Ana SayfaKürsüSıfır Covid ve Çin'deki protestolar

Sıfır Covid ve Çin’deki protestolar

 

Aşağıdaki Morning Star başyazısı, Çin’in çeşitli şehirlerinde Covid karantinalarına son verilmesi çağrısında bulunan son protestolara bir göz atıyor. Yazar, Çin’in dinamik Sıfır Covid stratejisine ilişkin tartışmayı, gerçek halk sağlığı sonuçları, özellikle de ölümleri önlemedeki etkinliği açısından doğru bir şekilde çerçeveliyor. “İngiliz vatandaşlarının Covid’den ölme olasılığı Çinlilere kıyasla 257 kat daha fazladır. Bu eşitsizliğin çoğu yorumcu tarafından önemsizmiş gibi ele alınması, toplumumuzun savunmasız ve yaşlı insanların yaşamlarına ne kadar az değer verdiği hakkında hoş olmayan bir şeyler söylüyor.”

Çin’in pandemi yönetiminin milyonlarca insanın hayatını kurtardığı açıktır, ancak “Washington’da kurulan yeni soğuk savaş çizgisine sadık kalan heyecanlı Batılı yorumculara göre Pekin’in sıfır Covid politikası paranoyak otoriterliğinin kanıtıdır.” İronik bir şekilde, bu “otoriter” hükümet, Covid kısıtlamalarının gevşetilmesi lehine yükselen halk duyarlılığına, Covid kısıtlamalarını gevşeterek yanıt veriyor gibi görünüyor. Batı’daki okuyucular, kendi hükümetlerinin de kemer sıkma ve savaş karşıtı halk muhalefetine bu kadar duyarlı olmasını dileyebilirler.

 

Müesses nizam medyası, en sevdikleri Çin karşıtı söylemleri prova etmek için Covid kısıtlamalarına ilişkin protestoların üzerine atladı.

Wuhan’daki dünyanın ilk Covid salgınından bu yana, virüs Çin’i dövmek için bir sopa olarak kullanıldı.

Donald Trump pandemiyi alaycı bir şekilde bir Çin silahına benzetti: “Ülkemize yönelen en kötü saldırı… Pearl Harbour’dan bile kötü.”

Trump’ın saçmalıkları ABD müttefikleri tarafından bile nadiren ciddiye alınırdı. Ancak “laboratuvar sızıntısı” komplo teorisinin Joe Biden yönetimi tarafından yeniden diriltilmesi, onu saygın hale getirdi ve Dünya Sağlık Örgütü bilim ekibinin, virüsün büyük olasılıkla yarasalardan evrimleştiği ve bir laboratuvardan kaynaklanmasının “son derece olasılık dışı” olduğu yargısı susturuldu.

Ekibin İngiliz bir üyesinin şikayet ettiği gibi, “Temel bulguları açıklarken gazetecilerle zaman geçirmek… daha işe başlamadan önce belirlenmiş bir anlatıya uyması için seçici bir şekilde meslektaşlarımızdan yanlış alıntılar yapıldığını görmek hayal kırıklığı yaratıyor.”

Batılı hükümetler Covid’den uzaklaştığından beri, odak noktası, virüs için Çin’i suçlamaya çalışmaktan sıfır Covid politikasına saldırmaya kaydı.

Açıkça görülüyor ki yeniden başlayan sokağa çıkma yasakları bazı yerlerde gerçek bir öfkeye neden oluyor. Çin hükümeti “tek beden herkese uyar” yaklaşımının yol açtığı sorunların farkına vardı: örneğin Henan’ın başkenti Zhengzhou’daki yetkililere evde kalma emirlerinde yapılması gereken istisnaları hatırlattı ve Anhui’deki polisi karantinayı aşırı sıkı uyguladığı için azarladı.

Ancak Batılı habercilik yanıltıcıdır. BBC’nin üst sıralarda yer vermesi, gerçekte olduğundan çok daha büyük ölçekli protestoları ima ediyor: Tıpkı 2019’da Hong Kong’daki ayaklanmalar geniş yer bulurken Fransa’daki Sarı Yeleklilere yönelik çok daha ciddi polis şiddetinin önemsiz gösterilmesi gibi, Çin’deki herhangi bir memnuniyetsizlik belirtisi de siyasi nedenlerle abartılıyor.

Çin gözlemcileri, protestolara daha geniş siyasi amaçlar atfedilmesinde yanlış çevirinin rolüne dikkat çekti: “jiefeng” (tecriti kaldırın) ifadesinin “jiefang” (özgürleştirin) olarak çevrilmesi ya da Sincan’daki Covid kısıtlamalarının gevşetilmesi çağrılarının, Batı’nın bölgedeki Çin baskısı iddialarını güçlendirmek için “Sincan’ı özgürleştirme” çağrıları olarak gösterilmesi.

Ayrıca büyük resme de bakmalıyız. Çin Covid-19’u etkili bir şekilde kontrol altına almış, salgınları hızlı yerel karantinalarla bastırmıştır. Sonuç milyonda 10.38’lik bir ölüm oranıdır.

İngiltere’deki oran ise milyonda 2.668,64. İngiliz vatandaşlarının Covid’den ölme olasılığı Çinlilere kıyasla 257 kat daha fazla. Bu eşitsizliğin çoğu yorumcu tarafından önemsizmiş gibi ele alınması, toplumumuzun savunmasız ve yaşlı insanların yaşamlarına ne kadar az değer verdiği hakkında hoş olmayan bir şeyler söylüyor.

Çin’in kısa süreli, hedefli karantina uygulamalarının sınırlı ekonomik etkisi, Batı’nın Çin’in GSYİH büyüme oranındaki yavaşlamayla ilgili çığırtkanlıkları tarafından gizleniyor.

Haber yorumları, daha yavaş büyümenin, Şi Cinping’in ne pahasına olursa olsun büyümeden, eşitsizliği sınırlayan ve çevreyi koruyan kalkınmaya doğru kayan vurgusunu yansıtan, Çin’in ekonomik planlamasının kasıtlı bir parçası olduğu gerçeğinden nadiren bahsediyor.

Propaganda olarak belirtilen bu hedefleri reddedenler, onların ciddi olduklarına dair elle tutulur kanıtları görmezden geliyorlar: Yalnızca ekonomik çıktıyı uzun vadede sürdürülebilirliğe feda etmeye hazır bir hükümet, vahşi yaşamın kurtulmasını sağlamak için geçen yıl Yangtze nehrinde 10 yıllık balıkçılık yasağı gibi bir politikayı yürürlüğe koyabilirdi. Yetkililer geçim kaynağı olarak Çin’in en büyük nehrinde balık tutmaya bel bağlayan 231.000 kişiye yeni istihdam yaratmaya milyarlar tahsis etmeyi önlem olarak görüyorlar.

Washington’da belirlenen yeni soğuk savaş çizgisini sadık bir şekilde harekete geçiren heyecanlı bir Batılı yorumcuya göre Pekin’in sıfır covid politikası paranoyak otoriterliğinin kanıtıdır.

Hükümet yaklaşımını defalarca uyarladı ve son protestolar daha fazla revizyona neden olabilir. Ancak gerçek şu ki, İngiltere ya da başka bir Batı ülkesiyle kıyaslandığında Çin’in stratejisi milyonlarca hayat kurtarmıştır. Bununla alay etmek ya da hükümetlerimizin sicilini bir şekilde üstün göstermek konusunda dikkatli olmalıyız.

Kaynak: https://socialistchina.org/2022/12/02/zero-covid-and-the-protests-in-china/

Çeviri: Gülsüm Emek Başaraner

Yazarın Diğer Yazıları

Aynı kategoriden yazılar