Ana SayfaGüncel YazılarSolun Tarihsel Trajedisi - Tanıklar ve Failler

Solun Tarihsel Trajedisi – Tanıklar ve Failler

Türkiye politik solunun teorik formasyon eksikliği, pratik yaşamın gerçeklerini teoriye yansıtma girişimlerinin hüsranla sonuçlanmasına yol açıyor. Kendilerini bekleyen aydınlık yarınlara ulaşamayan solcular, yaşamın gerçekleri karşısında ütopyaya sığınıyor, politik analiz başlığında ütopyalarını anlatıyor. İçinde bulundukları zamanın üzerinden atlayarak, ya geçmişe dönüyor ve atalarının varsaydıkları koşullarında ışıklar yüzyılında yaşamak istiyorlar ya da torunlarının hayal ettikleri koşullarında yani aydınlık yarınlarda… Ama kesinlikle içinde oldukları karanlık dönemde yaşamak istemiyorlar, bizzat kendi bedenlerinin oluşturduğu engeli özgür bilinçleri ile aşmaya gayret ediyorlar.

Solcuları, içinde bulundukları günlük yaşamın hayhuyundan çıkarıp resmin tamamını görebilecekleri bir alana taşımak Birikim Dergisine nasip oldu. Birikim, zaten yapageldiği bir işi özellikle bugünlerde vurguladı ve hazırladığı “Ateizm ve Sol İlahiyat” (Sayı: 314-315) dosyası ve tarihsel yayın yönetmeninin kaleminden çıkma “Uygarlık Bahsine Giriş” (Sayı: 324) yazısıyla Solcuların eksikliğini derinden duyduğu teori ihtiyacını karşıladı.

Solcular açısından genel olarak ateizmi tartışmak bir ayrıcalık, dini yorumlamak ise çiledir. Birikim, dinmeyen ızdıraplarına tanıklık etmenin ötesinde, Solcuların trajedisine başkaları da tanıklık edebilsin diye kendi tanıklığını kamuoyunun önünde yüksek sesle dillendiriyor.

Trajedi karşısında bir konum tarzı, tanıklıktan başka bir şey yapamaz. Ancak bu tanıklık, çaresiz kalmış bir anlatım olarak, bizatihi yaşayanlarınkinden daha az trajik değildir. Şu farkla ki, dayanılamayacak tanıklıklarını, tanık olmayanların dayanabilecekleri hale getirmişlerdir. Trajik olaylara tanık olanların dayanamayıp yaşadıkları ızdırabı, herkesin izleyebileceği bir eser haline getirmeleri rastlantı olmayıp bir zorunluluğun sonucudur. Kendi gördüklerini başkalarının da imgeler halinde görmesini isterler. Böylece yalnız kalmayacaklarını, yalnızlıklarına son verebileceklerini sanırlar. Adorno, “Aydınlanma insan teolojisine dönüyor” derken, bu yalnızlığın edebi bir metnin kurgusuyla nasıl paylaşıldığını ve bunun nasıl teori işlevi gördüğünü kanıtlarıyla gösterir.

“Paylaşılarak azalması”, acının hakikaten azalmasından değil paylaşanların çoğalmasındandır. Ateş düştüğü yeri yakar, ama Solcular için böyle bir paylaşmanın dışında başka bir çıkış yolu da yok. Onlar yalnız olmaktan yalnızlıklarını haykırarak çıkabiliyorlar. Tıpkı, gündüz sokakta dolaşanların kendisini fark etmesi için yoksulluğunu görünürlüğünün esas unsuru haline getiren sokak dilencisi gibi. Yoksulluğun sessiz çığlık, uzatılan elin ses alması gibi. Böylece kendi trajedisini yaşamın dipsiz derinliğinden haykırarak başkasının duyacağı konusundaki umutsuz umudunu koruyabilir. Trajik olanı duyuran ses özünde bir haykırıştır. Hiçbir zaman duyulmama umutsuzluğuna tanınan son bir şanstır Bu şans bir dergi sayfasında yazılı hale getirilmiş çığlıktır. Tüm acıyı dışarı koymak, bir oyun casino ziyare http://atlas-conferences.com.

“Uygar Solcular”, adına “uygar dünya” dedikleri insanlık âleminde kendilerini görmezden duymazdan gelenlerin olduğunu ve bunların kendilerinden çok fazla olduğunu biliyorlar. Bu dışsallık onların yalnızlığına trajik bir boyut katıyor. Solcular trajedilerine canlı beden olarak değil akıllarıyla, akıl adına tanıklık ediyorlar. Trajik olanı yaşıyor, gelecek adına kaygılanıyorlar.

Görmezden gelenlerin kendilerini fark etmeleri için yervuvarlağının öteki yüzü tarafından saklanan aydınlıktan karanlığa sesleniyorlar. Karanlığın öteki yüzü olan aydınlığın sesini duyanlar olacaktır. Bu ihtimal sadece trajediyi katlanılır kılmıyor, trajedinin son bulmasını da gerçek bir olasılığa dönüştürüyor.

İslamcı ilahiyatçı, Solcuları anladığını onlara kendi tanıklıklarını anlatarak kanıtlarıyla gösteriyor. Karşılıklı empati sonucunda ‘sarıkız’ın Hindu geleneğindeki imgesel değeri anlaşılabiliyor, kurulan empatinin pedagojik bir anlamı olsa da İslam’ın devrimci yorumunu yapan İslamcı ilahiyatçı kendisini bir başka trajediye tanık olmaktan kurtaramıyor. Az çok rasyonel eğitim almış, kendilerini sorgulayan gençleri İslamcı ilahiyatçının devrimci yorumu da kesmiyormuş! Akıldan akıla giden gizli yolu bulamadığı için yakınıyor. Kendi aklını kullanmayı öğrenmiş rasyonel gençler başkasının aklına niye ihtiyaç duysunlar ki… Rasyonel eğitim almamış, kendisini sorgulamayan gençler ne yapıyorlar? Onları devrimci yorum değil, devrimci pratik kesiyor. Aklını kullanamayan bu gençler El Kaide’nin, El Nusra’nın, IŞİD’in ‘akl’ına ihtiyaç duyuyorlar. Mücahit olarak Cihat’ın yolunu tutuyorlar. Bu ‘cahil’ gençler gönülden gönüle giden yolu bulmuşlar. Başka bir içerikte olsa da Kürt gençleri de aynı yolda yürümüyor mu?

* * *

Solcular yaşanan durumdan duydukları rahatsızlığı düşünce ve davranışlarına yansıtsalar da bunu yüksek sesle dillendiremiyorlardı. Solun bu mırıldanmasını ele almak ve tarihsel bir bağlama yerleştirerek teorik bir biçim vermek kaçınılmaz hale gelmişti. Birikim Dergisi, politik ortamın sıcak bir meselesinin tartışıldığı bir dönemde bunu derli toplu bir hale getirerek Solcuların teori ihtiyacını karşılamış oldu. Solcuların uygarlık değerlerini savunma mücadelesinde yalnız olmadığını; Solcularla Aydınlanma düşünürlerinin, onları dergi sayfalarında buluşturarak, aynı hakikati paylaştıklarını bizzat Aydınlanma düşüncelerinin tanıklığında kanıtlamış oldu. Hepsi hazır kıta tanıklıklarını anlatmak için bekliyordu. Kendilerini, Aydınlanma geleneğinin önde gelen düşünürleri ile yan yana bulan Solcular irrasyonalizme, bağnazlığa, gerici ideolojilerin önyargılarına karşı verdikleri mücadelede önemli bir avantaja sahip olduklarına kani olmuşlardı. Barbarları yargılayan tarih, ne de olsa onlardan yanaydı! Mübaşirin tek tek çağırdığı tanıklar; insanın tüm bağımlılık ilişkilerinden kurtulduğunu, artık varlığını kendisini gerçekleştirmeye adadığını anlatıyor!

Uygar Solcular için, sadece kapitalist versiyonu değil onun düşman ikizi olan sosyalist varyantı da dahil bir bütün olarak Aydınlanma geleneği, barbar gericilerin tehdidi altındadır. Saldırı karşısında, barbarların yıkmak istedikleri ‘akılevi’ni savunmak tüm sol, sosyalist ve ilerici güçlerin görevidir. Şayet bu görev başarıyla yerine getirilmezse gelecek kuşakları barbarlıkla damgalanmış karanlık bir gelecek bekliyor demektir. Tehlikenin ciddiyetini IŞİD simgeliyor ve böylece simgeler ile somut gerçek örtüşmüş oluyor. IŞİD’in saldığı korku, tüm solun ‘kutsal ittifak yasası’na uymasını sağlıyor. Öznel gerekçelerle birbirine düşman olan Solcular, IŞİD’e karşı birleşiyorlar. Gerçekten de IŞİD, ekonomik bir ideolojik işlev görüyor; IŞİD, Solun ideolojik maddi bir pratiğe dahil olmasını ve bu maddi pratiğin kurallarına bağlı kalmasını sağlıyor. Bu sayede tüm farklılığıyla Solun tamamı, kendisine, uzlaşma ideolojisinin sığınağında yer bulabiliyor. Bir sığınaktan fazlasını ifade eden Solun bireysel ve kolektif tepkilerini yöneten bilgilerini doğrultan ampirizm, solun uzlaşması için büyük bir işlev görüyor.

* * *

Birikim Dergisinin gösterimini yaptığı Uygar Solculuk oyununun ideolojik işlevi nedir? Solcu yazarlar ve okurlar arasındaki bu ortaklık nereden geliyor? Bu ortaklaşmaya olanak veren tanıklarla failler arasında paylaşılan bir şeyin olması gerekir. Bu, bendinden taşıp tüm boşlukları dolduran, Solcuların düşünce ve davranışlarını yöneten etmen insan ideolojisidir. İdeolojik olan sadece düşünceler değildir, düşünce ve davranışlar bütünüdür. Birikim‘i okumak için onların kafalarının içinde ve davranışlarında –içkin– birtakım düşünceler vardır. Birikim, Solculara davranışlarındaki düşünceleri gösterirken, onlarda bir biçimde düşüncelerinin davranışlarını görüyor. Bu ideolojik maddi pratik, Uygar Solculuk oyununun sergilenmesine olanak tanıyor. Birikim Solculara ideolojik alanı gösterirken, onlar da Birikim‘de gördükleri ideolojik alanda kendilerini buluyorlar.

Birikim, Solcuların kendilerine bakmalarını, baktıklarında kendilerini görüp tanış çıkmalarını sağlayan bir aynadır. Bu, Birikim‘in ideolojik işlevidir. Aynaya bakan kendinden başkasını göremez. Bunun doğrulanmasını, Birikim‘de ortaya koyulan Solcu tipolojisinin zorlama olmadan kabul edilmesi ve kendiliğinden bir biçimde verilen tepkilerde görebiliriz. Pratik politikanın gerçekleşme koşullarının ortaya çıkardığı seçeneklerden birini seçip Birikim‘den farklı yerlerde konumlanan ve Birikim‘e bu nedenle soğuk bakışlar fırlatan Solcular, Birikim‘i okuduklarında, içlerinden, “Aynen öyle, doğru söylemiş” diye geçiriyorlardır. Çünkü Solcular, Birikim‘i, “Uygarlık bahsine girebilmek” umuduyla alıyor ve okuyorlar.

Birikim, Solculara, yaşadıkları olayları bir trajediye indirgeyerek tekrar sunuyor. Solcuların bu trajik olay anlatımında kendilerini bulması kaçınılmazdır. Olayı yaşayanın kendileri olduğundan emin oluyorlar. Birikim onlara bu hizmeti sunuyor. Hizmetteki başarısını bununla sınırlayarak Birikim‘e haksızlık etmeyelim. Birikim bundan fazlasını yapıyor. Şöyle ki, Birikim, Solcuların aldıkları keyfin tadını tam anlamıyla çıkarması için, işin içinde bulunan riske dikkat çekiyor. “Solcular, asıl sahiplenip savunmaları gereken uygarlık değerlerine araçsal mantıkla yaklaşıyor” demek, Solculuğun kendi özünü gerçek ve akılcı bir şekilde gerçekleştiremediğini söylemektir. Keza birtakım Solcular da “barbar IŞİD”e benzer davranışlar sergiliyor. Tamam; onlar IŞİD gibi kafa kesip sergilemiyor, ama onlar da kafalara bir şey yapıyor. Panik butonuna basmaya gerek yok! Birikim, oradaki benzerliğin oluşturduğu tehlikeye dikkat çekip riski gösteriyor ama Solculara kendilerini barbarlardan ayırıp tanımaları için başka portreler sunuyor. Sunulan portrelerde kendilerini bulan Solcular, Birikim dergisinin sağladığı düşünce atmosferinde soluklanıp onun sunduğu hümanist içerikle “insanî konular”ı konuşabilen insanlara dönüşüyorlar. Sofrada meze olan mücahitlerin, ayrı düşme tehlikesi bulunan üyelerinin buluşmasına yardımcı oldukları için bilmeden Büyük İnsanlık Ailesine hizmet etmiş olduğunu kabul etmek gerekiyor.

* * *

Solcular, Birikim‘i kendilerini doğrulamak, kendileriyle tanış çıkmak için izliyorlarsa bunun nedeni, kendilerinden tam emin olmamaları, azıcık kuşkulanmalarıdır. Kendilerine bile itiraf edemeseler de akıllarının bir köşesinden, “Hakikaten kendimize yabancı bir ideolojiyi benimsemiş olmayalım. Burjuvaziyle aynı uygarlığı savunmaya karşı çıkanların dediği doğru olmasın!” düşüncesi geçiyordur. Bu, beklenen bir şey, düşünen aklın konfordur. Birikim işte Solcuların içine düşen bu kuşkuyla oynuyor ve ardından onu bir kenara atıyor. Kenara atarak Solcuların tüm kuşkularını kovuyor ve onların kendilerinden emin olmalarını sağlıyor. Birikim‘in sunduğu hizmetten memnun kalan Solcu, yanlış yapanın kendisi değil başkaları olduğuna ikna olur. Birikim, Solcuların kendilerinden emin olmalarını sağlamak için Teori ve Politika‘yı Marksizm ile ilgili çevrenin dışına atmakla kalmıyor, Aydınlanma geleneğinin önde gelen düşünürlerini tanık olmaya çağırıyor. Tanıklar, Solcu yazarlarla birlikte aynı melodiyi farklı perdelerde çalıyor; koro halinde, özgürlük, eşitlik, kardeşlik ve insanlık ezgisini söylüyorlar.

Birikim, Solcular için riskleri ortadan kaldırıp her şey yoluna koymuş oldu. Solcular, yapmış olduklarından emin, huzur içinde sürdürecekler yapageldiklerini. Birikim, Solculara düşünce ve davranışlarında yalnız olmadığını gösterirken, Solcular da gösterilende kendilerini görüp tanış çıkmış oldular.

* * *

Birikim, Solcuların düşünce ve davranışlarını yazılı bir metinde konuşturup akıl ve akılsızlık arasındaki mücadelenin nedenlerinden söz ederken onların yaşadığı trajediyi de güncellemiş oluyor. İdeoloji, onu özne kabul eden, ona kulak veren insan bireylerine seslenir. İnsan bireylerini, kendi öznesi haline getirir. Bu işlevi nedeniyle ideoloji, özne aracılığıyla ve özneler için vardır. Birikim Solcuların kendi inancı uyarınca dediklerine gönülden inanmalarını sağlıyor.

Birikim, yanan evin kendi evleri olduğunu sanan ve kaygıya kapılan Solculara, endişeye mahal olmadığını, başkasının evinin yandığını, evlerinin sapasağlam yerinde durduğunu anlatmış ve bundan emin olmaları için adres göstermiştir. Birikim‘den aldıkları adreste görecekleri, elbette kendi evleridir. Uzak kaldıkları evlerini özleyen Solcuların özlemini giderip evlerine dönmelerine Birikim yol açmış oldu. Şimdi huzur içinde ‘akılevi’nin baş köşesine kurulan Uygar Solcular, ideolojik düzlemde ev sahibiyle birlikte, ‘akılevi’ni yıkmaya gelen barbarları karşılıyorlar.

Teori ve Politika mı?.. Solcular onu aralarına almayıp dışarıda bırakmış. Allah’tan ki dışarıda bırakmışlar. Bu sayede dışarıdan içeriye bakıp içeridekilerin Solcu olduğunu ama Marksist olmadığını anlıyoruz.

Uygar Solcuların yaşadığı trajedinin son bulacağına dair beklentimizi, onların aklından ümidimizi keserek koruyoruz.

 Bu yazı Teori ve Politika’nın 71-72. sayısında yayınlanmıştır.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Aynı kategoriden yazılar