Ana SayfaArşivSayı 2Mülkiyet Üzerine Değinmeler

Mülkiyet Üzerine Değinmeler

Vedat Aytaç

Her üretim, belirli bir toplum biçiminin çerçevesi içinde ve onun aracılığıyla doğanın birey tarafından mülk edinilmesidir. (K. Marx)

Tarihsel süreçte mülkiyete antik çağdan bugüne değişik bağlamlarda karşı çıkışlar olmuştur.

Altın çağ olarak adlandırılan komünal mülkiyetin egemen olduğu toplum biçimini, özel mülkiyetin egemen olduğu toplum biçimleri izlemiştir.

Antik çağ ozanlarından Hesiodos (MÖ. 800), Kardeşinin yargıçlara para yedirerek mirasa el koyması üzerine “Budalalar, bilmiyorlar yarımın bütünden ne kadar çok olduğunu” diye hayıflanır ve

“Onlara ben ateş yerine bir afet yollayacağım, hepsi

Neşelenecekler, yürekten okşayıp severek afetlerini”

dizeleriyle altın çağın yok oluşuna, Zeus’un ağzından mitolojik bir açıklama getirir.[1]

İzleyen yüzyıllarda da ideolojik, etik, felsefi açılardan mülkiyete karşı çıkışlar birbirini izlemiştir: Mazdek (İran, 5. yüzyıl), Şeyh Bedrettin, Thomas More, Baboeuf vs.

Cervantes meşhur eserinde, Donkişot’u konuşturur mülkiyete karşı:”– Ey mutlu çağ! Eskilerin Altın Çağ dedikleri talihli yüzyıl: bizim şu demir çağında pek değer verilen altın o zamanlar kolayca bulunduğu için değil, o çağda yaşayanlar “benimki”, “seninki” gibi lafları tanımadığı için bu adı alan yüzyıl. O çağda her şey ortaklaşaydı”[2] Donkişot konuşmasında, mülkiyeti bütün kötülüklerin anası ve mutsuzluğun kaynağı olarak gösterir.

Eski Yunandan beri mülkiyet karşıtlığı, yoksulluk ideolojisi, etik karşıtlık temeline dayanmakta ve mülkiyet eşya ile birey arasında bir egemenlik ilişkisi olarak açıklanmaktadır.

Hegel’in Hukuk Felsefesinin Prensipleri adlı eserinde[3] mülkiyet, Soyut Hukuk ana başlığı altında bir teknik hukuk incelemesine tabi tutulmuştur.

Marx, 1844 elyazmalarında toplumsal etkinlik ve toplumsal yararlanmanın, “hiçbir zaman sadece dolayımsız ortaklaşa bir etkinlik ve dolayımsız ortaklaşa bir yararlanma biçimi altında varolamayacağını”[4] söylüyor. O’na göre üretim ve paylaşımdaki bu zorunlu dolayım, insandaki fizik ve entellektüel duyular yerine, bütün bu duyuların yalın yabancılaşması, malik olma duyusunu ortaya çıkarmıştır.

Marx, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı‘da “Her üretim, bir toplum biçiminin çerçevesi içinde ve onun aracılığıyla doğanın birey tarafından mülk edinilmesidir” şeklinde genel bir tanıma ulaşıyor. Ama hemen arkasından, buradan bir atlayışta belirli bir mülkiyet biçimine, örneğin özel mülkiyete geçmeye kalkışmanın gülünçlüğüne değiniyor. Daha ileride Marx, tartışmanın servetin hangi mülkiyet biçimi altında daha iyi gelişeceğinin değil, başka mülkiyet biçimleri altında veya hiçbir mülkiyet biçiminin bulunmadığı bir toplumun olup olamayacağı konusunda odaklandığını ve böyle bir şeyin iddia edilmesinin safsatadan başka bir şey olmadığını söylüyor.[5]

Hegedüs, Marksist Düşünce Sözlüğü’nde Mülkiyet başlığı altında, “Marksist sosyal teoride, mülkiyet kavramı ve bazı bağlı kategorilerin özel öneminden”; “mülkiyetin, karmaşık sınıf ve sosyal tabakalar sisteminde birincil önemi olan temel bir ilişki oluşundan”; “bağlı kategoriler içinde üretim araçlarının mülkiyetinin özel öneminden” söz ediyor.[6]

Oysa Marx, Gotha ve Erfurt Programlarının Eleştirisi‘nde Programın bir maddesini eleştirirken salt üretim araçları üzerindeki mülkiyetten bahsedilmesini ve toprak üzerindeki mülkiyete değinilmemesini bir eksiklik olarak eleştiriyor. Emek araçlarının doğa ve üretim araçları olarak geniş anlamda ele alınması gerektiğini söyleyerek, tümü üzerindeki özel mülkiyetin kaldırılmasından söz ediyor.

Hegedüs’ün, mülkiyet biçimlerine dayanan Marksist tarihsel dönemleştirmenin (ilkel komünal, kölecilik, feodalite, kapitalizm) modern Marksist düşüncede, çözülmeye başladığı şeklindeki iddiası, Roma Cermen toplumlarındaki mülkiyet ilişkilerinin daha gerçekçi yoldan çözümlenmesi çabalarından söz etmesi tartışmaya açık konulardır. Özellikle “modern Marksist” tanımlaması ve “daha gerçekçi yoldan çözümlenme” deyimleri; uygun olmayan ve Bütünsel Marksist Oluşum Yolunda Bir Girişim İçin Genel Çerçeve Taslağı’nda daha önce de eleştirilen,[7] türden bir yaklaşım tarzıdır.

Marksizmi mülkiyet kategorisi üzerine diğer yaklaşımlardan ayıran temel fark, ‘ideolojik’ bir yaklaşım olmaması, yoksulluk ideolojisinden hareket etmemesidir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi Marksizm, mülkiyeti üretim ilişkilerinin belirleyeni ve üretim için zorunlu bir dolayım olarak bilimsel bir bakış açısından görmüştür.

1844 El Yazmaları‘nda Marx, mülkiyeti yabancılaşma kavramı altında açıklıyor: İnsanal tarih içinde oluş durumundaki doğa -insanal toplumun doğuş belgesi- insanın gerçek doğasıdır. Öyleyse sanayinin oluşturduğu biçimdeki doğa, yabancılaşmış bir biçim altında da olsa, gerçek insanbilimsel (antropolojik) doğadır.”[8]

Üretim ve bölüşüm (değişim) için gerekli zorunlu dolayım ve yabancılaşmaya ilişkin yukarıda aktardığımız saptaması nazara alındığında; Marx’ın mülkiyete salt felsefi açıdan karşı çıkmadığı, mülkiyeti tarihsel süreçte zorunlu olarak ortaya çıkan bir dolayım olarak ele aldığı ve (kapitalist özel mülkiyetin) tarihsel sürecin ileri bir evresinde önce toplumsal mülkiyete dönüşecek, “komünizm” evresinde de tamamen ortadan kalkacak bir kategori olarak analiz ettiği, sonucunu çıkarabiliriz.

Nitekim Grundrisse ve Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı’da aynı cümlelerle, tartışmanın mülkiyetsiz üretimin mevcut olup olmaması değil, üretimin en iyi özel mülkiyet koşullarında olabileceği iddiası üzerinde yoğunlaştığına dikkat çekmektedir. Hegedüs de buna katılıyor.

Yine çeşitli yerlerde genel olarak mülksüzleştirmeden değil, mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesinden söz edilmesinden; Marksizm tarafından öngörülen toplum biçiminde mülkiyetin, başka biçimlerde devam edeceğinin, sosyalist aşamada ürünün tümünün değil, belli bir miktarının emekçiye ait olacağının, emek araçlarının (toprak ve üretim araçları) toplumsal, tüketim maddelerinin ise özel mülkiyete ait olacağının öngörüldüğünü görüyoruz. O halde bir ilk saptama olarak;

a) (Salt kronolojik değil, teorik açıdan da) Marksizm öncesi mülkiyet karşıtlıklarının ideolojik, felsefi, etik yaklaşımlar olduğunu; Marksizmin ise, ideolojik bir mülkiyet düşmanlığı, bir yoksulluk ideolojisi olmadığını;

b) Genel olarak mülkiyetin, üretim ve bölüşüm sürecinde zorunlu bir dolayım ve yalın bir yabancılaşma süreci olarak ortaya çıktığını;

c) Özel mülkiyetin üretimin tek önemli koşulu olarak burjuva ideolojisince kutsandığını;oysa başka mülkiyet biçimleri altında da üretimin ve gelişmiş bir ekonominin mümkün olduğunu;

d) Dolayımsız bir üretim ve bölüşümün sosyalist aşamada da mümkün olamayacağını; sosyalist aşamada emek araçları (toprak ve üretim araçları) üzerinde mülkiyetin toplumsal biçimlerinin gerekliliğini;

e) Dolayımsız bir üretim ve bölüşüm biçiminin ancak komünist aşamada mümkün görüldüğünü;söyleyebiliriz.

Marx’ın, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı ile ilgili olarak yazdığı mektuplarda öngördüğü planın içinde, “mülkiyet” ayrı bir başlık altında gösteriliyor. Ancak, literatürde böyle bir başlık altında ayrı bir incelemeye rastlayamıyoruz.

Bu yazının amacı mülkiyet kategorisinin derinlemesine bir eleştirisi değildir. Mülkiyet üzerine derinlemesine bir eleştiriye zemin hazırlamaktır.

Marx’ın öngörüsünün gerçekleşmeye başladığı; “…tüm özel mülkiyetin sınai sermaye durumuna dönüşmesi” olgusunun gerçekleştiği; “… özgürlük, eşitlik, ’emek’ üzerine kurulmuş mülkiyet imparatorluğu”nun “yeni dünya düzeni”nden söz edildiği; post-Marksist ve alternatif hareketlerin yeni bir felsefi mülkiyet karşıtlığı üretmeye çalıştığı günümüzde böyle bir eleştiri kaçınılmaz bir yükümlülük olarak önümüzde durmaktadır.



[1] Prometeus’un Zeus’tan ateşi çalması üzerine, Zeus diğer dertlerle birlikte Mülkiyeti yaratarak dert açmıştır gelecekteki insanların başına. (Bak.: Orhan Hançerlioğlu, “Altınçağ”, Düşünce Tarihi, Remzi Kitapevi Yay., İstanbul 1987, s.41 vd.)

[2] Cervantes, Becerikli Şövalye Mancha’lı Don Quijote, Çev.: Bertan Onaran, Bilgi Yay., Ankara 1967, s.85.

[3] Hegel, “Mülkiyet”, Hukuk Felsefesinin Prensipleri, Çev.: Cenap Karakaya, Sosyal yay., İstanbul 1991, s.41-82.

[4] Karl Marx, “Özel Mülkiyet ve komünizm”, 1844 El Yazmaları, Çev.: Kenan Somer, Sol Yay., Ankara 1993, s.174.

[5] Karl Marx, “Tarihsel Üretim İlişkilerinin Sürdürülmesi Genel Olarak Üretim ve Dağıtım. Mülkiyet”, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, Çev.: Sevim belli, Sol Yay., Ankara 1994, s.224.

[6] Bkz. Andras Hegedüs, “Mülkiyet”, Çev.: Barış Aybay, Marksist Düşünce Sözlüğü, İletişim Yay., İstanbul 1993, s.421-422.

[7] Metin kayaoğlu, “Sunuş”, Bütünsel Marksist Oluşum Yolunda Bir Girişim İçin Genel Çerçeve Taslağı, Ankara 1995, s.24.

[8] Marx, “Özel Mülkiyet…”, age, s.177.

Yazarın Diğer Yazıları

Aynı kategoriden yazılar