Ana SayfaArşivSayı 23Kara Blok daha militan bir yaklaşım benimseme çabasında

Kara Blok daha militan bir yaklaşım benimseme çabasında

Michael Wright

* Aşağıdaki görüşler şahsa aittir; Kara Blok’taki diğer anarşistlerin görüşlerini tam olarak yansıttığı anlamına gelmemektedir.

Çok fazla tanınmayan Kara Blok hakkında şimdiye kadar çok yanlış bilgiler aktarıldığı için Kara Blok’un ne olduğu, gelecek için neleri hedeflediği gibi konularda kitleleri aydınlatmanın zamanı gelmiş bulunuyor. Kara Blok içindeki isimsiz ve maskeli anarşistler geniş çaplı eylemlere ulaşamadıkları hissine kapılabilirler; bu nedenle, yazının, mevcut kopukluğu gidermeye yönelik bir adım olacağını umuyorum.

Kara Blok bir örgüt ya da grup değil. Hepimizin mücadele ettiği konulara daha radikal eleştiriler getirmek için eylemlerde bir araya gelen anarşistlerin oluşturduğu bir hareket. Bu şekilde anarşistler, bireysel olarak ismini gizlerken, polis baskılarına karşı da birlik oluşturabiliyor. Ne yazık ki, baskıcı devlet anlayışı geçmişte, kara listeye alma, cinayet ve suikast gibi yöntemlerle bu tür (örgüt ya da grup olmaya çalışan-ÇN) hareketleri yok etti; işte bu nedenle maskeli anarşistler, bu yöntemi baskılardan kaçmak için kullanıyorlar.

Bazılarının maskeli olmamızı polise yönelik bir tür gözdağı olarak değerlendirdiğini duyuyorum. Polisin bizi tanıyamaması belli bir belirsizlik yarattığı için bu görüş doğru sayılabilir. Ve de aslında faşizm de, durum kontrolden çıktığında olaylara nasıl hakim olacağını bilemiyor. Ancak aynı zamanda kimlerin silahlara, kimyasal silahlara, zırhlı araçlara ve bir dizi devasa kaynağa sahip olduğunu unutmamalıyız. Maalesef, birkaç yüz kişiden oluşan savunmasız maskeli protestocu (sadece birkaç silah sahibi) fiziksel güçlerinin son damlasına kadar dayanmaya çalışıyor.

Bizim hareketteki başlıca rolümüzü, politikanın hedef alınması olarak görüyorum. Kapitalizm – asker – hapisane – polis devletinden oluşan birimde reforma gidilemeyeceğini hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız; karşımıza çıkan devasa sorunları tam olarak saptayabilmek için de olayların çok daha derin bir analizi gerekiyor. Aynı zamanda Kara Blok’u geleneksel Gandi tarzı protesto biçiminden farklı bir hareket olarak görüyorum. Bizler daha öteye gidip başkalarını polisin şiddetinden korumayı, tutuklanmak istemeyenleri kurtarmayı ve oturup güzel günleri beklemektense polise karşı çıkmayı arzuluyoruz.

Kara Blok hareketi ABD’de 1991 yılında Körfez Savaşı sırasında doğdu. Hareket, 1980’lerde Almanya’da etkin olan Blok hareketinden esinlendi. Ancak Kara Blok’u kamuoyuna tanıtan asıl olay, Seattle’da bazı anarşistlerin çok tehlikeli katil şirketlerin camlarını kırmasıydı. O günden beri medya iyi veya kötü ne olursa olsun her şeyden sorumlu olarak gördüğü bizleri yeni anti-kapitalist hareketin sembolü olarak tanıttı; bu mesajın ise tabii ki, hepimizin tek tek taşıyabileceğinden çok daha büyük boyutlu olduğu görülüyor.

Anarşistler, çok çeşitli bir yapıdır. Değişik kesimlerdeki anarşistlerden oluşan Kara Blok da tek bir programa ya da inanca zorlanamaz. Genel olarak da anarşistler kaos ve yok etme taraftarı değildir. Bunun yerine, devrimin ardından işçi sınıfının diktatörlüğünü isteyen Marksistler’den farklı olarak, insanlar eşzamanlı olarak hem kapitalizmi hem de devleti yok etmeli görüşünü benimserler. Sosyal anarşistler, doğrudan demokrasi yoluyla, ekonominin her kesimin elinde kollektifleştirilmesi çağrısında bulunurlar. İşçi konseyleriyle beraber merkezileştirilmemiş bir federalizm, günümüzde mevcut olan gruplara benzer bir yapıda aşağıdan yukarıya doğru bir işleyiş mekanizmasına sahip olmalıdır. Bu yapıyı daha iyi anlayabilmek için de, anarşizmin büyük kitlelere ulaştığı, 1930’lu yıllarda İspanya’daki sosyal devrim incelenebilir.

Sosyal anarşizmin devrimden biraz farklı görüşlere sahip olan pek çok fraksiyonu vardır ve bunlardan özellikle de, en ilkelcilik taraftarı olan ‘Eugene Anarşistleri’ yaygın bir üne sahiptir.

Pek çok solcunun, anarşistlerin liderliğe inanmayan eşitlikçi görüşlerini ütopik olarak değerlendirmesi anlaşılır bir şey. Modellerimizin az olduğunu kabul ediyorum. Ancak, en azından bu noktada Marksizm’in, teoride kendisini demokratik olarak tanımladığını ancak pratikte son derece otoriter ve bürokratik bir yapı sergilediğini göz ardı etmemek gerekir. Ve de bugün tarih bizlere, bu sistemi demokratik hale getirmediğimiz sürece, insanlık türünün yok olmaya, dünyadaki diğer yaşamların da tamamen ortadan kalkmaya mahkum olduğunu göstermektedir. Artık ‘ya anarşizm ya da ölüm’ söz konusu. Devrimin bilinmeyen bir zamanda sokağın başında görünüp gelmesini bekleyemeyecek kadar aceleci ve sabırsız olmamız gerekiyor. Hepimiz, tarihin insanları değil aksine insanların tarihi şekillendirdiğini unutmamalıyız.

(http://www.change.links.org/BlackBloc.htm)

 

Yazarın Diğer Yazıları

Aynı kategoriden yazılar