Ana SayfaKürsüViranşehir’de Neden Kaybettik?

Viranşehir’de Neden Kaybettik?

Yerel seçimlerde memleketim Viranşehir’deydim. Geçmişte birçok seçime tanıklık etmiştim ama devletin baskılarının yoğun olduğu, Hareketin ilk zamanlarındaki acemilik dönemleri dâhil olmak üzere hiçbiri bu kadar gülünç ve baştan savma olmamıştı.

1990’larda sistem, partiyi engellemek ve seçim sonucunu değiştirmek için enteresan yöntemler kullanıyordu. Oyların yakılması ve çöplerde bulunması rutindi, açık farkla kazanmamamız için. Benzer isim ile parti kurup seçime girmek, benzer logolu partileri pusulada yan yana koymak, sahte oy düzenlemek, adaylıklarını engellemek istediklerini adi suçlar ile suçlamak, yargılamak… Adaylara yönelik baskı ve şiddet uygulama, güvenlik görevlileri ve sistem yancıları ile müdahaleler, blok oy kullandırma, kırsalda ve bazı mahallelerde açık oy kullandırma gibi yöntemler kullanırlardı. 

Açık oylamada başka partiye oy vereceksiniz baskısı bile yıldıramamıştı seçmeni. Adayların başka partiden seçime girmeleri ve seçim sonrası kendi partilerine geçmeleri bile denenmişti kazanımlar için. Bir şekilde baskılar aşılmış ve seçimler kazanılmıştı şimdiye kadar. 

Ama bu seçim farklıydı. Ne rehavet ne de başka bir şey olabilir bu seçimin mazereti. Seçim öncesinde baba evime sadece pusulalar bırakılmış ve bilgilendirme yapmaya tenezzül edilmemişti. Oysa aday muhtarlar bile son saatlere kadar kapı kapı dolaşıp pusulalarını dağıtıyor, kendilerini tanıtıp projelerini veya anlatmak istediklerini anlatıyorlardı. 

Yetmişini devirmiş ve okuma yazması sınırlı kimseler olan annemle babam için zorlayıcı bir gündü. Sabah erkenden oy kullanmaya gitmiş ailem. Listelerde isimleri olmadığı söylenince eve geri gelmişler. Sandıklarda yardımcı olacak kimse de yokmuş. 

Tekrar ikna edip oyların nasıl kullanılacağını anlatmak iki saatimi aldı. Urfa merkezde desteklenecek aday Saadet Partisi’nden olduğu için, ona oy verilecek ve Viranşehir’de pusulanın sonunda yer alan kendi partisine oy verecek. 

Merkezde destek verilen Saadet Partisi, herhangi bir seçim beklentisi olmayan ilçedeki adayını nezaketen de olsa çekmemişti. Nihayet sandığa götürdüm ama yine ne yapacağını şaşıran ebeveynlerime yanlarında giremediğimden herkesin içinde nasıl oy kullanacaklarını anlatmak durumunda kaldım. Tek tek pusulaları gösterip hangisine damgayı basacaklarını sordular. Eve döndüğümüzde yine de yanlış yapmış olma ihtimali yüzünden gerilmişlerdi ve “keşke gitmeseydik” dediler. Haklı eleştirileri, merkezde neden kendilerinin adayının olmadığı üzerine yoğunlaşmıştı ve söyleniyorlardı. 

Oy verme işlemi bittiğinde sonuçlar kutlamalardaki farklılıktan anlaşılabiliyordu. Sayım gece yarımda bitti. Sürpriz bir şekilde AKP kazanmıştı. Herhangi bir şaibe olmadan! Kendileri de duruma şaşırarak 761 oy ile kazanmışlardı. 

Sandık başındakiler sosyal medya paylaşımlarında, köy oyları sayıldı, merkez farklı olacak inançları ve beklentileri sonrası durumla şaşkınlık içinde, tepkisiz bir şekilde yüzleşmişlerdi. Herkesin beklentisi farkla kazanılacağıydı, ama olmamıştı. 

Ertesi gün sandık görevlileri ve ilçe yönetimindekiler olayı çözmüşlerdi! En fazla 1000 beklenmesine rağmen Saadet Partisi adayı 2600 küsur oy almıştı. Saadet Partisi ve HDP’ye verilmiş geçersiz oyların da 1000’e yaklaştığı görülüyordu. 

Kayyım öncesi belediye kendi halkını etrafında toplayamamış, birlikteliği sağlayamamıştı. Bu sonuç, liyakatten ve yaratıcılıktan yoksun yöneticilerin başarısızlığıdır. 

Artık dürüstlük, hizmet, şeffaflık, denetleyebilirlik, denetlenebilirlik ve bütün kesime hitap edilebilirliğin de tek başına yetmeyeceği görülüyor. Birkaç adım ötesi değil daha da fazlası gerekli. Yetenekli ve başarılı kişiler ortak paydalarda buluşarak sonuç elde edilebilir. 

Tabii ki özeleştiri sadece seçilenler için değil seçmenler için de geçerli olmalı. Çağımızın ötesinde yaşanabilirliği ve ayrışılabilirliği de kapsamalıdır.

 

6 Nisan 2019

Yazarın Diğer Yazıları

Aynı kategoriden yazılar