Ana SayfaArşivSayı 53Yoksul Bir Günahkarın İncili’ne Önsöz

Yoksul Bir Günahkarın İncili’ne Önsöz

W. Weitling, Poor Sinner’s Gospel,

Trans. by Dinah Livingstone, London and Sydney 1969

 

 

 

Yoksul Bir Günahkarın İncili’ne Önsöz

 

David McClellan

Çeviri: Gülsüm Emek Aytaç

Wilhelm Weitling, Ekim 1808’de ve Napolyon kariyerinin doruk noktasındayken doğdu. Magdeburg’lu bir aşçı ile Napolyon’un Magdeburg’daki garnizonunda subay olan bir babanın gayrı meşru oğluydu. Babası, neyi var neyi yoksa anne ve oğula bırakarak Rusya ile yapılan bir savaşa gitti ve savaştan bir süre sonra da öldü. Annesinin çabalarıyla orta dereceli bir okula yazılan Weitling, daha sonra bir terzinin yanına çırak olarak girdi. Eğitimi bitince mesleği gereği Almanya’yı dolaştı; ancak bunun geçimini sağlamak için hayli zor olduğunu düşündü. Louis Philippe’in ‘Burjuva’ monarşisini başlatan ve otokratik Alman devletinde bile liberal etkiler yaratan Fransız Temmuz devrimi Weitling’i Leipzig’de buldu. Daha sonraki yıllarda Dresden ve Viyana’daydı. Burada bir plise makinesi icat etti, bundan bir miktar para kazandı ve nişanlandı. Ne var ki, “kendisiyle aynı görüşte bir kişi arama isteği”, Weitling’i Paris’e çekti. Bu ‘aynı görüşteki kişileri’, ilk olarak 1832 yılında Paris’te örgütlenmeye başlayan Alman işçilerinden oluşan bir sosyalist grup olan Horlananlar Birliğinde buldu.

Kısa bir süreliğine Viyana’ya döndükten sonra, Eylül 1837’den Mayıs 1841’e kadar Paris’te kaldı. 1838’de Horlananlar Birliği merkez komitesinin bir üyesi oldu ve ilk kitabı, İnsanlık Ne Haldedir Ve Nasıl Olmalıdır’ı yazmak için görevlendirildi.

Ayrıca başka alanlarda da aktifti: Fransızca öğrendi ve Lamennais’in İnsanlığın Kitabı adlı eserini Almanca’ya çevirdi. Birçok propaganda seyahatine çıktı, Paris’te, ucuz yemek sağlayarak grevciler ile işsizlere yardım etmek için komünist bir yemekhane kurdu.

1841’in başlarından Haziran 1843’te tutuklanışına kadar İsviçre’de, yine birliğin merkez komitesince önerilen görevde çalıştı. İlk zamanlardaki zorluklara rağmen (İsviçreli işçiler Weitling’in komünizmini ilkin aşırı buldular) 1843’ün başlarına doğru birkaç kantonda yayılmış, toplam 700’den fazla üyeye sahip on üç tane Komünist İşçiler Birliği vardı. Weitling ayrıca yine bu dönemde ilk Alman komünist gazetesini de çıkardı ve Aralık 1842’de ikinci kitabı, Uyum ve Özgürlüğün Güvenceleri’ni yayımladı.

Bu kitap Weitling’in etkisini belirginleştirdi. Artık zorluklar artmaya başlamıştı: Gazetesi Fransa’da toplatıldı ve böylece Londra’ya gönderilemedi; Weitling sonunda Cenevre’den sürüldü. Terziliği bırakıp kendisini tamamen komünist propagandaya adadı, 1843 baharına kadar şehir şehir dolaşarak aşırı tutucu bir kent olan Zürih’e yerleşti. Ancak başarısı hiçbir yerde öncekini yakalayamadı ve yeni bir propaganda yaklaşımı olarak İncil’i yazmaya başladı. Bu kitap bitmeden 1843’te tutuklandı ve on aylık hapis cezası aldı. Kitabını hapisteyken bitirdi, İngilizce öğrendi ve serbest kaldığında Londra’nın yolunu tuttu. Burada Londra’daki birlik üyeleri tarafından karşılandı.

Weitling Şubat 1846’da Brüksel’e gitti ve burada ilk kez Marx’la yolları ke-sişti. Şiddetli bir tartışma sonrası Weitling kendisini Brüksel’deki birlik üyeleri tarafından dışlanmış hissetti. Kısa bir süre sonra burayı terk ederek New York’a gitti ve orada yeni bir İşçi Birliği örgütledi. 1848 devrimi patlak verince de İşçi Birliği’nin temsilcisi olarak Almanya’ya döndü. Bir kez daha bildiri yazma ve kitle hareketlerinin örgütlenmesi görevlerini üstlendi. 1849’da Almanya’dan sınır dışı edilince yeniden New York’a döndü.

1850’de Amerika’da kötüye giden ekonomik durum, Weitling’in ajitasyon çalışmalarını anlamlı bir hale getirdi. Başarılı bir devrimci gazete kurdu ama bu çok kısa bir süre sürdü. 1850’lerin ortasında Weitling aktif politik mücadeleden elini çekti. 1854’te evlendi, çok sayıda çocuğu oldu ve ömrü boyunca peşini bırakmayan korkunç yoksulluk içinde yaşamaya devam etti. 1871’de Fransa-Prusya Savaşına karşı Birinci Enternasyonal mitingine katıldı ve üç gün sonra 25 Ocak’ta öldü.

Weitling, Moses Hess’le yaptığı bir tartışma vesilesiyle Engels tarafından “ilk Alman komünisti” olarak nitelenmiştir. Weitling önemli çalışmalarını 1838 ila 1845 yılları arasında yaptı. Alman basınında Saint-Simon ve Fourier’in fikirleri üzerine çıkan haberler, 1830’un başlarında Weitling’in komünizme ilgi duymasını sağladı ve Paris’in etkisi de bu ilgide belirleyici oldu.

* * *

İlk kitabında Haklılar Birliği Weitling’den malların ortaklaşalığının mümkün olduğunu gösteren bir şeyler yazmasını istemişti. Kitap, birkaç ay önceki Blanqui isyanının başarısızlığı üzerine kanıtlanan bir görüş olarak, komplocu yöntemler ve darbelere karşı uyarı niteliğindeydi ve devrime gidecek yol olarak kitleler arasında propagandayı ileri sürüyordu. Weitling Lamennais’ten pek çok şey almıştı ve ahlaki niteliğine ve doğal hukuk ve Hıristiyanlığa başvurmasına rağmen sınıf mücadelesi sert doktrinine bağlı kalmıştı. Üç baskısı yapılan kitap geniş bir dağıtıma tabi tutuldu.

Ayrıca Weitling’in İsviçre’de birlik için yaptığı çalışma da başarılı oldu; gazetesinin, 400’ü Paris ve 100’ü Londra’da olmak üzere 1.000 abonesi vardı. Engels 1843’ün sonunda New Moral World için kaleme aldığı sosyal hareketler hakkındaki değerlendirmesinde gazete ile ilgili olarak şunları yazmıştır: “Bir işçi tarafından ve işçiler için yazılmış olmasına rağmen bu gazete başından itibaren çoğu Fransız komünist yayınından iyiydi, hatta Papaz Cabet’nin Populare’ından bile daha iyiydi.” Aralık 1842’de Uyum ve Özgürlüğün Güvenceleri’nde Weitling çağdaş sömürücü toplumun sistematik bir eleştirisini yaptı ve gelecek komünist bir toplum için önerilerde bulundu. Kesintisiz ilerleme ya-sası, insani içgüdü, çağın ihtiyaçları, büyük çoğunluğun çıkarları, mantığın kuralları –tümü, sosyal uyum ve insanın özgürlüğünün temel bir ilkesi olarak sosyal eşitliği gerektirir. Diğer yandan burjuva toplumu, toplumu uzlaşmaz sınıflara bölmüş olan özel mülkiyet ve paradan kaynaklı kötülükler ile çürümüştür. Çalışması İsviçreli otoriteler tarafından yanlış tanıtılmasına rağmen Weitling’e itibarını kazandıran özellikle bu kitaptır. Genç Hegelcilik’ten sosyalizme yönelen radikal Alman entelektüeller üzerinde büyük bir etki bırakmıştır:

Feuerbach, Güvenceler’in ilk yarısını sevdiği kadar başka hiçbir şeyi sevmediğini ve bir sonraki kitabını Weitling’e ithaf etmek istediğini söylüyor; Heine, kitabı Alman komünistlerinin ilmihali olarak değerlendiriyor; Marx 1844’ün yazında “Biçimsel olarak geride olsalar da Weitling’in parlak çalışmalarının, teorik bakımdan Proudhon’u bile geride bıraktığını” söylüyordu. Ona göre, Weitling’in Güvenceler’ine benzer çalışmaları, bütün filozofları ve bilim adamları dahil olmak üzere burjuvazi nerede sunuyordu?

1843’ün ilk yarısında İncil’i yazdığında Weitling’in etkisi en yüksek noktadaydı. Zürih’te arka plandaki artan zorluklara rağmen yazılmıştı ve hem konu hem de tarz olarak bu koşullardan etkilenmişti. Weitling’in kitapları toplatılıyordu ve mali kaynakları kısıtlıydı, görüşünü otoritesi tartışılmaz ve geçerliliği garanti altında olan bir metne, İncil’e dayandırmak istiyordu. Sürekli Yeni Ahit’i referans vererek, komünizmin Hıristiyanlığın antitezi ve tüm ahlakın inkarı olarak algılandığı yaygın görüşe bir cevap vermeyi amaçlamıştı. Weitling zenginlerin silahını kendilerine çevirmeyi ve yönetici sınıfın tasarrufundaki tüm kitle iletişim araçları tarafından nakledilen özel mülkiyetin Tanrı tarafından istendiği görüşünü çürütmeyi istiyordu. Kitabı hakkında şöyle diyordu: “Kitabın amacı, inancı, kişinin komşusunun manevi ve maddi çıkarlarına zarar vermediği her yerde kuvvetlendirmek ve birkaç seçkin önyargı olarak inanç sömürüsünü ortaya çıkarmaktı.” İncil yalnızca bir taktik manevra değildi: Weitling, çağdaş komünizmin, erken Hıristiyanlığın komünist eğilimlerinin tarihsel devamcısı ve manevi varisi olacağına tutkuyla inanıyordu.

Hıristiyanlığın özü, yoksulların sevgiye dayanan dünyevi bir krallık için mü-cadelesiydi ve Weitling’in İncil’i, malı mülkü ya da hakları olmayanlara, bu bozulmuş dünyayı kendilerinin değiştirmeleri için bir çağrıydı. Burada ölümden sonraki yaşama ya da sabır ve tevazuya hemen hemen hiç vurgu yapılmamaktadır; Tanrı her zaman mükemmeldir ve doğanın arkasındaki bilinmeyen itici güçtür; din bu ideal için mücadele etmektir; Hazreti İsa kusursuz bir özgürlük ve adalet savaşçısı örneğidir.

Bu fikirler için Weitling, tüm erken Alman sosyalistleri gibi ağırlıklı olarak Fransız kaynaklarından yararlanmıştır. Fransız devrimi sırasında Babeuf ‘baldırı çıplak İsa’dan bahsediyordu ve havarisi Buonarotti bu söylemi devam ettir-mişti. 1840’ların başında ütopyacı komünist Cabet gerçek Hıristiyanlığı komünizm ile eş tutuyor ve İsa’yı ilk komünist olarak tanımlıyordu, ancak ona göre, Weitling’den farklı olarak, Hıristiyanlık bir sınıf uzlaşması aracıydı. Weitling, ayrıca teorik ateizmin, insanın her ne kadar idealist olsa da temel arzularının bir aracı olarak dinin pozitif yanlarını göremediğini iddia ederek, Genç Hegelci hareketi ve özellikle Feuerbach’ı kendine çekmiştir.

Weitling’in İncil’i yüksek bir tiraja sahipti; Fransızca, İngilizce, Norveççe, Macarca ve Rusça’ya çevrildi ve bunun yanı sıra kitabın beş Almanca baskısı yapıldı. Ancak, Weitling’in erken sosyalist hareket üzerinde etkisi daha sonra zayıfladı: Londra’da önce mağdur olarak karşılanmasına rağmen, orada kal-ması ve daha sonra New York’a gitmesi kıtasal hareketler ve fikirler ile bağını kaybetmesine neden oldu.

Ayrıca 1846’da Brüksel’de Marx ile arasının bozulması Weitling’in hevesini kırdı ve Amerika’ya göç etme kararını hızlandırdı. Bu, kökenleri, mizaçları ve görüşleri çok farklı olan iki adam arasındaki kişisel bir çatışma değildi: İki farklı sosyalizm türü arasında bir çatışmaydı. Marx’a göre belirgin bir doktrin bütünü olmaksızın işçileri aceleci bir tarzda etkileme girişimi hedeflerinin çökmesine neden olacaktı. Eşzamanlı çalışması Feuerbach Üzerine Tezler’deki ‘teori ve pratiğin birliği’ kavramı pratik koşullara sıkı bir şekilde bağlı olmayan teorileştirmeleri kabul etmiyordu. Her şeyden önce Marx, Weitling’in fikirlerinde aşırı hassaslık ve duygudan kaynaklı gerilimi kabul edemiyordu; Weitling ile kavgası Marx’ın ütopyacı komünizmi çarpıcı bir şekilde ve son olarak reddini temsil eder. Diğer yandan Weitling’e göre, “aslında komünizm, oldukça masum entelektüel ustalık isteyen, çok basit bir insan kardeşliği doktriniydi; politik pratik ile oldukça alakasız bir teori olarak Alman sosyalizmini geliştiren Hegelci filozoflarla işi olmazdı. İşçilerin Yeni Ahit Hıristiyanlığının ruhuyla harekete geçmesini istiyordu: Genç Hegelciler arasında kendisini bilgisiz ve kabiliyetsiz hissetti ve gerçek kitle duygusundan yoksun, kendi kendine zarar veren bu bilgiç topluluktan şüpheye düşerek tepki gösterdi.” (G. D. H. Cole, A History of Socialist Thought, London, 1953, Vol. I, p. 228)

Böylece Weitling, 1840’ların yeni oluşan sosyalizminin çeşitli süreçlerinin merkezinde yer alan merkezi bir figürüdür.

Paris’te ve İsviçre’de Almanca konuşan işçiler arasında çeşitli Fransız ütopyacı sosyalizmlerini temsil etti ve popülerleştirdi. İşçi sınıfı kökenli tek erken Alman sosyalisti olması sebebiyle işçi hareketleri ve Genç Hegelcilerin entelektüel sosyalizmi arasında bir bağ kurabildi ve radikal Alman entelektüelleri sosyalizme ilgi duymaya başladığında, Weitling onları işçi mücadelesini gerçekten kavrayanlar olarak gördü.

Ancak Weitling ve özellikle onun İncil’i başka bir açıdan da önemlidir. On dokuzuncu yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkan çok sayıda ve çeşitli ‘yeni Hıristi-yanlıklar’ Avrupa sosyalizminde bir dönüm noktasını göstermektedir. Özellikle 1840’lar, hem ortaçağa ait hem de reform sonrası eğilimleri revize edilmiş bir Hıristiyanlık ve oluşmakta olan bir sosyalizm arasında sağlam bir bağ kurma fırsatı sunmuştur. Weitling’in Marx tarafından reddedilmesi ve Lammenais’in Vatikan tarafından yasaklanması ile her iki hareketin de hiçe sayılmasına ne-den olan sürekli bir düşmanlık başlamış oldu. On sekizinci yüzyılda reform sonrası Hıristiyanlık ile feodalizm sonrası yükselen burjuva sınıfı arasında kurulan bir bağdansa on dokuzuncu yüzyılda ‘yeni Hıristiyanlık’ ile burjuva sonrası işçi sınıfı kitlesi arasında bir bağ kurulması için hâlâ bir şans vardı ve İncil gibi metinler fırsat ilk ele geçtiğinde bu bağı güçlendirme çabalarının bir kanıtı olarak önemlidirler.

Bunun başarılamaması, sosyal yenilenme için hazırlanan güçlerin dağılması demekti ve sadece günümüzde, yani yüzyıl sonra bunun üstesinden gelinmeye başlandı.

 

 

 

Kaynakça notu

Weitling’in İngilizce’de en iyi biyografisi Carl Wittke’nin The Utopian Communist’idir (Baton Rouge, Louisiana, 1950). Alman entelektüel arka planı üzerine bilgiler The Young Hegelians and Karl Marx ve Marx before Marxism (her ikisi de Londra, 1969) adlı kitaplarımda verilmiştir. Bir bütün olarak Avrupa sosyalist arka planı için, bkz. George Lichtheim, The Origins of Socialism (Londra, 1969).

Yazarın Diğer Yazıları

Ideoloji

Aynı kategoriden yazılar