Ana SayfaArşivSayı 31Makinelerin Yükselişi

Makinelerin Yükselişi

Selim Sarıkaya

Terminatör serisinin üçüncüsü, “Makinelerin Yükselişi” geçtiğimiz haftalarda gösterime girdi. Serinin ilk iki filminde, kahraman, gelecekten kendisini yok etmeye gelen terminatörleri, makineleri yok etmişti. İlk iki film kahramanın, dünyanın sonu olan “kıyamet günü”nü yani ekolojik bir felaket olan nükleer patlamaları durdurmuş olduğu izlenimi vererek sonuçlanmıştı. Makineler geleceğin şimdisinde yaşayan direnişin önderini yok etmek, insanlar da korumak için geçmişe makine savaşçılar yolluyordu. Seriyi oluşturan ilk iki filmde, gelecekten niye geçmişe dönüldüğüne dair hiçbir tutarlı gerekçe yoktur.

Gelecek yaşanmış ya da yaşanmaktaysa, yani “kıyamet günü” olmuş bitmiş ve makinelerle insanlar arasında bir savaş olmaktaysa geçmişle uğraşmak niye? Serinin ilk iki filminde olan bir yığın tutarsızlık, son filmde ‘tarihsel zorunluluk’ kategorisiyle tutarlı hale getirilmeye çalışılıyor. Filmin kurgusu geçmiş, gelecek ve şimdi ayrımları üzerinden büyük oranda tamamlanmış durumdadır. “Makinelerin Yükselişi”nin görsel şöleni ışığında, geçmiş, gelecek, şimdi ve/veya bilim, politika ayrımlarıyla ekolojik hareketleri tartışmak mümkündür.[1]

Filmin kahramanı John Oconnor, üçüncü bölümde, birinci (bu bölümde henüz annesinin karnındadır) ve ikinci bölümlerde kendisini yok etmeye gelen terminatörleri yok ederek “kıyamet günü”nün artık yaşanmayacağını düşünen yirmi iki yaşında bir gençtir. Oconnor, geleceği, tarihe şimdilerden oluşan ardzamanlı bir süreç olarak bakmaktadır. Bu nedenle, tarihin gidişini, terminatörü iki kez yok ederek ama içinde yine de bir şüphe barındırarak değiştirdiğini düşünmektedir. Yani, Oconnor, ‘tarihsel zorunluluğu’ pratik-politik müdahaleyle değiştirdiği bilincini taşımaktadır. Oconnor’ın bilinci, şimdinin ontolojik niteliğinde yaptığı değişiklikle, tarihsel sürecin ontolojik niteliğinde bir değişiklik gerçekleştireceğini düşünen bir bilinçle eş düzeydedir.

Kapitalist üretim tarzı, eğer sınırlı olan doğayı sürekli tüketerek yeniden-üretiminin sınırlarına gelip dayanacaksa, bu akıl almaz sömürü zorunlu olarak ekolojik bir felaketle sonuçlanmak zorundadır; epistemolojik olarak “kıyamet günü” kaçınılmazdır. Ekolojik hareketler pratik-politik olarak, Oconnor’ın bilincini paylaşmaktadır. Ekolojik hareket, tarihi, birbiri ardına gelen şimdilerden kurmaktadır. Bunun daha da ötesi ekoloji doğayla uyumlu bir üretimin, doğaya zararlı üretim teknik ve teknolojilerinin sınırlandırılması ve ortadan kaldırılmasıyla kurulabileceğini düşünmektedir. Bu düşünce maddi üretim tarzını bir tür teknolojik ve teknik anlayışa indirgemektedir. Oconnor, ikinci bölümde, skynet teknolojisini ve bilgilerini yok ederek, “kıyamet günü”nden kurtulduğunu düşünürken, ekoloji hareketi de doğaya zararlı teknolojinin önüne geçmeye çalışarak ekolojik felaketten kaçınılabileceğini düşünmektedir. Ekolojik hareket, şimdinin ontolojik niteliğinde doğaya zarar veren “makineleri kırarak”, tarihsel sürecin ontolojik niteliğinde değişimlere neden olacağı kanısındadır.

Filmin son serisinde skynet teknolojisinin ortadan kaldırılamadığı görülür. Bu, “bilgiyi yok edin geriye işe yaramaz makine yığınlarından başka bir şey kalmaz” düşüncesiyle ters düşer. Maddi-üretim tarzı yok olmadan yani dönüşmeden, pratik olarak teknolojiyi ve onun teknik bilgisini yok etmekle, tarihsel zorunluluk engellenememektedir. Maddi-üretim tarzının tarihsel gelişiminde skynet gibi bir teknoloji zorunluluk ise, bu üretim tarzı böyle bir teknolojiyi ve onun teknik bilgisini er ya da geç üretecek demektir. Bu skynete karşı savaşmamak anlamına mı gelmelidir? Skynet geleceğe ait bir şeyse ve gerçek güç olarak şimdide yoksa onunla savaşmak, şimdide savaşmamaktır. İşçicilik ve sosyalizmciliğin ekonomizminin gelecekte bir kriz beklentisiyle ezenlerle girdiği mücadele ekseni şimdiye ait değildir; bu anlamıyla Oconnor’ın skynet ile yaptığı savaş gibi pratik-politika dışıdır. Oconnor şimdide istemiş olsa da, “kıyamet günü”nden önce skynete karşı gerçek bir mücadele yürütemez. Oconnor, gelecekte insanların skynete karşı yürüteceği direnişin önderi imgeselliğini, ezenlerin şimdiye ait gerçek güçleriyle yapılan bir mücadele olarak algılayabilseydi, geleceğe ait bu imgesellik pratik bir anlam kazanacaktı ve kendisini ‘kayıtsız’ bir hayat sürmekten kurtaracaktı. Ekolojik hareketler, gelecekte ”kıyamet günü”ne karşı bir mücadele yürütecekleri imgeselliğini, şimdinin güçleriyle yapılan mücadele ile birleştirerek imgeselliklerine pratik bir anlam katmaktadırlar, ama bu mücadelenin sınırları vardır. İşçicilik ve sosyalizmcilik ise geleceğe dair imgeselliğini, şimdinin güçleriyle yapılan bir mücadelede birleştiremedikleri çoğu konjonktürde pratik-politikaya kayıtsız kalmaktadır. İşçicilik ve sosyalizmciliğin “krizi derinleştirme” tezleri, şimdinin güçleriyle girişilen bir mücadele olarak algılanmadığı için doktriner kalmakla karşı karşıyadır.

Burada Oconnor’ın annesinden bahsetmek gereklidir. Oconnor’ın annesi gerçek bir pratik-politikerdir. Oconnor’ın annesi “kıyamet günü”nün er ya da geç yaşanacağını düşüncesindedir. Bu nedenle öldükten sonra makinelerle savaşmak için insanlara yardımcı olsun diye vasiyeti üzerine, yoldaşları tabutunun içine cesedi yerine cephanelik saklamıştır. Anne, kan kanserinden ölene kadar, nükleer bombalamadan daha az etkileneceği söylenen Meksika dağlarına çıkarak gerillalara katılmıştır. “Kıyamet günü”nü engelleyebilmenin mümkün olamayacağı bilincine sahip olsa da, bu bilinç onun şimdide ezenlerle ezilenler arasındaki mücadeleden geri durmasına neden olmaz. Anne, mücadelesini şimdinin güçlerine yöneltmektedir. Geleceğin ütopyası ya da anti-ütopyasına karşı verilecek mücadele, annenin pratiğinde gerçek bir politik karşılık bulmaktadır.

“Makinelerin Yükselişi”nde Oconnor, yeni yok ediciye karşı kendisini korumak için gönderilen terminatörün (T-800) tüm uyarılarına rağmen, hala skynetin yok edilebileceğini ve “kıyamet günü”nün yaşanmayacağını düşünmektedir. T-800 tarafından Oconnor’a geleceğin bilgisi, yani “kıyamet günü”nün zorunlu olarak yaşanacağı bilgisi verilmiş olsa da, bu bilginin, Oconnor’ın şimdisinde bir hükmü yoktur. Oconnor, “kıyamet günü”nün pratik bir müdahaleyle aşılabileceğini düşünmektedir. Filmin finalinde, T-800’ün söylediği saatte skynet teknolojsi tüm kontrolü ele alarak “kıyamet günü”nü, nükleer saldırıyı başlatmıştır. Oconnor’ın tüm pratik müdahalelerine rağmen tarihsel zorunluluk gerçekleşmiştir. Oconnor sonunda, kıyamet gününü engelleyemeyeceğini anlamıştır. Tarihsel zorunlulukta, aslında böyle bir pratik müdahale için gedikler, boşluklar yoktur. Onun tarihsel görevi hayatta kalmak ve makinelere karşı verilecek olan mücadelede direnişe önderlik etmektir. Tarihsel zorunluluk gereği, gelecekten gelen terminatörler olmasa bile bu kaçınılmazdır. Terminatörlerin, Oconnor’ı, üç bölüm boyunca yok etme çabası boşunadır. Oconnor’ın, makineler tarafından yok edilmesi tarihe pratik-politik bir müdahalenin mümkün olacağı anlamına gelecekti.

Kapitalizmin gelişimiyle ortaya çıkan makine kırıcılığı, yorumcular tarafından her ne kadar, yalnızca teknik ilerlemeye karşı bir savaşım olarak değerlendirilmemiş olsa da, devlete karşı politik savaşımla makinelere karşı savaşım arasında bir açı ya da tarihsel bir örtüşmeme yaşanmıştır. Ekolojik hareket, yeni zamanların modern makine kırıcıları, bu örtüşmeme probleminin eşiğinde olduklarını düşünmektedirler. Uzun tarihsel eşik dönemine girilmiştir, yani üretici güçle üretim ilişkilerinin bir ve aynı olduğu, teknik olanla politik olanın, politik olanla bilimsel olanın, şimdi ile geleceğin, ütopyayla gerçeğin kesiştiği tarih momentine girilmiştir. “Makinelerin Yükselişi”inde “kıyamet günü” sonrası terminatörlere karşı direniş, her şeyin şimdide yani geleceğin şimdinin mücadelesiyle belirleneceği bir savaş dönemidir. Makinelere karşı verilen mücadeleyle yani makine kırıcılığıyla politik iktidar mücadelesi bir ve aynı şeydir. Makinelerin üretimin kontrolü ele geçirmesi, yani başka bir deyişle insan emeğinin maddi üretim tarzından tamamen bağımsızlaşmasıyla artık toplumsal üretim ilişkileri düzeyinde verilen savaş tarihi belirleyici güç konumundadır. “Zorunluluklar alanı” ortadan kalmıştır, ve “özgürlükler alanı”na geçmek mümkündür.

Yeni zamanların modern makine kırıcıları, politik mücadele ile teknolojiye karşı mücadelenin bir ve aynı şey olduğunu düşünüyorsa, kuşkusuz bunu hayata geçirmek zorundadırlar. Bunu hayata geçiriş pratikleri, politik iktidarlarda istikrarsızlık yaratmadığı sürece, tarihin çöplüğünde yerlerini alacaktır. Makineleri gerçekten kıranlarla kırmayanları ayırmak gerek. Ekolojik hareketlerin gerçek ve güçlü bir makine kırıcısı olarak, politik alanda yer alması mümkündür. Kapitalist maddi üretim tarzını teknoloji merkezli karşıya almak ve güçlü ve gerçek bir makine kırıcılığının pratik yolunu açmak, bir şiddet pratiği olarak devrimci politik işlevlere neden olabilir.

 
 


[1] Geçmiş, Gelecek ve Şimdi arasındaki ayrımlar ve bu ayrımlar üzerine kurulan bilim ve politika anlayışlarına dair ayrıntılı tartışmalar için bkz. “Zaman ve Marksizm”, Teori ve Politika 14, Bahar 1999.

Yazarın Diğer Yazıları

Aynı kategoriden yazılar