Ana SayfaGüncel YazılarGÖRÜŞ: CLİNTON’IN KAYBETMESİYLE DÜNYA BİR SERSERİ MAYINDAN KURTULDU

GÖRÜŞ: CLİNTON’IN KAYBETMESİYLE DÜNYA BİR SERSERİ MAYINDAN KURTULDU

Pek çok kişi henüz farkında olmayabilir ama ABD’nin gelecek başkanı olarak Donald Trump’ı seçmesi –ve Hillary Clinton’ı reddetmesi- ile Çarşamba günü dünya rahat bir nefes aldı.

Clinton yönetimindeki bir ABD dış politikasının ne kadar tehlikeli olacağını anlamak için onun New York Senatörü ve 2009-2013 yılları arasında ABD dışişleri bakanı olarak yaptıklarına bakmak yeter.

Libya

ABD önderliğindeki NATO güçlerinin 2011’de Libya’ya yaptıkları müdahale, daima Clinton’ın “akıllı güç”ü, geçmişte örneği görülmemiş bir şekilde, değerlendirmeyi ve planlamayı beceremeyip kötüye kullanması ile birlikte anılacaktır.

Libya lideri Albay Muammer Kaddafi husumetten vazgeçip Batı ile yeniden barışmış ve sonunda Libya’yı bütün Afrika’nın en müreffeh ülkelerinden biri haline getirmişti. 2011 yılı başında Arap Baharı’nın daha geniş kapsamı içinde kısa süreli bir kalkışma oldu, Kaddafi ve emrindeki güçler bu silahlı ayaklanmayı başarılı bir biçimde sınırlayıp bastırdı. 

Bu sonuçtan hoşnut olmayan Clinton hummalı bir kulis faaliyetine başladı ve sonunda ABD Başkanı Barrack Obama’yı güya Bingazi’de gerçekleşecek bir katliamı –ki bugün bunun bir yalan olduğu biliniyor- önlemek üzere NATO ittifakını Libya hava sahası üzerinde bir uçuşa yasak bölge kurmaya yöneltmeye ikna etti. 

Bu uçuşa yasak bölge –Clinton’ın teşvikiyle- çabucak stratejik hükümet mevzilerini hedefleyen ve “asi” güçlere silah sevkiyatına yardımcı olan yasadışı NATO bombardımanlarına dönüştü. Clinton ile ilişkili e-posta mesajları, NATO müdahalesinin ardındaki esas güdünün Libya’nın dolar ve avro ile rekabet edecek altın esasına dayanan yeni bir para birimi yaratma planını engellemek olduğunu ortaya koydu. Libya’nın 42 milyar varillik petrol rezervine konma hesaplarını saymıyoruz bile. 

Kısa süre içinde farkına vardık ki bu “insan severlik” Clinton’ı 2017’de Beyaz Saray’a taşıması beklenen rejim değişikliği için basit bir bahaneden fazlası değilmiş. 

Bugün Libya, ardında yirmibeş ile elli bin arasında insanın hayatına mal olan ve ülkeyi IŞİD ile öbür cihatçı örgütler için asker deposuna dönüştüren bir iktidar boşluğu bırakan bir çökmüş devlet.

Tunus’un nüfusunun beşte birine tekabül eden ve NATO müdahalesinden önce Libya nüfusunun üçte birini oluşturan iki milyon Libyalı şimdi Tunus’ta mülteci. Şimdi Libya Avrupa’yı sarsan kitlesel mülteci krizinin başlıca kaynaklarından biri. Ülke kıyılarından yola çıkan yüzbinlerce Afrikalı ve Orta Doğulu mülteci Avrupa’ya ulaşmaya çalışıyor, binlercesi de yolda boğuldu.

Irak

 

Clinton dışişleri bakanıyken Afganistan’ın işgalini tamamen desteklemiş, senatörken de şimdi “bir hata” olduğunu kabul ettiği Irak savaşına onay vermişti. 251.000 insanın canından olmasına katkıda bulunan bu kararının nedeni ya da bundan nasıl bir ders çıkardığı hakkında hiçbir açıklama yapmamış olması da manidar. 

Clinton 2007’de Irak’tan ABD askerlerinin çekilmesine hem askerî hem iç politikaya ilişkin gerekçelerle karşı çıkmıştı. Buna rağmen etkili isyan bastırma operasyonları ile birlikte yürütülen geri çekilme istikrar getirici bir başarıydı. Clinton Irak işgalini desteklemekte nasıl yanlış yaptıysa, ABD dışişleri bakanlığı da Irak’tan asker çekmeye nezaret etmekte, tıpkı Libya’da müdahale sonrasını planlamaktaki başarısızlığı gibi,  o derece yanlış davrandı. Bu yanlış, IŞİD’in metestaz yapmasına yardımcı olan bir güç boşluğu yarattı.

Sonrasını planlayan hiçbir anlaşma yapılmamıştı, uygun bir geçiş dönemine yardımcı olacak danışmanlar ya da bir transfer ekibi bırakılmamıştı. Cinton, o zamandan beri bu kararla ilgili sorumluluğunu unutturmaya çalışıyor.

Suriye

 

Irak El-Kaidesi sonradan Suriye Devlet Başkanı Esat ile savaşmaya başlayan IŞİD ve öbür aşırı İslamcı gruplara dönüştü.

Burada da Clinton’ın uzlaşmaz tutumu Birleşmiş Milletler Özel Temsilcisi Kofi Annan’ın 2012 baharındaki ateşkes çabalarını boşa çıkararak Suriye iç savaşının uzamasına yardımcı oldu. 470.000 insanın canına mal olan ve 11 milyon insanı yurdundan eden bu uğursuz iç savaştan Clinton sorumlu tutulamazsa da, Bingazi’deki ABD konsolosluğu Libya’da Muammer Kaddafi’yi devirmek isteyen asilere silah dağıtmakta başlıca kanal olmuştu. Bu, muhalefetin desteklenmesini isteyen dışişleri bakanlığının ısrarlı baskılarıyla olmuştu. 

Suudi Arabistan/Yemen

Suudi Arabistan’ın Yemen’de Amerikan yapımı F-15 jetlerinin önderliğinde Yemen’e karşı yürüttüğü inanılmaz vahşilikteki hava harekâtı en az 2.800 sivilin ölümüne yol açtı. Boeing tarafından üretilen uçaklar Sınır Tanımayan Doktorlar tarafından desteklenen üç kuruluşun bombalanmasından da sorumlu. 

Ve 2014 Ağustosunda sızdırılan kendisine ait bir e-posta, Clinton’ın (Clinton Vakfına 1 ile 5 milyon dolar arasında bağış yapmış olan) Suudi Arabistan ile Katar’ın İslam Devleti ve öbür terörist Sünni gruplara mali ve lojistik destek verdiğinden haberdar olduğunu gösteriyor. 

Ukrayna

Ukrayna’da Washington ile Clinton’ın bağışçısı ve destekçisi olan George Soros, neo-faşistlerin demokratik olarak seçilmiş Rusya yanlısı devlet başkanını devirerek ABD’nin seçtiği bir cunta yönetimi kurmasıyla ve ülkede devam eden iç savaşı ateşlemesiyle sonuçlanan darbesine yardımcı oldu. 

Clinton, Ukrayna’nın, doğusundaki etnik olarak Rusların çoğunlukta olduğu ve Rusya tarafından ilhak edilen Kırım yarımadasını geri alma çabasını destekliyor ve Kiev NATO’ya üye olmak için bastırıyor. Clinton’ın Ukrayna yanlısı, NATO yanlısı politikası pek âlâ ABD’yi Rusya fay hattı boyunca gereksiz bir savaşa sürükleyebilirdi.

Seçim süreci boyunca kaygı verici bir şekilde büyük ölçüde gözlerden kaçan bir husus, Clinton’ın başkan seçildiği takdirde, ABD çıkarlarını hedef alan siber-saldırıları “herhangi başka saldırılar” gibi ele alacağını ifade etmiş ve “ciddi politik, ekonomik ve askerî karşılıklarla hazır olunacağı” tehdidinde bulunmuş olmasıydı. Rusya’nın Donald Trump ile örtüşür biçimde ABD seçim sürecini hacklemekte olduğu yolundaki asılsız ama ısrarlı suçlamalarıyla birleşince bu tehdidiyle Hillary Clinton Rusya ile bir çatışma yoluna daha baştan girmiş bulunuyordu.

Clinton’ın militarist ve müdahaleci dış politika kariyeri, ardında ölümler, yıkımlar, istikrarsızlıklar ve yurtlarından edilmiş milyonlar bırakan kötü kararlar ve devasa hatalarla el ele gitti. Uluslararası ilişkilere, çok sayıdaki siyasal mali destekçisini tatmin etme arzusuyla da karışık, Liberal-saldırgan –gerçi birçokları bunu neo-muhafazakâr diye niteliyor- yaklaşımı, sadece ABD’yi gereksiz çatışmalara ve uzatmalı savaşlara sürüklemekle sonuçlanabilirdi.

Eski ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell’in sözleriyle “HRC (Hillary Rodham Clinton) dokunduğu her şeyi enkaza çeviriyor”. ABD ve dünya kelimenin tam anlmıyla bir serseri mayından kurtulmuş bulunuyor.

The Hill internet dergisinde 9 Kasım’da yayımlanan İngilizce orijinalinden çevrildi.

Yazarın Diğer Yazıları

Aynı kategoriden yazılar