Ana SayfaKürsüİnsanlar, kentler ve çeşitli görüşmelerden Çin izlenimleri

İnsanlar, kentler ve çeşitli görüşmelerden Çin izlenimleri

Çin’e ilgim 2007 yılında başladı. O günden bu yana Çinli ve yabancı yazarların Çin’de yaşanan sürece dair teorik ve politik makale ve eserlerini inceliyorum. ÇKP’nin 40 yılı aşkın bir süredir uyguladığı ‘Çin’e Özgü Sosyalizm’ politikasının gerçekçi olduğu düşüncesindeyim. Ekonomik yükselişi ve özellikle dış politikadaki başarıları bunun somut kanıtı. Buna ilaveten ülkede yoksulluğun sıfırlanması ve işçi ve çiftçilerin ekonomik ve kültürel yaşam koşullarının düzenli ve istikrarlı bir şekilde yükselmesi ve demokratikleşmede atılan adımlar belirgin bir şekilde dikkatimi çekmekteydi. 

Gidip bir de çıplak gözle göreyim, canlı izlenimler edineyim istedim. Gittim gördüm. 

Seçimlerin ikinci turunun tartışıldığı şu günlerde Çin’e dair izlenimlerimin ne ölçüde ilgi çekeceğini doğrusu bilemiyorum. Yine de ilginç bulduğum şeyleri paylaşmayı Türkiye sosyalist hareketine karşı bir görev sayıyorum.

Çin’e sıradan bir turist gibi gitmedim

Çin’e 9 Mart’ta gittik 28 Mart’ta döndük. Çin gezimde bu ülkeyi ve ülkedeki çeşitli politika ve araştırma kurumlarını, üniversiteleri tanıyan Türkiyeli yoldaşların yardımından yararlandım. Geziyi Canut Yayınları editörleri Cem Kızılçeç ve Deniz Kızılçeç’le yaptık. 

Bu sayede Pekin ve Şanghay dahil beş kentte önde gelen kurumların yöneticileri ile önceden alınan randevular ile tanıştım. Onlarla samimi ve açık bir ortamda tartıştım. Doktora ve mastır çalışması yapan öğrencilerle konuştum ve sohbet ettim.  

Her görüşmede muhataplarımdan samimi bir yakınlık gördüm. Kendimi ülkede mevcut Sosyalist Partilerden birisi olan SYKP’nin kurucu üyelerinden birisi olarak tanıtıyordum. Gösterdikleri yakınlığın nedeninin, beni Türkiyeli bir komünist olarak tanımaları olduğunu hissettim.

Kendi görüşlerimi serbestçe dile getirdim ve Türkiye’deki sosyalist güçleri ve Kürt hareketini tanıttım. Bu avantaj sayesinde hem Çin komünistleri hem de Çin’in çeşitli akademik ve kültürel elitlerinin bakış açısı konusunda izlenimler edindim.

Şanghay’da Parti içinde mevcut bir akım olan “Yeni Sol” akımının önde gelen liderlerinden eski halk meclisi vekili iktisatçı Prof. Cheng Enfu ve Prof. Ding ile tanıştım. Bugünkü Xi Jinping yönetiminin durumu ve Tayvan sorunu üzerine tartıştım. Ülkemizde yaklaşmakta olan seçimlere dair ilerici ve sosyalist güçlerin politikalarını anlattım. 

Çin’de yaşanan sürecin daha iyi kavranması için tezler

Tez 1: Çin’de ve Hindistan’da sosyalizmi hayata geçirmek İsveç ve Norveç’te kurmaya benzemez.  

Çin, sosyalizmi inşa etmek için yola çıktığında çağdaş üretici güçlerin gelişim düzeyi açısından çok geriydi, halkın kültür ve eğitim düzeyi çok çok kısıtlanmıştı. Çin’de devrim gerçekleştiğinde Çin yarı-feodal, yarı-sömürge bir ülkeydi. Bugünlere gelinceye kadar bir yığın badire atlattı. Bugün de hâlâ ABD ve Batı emperyalizminin kuşatması altında. 

Tez 2: ”Hatasız insan ölü insandır” özlü sözü partiler ve devletler için de geçerlidir.  

Partiler ve devletler de hata yapar, aslolan, hataları karşısındaki tavırlarıdır. Hatalarından ders çıkarıyorlar mı ona bakılır. Bu bağlamda –bizzat kendi anlatımlarından– biliyoruz ki kuruluşundan bugüne ÇKP bir yığın hata yapmıştır. Bugün izlediği ve başarılı olduğu kanıtlanmış yolu hem kendi hatalarından hem de Sovyetler Birliği’nde yıkılan sosyalizmden dersler çıkararak keşfetmiştir. 

Tez 3: Şangay’da birlikte yemek yediğimiz ve sohbet ettiğimiz, SB’nin yıkılış nedenlerini araştıran kadın Prof. Lv Xinunyu Çin’in bugünkü durumunu SB’nin 1920’li 30’lu yıllarına benzetti.  

”Stalin gibi biz de emperyalizmin ve dünya kapitalizminin kuşatması altında tek ülkede sosyalizm kurmaya çalışıyoruz” dedi. Bu düşünceyi önemli görüyorum. 

İletişim Fakültesi Dekanı olan bu yoldaş 2012’de başlayan Xi Jinping döneminde tüm üniversitelerde Marksizm Fakülteleri’nin açıldığını, fakat Marksizm araştırmalarını hâlâ yeterli görmediğini söyledi. İlaveten Çin’e bugün en fazla gereken şeyin Lenin’in koşullara boyun eğmeyen, koşulları dönüştürme vizyonu ile hareket eden devrimci tutumu olduğunu savundu.

Kentler ve insanlar… 

Pekin, Şanghay, Wuhan ve iki büyük şehri (Şandong eyaleti başkenti Jinan ve Tianjin) daha gördüm.  

Pekin ve Şanghay geniş caddeleri, bisiklet/motosiklet ve küçük otomobiller için ayrılmış yan yolları ve çok geniş yaya kaldırımları ve bakımlı parklarıyla dikkat çekiyor. Kentler oldukça yeşil. Her köşe başında ve metro istasyonlarında yaşlı kadın-erkek gönüllüler trafiği kolaylaştırmak ve kente gelen yabancılara (çok sayıda yerli turist var) yardım etmek için düzenli çalışıyorlar. Bunlar belediyeden küçük bir sembolik ücret alıyorlarmış.  

Gördüğüm kentlerin Avrupa kentlerinden fazlası var eksiği yok. Bir farkları var yüksek binalar.

Her iki kentte de metro sistemi çok yaygın, metro giriş-çıkışları bisiklet, mopet parkları olarak kamuya açık olarak düzenlenmiş. İşlerine veya okullarına gitmek için konutlarından metroya kadar bisikletle geliyor oradan metroya geçiyorlar. 

Her gittiğimiz kentte üniversiteleri de ziyaret ettik, Canut Yayınevinin kitaplarını yayınladığı profesörler ve yardımcıları ile görüştük. Birlikte yemek yedik ve sohbet ettik. Ayrıca birkaç yayınevini ziyaret ettik, yetkilileriyle sohbet ettik. Üniversite ortamlarında karşılaştığımız partili olan ya da olmayan herkes sorduğumuzda Marksist olduğunu söylüyor. Partiye ve yönetime güveniyorlar. Çalışma ve yaşam koşullarından da memnun görünüyorlar. 

Üniversite yerleşkeleri gayet bakımlı, her fakültenin önünde yüzlerce bisiklet ve moped park etmiş durumda. Üniversite ya da sokaktaki gençlerle konuşma olanağımız olmadı ama hemen her ortamda hepsini cıvıl cıvıl gördüm. 

Pekin’de Kuzey Afrika ve Batı Asya Araştırmaları Merkezi yöneticileri ile görüşme 

Görüşme, bir restoranda gerçekleşti. Çin’deki restoranların üçüncü sınıf olanlarında bile, 10-15 özel oda bulunuyor. Aile ya da arkadaş grubu bu özel odalarda ortak alandaki gürültüden uzak kendi başlarına kalabiliyor, kimseyi rahatsız etmeden yemeklerini yiyor, eğleniyor veya toplantı yapıp görüşüyorlar.

my cin2

 

Gittiğimiz lokanta, Pekin’in en eski ve ünlü lokantalarından biriydi. 170 yıllık bir geleneği var. 

Görüştüklerimizden biri Türkiye ve Kürdistan’ın dört parçasını yakından tanıyan ve takip eden genç Profesör Tang’dı. Bu yoldaş dört ülkede Kürt sorunu üzerine bir kitap yazmış ve Canut bu kitabı İngilizce’ye çevirmiş. 

Bu kitap aynı zamanda dünyanın büyük güçlerinin tarih içinde ve bugün Kürt sorununa nasıl yaklaştığını da inceliyor. Tang yoldaşın Kürtlere yaklaşımı sıcak. Deniz Kızılçeç, onun son zamanlarda Suriye’deki PYD’nin durumu üzerine görüş ve önerilerini içeren bir yazıyı çevirdi.

Bu yazı Tang yoldaşın kişisel görüşlerini içeriyor ve Çin’de saygın bir dergide yayınlanmış. Çin akademisyenleri hem kolektif çalışma yapıyorlar hem de kendi bağımsız düşüncelerini savunabiliyor ve kendi görüşlerini içeren yazıları özgürce yayınlayabiliyorlar. Onun bu görüşlerinin hükümet tarafından ne ölçüde benimsendiğini bilemem.

Çinliler bu tür sorunlara ideoloji veya çıkar ekseninden bakmıyorlar. Mevcut durum tüm taraflar açısından daha makul bir duruma nasıl evrilebilir? Çinliler bu yönde dolaylı etkide bulunmak istiyorlar. Makul olan çözüm belki tüm tarafların tatmin olacağı bir çözüm olmayabilir. Bu tutumlarını Vatan Partisi’nin bir temsilcisine verdikleri cevapta belirtmişler: ‘’Çin adalet ve çıkarı hiçbir zaman birbirine karıştırmaz. Daima bunların dengesini gözetir ve müdahaleci olmayız’’.

Tang yoldaş, Suriye ve tüm bölgeyi yakından tanıyor. Onunla Suriye’deki karmaşık durumu tartıştık. Tang, bölgedeki yakın bir arkadaşından aldığı bilgilere göre, PYD’nin Suriye’de özellikle Türkiye’nin operasyonları karşısında çok zor durumda olduğunu aktardı. Buna karşın, yaratıcı politikalarla elde ettiği kazanımları koruma olanağına sahip olduğunu, kendisine asıl tehdidin kendi içindeki tutuculuğundan ve Türkiye’den geldiğini söyledi.  

Suriye’deki Kürt hareketinin Batılı ülkelerin yanı sıra özellikle Rusya, İran ve Suriye yönetimi ile orta bir noktada buluşmanın yollarını üretmesinin yararlı olabileceği, şeklinde kendi görüşünü iletti. Bugün Barzani yönetiminin kendi çıkarlarını ve mevcut dengeleri gözetmek zorunda olduğu için, başka bir politik tutum seçeneği olmadığını söyledi. 

Aynı kurumda çalışan iktisatçı bir kadın araştırmacıyla Türkiye ile Çin arasındaki ekonomik-ticari ve yatırım ilişkileri üzerine konuştuk. Bu alanda iyi bir ivme yakalandığını belirtti. Çin’in dört çekerli ünlü bir cip firmasının (Great Wall) Türkiye’de yatırım için fizibilite çalışması yaptığını söyledi. 

Aynı yoldaşa, Çin hükümetinin son zamanlarda bazı çok büyük özel firmalara karşı giriştiği kısıtlayıcı önlemler üzerine sorular yönelttik. Yoldaş, Çin hükümetinin bunların ‒ki bunlardan biri Alibaba şirketi‒ ABD’de olduğunun aksine tekelleşip küçükleri ezmelerini engellediğini, hükümetin bu şirketlerin büyük ekonomik güçleriyle hükümetin yönlendirici ekonomik politikalarını devre dışı bırakmalarına izin vermediğini, Çin’de hükümet karşısında herkesin eşit olduğunu, büyük şirketlerin, hükümet karşısında özel bir pazarlık gücü olamayacağını, bu şirketlerin Çin’in ekonomik ve politik sisteminin dışına çıkamayacağını anlattı. Bu şirketlere karşı yasa dışı tekelci işlemlerden ötürü büyük para cezalarının kesildiğini ve idari önlemler alındığını vurguladı. 

Yoldaş şunları söyledi: “Bizdeki durum Batıdan tamamen farklıdır, orada finans kapital hükümetleri yönetir. Bizde ise halkı temsil eden Komünist Partisinin hegemonyası altında olan hükümet ekonomik hayatta belirleyicidir. Hükümet ekonomik gücünü, dev sermayeli kamu şirketlerinden ve kamu sermayesinin kontrolü altında olan, borsa, bankalar ve finans şirketlerinden alır. Ayrıca hükümetin siyasi ve ideolojik prestiji çok yüksektir ve elinde yasa yapma gücü ve yasal sistem silahı vardır.” 

Ali Baba şirketi şu anda hükümetin politikaları doğrultusunda çalışıyormuş. Ayrıca ceza yiyen şirketlerden bir tanesine bağlı olan büyük bir IT platform şirketi, bir kamu şirketi ile birleştirilmiş. China Telekom + Tencent. Bu birleşme sonrası çoğunluk hisseleri kamuya ait olan dev bir karma sermayeli şirket ortaya çıkmış. Profesörler, bu toplantıya Türkiye üzerine araştırma yapan bir doktora öğrencisini de getirmişlerdi. 

ÇKP MK Uluslararası İlişkiler Departmanında görüşme 

Bu görüşme ilk günlerde gerçekleşti. Randevu almıştık ama nasıl bir heyetle karşılaşacağımızı bilmiyordum.  

Kendimizi iyi düzenlenmiş bir salonda yedi kişilik yüksek seviyede bir heyetin karşısında bulduk. Heyet üyelerinden bir kadın yoldaş Küba’da geçen Kasım ayında gerçekleşen Komünist ve İşçi Partileri Konferansında ÇKP heyetinde yer almış. 

Bu görüşmede de Cem ve Deniz sosyalizm araştırmacıları ve Canut Yayınevinin sahipleri, ben ise SYKP’nin kurucu üyelerinden birisi olarak tanıtılıyoruz. 

Heyet başkanının ve bizden de Cem’in giriş konuşmalarından sonra, geçen Kasım ayında Havana’daki Dünya Komünist ve İşçi Partileri Konferansına katılan kadın yoldaş Zhao Jiang Ukrayna-Rusya savaşı üzerine Konferanstaki tartışmalar hakkında bilgi verdi. Zhao Jiang ve diğer konuşmacılarda dikkatimi, genellikle polemik yapmama ve herhangi bir partiyi hedef almama şeklinde sabırlı ve hoşgörülü tutumları çekti.  

Yunanistan KP ve TKP ile bazı partilerin Konferansta kendi farklı tutumlarını ortaya koyduklarını, diğer birçok partinin de kendi görüşlerini savunduklarını, ÇKP heyetinin ve Küba heyetinin konuşmalarının genelde diğer partiler tarafından olumlu karşılandığını anlattı. 

Bu toplantıda, Deniz arkadaş TKP lideri Kemal Okuyan’ın son günlerde Dünya Komünist ve İşçi Partileri Konferansı’nın resmî web sitesinde (http://www.solidnet.org/home/) yayınlanan dünya komünist hareketinin bugünkü durumu ve iç tartışmalar üzerine yazmış olduğu yazıyı değerlendiren bir sunum yaptı.

Karşımızda oturan heyet bu yazıyı okumuş ve yakından incelemişti. Çinliler bizden olan konuşmacının dünya komünist akımının durumu ve Okuyan’ın yazısı üzerine görüşlerini sonuna kadar dinlediler, not aldılar ve anlamaya çalıştılar, fakat bir tartışmaya girmek istemediler.  

Toplantıda, söz aldım Partimizi tanıttım ve SYKP saflarında Çin’e dair farklı görüşlerin olduğuna kısaca değindikten sonra söz konusu olduğu için TKP’nin ülkemizde mevcut 10’u aşkın Marksist partiler ve örgütlerden biri olduğunu, ilerici, sol/sosyalist güçlerle sınırlı ilişkisi olduğunu ifade ettim. 

Bu yoldaşlar TKP’nin ev sahipliğinde Kasım ayında İstanbul’da yapılacak olan 23. Dünya Komünist ve İşçi Partileri Konferansı’na katılmak için gelecekler. Kendilerine, geldiklerinde isterlerse diğer partilerle görüşmeleri için yardımcı olacağımızı söyledik. 

Kanımca, ülkemizde mevcut herhangi bir Marksist parti veya örgüt eleştirileri bile olsa ÇKP ile rahat ve verimli ilişki geliştirebilir. Geçmişte SBKP’nin uyguladığı ‘Bir ülkede tek bir KP olur, biz de onu tanırız’ gibi bir anlayışları yok. Cem arkadaş Türkiye’den iki farklı sosyalist partinin ÇKP ile ilişki kurmak istediği mesajını iletti. Bu talebi memnuniyetle karşıladılar…  

Türkiye ve Ortadoğu Batı Asya Bölgesi Partileri ile ilişkileri sürdüren bölüm ile görüşme  

ÇKP Uluslararası İlişkiler Departmanı içinde Türkiye’nin dahil olduğu bölgedeki partilerle ilişki sürdüren bir bölüm mevcut.  

Bu bölüm, AKP, CHP ve Vatan Partisi ile ilişkileri sürdürüyor. 2015 yılında HDP’den ve Kürt siyasetinden büyük bir heyeti davet etmişler, istedikleri tüm yerleri gezdirmişler ve Sincan-Uygur bölgesine de götürmüşler. HDP ile görüşmeleri ve sonraki ilişkileri hakkında bilgi almaya çalıştık, aldığım izlenim, görüşmelerin olumlu geçtiği fakat daha sonra ilişkilerin geliştirilmediği.  

Bölüm başkanının adı Özlem! Çinliler Çince adların telaffuzunda zorlanıldığını gördüklerinden, öğrendikleri yabancı dilden bir adla çağrılmayı tercih ediyorlar. Dolayısıyla Özlem yoldaşla Türkçe konuştum. Özlem yoldaş, HDP ile ve tüm partilerle iyi ilişkiler geliştirmek istediklerini, farklı görüşlerin olmasının doğal olduğunu belirtti. HDP’nin, AKP’nin ve bazı diğer partilerin Uygurlar üzerinde soykırım ve zulüm uygulandığı yolundaki görüşlerinden rahatsız olduklarını ve gerçekleri ısrarla anlatmaya devam edeceklerini belirtti. Bizden de gördüğümüz gerçekleri savunmamızı rica etti.  

Özlem yoldaşa partimizi tanıttım, çoğulcu bir yapıda olduğunu ve HDP’nin kurucu partilerinden biri olduğumuzu, HDP içinde çalıştığımızı anlattım. Kendisi, partimizle tanışmaktan ve Çin’e davet etmekten memnun olacaklarını, Partimizin tüzük ve programını inceleyeceklerini ifade etti. 

Bu görüşmede Perinçek ve partisine de değindim, Perinçek’in ülkemizde ilerici, sol/sosyalist parti, örgüt ve kişilerce solcu olarak görülmediğini ve ilişkisi olmadığını vurguladım. Özlem yoldaş bu partiyi çok eskiden bu yana tanıdıklarını, dostluk ilişkisi içinde olduklarını, farklı partilerin aralarında farklı görüşlere sahip olmasının çok doğal olduğunu söyledi.   

Sıcak bir ortamda görüştüğümüz Özlem yoldaş Türkiye’ye defalarca gelmiş. O ve yanındakilerle daha rahat konuştuk. Türkiye’deki seçim üzerine tahminlerimizi ve görüşlerimizi anlattık, sosyalist ve komünistlerin deprem yardım çalışmalarından bahsettik. Onların seçim tahmini üzerine görüşlerini aldık.  

Yayınevleri ve Pekin Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Merkezi ile görüşme  

Pekin’de Canut Yayınevi’nin daha önceden tanıdığı, kiminin kitaplarını Türkçe’de yayınladığı akademisyenler ve yayınevleri ile görüştük. Bu vesile ile iki üniversiteyi ziyaret ettik. 

Pekin Üniversitesi’nde bir Türkiye Araştırmaları Merkezi mevcut. Merkezin başkan yardımcısı Prof. Zan Tao Türkçe biliyor, onun yetiştirdiği doktora ve mastır öğrencileri ile bir toplantı yaptık. Asistanlarından birisi bir yıl İstanbul’da okumuş. Türkçe biliyor. Zan Tao’nun Türkiye tarih ve güncel gelişmeleri üzerine dört kitabı ve çok sayıda akademik makalesi var.  

Türkiye tarihi ve önümüzdeki seçimler üzerine sohbet ettik. Buraya gelmeden önce Kıvılcımlı araştırmacısı Ahmet Kale ile konuşmuş ve Dr. Hikmet Kıvılcımlının 7 kitabının PDF dosyalarını Zan Tao’ya iletmiştik. Konuşmamda da Dr’un tarih tezini kısaca anlattım ve önemini vurguladım. Doktora öğrencilerinden birisini Hikmet Kıvılcımlının görüşlerini incelemeye yöneltirse bunun Osmanlı ve Türk tarihini daha derinlemesine kavramalarına yararlı olacağını ifade ettim. İlişkiyi sürdüreceğiz. 

Renmin Üniversitesi’nde bu üniversitenin yayınevinin yöneticileri ile yemek yedik. Öğretim görevlilerinin yemek yediği kantinin birinci katında Müslüman öğrenciler ve misafirler için ayrı bir yemek kantininin olması dikkatimi çekti. Bu yemekte, Çin’deki milyonerler konusunu gündeme getirdim. Liderleri bunlardan korkmadıklarını, düzene tehdit olarak görmediklerini bir şakayla ifade etti: “Bu masadaki hepimiz son yıllarda milyoner olduk.”   

21 Mart’ta Pekin’den ayrıldık. Yolculuk Şandong eyaletinin başkenti Jinan şehrineydi. Jinan Üniversitesi Marksizm Okulu başkan ve başkan yardımcısı ile randevumuz vardı. Her ikisinin de oldukça genç kadın yoldaşlar olması beni şaşırtmıştı.  

Tren Garında okulun öğretim üyesi, Cem’in önceden tanıdığı Marksizm Okulu’nda bilimsel sosyalizm ve Dünya komünist akımı dersi hocası Çhen (genç bir kadın) karşıladı ve doğruca üniversiteye gittik.  

Dr. Chen yeni doğum yapmış, bir kimya şirketinde çalışan kocasına rica etmiş, sen bugün çocukla ilgilen ben misafirlerle ilgileneceğim demiş… Genellikle ev içinde eşitlikçi bir ilişki olduğunu birkaç örnekle gördüm. (Wuhan’daki profesör, görüşmelere yanında baktığı çocuğunu getirmişti, aynı şeyi Şangay’da da gördüm). 

mehmet yucel cin gezisi

 

Marksizm Okulu’na girişte sağ duvarda Marx ve Engels’in resmedildiği bir tablo yer alıyor, fotoğraflar çekildik. Hoş geldiniz ve kahve faslından sonra Parti inşası ve Dünya Kapitalizmi Araştırmaları konusunda uzman olan iki profesör yoldaş ve onların ekibi ile sohbet ve görüş alışverişinde bulunduk. 

Yemekte, Marksizm Okulu başkan ve başkan yardımcısı ile Çin’deki büyük sermayeli şirket sahibi olan kapitalistler konusunu tartıştım, onlara bu konuda düşüncelerini sordum. Onları sınıf düşmanı olarak görmediklerini çünkü onların bugün Çin’de sosyalizmin inşasına önemli katkı verdiklerini söylediler. Bu soruyu birkaç kişiye daha sorduk benzer yanıtlar aldık. 

Yemekten sonra Şandong Üniversitesinde Dünya Siyasi Partiler Araştırma Merkezinde başkan ve heyeti ile sohbet ettik ve görüş alışverişinde bulunduk.  

Onlara Sovyetler’in düştüğü duruma düşmemek için farklı olarak ne yaptıklarını sordum.  

Üç vurgulu bir açıklama yaptı:  

“Biz Xi Jinping döneminde, Partinin öz-devrimcileşmesi kavramını geliştirdik. 

Birincisi, partinin ideolojik saflığına özen göstermek, ilk yola çıktığımız gündeki komünist ideallerimize bağlılık.  

İkincisi, yöneticilerin özellikle parti yöneticilerinin halkın üzerinde ayrıcalıklı bir sınıf oluşturmalarını engellemek için, parti üzerinde çok sıkı bir yönetişim sistemi kurmak ve partiyi halkın denetimine açmak. 

Üçüncüsü, kitlelerle çok sıkı bağları olan ve kitlelerin temel taleplerini ve özlemlerini gerçekleştirmeyi her şeyin üzerinde gören bir görüşü hâkim kılmak…” 

Bu toplantıya Parti inşası ve Dünya Kapitalizmi Araştırmaları konusunda uzman olan profesörler ve ekipleri de katılmıştı.  

Bu merkezde 50 ülkedeki partiler, AKP ve CHP dahil dünyadaki 150 parti hakkında araştırma yapılmış. Araştırma sonuçlarını kitapçıklar olarak da yayınlamışlar. Bunlardan bir kısmını bize hediye ettiler ve eleştirilerimizi beklediklerini ifade ettiler. Dostça vedalaştık ve bizi tren istasyonuna kadar orada çalışan bir görevlinin özel arabası ile ve öğrenciler eşliğinde yolcu ettiler.  

Aynı gün akşamı Wuhan’a hareket ettik 

Yol arkadaşım Deniz gece yolculuğunda uyuruz düşüncesi ile “yataklı trenden bilet almış! Aldığı biletin ikinci sınıf bir vagondan olduğunu trene binince anladık. (İkinci sınıf lafı bana ait.) Kapısız odalar ve üç katlı ranzalardan ibaret bir vagon. 

İyi de oldu… Taşralı görünümlü Çin halkından bir kesim ile 12 saat süren bir tren yolculuğu yapmış olduk. Kapısız bölmelerde kadın erkek, yaşlı genç karışık seyahat ettik. Kadın erkek ilişkilerindeki rahatlığı, ranzanın üçüncü katına tırmanan kadınları gördük. Arı kovanı gibi vagonda en küçük bir tartışma, olay vb. yaşanmadı, kimse kimseye yan bakmadı. Yiyeceklerini almış gelmişler, trende yiyecek ve içecek satıcıları da vardı. Çoğu evden getirdiklerini yiyip içti. 

Maalesef dil engelimiz vardı. Sohbet edebilseydik eminim çok daha hoş bir yolculuk olurdu. 

Wuhan’da Bilimsel Sosyalizm üzerine çalışan doktora öğrencilerine verdiğimiz konferans… 

Öğlene doğru buradaki tanışımız olan Profesör Yu Vey Hua’nın organize ettiği Merkezi Çin Üniversitesi Yabancı Ülkeler Marksist Partiler Araştırma Merkezinde 30-35 doktora öğrencisiyle buluştuk.

my cin3

Merkezi Çin Üniversitesi

 

Cem gençlere Türkiye’deki Marksist hareketin tarihi ve bugünkü durum üzerine değerlendirmelerini, Kürt sorunu, laiklik-dindar muhafazakârlık yarılması sorununu, Alevi azınlık üzerindeki baskılar ve çeşitli sosyalist partilerin farklı ideolojileri hakkındaki görüşlerini anlattı.

Ben de söz aldım ve Türkiye’de Marksist hareketin dağınık olduğunu, mevcut parti ve hareketlerin her birisinin (benim üyesi olduğum SYKP de dahil) hâlâ zayıf olduğumuzu ifade ettim.  

Seçimlere de kısaca değindim. Mevcut İslami-gerici Erdoğan rejiminin ırkçı-faşist bir parti ile ittifak halinde 20 senedir ülkeyi cehennem yerine çevirdiğini. Orman yangınları, seller ve son olarak da deprem felaketleri karşısında halkı çaresiz bıraktığını ifade ettim. 

50 gün sonra seçimlerin olduğunu mevcut iktidarı göndereceğimizi anlattım. 

Yemekte profesör. Yu Vey Hua’ya sendikalar, kadın ve gençlik örgütlenmeleri ve bunların nasıl çalıştıklarına dair sorular sorduk. Yeterli bilgi sahibi değildi. Kendisine memlekete dönünce ilişkiyi sürdürmeyi ve her üç alanda da bizi bilgilendirebilecek kişilerle temas sağlamasını talep ettik. Kabul etti.  

Yanımda Teori ve Politika dergisinin geçen yıl Çin için hazırladığı ve oldukça ilgi gören özel sayısını getirmiştim, dergiyi verdim ve Metin Kayaoğlu’nun selamını ilettim. Temas halinde olacaklarını ve onunla bir röportaj yapmak istediklerini söylediler.  

Wuhan’da Sarı Irmak üzerinde Stalin Köprüsü 

Wuhan’da Stalin döneminde Sovyet mühendisleri ve Sovyet sermaye desteği ile Sarı Nehir üzerindeki ilk çelik köprüyü inşa etmişler. Bu köprü bugün yüksek kuleleri ile önemli bir turistik ziyaret merkezi. 

Sarı Nehir tahminen İstanbul Boğazı genişliğinde akıntılı bir nehir. Mao bir dönem her sene buraya gelir gençlerle birlikte revizyonizme karşı mücadele azmini teşvik etmek için karşıdan karşıya yüzermiş. Köprü iki katlı, birinci kat trenler için, ikinci kat ise karayolu.

my cin4

my cin5

Sarı Irmak üzerinde Sovyetler Birliği’nin inşa ettiği köprü 

 

Bugün ise nehir üzerinde yedi çağdaş asma köprü bulunuyor ve iki yakayı birleştiriyor. O geceyi Wuhan’da geçirdik, sabah doktora öğrencileri bizi Şangay’a giden trene bindirdiler. Yarın Şanghay yolcusuyuz. 

Şanghay kenti 

Şanghay kent olarak bana Pekin’den bir tık daha gelişkin göründü. Şanghay’da iletişim fakültesi profesörü Tayvan kökenli Lin ve arkadaşı Profesör Lv Xinunyu ile verimli bir görüşme yaptık. 

Bu kadın yoldaş Çin’in bugününe ışık tutması için SB’nin yıkılmasının nedenleri üzerine araştırma yapmış, kitap yayına hazır haldeymiş. Kitabın PDF dosyasını yayınlanmak üzere Canut’a iletecek. Xinunyu, Çin’in bugün Stalin dönemine benzer bir durumda olduğunu düşünüyor. Çin’de emperyalist kuşatma altında sosyalizmi kurmaya çalıştıklarını, bunun süreci ilerletmede olumsuz etkileri olduğunu belirtti.  

Yeni Sol akımının liderleri ile görüşme 

Son olarak Çin’deki Yeni Sol siyasi ve akademik akımının liderlerinden ekonomi profesörü Cheng Enfu ve onun bir izleyicisi olan diğer bir profesör ile görüştük. Bu yemekte genç karı koca akademisyenler de vardı.  

Cheng Enfu, Çin Ulusal Halk Kongresinde üç dönem halk vekilliği yapmış. Sohbetin gidişi sırasında Xi Jinping’in dış politikada etkili olduğunu belirttiğimde “Öyle ama özelleştirmeleri engellemede başarılı değil” dedi. 

Ayrıca Ulusal Halk Kongresine bir mektupla görüşlerini yazacağını ve zaman geçirmeden Tayvan’ı almalıyız diye bir öneri getireceğini anlattı. Bunun aleyhte sonuçları olacağını ifade ettiğimizde yanıtı şöyle oldu: “ABD ve Batılılar Tayvan’ı tanımaya hazırlanıyorlar. Bunu yaparak Çin’in dünya ölçeğinde artan prestijini düşürmek ve Çin’in ABD’ye direnemeyeceğini kanıtlamak istiyorlar. Buna izin veremeyiz.” 

Şangay’da kardeşim Arif’in yakın arkadaşının kızı Bilgem ve Amerikalı eşi akşam yemeğine evlerine davet ettiler. Her ikisi de öğretmen. 20 gün aradan sonra Anadolu mutfağına ait yemekler iyi geldi. Çin izlenimleri ve son yılın ikinci yarısında hükümetin aldığı katı Covid önlemleri konusunda konuştuk. 

Amerikalı öğretmen ve eşi Bilgem Çin’in yaşamak için çok güvenli ve çok huzurlu bir ülke olduğunu, ABD ile karşılaştırılmayacak ölçüde sakin bir ülke olduğunu söylediler. Çin’i özellikle kadınlar için çok güvenli bir ülke görüyorlar. 

Bilgem ve eşi geçen yıl alınan sıfır Covid önlemlerinin çok katı uygulandığını söylediler, özellikle 2022 yılının ikinci yarısında çok bunaldıklarını anlattılar. 

Bilgem, ÇKP’ye ilginç bir bağlılık ve fedakârlık örneği anlattı. Öğretmenlik yaptıkları okulda Parti, emekçi kökenli bir üyesine Covid önlemleri çerçevesinde özel ve çok zor bir görev vermiş. Ambulans işiymiş. Adam, evine dahi gitmeden 63 gün bu görevi sürdürdüğü halde, tek bir şikâyet ve huzursuzluk belirtisi göstermemiş. 

Amerikalı arkadaş “Bence Çin sosyalist değil ama Amerika’dan çok daha iyi bir toplumsal sistemi var” dedi.

Bizi oraya özel otoları ile götüren henüz çok genç yaşlarda iki genç komünist öğretim görevlisi ile yolda konut fiyatlarını konuştuk. Büyük kentlerde konut fiyatları çok yüksek olmasına karşın kendilerine 30 yıl vadeli ev almışlar, aylık 16.000 yuan taksit ödüyorlar. Bu öğretim görevlilerine aile kökenlerini sorduk. Erkek olan çok yoksul bir köyden gelmişti, kızın aile durumu da benzerdi… Çinlilerin yüzde 90’ı kendi evlerinde oturuyor bilgisi verildi.

ÇKP’nin Birinci Kongresinin yapıldığı bina 

Bu öğretim görevlisi gençler bizi ÇKP’nin kuruluş kongresinin yapıldığı binaya götürdü. Bu semti restore etmiş ve içinde kafelerin olduğu kültürel bir merkez haline getirmişler. Binanın önünde küçük bir gölet inşa etmişler. Hafta sonu saat 16’da kapandığı için son anda yetişemedik ve müzeye giremedik. Yazık oldu! 

my cin6

my cin7
ÇKP’nin Birinci Kongresinin yapıldığı bina 

ÇKP kurucu delegeleri kongrenin basılacağını öğrenmiş ve kongreyi Şangay’daki nehirde kızıl renkli bir teknede, gizli polisi atlatarak başarıyla yapmışlar. O tekneyi de bu müzenin içine yerleştirmişler. ÇKP bugünlerde parti içinde ilk kuruluş günlerindeki ideallere bağlılık ve kızıl tekne ruhu adlı bir ideolojik eğitim kampanyası yürütmekteymiş. 

Dönüşü Şanghay’dan Pekin üzeri aktarmalı gerçekleştirdik. Zamanımız vardı ve Pekin’deki yeni inşa edilen ve dev Daxing havalimanını gezdik. Avrupa’da bu ayarda modern bir havalimanı bulunduğunu sanmam, havalimanında ÇKP ve ülkeye katkıları üzerine çok şık sergiler vardı. Epeyce yorucu bir yolculuktan sonra 28 Mart sabahı İstanbul’a ulaştık. 

İsveçlilerin bir deyimi var; “Borta bra hemma best” derler. Mealen “Dışarısı iyi ama en iyisi kendi evindir” anlamına geliyor. İyi bir gezi ve hoş izlenimlerimiz oldu ama memleketi de özlemiştik. 

Kaynak: https://siyasihaber9.org/insanlar-kentler-ve-cesitli-gorusmelerden-cin-izlenimleri/

Yazarın Diğer Yazıları

Aynı kategoriden yazılar