 Şubat 1939’da Britanya ile Fransa Franko’yu resmen tanıdılar ve Cumhuriyetçi hükümetle diplomatik ilişkilerini kopardılar.”[84] Ve Karışmazlık Komitesi bundan ancak birkaç hafta sonra ortadan kalktı:

“20 Nisan 1939 itibariyle bir bütün olarak Komite resmen ortadan kalktı.”[85]

Karışmazlık Komitesi’nde kalma ve bu komitede Britanya ve Fransa emperyalistleriyle ‘yakın işbirliği’ içinde olma kararının alınmasında en önemli rolü Sovyet Dışişleri Komiseri Maksim Litvinov oynadı:

“Sovyetler Birliği’nin yeni politikası genellikle, komitede Fransa ve Britanya ile yakın işbirliği içinde çalışma biçimini aldı. Litvinov’un Sovyet yönetimi içindeki… daha atak öğeleri komitede kalmaya ikna ettiğine inanılıyor.”[86]

Bir başka anlatımla, 1936-1939 dönemi Sovyetler Birliği’nin koşullarında, İspanya Cumhuriyeti’ne silâh sağlama konusuna ilişkin Sovyet politikasını tersine çevirebilmiş olan Marksist-Leninist güçler bu tersine dönüşü mantıksal sonuçlarına götürecek ve ‘karışmazlık’ kavramının kendisinin tümüyle reddini sağlayacak kadar güçlü değildiler.

Sovyetler’in ‘Karışmazlık Anlaşması’na Katılmaya

Devam Etmesinin Etkileri

Sovyetler Birliği’nin Karışmazlık Komitesi’ne süregelen katılımının sonucu, onun saygınlığının, bu kurumun ilerici bir rol oynayabileceği yolundaki yanlış görüşe inandırıcılık kazandırması oldu.

Kuruluşunu izleyen aylar içinde Karışmazlık Komitesi, etrafındaki Sovyet desteği kılıfının olmaması hâlinde ilerici kamuoyunun yüksek sesle reddedeceğinden kuşku duyulmayacak politikalar izledi.

Birincisi; Komite, kağıt üzerinde kalan uluslararası silâh ambargosunu etkili kılmak için tasarlanan kontrol planını sabote edebildi:

Sovyetler Birliği, iç savaşın daha en başından itibaren İspanya’nın çevresinde uygulanan uluslararası deniz devriyesinde yer almayı reddetti ve bu yetkisini emperyalist devletlere ‒Britanya ile Fransa‒ ‘bırakmayı’ tercih etti. Litvinov’un 14 Eylül 1937’deki bir konuşmasında söylediği gibi:

“İspanya’daki çatışmalar yeni başladığında Sovyet hükümetinin deniz denetiminin, sadece Britanya ile Fransa’ya bırakılmasını önerdiğini ve bunun sonucu olarak… kontrol işlemlerinde görev almak üzere kendi savaş gemilerini Akdeniz’e gönderme hakkını kullanmaktan vazgeçtiğini anımsıyorum.”[87]

Sonuç olarak, “… kontrolün 19-20 Nisan 1937 gecesi yürürlüğe girmesi bu politikanın bir işe yaramadığını hemen gösterdi.”[88]

Litvinov’un kendisi de 27 Kasım 1937’de yaptığı seçim konuşmasında, “İspanya’nın sınırları ve sahillerinde kontrolün kurulduğunu, fakat bu kontrolün hemen su sızdırmaya başladığını ve koca koca tümenlerin ve kolorduların askerî donanımlarıyla birlikte engelleri aşıp İspanyol asilerine eriştiğini…”[89] kabul ediyordu.

Ve 17 Eylül 1937’de Britanya ve Fransa hükümetleri, “…Karışmazlık Komitesi’nde yer alan diğer 25 devlete… İspanya sahillerini deniz devriyeleriyle denetleme uygulamasını sona erdirme kararı aldıklarını bildirdiler.”[90]

İkincisi; Komite, anti-faşist direnişte çok önemli bir rol oynayan Uluslararası Tugaylara gönüllülerin akışını durdurabildi.

4 Aralık 1936’da, “… Sovyet hükümeti yeni ve son derece önemli bir öneri sundu.”[91]

Bu öneriye göre, “…’Karışmazlık Anlaşması’na imza atmış olan hükümetler ve taraflar İspanya’ya gönüllülerin sevkini ve geçişini her yola başvurarak engellemeyi yükümleneceklerdi.”[92]

10 Ocak 1937’de Britanya Dışişleri Bakanlığı, “… 1870 tarihli Yabancı Ülkelerde Askere Alma Yasasının maddelerinin… İspanya’da sürmekte olan çatışma için geçerli olduğunu”[93] ilan etti.

Buna göre, “… herhangi bir Britanya uyruklu kişinin, bugünkü çatışmanın herhangi bir tarafının askerî, deniz ya da hava servislerinde herhangi bir görev ya da mevki alması ya da almayı kabul etmesi bir suç”[94] sayılacaktı.

16 Şubat 1937’de Karışmazlık Komitesi, “… 21 Şubat 1937’den itibaren İspanya’ya herhangi bir ‘gönüllü’nün geçişini yasaklamayı”[95] kararlaştırdı.

18 Şubat 1937’de Fransa hükümeti, “… İspanya için gönüllülerin silâh altına alınmasını ve bu gönüllülerin oraya gönderilmesini yasaklayan”[96] bir kararname yayınladı.

Ve 20 Şubat 1937’de Sovyet hükümeti şu kararnameyi yayınladı:

“SSCB yurttaşlarının, İspanya’da sürmekte olan askerî aktivitelere katılmak amacıyla İspanya’ya girmeleri yasaklanmıştır.

“İspanya’da sürmekte olan askerî aktivitelere katılmak amacıyla… SSCB topraklarında askere alma yasaklanmıştır.”[97]

Üçüncüsü; Komite, Uluslararası Tugaylar’da hizmet etmekte olan gönüllü savaşçıların ülkelerine geri gönderilmesini sağlayabildi.

23 Mart 1937’de Karışmazlık Komitesi’ne bağlı bir Alt-Komite’nin toplantısında Maisky şöyle dedi:

“Şu anda bizim en ivedi ve önemli işimiz, sözde ‘gönüllüler’in İspanya’dan çıkarılmasıdır.”[98] Ve, “… yabancı savaşçıların İberya yarımadasından çıkarılmasını… daha ancak yeni kabul etmiş olan”[99] İtalya delegesi Dino Grandi’nin, “Franko zafer kazanmadan tek bir İtalyan gönüllü bile İspanya’dan çıkmayacak”[100] diyerek övünmesi bile onu fikrinden caydırmadı.

14 Temmuz 1937’de Komite’ye yeni Britanya planı sunuldu. Bu plan, “… tüm yabancı savaşçıların İspanya’dan çıkarılmasını”[101] öngörüyordu.

TASS Haber Ajansının 31 Temmuz 1937 tarihli duyurusunda şöyle deniyordu:

“Sovyet hükümeti, şu ya da bu biçimde askerî operasyonlarda yer alan tüm yabancıların… İspanya’dan çekilmesi gerektiği kanısındadır. Sovyet hükümeti bunu gerçekleştirmek için elindeki bütün olanakları kullanarak işbirliği yapmaya hazırdır.”[102]

Karışmazlık Komitesi’nin 5 Temmuz 1938’de yapılan genel toplantısında, “… yabancı gönüllülerin İspanya’dan çekilmesini öngören Britanya planı oybirliğiyle kabul edildi.”[103]

Fransa’nın daha sonra, yani 30 Aralık 1938’de bu planı reddedecek olmasına rağmen[104] İspanya Başbakanı Juan Negrin, 23 Eylül 1938’de, “… Hükümetinin, kendi saflarında savaşan tüm İspanyol-olmayan savaşçıların hemen ve eksiksiz bir biçimde çekilmesini kararlaştırdığını duyurdu.”[105]

Sovyetler’in İspanya Politikasındaki İkilik

Birbirine aykırı olmalarına rağmen İspanya Cumhuriyeti’ne askerî yardım ile Karışmazlık Komitesi’nin çalışmalarına katılma yolundaki Sovyet politikaları Eylül 1936 sonrasında da birlikte sürdürüldü. Dolayısıyla Sovyetler’in İspanya’ya ilişkin dış politikasında bir ikilik olduğu açıktır.

Bu ikilik, SBKP liderliği içinde Stalin gibi ‒İspanya’ya askerî yardımdan yana olan‒ Marksist-Leninistlerin yanısıra Marksist-Leninist ilkelerden sapmış olan ve Batı Avrupa devletlerinin İspanya Cumhuriyeti’nin zararına güttükleri yatıştırma politikasıyla işbirliğinden yana olan revizyonistlerin de bulunması olgusuyla açıklanabilir. Bu dönemde Sovyet hükümetinin İspanya Cumhuriyeti’ne ilişkin politikası edimsel olarak, iki karşıt politika arasında bir uzlaşmayı yansıtıyordu.

İkinci, revizyonist kategorideki en öndegelen Sovyet politikacısı, Dışişleri Halk Komiseri Maksim Litvinov’du.

Maksim Litvinov’un Rolü

Giriş

Maksim Maksimoviç Litvinov, Ocak 1918’de Britanya’ya orta elçi olarak atanmıştı:

“Bu atamayı resmen yapan ‒o sıralar Dışişleri Halk Komiseri olan‒ Trotski idi.”[106]

1920-30 döneminde Dışişleri Halk Komiseri Yardımcısı olan Litvinov, Temmuz 1930’da Georgi Çiçerin’in yerine Dışişleri Halk Komiseri oldu ve 1939’a kadar bu makamda kaldı.

Litvinov’un etkisi

Litvinov kendi sorumluluğu altında olan Bakanlığı yeniden biçimlendirdi ve onu kendi atadığı kişilerle doldurdu:

“Sovyetler’in, Dışişleri Halk Komiserliği diye niteledikleri Dışişleri Bakanlığı, büyük ölçüde Litvinov’un oluşturduğu bir örgüttü. Komiserliğin personelini göreve getiren ve onun çalışma sistemini kuran Litvinov’du…

“Dışişleri Halk Komiserliği ve yurtdışındaki bellibaşlı makamların çoğunu daha o zaman (1930- editör) onun arkadaşları ve atadıkları doldurmuştu.”[107]

Karısı İngiliz olan Litvinov, Batı Avrupa kültürüyle yoğrulmuştu:

“Maksim, Batı’nın tarzını emmişti.”[108]

“Maksim, Batı Avrupa kültürünü bütün yönleriyle asimile etmiş olan Eski Bolşeviklerin hâlâ yaşamakta olan son temsilcisiydi.”[109] Bu, yansımasını, Litvinov’un Batılı emperyalistlerle işbirliği politikasında buluyordu. O, “… Sovyetler Birliği ile Batı arasındaki işbirliğinin… en tanınmış sözcüsü oldu.”[110]

Litvinov’un adı, özellikle 1939’a yol açan dönemde, Britanya ve Fransa gibi daha doygun (ve dolayısıyla daha az saldırgan) emperyalist devletler ile Almanya, İtalya ve Japonya gibi daha az doygun ve (dolayısıyla) daha saldırgan emperyalist devletlere karşı bir ‘kollektif güvenlik’ bağlaşması kurma doğrultusundaki Sovyet çabalarını çağrıştırıyordu.

“Sovyet hükümeti, şimdiye kadar olduğu gibi… kapsamının hedefi, saldırganlığın daha da büyümesini durdurmak ve artmakta olan yeni bir küresel kıyım tehlikesini ortadan kaldırmak olması gereken kollektif eylem içinde yer almaya hazırdır.”[111].

O, “… Sovyetler’in iktidarı ve nüfuzunun ilerletilmesinin,… Batı ile işbirliğinden geçtiğine”[112] içtenlikle inanıyordu.

Daha 17 Ocak 1936’da Politbüro üyesi Andrei Jdanov, Dışişleri Halk Komiserliği’ni bazı emperyalist devletler karşısındaki liberal tutumundan ötürü eleştirmekteydi:

“Leningrad’da hemen hemen bütün devletlerin konsoloslukları var. Ve bu konsoloslardan bazılarının, yetkilerinin ve görevlerinin ötesine geçtiklerini ve yasadışı bir tarzda davrandıklarını, akredite edildikleri halkın ve ülkenin zararına aktivitelerde bulunduklarını söylemem gerekir…

“Acaba Dışişleri Halk Komiserliği SSCB’nde yabancı devletleri temsil eden konsolosların sayısının, SSCB’nin yabancı ülkelerdeki konsoloslarının sayısına eşit olmamasını, tersine daha fazla olmasını neden hoşgörüyle karşılamaktadır?

“Sonra yoldaşlar, … bizim, yani SSCB’nin oldukça yakın ilişkiler içinde olduğumuz bir ülkenin (Fransa) hükümetinin kendi topraklarında, SSCB’ne karşı terörist etkinlikler planlayan ve gerçekleştiren örgütlerin bulunmasına … izin vermesi hakkında ne düşünmemiz gerekir?”[113]

Ve dönemin SSCB Başbakanı Viyaçeslav Molotov, birkaç gün sonra, 19 Ocak 1938’de Yüksek Sovyet’te yaptığı konuşmada şunları ekledi:

“Halk Komiserleri Konseyi, Jdanov yoldaşın yabancı konsolosluklar hakkında dile getirdiği düşünceleri… dikkatle not etmiştir ve yakın gelecekte bütün gereken önlemleri alacaktır…

“Fransa ile ilişkilerimize gelince… Burada da Jdanov yoldaşın dile getirdiği düşünceler sağlam temellere dayanmaktadır… Her türden maceracı ve kriminal örgüt, engerek yılanı, terörist ve saptırıcı yuvaları Fransa topraklarında kendilerine sığınak bulmaktadırlar… Bu, Sovyet-Fransız dostluk paktıyla nasıl bağdaşır? Dışişleri Halk Komiserliği mutlaka bu soruna eğilmelidir.”[114]

Litvinov’un eşi Ivy’nin daha sonra söylediği gibi, “Yüksek Sovyet’in Ocak (1938- editör) oturumunda Jdanov… Dışişleri Komiserliğinin yönetsel işleyişi hakkında yerici değerlendirmeler yaptı. Litvinov’un adı zikredilmedi; fakat Sovyet Rusya’da eleştiri asla üzerinde düşünülmeden yapılmaz. “Maksim, artık gözden düştüğünün farkındaydı.”[115]

Litvinov ve Sovyet-Alman Saldırmazlık Paktı

1937 yılına gelindiğinde bile Britanya Dışişleri Bakanı Lord Halifax, Britanya hükümetinin Almanya’da komünizmi ezmiş olmasından ötürü Hitler’e nasıl hayranlık duyduğunu anlatıyordu:

“Almanya’yı yeniden inşa etmekle Führer’in, ne büyük bir hizmet yaptığı bütünüyle ve eksiksiz bir kabul görmekteydi ve Britanya kamuoyunun zaman zaman Almanya’da yaşanan bazı sorunlar hakkında eleştirel bir tutum takınmasının nedenlerinden biri, İngiliz halkının Almanya’nın aldığı bazı önlemlerin altında yatan motifler hakkında yeterince bilgilendirilmemiş olmasıydı…

“Britanya hükümeti Führer’in… ülkesinde komünizmi çökertmek suretiyle onun Batı Avrupa’ya sıçramasının önüne geçmiş olduğunun tümüyle bilincindeydi ve dolayısıyla Almanya haklı olarak Batı’nın Bolşevizme karşı siperi sayılabilirdi.”[116]

Lord Halifax Berlin’e; Britanya, Fransa, Almanya ve İtalya’yı kucaklayan bir dört devlet bağlaşması öneriyordu.

“Zeminin bir Britanya-Almanya uzlaşması yoluyla hazırlanmasından sonra dört büyük Batı Avrupa devleti, Avrupa’da kalıcı bir barışın temellerini birlikte atmalılar…

“Führer yanıtında Lord Halifax’ın, … Britanya-Almanya işbirliğinin sonal hedefi olarak, dört büyük Batı Avrupa devleti arasında bir anlaşmaya varılmasını önerdiğini söyledi.”[117]

Bir başka deyişle Britanya hükümeti daha o günlerde, “… Britanya ile Fransa’nın da ‘Berlin-Roma ekseni’ içinde yer almasını öneriyordu.”[118]

Bu koşullarda Sovyetler Birliği’nin önünde iki alternatif vardı:

“Öz savunma amacıyla Almanya’nın önerdiği saldırmazlık paktını kabul etmek ve böylelikle Sovyetler Birliği’nin, saldırganın olası bir saldırısına karşı direnmek amacıyla güçlerini daha iyi hazırlamak için kullanabileceği barışı belli bir süre için uzatmak;

“Ya da Almanya’nın önerdiği saldırmazlık paktını reddetmek ve böylelikle Batılı devletlerin kampındaki savaş provokatörlerine, Sovyetler Birliği’ni, zamanın kendisi için çok elverişsiz olduğu ve büyük ölçüde izole edilmiş durumda bulunduğu koşullarda onu Almanya ile hemen bir silâhlı çatışmaya sürükleme olanağı vermek.

“Bu koşullarda Sovyet hükümeti bir seçim yapmak ve Almanya’yla Saldırmazlık Paktı imzalamayı kabul etmek zorunda hissetti.”[119]

Ancak Litvinov, Sovyet hükümetinin Almanya ile yakınlaşmasına karşıydı ve öyle de kalacaktı. “Litvinov… Stalin’in planladığı Almanya’yla yakınlaşma politikasına… karşıydı.”[120]  O, “… Stalin’in Almanya ile pakt politikasını ne açıkça ve ne de ima yoluyla onadı.”[121]

Mayıs 1939’da Litvinov bakanlık makamını Viyaçeslav Molotov’a bıraktı. Bu değişiklik, “… dış politikada çok önemli bir değişiklik”[122] hazırlığının yansımasıydı; çünkü Sovyet hükümeti Almanya ile Ağustos 1939’da Saldırmazlık Paktı’nı imzalayacaktı.

Molotov’un Sovyetler Birliği’ndeki, ‘anti-faşist propagandayı fazla basitleştiren’ ve diğer (faşist olmayan) emperyalist devletlerden kaynaklanan tehlikeyi unutan dargörüşlü kişileri doğrudan ve kamuoyu önünde eleştirmesi işte bu zaman dilimine denk gelmişti.

“Bizim ülkemizde de anti-faşist propagandayı fazla basitleştirme eğiliminde olan ve düşmanlarımızın provokatif çalışmalarını görmezden gelen dargörüşlü insanlar vardı.”[123]

Henry Roberts, Litvinov hakkındaki biyografik makalesinde Molotov’un bu yorumunun, “… Litvinov’un yüzüne vurulmuş bir şamar olarak yorumlanabileceğini”[124] söylüyordu.

Daha sonraları SSCB Dışişleri Bakanı olacak olan revizyonist diplomat Andrei Gromiko anılarında, 1942’de yaşanan bir olaydan söz eder:

“Molotov’un Haziran 1942’deki Washington ziyareti sırasında üçümüz arabamızla Apalaş dağları civarında seyir hâlindeyken onunla Litvinov arasında geçen bir konuşma beni şoke etmişti. O sıra Fransızlar ve İngilizler üzerine konuşuyorduk ve Molotov onları, Hitler’i, SSCB’ne saldırmaya itmeyi amaçlayan savaş yanlısı politikalarını sert bir biçimde eleştiriyordu. Bir başka anlatımla o, Parti’nin resmî çizgisini dile getiriyordu. Litvinov onunla aynı fikirde olmadığını söyledi. Oysa bu onun 1939’da Dışişleri Komiserliği görevinden alınmasının esas nedeniydi. Buna rağmen o, Britanya ile Fransa’nın Sovyetler Birliği ile güçbirliği yapmayı ve SSCB’ne karşı uğursuz saldırıya geçebilmesinden önce Hitler’i terslemeyi reddetmelerini hâlâ inatla savunuyordu. Böylesi görüşlerinden ötürü görevinden alınmış olmasına rağmen Litvinov onları Molotov’un ve dolayısıyla Stalin’in önünde savunmaya devam etti.

“Münich’i ve onun sonuçlarını anlamamış gözüken birisini dinlemek tuhaftı.”[125]

Ancak Sovyet Enformasyon Bürosu, 1948’de Litvinov’un görevinden alınmasını nazik bir dille yorumluyordu:

“Faşist saldırganların bir İkinci Dünya Savaşı’na hazırlandıkları karmaşık durumda… Dışişleri Halk Komiserliği gibi önemli bir makama Maksim Litvinov’dan daha deneyimli ve ülkede daha çok sevilen bir siyasal liderin getirilmesi gerekiyordu.”[126]

Litvinov’un rütbesinin raha da indirilmesi

Şubat 1941’de Litvinov’un rütbesi daha da indirildi. Buna göre, “… Maksim, o güne kadar sahip olduğu kamusal mevkiden, yani Komünist Partisi’nin Merkez Komitesi üyeliğinden çıkarıldı.”[127] “…. resmî açıklamaya göre bu adım onun, yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle atılmıştı.”[128]

Ivy Litvinov’a göre, “… Stalin’in toplantıdan ayrılmak üzere olduğu sırada Litvinov ona seslendi ve… ‘Bu beni bir halk düşmanı olarak gördüğünüz anlamına mı geliyor?’ dedi. Patron piposunu ağzından çıkardı ve … ‘Biz seni bir halk düşmanı olarak görmüyoruz’ dedi.”[129]

Ivy Litvinov’un biyografisini yazan John Carswell şöyle diyordu:

“… bu aşağılanma… Litvinov’un, devrimin yaratmış olduğunu savunduğu ‘gerçeklik’ten duyduğu hayal kırıklığının önemli bir aşamasıydı.”[130]

Litvinov Washington’da

Ancak Aralık 1941’de, yani Almanya’nın Sovyetler Birliği’ne saldırısından birkaç ay sonra, “Stalin Litvinov’u çağırttı, kendisiyle dostça el sıkıştı ve onu Washington’a atadı.”[131]

Litvinov’un biyografisini yazan Vojtech Mastny, Anglo-Amerikan-Sovyet işbirliğinin oluşumuna yol açan yeni koşullarda onun, “… Batı’ya güven vermek için seçilebilecek en uygun kişi”[132] olduğunu belirtiyordu.

Litvinov Sovyet dış politikasına muhalefet ediyor

Litvinov’un biyografisini yazan Vojtech Mastny şöyle diyordu:

“Sovyet diplomatik servisindeki uzun ve seçkin kariyerinin sonlarına doğru Maksim Litvinov, patronlarının resmî çizgisine giderek artan açıksözlü muhalefetiyle yabancı muhataplarında boş umutlar uyandırdı. Mayıs 1943 ile Şubat 1947 arasında bunun kayda geçmiş birçok örneği var.”[133]

Mayıs 1943’te Moskova’ya geri çağrılan Litvinov’un ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Sumner Wells’e, “… o zamanlar izolasyonu, Batı hakkında çarpık bir görüş açısına sahip olmasına yol açan Stalin’le iletişim kuramadığını”[134] söylemesi kayıtlara geçmişti.

Ancak Sovyet revizyonist gazeteci İlya Ehrenburg’a göre Litvinov, “… O’na (Stalin’e – editör) ilişkin görüşlerini dile getirme konusunda ağzı sıkıydı … ve sadece bir kez, dış politikadan söz ederken içini çekerek ‘O Batı’yı bilmiyor’ dedi.”[135]

Litvinov’un ABD’nden geri çağrıldığı sırada,“… Batı- yanlısı olmakla ünlenmiş bir diğer resmî baş oyuncu olan Londra Elçisi Ivan M. Maisky”[136] de Moskova’ya geri çağrıldı.

Litvinov, “… Dışişleri Bakan Yardımcısı (Ocak 1946’dan itibaren ‘Halk Komiseri’ unvanı yerine ‘Bakan’ unvanı kullanılmaya başlanmıştı – editör) makamını elinde tutuyordu; fakat kendisine önemli görevler verilmiyordu.”[137]

1945’in ilk aylarında Maksim, “… Stalin’in en büyük diplomatik zaferi olan Yalta anlaşmasının, uluslararası ilişkilerin geleceği açısından bir felâket olduğu yolundaki görüşünü gizlememişti.”[138]

Kayıtlar Litvinov’un Haziran 1945’te Amerikan gazeteci Edgar Snow’a şöyle yakındığını gösteriyor:

“Biz (Litvinov ile Maisky – editör) rafa kaldırıldık…

“(Dışişleri – editör) Komiserliğini sadece üç kişi yönetiyor ve hiçbiri de Amerika’yı ve Britanya’yı bilmiyor ve anlamıyor…

“Siz Amerikalılar Balkanlar’da ve Doğu Avrupa’da bize karşı çıkmak için neden bu kadar beklediniz? Bunu üç yıl önce yapmalıydınız. Şimdi artık çok geç.”[139]

Litvinov, Haziran 1946’da Moskova’da, Columbia Yayıncılık Sistemi adlı kuruluşun muhabiri Richard Hottelot’a bir mülakat verdi. Hottelot’a göre, “… Litvinov’unki, bezginlikle ve hükümetinin dış politikasıyla özdeşleştirilmediği için duyduğu rahatlamayla karışık bir katlanma tutumuydu.”[140]

Hottelot’ göre Litvinov, Kremlin’i, “… ne güvenilebilir ve ne de yatıştırılabilir”[141] olarak değerlendiriyordu.

Dolayısıyla Batılı devletlerin Sovyetler’in taleplerini kabul etme doğrultusundaki adımları,“… Batı’nın, az ya da çok bir zaman sonra yeni bir talepler dizisiyle karşılaşmasına yol açacaktı.”[142]

İçeriğinden ötürü bu mülakat ancak, Litvinov’un Aralık 1951’de ölümünden sonra yayınlanabildi. Hottelot, Litvinov’un içtenliğini onun, ‘siyasal vasiyetini Batı’ya sunma’ isteğiyle açıklıyordu:

“Bu tuhaf ara faslı onun, … Litvinov’un ‘Batı dünyasına siyasal vasiyeti’ olması amacını taşıdığı izlenimini yarattı.”[143]

“O artık kariyerinin sonuna geldiğini biliyordu… Bu büyük olasılıkla Litvinov’un sesini duyurabilmesi için son şansıydı.”[144]

Litvinov’un son rütbe indirimi

Ağustos 1946’da, “… Pravda arka sayfasında küçük harflerle, Maksim Maksimoviç Litvinov’un Dışişleri Bakan Yardımcılığı makamından alındığı yolunda kısa bir duyuru yayınladı…

“Hepsi bu kadardı. Litvinov unutulmuştu artık.”[145]

İlya Ehrenburg şöyle demişti:

“… Litvinov tutuklanmadı, fakat Stalin onun tüm görevlerine son verdi…

“O, kendi talep etmeksizin emekliye ayrıldı.”[146]

Ancak o, “… Sovyet dış politikasının gelişimini, giderek artan bir hoşnutsuzlukla izlemeyi sürdürüyordu. Litvinov zamanının çoğunu Stalin’e, içinde ‘Molotov’un hataları’nı çözümlediği ve yorumladığı uzun ve detaylı bir memorandum hazırlamaya ayırdı.”[147]

Aslında, “… onun emeklilik yılları, suçlanma ve yargılanma olasılığının gölgesinde geçti.”[148]

Litvinov’un ölümü

Litvinov’un, Ocak 1952’deki cenaze töreninde yer alan, “… en yüksek rütbeli yaslılar Başbakan Yardımcılarıydı.”[149] Cenaze törenine, “… Politbüro’dan hiç kimse katılmamıştı.”[150]

Sonuç

İç Savaş döneminin büyük bölümünde İspanya Cumhuriyetçi hükümetinin Dışişleri Bakanı olan Julio Alvarez del Vayo, “… tüm karışmazlık öyküsünü”[151] şöyle özetliyordu:

“Bu, bir yandan centilmenlere özgü görgü kurallarını muhafaza ederken kurbanları saldırgan devletlere teslim etme ve bir yandan da tek amaç ve düşüncenin barış olduğu izlenimini verme sanatının en âlâ örneğiydi.”[152]

VE SBKP İÇİNDE ÖNEMLİ MEVKİLERDE BULUNAN REVİZYONİST ÖĞELER BU GERİCİ MASKARALIĞIN SUÇ ORTAKLARIYDILAR.

Kaynakça

Alexander, Bill, British Volunteers for Liberty: Spain 1936-1939, Londra, 1982.

Alpert, Michael, A New International History of the Spanish Civil War, Basingstoke, 1994.

Alvarez del Vayo, Julio, Freedom’s Battle, Londra, 1937.

Beloff, Max, The Foreign Policy of Soviet Russia: 1929-1941, Cilt 2, 1936-1941, Londra, 1945.

Brenan, Gerald, The Spanish Labyrinth: An Account of the Social and Political Background of the Spanish Civil War, Cambridge, 1971.

Broué, Pierre & Temime, Émile, The Revolution and the Civil War in Spain, Londra, 1972.

Browne, Harry, Spain’s Civil War, Harlow, 1983.

Carr, Edward H., The Comintern and the Spanish Civil War, Londra, 1984.

Carswell, John, The Exile: A Life of Ivy Litvinov, Londra, 1983.

Cattell, David T., Communism and the Spanish Civil War, Berkeley, ABD, 1955.

Cattell, David T., Soviet Diplomacy and the Spanish Civil War, Berkeley, ABD, 1957.

Coates, William P. & Zelda: A History of Anglo-Soviet Relations, Londra, 1943.

Dallin, Alexander, “Allied Leadership in the Second World War: Stalin”, Survey, Cilt 21, Sayı: 1/2 (Kış/ Bahar 1975)

Degras, Jane (editör), Soviet Documents on Foreign Policy, Cilt 3, Londra, 1953.

Degras, Jane (editör), The Communist International, 1919-1943, Documents, Cilt 3, Londra, 1965.

Dzelepy, Eleuthere N., The Spanish Plot, Londra, 1937.

Ehrenburg, Ilya, Men, Years — Life, Cilt 6: Post-War Years: 1945-1954.

Fischer, Louis, The Great Challenge, New York, 1971.

Gromyko, Andrei, Memoirs, Londra, 1989.

Howat, Gerald M. D. (editör), Dictionary of World History, Londra, 1973.

Ibarruri, Dolores, They Shall Not Pass: The Autobiography of La Pasionaria, Londra, 1960.

Krivitsky, Walter G., I was Stalin’s Agent, Londra, 1939.

Maisky, Ivan, Spanish Notebooks, Londra, 1966.

Mastny, Vojtech, “The Cassandra of the Foreign Commisariat”, Foreign Affairs, Cilt 54, Sayı: 2, Ocak 1976.

Mitchell, David, The Spanish Civil War, Londra, 1982.

Molotov, Viyaçeslav M., Statement of the Supreme Soviet of the USSR on the Ratification of the Soviet-German Pact of Non-Aggression of August 21, 1939, Londra, 1939.

Roberts, Henry L., “Maksim Litvinov”, Gordon A. Craig & Felix Gilbert (editörler), The Diplomats: 1919-1939, Princeton, ABD, 1953.

Snow, Edgar, Journey to the Beginning, Londra, 1959.

Thomas Hugh, The Spanish Civil War, Londra, 1977.

Whealey, Robert H., “Foreign Intervention in the Spanish Civil War”, Raymond Carr (editör), The Republic and the Civil War in Spain, Londra, 1971.

Documents and Materials relating to the Eve of the Second World War, From the Archives of the German Ministry of Foreign Affairs, Cilt 1, Moskova, 1948.

Documents Diplomatiques Français, 1932-1939, İkinci Seri (1936-1939), Cilt 3, Paris, 1966.

Falsifiers of History (Historical Information), Londra, 1948.

L’Humanité.

International Press Correspondence.

International Solidarity with the Spanish Republic: 1936-1939, Moskova, 1976.

Keesing’s Contemporary Archives.

New Encyclopaedia Britannica.

Observer Review.

Times.

[1] Pierre Broué &Émile Temime, The Revolution and the Civil War in Spain, Londra, 1972, s. 76.

[2] Pierre Broué & Émile Temime, adıgeçen yapıt, s. 77.

[3] Keesing’s Contemporary Archive, Cilt 2, s. 2199, 2290.

[4] Gerald Brenan, The Spanish Labyrinth: An Account of the Social and Political Background of the Civil War, Cambridge, 1971, s. 316.

[5] Robert H. Whealey, “Foreign Intervention in the Spanish Civil War”, Raymond Carr (editör), The Republic and the Civil War in Spain, Londra, 1971, s. 213.

[6] New Encyclopaedia Britannica, Cilt 19, Şikago, 1994, s. 520.

[7] Robert H. Whealey, adıgeçen yapıt, s. 213.

[8] Dolores Ibarruri, They Shall not Pass: The Autobiography of La Passionaria, Londra, 1960, s. 201-02.

[9] André Géraud (‘Pertinax’), “Önsöz”, Eleuthere N. Dzelepy, The Spanish Plot, Londra, 1937, s. VIII.

[10] Julio Alvarez del Vayo, Freedom’s Battle, Londra, 1937, s. 69-70.

[11] Robert H. Whealey, adıgeçen yapıt, s. 220.

[12] Ivan Maisky, Spanish Notebooks, Londra, 1966, s. 29.

[13] International Solidarity with the Spanish Republic, ‒bundan böyle ‘International Solidarity’‒ Moskova, 1976, s. 362.

[14] David Mitchell, The Spanish Civil War, Londra, 1982, s. 70.

[15] Harry Brown, Spain’s Civil War, Harlow, 1983, s. 383.

[16] Gerald M. D. Hovat (editör), Dictionary of World History, Londra, 1973, s. 1421.

[17] Luigi Longo, “An Important Stage in the People’s Struggle against Fascism”, International Solidarityadıgeçen yapıt, s. 11.

[18] Dolores Ibarruri, adıgeçen yapıt, s. 202.

[19] David T. Cattell, Soviet Diplomacy and the Spanish Civil War, (bundan böyle ‘(David T. Cattell (1957)’, Berkeley, ABD, 1957, s. 21.

[20] Gilbert Murray, “Times’a Mektup” (22 Ekim 1936), s. 12.

[21] Edward H. Carr, The Comintern and the Spanish Civil War, Londra, 1984, s. 16, 24.

[22] International Solidarityadıgeçen yapıt, s. 301-303.

[23] David T. Cattell, Communism and the Spanish Civil War, (bundan böyle ‘David T. Cattell (1955)‘, Berkeley, ABD, 1955, s. 70.

[24] David T. Cattell (1955)adıgeçen yapıt, s. 71.

[25] Edward H. Carr, adıgeçen yapıt, s. 15, 16.

[26] Jane Degras (editör), The Communist International, 1919-1943, Documents, Cilt 3, Londra, 1965, s. 392.

[27] Edward H. Carr, adıgeçen yapıt, s. 20.

[28] Ivan Maisky, adıgeçen yapıt, s. 29.

[29] Ivan Maisky, adıgeçen yapıt, s. 29.

[30] Julio Alvarez del Vayo, adıgeçen yapıt, s. 68, 70.

[31] Ivan Maisky, adıgeçen yapıt, s. 31.

[32] Edward H. Carr, adıgeçen yapıt, s. 17.

[33] Maksim Litvinov, “Uluslar Ligası Genel Oturumu’nda Konuşma”, 28 Eylül 1936), Ivan Maisky, adıgeçen yapıt, s. 31.

[34] Maisky, adıgeçen yapıt, s. 31.

[35] Maisky, adıgeçen yapıt, s. 29.

[36] Maisky, adıgeçen yapıt, s. 30.

[37] Max Beloff, The Foreign Policy of Soviet Russia, 1929-1942, Cilt 2, 1936-1941, Londra, 1949, s. 32.

[38] Ivan Maisky, adıgeçen yapıt, s. 30-31.

[39] David T. Cattell (1957), s. 15.

[40] Harry Brown, adıgeçen yapıt, s. 37.

[41] Dolores Ibarruri, adıgeçen yapıt, s. 202.

[42] David Mitchell, op. cit., p. 72.

[43] Edward H. Carr, adıgeçen yapıt, s. 23.

[44] Eleuthere N. Dzelepy, adıgeçen yapıt, s. 77.

[45] Julio Alvarez del Vayo, adıgeçen yapıt, s. 50.

[46] Dolores Ibarruri, “The fight goes on”, International Solidarityadıgeçen yapıt, s. 7.

[47] Great Soviet Encyclopedia, Cilt 31, New York, 1972, s. 176.

[48] Maksim Litvinov, “Uluslar Ligası Siyasal Komitesi’ndeki konuşma”, 29 Eylül 1938, William P. & Zelda Coates, A History of Anglo-Soviet Relations, Londra, 1943, s. 569.

[49] Joachim von Ribbentropp, David Mitchell, adıgeçen yapıt, s. 71.

[50] Jozef V. Stalin, “Merkez Komitesi’nin Çalışması Hakkında SBKP (B)’nin 18. Kongresi’ne Sunduğu Rapor”, Mart 1939, Works, Cilt 14, Londra 1978, s. 365, 368.

[51] Walter G. Krivitsky, I was Stalin’s Agent, Londra, 1939, s. 101.

[52] L’Humanité, 5 Eylül 1936, s. 1.

[53] L’Humanité, 7 Eylül 1936, s. 4.

[54] L’Humanité, 14 Eylül 1936, s. 4.

[55] L’Humanité, 20 Eylül 1936, s. 4.

[56] L’Humanité, 21 Eylül 1936, s. 4.

[57] Maurice Thorez, L’Humanité, 9 Eylül 1936, David T. Cattell (1957)adıgeçen yapıt, s. 24.

[58] Paul Nizan, “To the Aid of the Spanish Republic”, International Press Correspondence, Cilt 16, Sayı: 37, 15 Ağustos 1936, s. 990.

[59] Leon Blum, “Açıklama”, David T. Cattell (1957)adıgeçen yapıt, s. 24.

[60] Yarbay Simon, “Eduoard Daladier’ye Mektup”, 13 Ağustos 1936, Documents Diplomatiques Français, 1932-1939, İkinci Seri (1936-1939), Cilt 3, Paris, 1966, s. 208.

[61] Edward H. Carr, adıgeçen yapıt, s. 15.

[62] Michael Alpert, A New International History of the Spanish Civil War, Basingstoke, 1994, s. 50, 51.

[63] Samuel B. Kagan, “7 Ekim 1936 tarihli Açıklama”, Ivan Maisky, adıgeçen yapıt, s. 47.

[64] Jozef V. Stalin, “İspanya KP Merkez Komitesi’ne Telgraf”, 15 Ekim 1936, Works, Cilt 14, Londra, 1978, s. 149.

[65] “23 Ekim 1936 tarihli Açıklama”, Ivan Maisky, adıgeçen yapıt, s. 48-49.

[66] Edward H. Carr, adıgeçen yapıt, s. 22.

[67] Edward H. Carr, adıgeçen yapıt, s. 24.

[68] Walter Krivitsky, adıgeçen yapıt, s. 100.

[69] Harry Brown, adıgeçen yapıt, s. 38.

[70] David Mitchell, adıgeçen yapıt, s. 63.

[71] David T. Cattell (1955)adıgeçen yapıt, s. 72.

[72] International Solidarityadıgeçen yapıt, s. 329-330.

[73] International Solidarityadıgeçen yapıt, s. 328.

[74] Bill Alexander, British Volunteers for Liberty, İspanya 1936-1939, Londra, 1982, s. 53.

[75] Bill Alexander, adıgeçen yapıt, s. 53.

[76] David Mitchell, adıgeçen yapıt, s. 63.

[77] Pierre Broué ve Émile Temime, adıgeçen yapıt, s. 375.

[78] Hugh Thomas, The Spanish Civil War, Londra, 1977, s. 982.

[79] Dimitri Manuilski, “Komünist Enternasyonal Yürütme Komitesi içindeki SBKP (B) Delegasyonunun SBKP (B)’nin 18. Kongresi’ne Raporu”, Mart 1939, Land of Socialism Today and Tomorrow, Moskova, 1939, s. 71.

[80] Dolores Ibarruri, adıgeçen yapıt, s. 263.

[81] David T. Cattell (1957), adıgeçen yapıt, s. 50.

[82] Ivan Maisky, adıgeçen yapıt, s. 50.

[83] “TASS Haber Ajansı: Açıklama”,4 Mart 1939, Ivan Maisky, adıgeçen yapıt, s. 202.

[84] Ivan Maisky, adıgeçen yapıt, s. 199.

[85] Ivan Maisky, adıgeçen yapıt, s. 20.

[86] David T. Cattell (1957), adıgeçen yapıt, s. 50.

[87] Maksim Litvinov, “14 Eylül 1937 tarihli konuşma”, Jane Degras (editör), Sovyet Documents on Foreign Policy, Cilt 3 (bundan böyle Jane Degras (editör), 1953, Londra, 1953, s. 254.

[88] PierreBroué ve Émile Temime, adıgeçen yapıt, s. 342.

[89] Maksim Litvinov, “27 Kasım 1937 tarihli seçim konuşması”, Jane Degras (editör), 1953adıgeçen yapıt, s. 267.

[90] Keesing’s Contemporary Archives, Cilt 3, s. 2,744.

[91] Ivan Maisky, adıgeçen yapıt, s. 97.

[92] “Karışmazlık Komitesi’ne Mektup”, 4 Aralık 1936, Ivan Maisky, adıgeçen yapıt, s. 97.

[93] Keesing’s Contemporary Archives, Cilt 3, s. 2,411.

[94] Keesing’s Contemporary Archives, Cilt 3, s. 2,411.

[95] Ivan Maisky, adıgeçen yapıt, s. 106.

[96] Keesing’s Contemporary Archives, Cilt 3, s. 2,463.

[97] “20 Şubat 1937 tarihli SSCB Kararnamesi”, Jane Degras (editör), 1953adıgeçen yapıt, s. 234-35.

[98] Ivan Maisky, adıgeçen yapıt, s. 125.

[99] Ivan Maisky, adıgeçen yapıt, s. 125-26.

[100] Dino Grandi, “Karışmazlık Komitesi’ne bağlı Alt-Komite’nin toplantısında yaptığı Açıklama”, 23 Mart 1937, Ivan Maisky, adıgeçen yapıt, s. 125.

[101] Ivan Maisky, adıgeçen yapıt, s. 158.

[102] “31 Temmuz 1937 tarihli TASS Açıklaması”, Jane Degras (editör), 1953adıgeçen yapıt, s. 249.

[103] Keesing’s Contemporary Archives, Cilt 3, s. 3,735.

[104] Keesing’s Contemporary Archives, Cilt 3, s. 3,384.

[105] Keesing’s Contemporary Archives, Cilt 3, s. 3,252.

[106] John Carswell, The Exile: A Life of Ivy Litvinov, Londra, 1983, s. 86.

[107] John Carswell, adıgeçen yapıt, s. 109, 126.

[108] John Carswell, adıgeçen yapıt, s. 103.

[109] Edgar Snow, Journey to the Beginning, Londra, 1959, s. 312.

[110] Alexander Dallin, “Allied Leadership in the Second World War: Stalin”, Survey, Cilt 21, Sayı: 1/2 (Kış/ Bahar 1975), s. 15.

[111] Maksim Litvinov, “17 Mart 1938 tarihli Basın Açıklaması”, William P. & Zelda Coates, adıgeçen yapıt, s. 585.

[112] Vojtech Mastny, “The Cassandra of the Foreign Commisariat”, Foreign Affairs, Cilt 54, Sayı: 2, Ocak 1976, s. 376.

[113] Andrei Jdanov, “Speech on the Work of the People’s Commissariat for Foreign Affairs”, 17 Ocak 1938, Jane Degras (editör), 1953adıgeçen yapıt, s. 269, 270.

[114] Viyaçeslav Molotov, “Speech at USSR Supreme Soviet”, 19 Ocak 1938, Jane Degras (editör), 1953adıgeçen yapıt, s. 271, 272.

[115] Ivy Litvinov, “To Russia with Love”, Observer Review, 25 Temmuz 1976, s. 17.

[116] Lord Halifax, “Record of a Conversation with Hitler”, 19 Kasım 1937, Documents and Materials relating to the Eve of the Second World War, From the Archives of the German Ministry of Foreign Affairs, Cilt 1 (bundan böyle ‘Archives’), Moskova, 1948, s. 19-20.

[117] ‘Archives’adıgeçen yapıt, s. 29-30, 31.

[118] Sovyet Information Bureau, Falsifiers of History (Historical Information), Londra, 1948, s. 21.

[119] Falsifiers of History (Historical Information), s. 44

[120] Vojtech Mastny, adıgeçen yapıt, s. 367.

[121] Louis Fischer, The Great Challenge, New York, 1971, s. 54.

[122] John Carewell, adıgeçen yapıt, s. 145.

[123] Viyaçeslav Molotov, “Statement in Supreme Soviet of the USSR on the Ratification of the Soviet-German Pact of Non-Aggression”, 31 Ağustos 1939, Londra, 1939, s. 8.

[124] Henry L. Roberts, “Maksim Litvinov”, Gordon A. Craig & Felix Gilbert (editörler), The Diplomats: 1919-1939, Princeton, ABD, 1953.

[125] Andrei Gromiko, Memoirs, Londra, 1989, s. 312.

[126] Falsifiers of Historyadıgeçen yapıt, s. 16-17.

[127] John Carswell, adıgeçen yapıt, s. 148.

[128] Vojtech Mastny, adıgeçen yapıt, s. 367.

[129] Ivy Litvinov, adıgeçen yapıt, s. 17.

[130] John Carswell, adıgeçen yapıt, s. 149.

[131] Ilya Ehrenburg, Men, Years – Life, Cilt 6: Post-War Years, 1945-1954, Londra, 1966, s. 279.

[132] Vojtech Mastny, adıgeçen yapıt, s. 368.

[133] Vojtech Mastny, adıgeçen yapıt, s. 366.

[134] Vojtech Mastny, adıgeçen yapıt, s. 368.

[135] Ilya Ehrenburg, adıgeçen yapıt, s. 278.

[136] Vojtech Mastny, adıgeçen yapıt, s. 368.

[137] Ilya Ehrenburg, adıgeçen yapıt, s. 279.

[138] John Carswell, adıgeçen yapıt, s. 158-59.

[139] Edgar Snow, adıgeçen yapıt, s. 314, 357.

[140] Richard C. Hottelot, “Interview with Maksim Litvinov”, Haziran 1946, Washington Post, 22 Ocak 1952, s. 11B.

[141] Maksim Litvinov, “Interview with Richard Hottelot”, Haziran 1946, Washington Post, 21 Ocak 1952, s. 1.

[142] Maksim Litvinov, “Interview with Richard Hottelot”, Haziran 1946, Washington Post, 21 Ocak 1952, s. 1.

[143] Richard C. Hottelot, “Interview with Maksim Litvinov”, Haziran 1946, Washington Post, 21 Ocak 1952, s. 4.

[144] Richard C. Hottelot, “Interview with Maksim Litvinov”, Haziran 1946, Washington Post, 24 Ocak 1952, s. 13.

[145] Washington Post, 24 Ocak 1952, s. 13.

[146] Ilya Ehrenburg, adıgeçen yapıt, s. 278, 279.

[147] John Carswell, adıgeçen yapıt, s. 161.

[148] John Carswell, adıgeçen yapıt, s. 161.

[149] Washington Post, 25 Ocak 1952, s. 21.

[150] Henry L. Roberts, adıgeçen yapıt, s. 375.

[151] Ivan Maisky, adıgeçen yapıt, s. 203.

[152] Julio Alvarez del Vayo, adıgeçen yapıt, s. 252.

Yazarın Diğer Yazıları

Aynı kategoriden yazılar