Ana SayfaKürsüDersim’de Şiddet-Politika ve İdeolojik Kimliklenme

Dersim’de Şiddet-Politika ve İdeolojik Kimliklenme

Dersim’de Şiddet-Politika ve İdeolojik Kimliklenme

Ayşe Boztepe

Dersim’in hem tarihsel hem de mevcut politik varlığı, bir kader gibi hep şiddet pratiğini içermiş, onunla tarihin kaydına geçirilmiş.

Üç şiddet-politik dönemin kurucu, kuşatıcı olduğu ve ideolojik iklimler oluşturduğu Dersim’de 1938, 1972 ve 1988 tarihlerini saptayabiliyoruz. Kronolojik sırayla Kemalist ulus-devlet, devrimci politika, Kürt Özgürlük Hareketi. Bu yazı, her üç dönemi karakterize eden şiddet pratiğini ve ardı sıra gelen ideolojik kimliklenmeyi tasvir etmeyi amaçlıyor.

Devlet Dersim’de

Kemalist ulus-devlet, 20. yüzyıl ordularının sembolü olan mitralyözle girdi 1938’de Dersim’e. Türk ulusunun kazığı ordu mitralyözüyle çakılmıştı Anadolu’nun orta yerine. Dişine göre bir düşman olan Yunan’a karşı yıkıntılar arasından derlenip ayağa kalkan, ulusu yaratan, onu kurumsallaştıran orduydu. Türk ulusunun cismani varlığı olarak devlet, kumanda odasında ordunun durduğu bir makina gibi işlemeye başladı iç cephede kuruluşla beraber. Ulusun egemenliğini içeride tesis ederken ordu mitralyözü, gerçekçi ama tereddütsüzdü. Türk devlet egemenliğinin önünde esaslı bir engel olarak boy veren Kürt İsyanları mitralyözlü orduyla bastırıldı, ezildi. Dersim bunlarla “halledildi”. Mitralyözlü orduya asılı, onun gölgesi olarak kurumsallaşan devlet, başladığı modern/ist yürüyüşün önüne çıkan, eskimiş, geride kalmış tarihin engellerini fiziki olarak önce ve esasen mitralyözle kaldırılabilirdi. Yolu açan, yolu düzleyen mitralyözdü modern/ist ulus-devletin doğumunda. İdeoloji ve taşıyıcısı bürokrasi hep takip edecekti barutu.

Dersim, coğrafyanın koruyucu imkânlarıyla beraber uzun yılların biriktirdiği ‘de facto’ bir otonomiydi ulus-devletin bağrında. Adı yok, ama varlığı, teşkilatlanmış silahlı şakileriyle, Alevilikle, Kürtlükle, dedelik/pirlik hukukuyla gerçek ve fiili olmuş bir otonomi. Asli unsurdan olmayan bir otonomi. Tarihin oku doğrultusunda ileri fırlamış genç Türk Cumhuriyeti’nin ordusunu, mektebini, tahsildarını, bilcümle Türk inkılabını kabul etmemiş eski bir kalıntıydı Dersim. İleriye doğru giden tarih trenine binmek istemeyen asiler topluluğu, kendi hukukuna, teşkilatına, toprağına sahip, egemeninin kanununu tanımaz, modern/ist ulus-devletin ışığını görünce gözleri kamaşıp dağa kaçan vahşiler topluluğuydu Dersim. Medeniyetin icaplarını yerine getiren Türk ulusunun mutlak egemenliğine “akılsızca” ayak diriyordu Dersim. Bu sebepten eski tarihin şalvarlı şakileri, Kürt-Alevi otonomisi ezildi, birleşmiş, kaynaşmış, imtiyazsız Türk ulusunun ölüm kusan ordusuyla. Türk ordusunun sancağı dikildi Desim’in orta yerine. Direnemedi Dersim. Ne, kötü teşkilatlanmış hafif silahlı çete kuvvetleri, ne pagan dedelik/pirlik hukuku, ne de bunların etrafında kümelenmiş toplumsal yapısı direnebildi Dersim’in. Ne Kürtlüğü ne de Aleviliği yetti ona uçsuz bucaksız dağların ıssız koyaklarında. Bu günleri Gece Kelebeği / Perperik-a Söe romanı tam bir anlatımla aktarıyor günümüze. Dağlardan dağlara savrulan medeniyet görmemiş Dersimlilerin, Türk ulusunun egemenlik hakkını icra ederken yaşadıkları hayatı her cümlesinde yeniden yaşıyoruz bu romanın. Mitralyöz, Çavdar Hüseyin’ler, Fecire Hatun’lar devrini kapatırken “tarihsiz” bir halkı, Türk ulusunun eklentisi yapıyor. Artık Abdullah Alpdoğan’ların, Sıdıka Avar’ların dönemi başlıyor. ‘De facto’ Kürt-Alevi otonomisi yerini mitralyözün barut kokusuna bırakıyor. Kışlalar, hükümet konakları, kaymakam beyler, cumhuriyetin savcısı, milli eğitimin öğretmeni, pirlerden, aşiret önderlerinden mürekkep yerel teşkilatlanmanın dağıtılmasını müteakip boy veriyor Dersim’de. Medeniyetin ışığı barut ve okulla ihraç ediliyor Dersim’e. Dersimlinin kanı akıyor derelere. Dersim engeli aşılırken Türk’ün ordusu kandan aşılmaz bir engel, bir sınır çizgisi de çiziyor ufka. Devlet ve Devrim gibi Devlet ve Dersim de kayda geçiyor bitimsiz dağlarda, tarihsiz halkların tarihinde.

Yüzyılların Sünni kuşatmasıyla laik mitralyöz arasında burkuluyor yıllarca Dersim. Coğrafyanın, eski hukukunun, kültürünün korunaklı koyaklarından düzlüklere, ovalara, okullara, kaymakamlık kapılarına; laik ideolojik evrene sürülüyor Dersimliler. Mitralyözle başlayıp okulla devam eden büyük katliam ve ideolojik asimilasyon, yüzyılların Sünni kuşatmasının da etkisiyle “laik, okumuş, modern Dersimliliğe” geniş nesnel bir alan açıyor.

Eski tarihin hukuku, ideolojisi, teşkilatıyla mitralyözlü laik yeni tarihin içinde yaşayamayacağını ağır bir katliamla birlikte gören Dersim, büyük yeni tarihin nesnelliğine bırakıyor kendisini yıllarca. İşte Türkiye Devrimci Hareketi, bu nesnellik içindeki Dersimliyle buluşuyor 1970’lerde.

1938, mitralyözlü laikliğe yaraşır “makbul vatandaşı” bulmak için tasarlanıp ayrıntılı bir plan dahilinde uygulanmıştı Dersim’de. Aleviliğinin “doğal”, “kaçınılmaz” bir sonucu gibi laiklikle buluşan Dersim, “makbul vatandaş” olmadığını, mitralyöze boyun bükmediğini göstermek için 1972’yi bekleyecekti.

 dersim 10

Kaypakkaya/cılık Dersim’de

Kemalizmi faşizm adıyla düşmanlaştıran Kaypakkaya/cılık, komünist devrimciliğin özel, özsel bir niteliği olarak Kaypakkaya devrimciliği, dağlarının vadileri kadar engin bir teveccühle yer edindi kendisine Dersim’de. Din gibi, Alevilik gibi, Seyit Rıza gibi kuvvetli politik, kültürel ve ideolojik bir varlık kazandı bu devrimcilik Dersim’in derinliklerinde. Esrarı da, cevabı da yüzyılların Alevi ezilmişliğinde, Kürtlüğünde, 1938’in mitralyözünde, Kemalist devleti göz kırpmaksızın politikasının nesnesi yapan Kaypakkaya’nın eserinde saklıdır bu engin özdeşleşme.1938’de kaybedilen otantik ‘de facto’ özerk ideo-politik yapı, dirilmeye başladı 1972’de Kaypakkaya’nın Dersim’e ayak basmasıyla. Okumuşluk sosyalist olmakla, sosyalist olmak Kaypakkaya’yla bir ve aynı şeye dönüştü Dersim’de. Kaypakkaya dışarıdan gelen bir politik önder formundan çıkarak hızlıca yerli, yerel bir figüre dönüştü. 1938’in dipdiri hafızasına dağı, mavzeri, yerel iktidarı işaret eden Kaypakkaya’nın Dersim’de özgülleşmesi, yerelleşmesi olanağın ötesinde, “hakikat” haline geldi.

Öyle ki Türkiye Devrimci Hareketinin tarihinde TKP/M-L adındaki köşe taşı niteliğini haiz bir varlık, Kaypakkaya düşüncesinin şanssızlığı, ama Dersimlilerin gururu olarak neredeyse sadece Dersim’le, Dersimlilikle anılır oldu. Yüzyıllardan taşınıp getirilen Dersimliliğin zapt edilememiş yerel ideo-kültürel doğasıyla Kaypakkayacılığın buluşması Dersim’de yeni bir ideolojik ve politik otoritenin doğmasına imkân tanıdı: “Küvralar”! Dersim’in yerli kültüründe kuvvetli hukuki bir kurumun adı olan bu isim, hızla dağlarda dolaşmaya başlayan Partizanlara yakıştırıldı. Temelleri Çapa Yüksek Öğretmen Okulu’nda atılan TKP/M-L’nin, mikro ölçekli bir yerli kültürüne daralıp onunla kaynaşmasının tam karşılığı olan Küvra adı, Kaypakkayacıların Dersim’de “çağırılmasının”, onların da bu çağırılmaya karşılık vererek başkalaşıma uğramalarının kültürel, ideolojik formunu oluşturdu. Muzaffer Oruçoğlu’nun Tohum romanında bu buluşma ve TKP/M-L’nin Dersimlileşmesi tasvir ediliyor. Nitekim adı geçen çalışma Dersimlilerin elinden düşürmedikleri bir kitap oldu yıllarca.

Aleviliğine göre bir adım geriden gelen Dersim Kürtlüğü, Kaypakkayacılığın kurucu, kapsayıcı varlığıyla birlikte biraz daha seyreldi 1970’ler ve 1980’ler boyunca. Dersimliler artık laik, devrimci (devletin tam karşısında, silahlı biçimde olmak anlamında devrimci) ve Aleviydi. Bu üç ideolojik evren daralıp sıkı bir örgüye dönüştü yıllar içinde Dersim’de. 1970’lerin Türkiye sathına yayılan Sünni muhtevalı sivil faşist hareketiyle laik-Alevi kimlikli devrimci hareket arasındaki silahlı mücadele iyiden iyiye pekiştirmişti bu üçlüyü Dersim’de. Zira henüz Kürt Özgürlük Hareketi bağımsız, güçlü, aktüel bir varlık değildi 1970’ler boyunca.

PKK Dersim’de

PKK, “dışarıdan bilinç” kategorisinin cismani haliyle var oldu Dersim’de. Diyarbakır’dan, Siirt’ten, Hakkari’den gelen “yabancılardı” onlar 1980’lerin ikinci yarısından itibaren. Kamusal dilde Apocular, popüler yerel ağızda “Gırrolar” olarak isimlendirildiler yıllarca. Poşulu, yüzleri görünmeyen, non-Alevi manasında “bizden” olmayanlardı onlar. Bir Apocular hayaleti olarak dolaştılar bütün “dışarıdanlıklarıyla” yıllar boyunca Dersim dağlarında. Dışarıdanlıkları mıydı şiddet pratiğini ellerini korkak alıştırmadan sergilemelerine imkân tanıyan? Kürdistan Özgürlük Hareketinin özgüveni yüksek akıncıları olmak mıydı onları “ayarsız” kılan? Neydi Köy Hizmetleri işçisini, öğretmeni, muhtarı, bazen de Türkiye Solundan devrimcileri önlerine çıkan engel olarak gördüklerinde “keleş” dedikleri muhteşem silahlarıyla, “Türk Devletini Kürdistan’da temsil ettikleri” ithamıyla bertaraf etmelerine imkân veren?

“Bizim çocuklar” ve Küvralar olarak dağlarda dolaşan TİKKO’nun ateş gücü, şiddet eşiği göreli olarak “kaldırılabilir” düzeydeydi Dersimliler ve devlet için. İşte TİKKO’nun güç yetiremediği karakollar, söz geçiremediği öğretmenler, vergi tahsil edemediği esnaf, ağzından ateş püskürten “Apocu gerçeklik” aynasında yepyeni bir kimlikle tanıştılar: Kürdistan!

Önce silahları, bombaları, yani bitmek bilmeyen barut sarfıyla tutundular Dersim’e. Laik ideolojik evrende gezinirken “unuttuğu” Kürtlüğünü hatırlattılar ardından Dersim’e. “Dersim, Kürttür” diye kurşunla yazdılar dağlara. Unutulanı hatırlamamak, kabul etmemek imkânsızdı, silahların o ateş saçan gölgesinde. Ali Şer’ler, Seyit Rıza’lar adında yeni komutanlar verdi Dersim PKK’ye. Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin Dersim’deki varlığı, yüzünü hem laiklikle hem komünistlikle Batıya dönmüş Dersimlinin yeniden Kürdistan’a bakmasına kanlı bir davetti. Uzatılan eli havada bırakmadı Dersim.

Mitralyözlü Kemalizmin laikliği, mavzerli Kaypakkaya’nın komünistliği, kalaşnikoflu PKK’nin Kürtlüğü… Dersim’in mevcut toplamı.

 dersim 8

EK:

Dersim’in Yükselenleri: Turizm, Heronlar, Komünizm

Dersim’de son beş yılda üç dinamiğin belirgin biçimde öne çıktığını görüyoruz. Heronlar, Dersim’le özdeşleşmiş gerillanın engin dağlardaki varlığını her geçen gün zorluyor, belki imkânsızlığa itiyor. Dağ ya da kır, yarım yüzyıldır dünyada olduğu gibi Dersim’de de devrimciliğin yatağı. Dersim’in gençleri devrim uğruna, Kaypakkaya yolunda, Kürdistan şiarında dağların sonsuzluğuna bıraktılar kendilerini hep. Ama gerilla ve dağda manasına kavuşan bir Dersimlilik sanki doğal, tarihsel bir sınıra gelip dayandı son yıllarda. Ezilen ulusların, halkların bir varoluş formu olarak dağ ve gerilla dünya çapında teklemeye, mekân ve form olarak mücadelenin bu halini sürdürememeye eğilimli hale geldi. Dersim de bu tarihsel eğilimden payına düşeni alıyor. Ayrıca azınlığın azınlığı bu etno-kültürel toplumsal daha ne kadar çekebilirdi Türkiye Devrimci Hareketinin, Kürdistan Özgürlük Hareketinin kadrosal yükünü!

İşte bu kavşakta havalandı heronlar. Güçlerini, öldürücü kabiliyetlerini sergileyerek dolanıyorlar Dersim semalarında. Buna Dersim’in yarım yüzyıla yayılan çetin devrimci mücadele yorgunluğunu da ekleyelim. Böylece gece kelebekleri yerine heronlar uçar oldu Dersim’de. Gerillanın gölgesi çekilince derin koyaklardan, doğanın baş döndüren varlığı, adına turizm denilen piyasaya açılıyor. Heronları, sol turizm takip ediyor Dersim’de. Heronlar doğa severler için de “temizliyor” Dersim dağlarını. “Doğal güzellikleri” ziyarete gelen insanlara “güvenli” alanlar sunuyor insansız hava araçları.

Dersim’de son beş yılda verilen gerilla kaybının, kırk yılda verilen kayıpları çok yüksek oranlarda aştığı söyleniyor. Munzur kıyıları bu sonuçla çıplak bedenleriyle güneşlenebilen turistlere açılıyor. Dağdaki gerilla sayısı azaldıkça Munzur kıyısındaki mayolu, şortlu sayısı artıyor. Dağdaki gerilla kampı sayısı azaldıkça Munzur kıyısındaki gençlik kampı sayısı artıyor. Gerillalar dağlarda dolaşamaz oldukça “doğa ve macera sporları” heveslisi gençlerin Dersim turları artıyor. Rafting, trekking grupları öbek öbek Dersim’e taşınıyor. Vahşi doğaya doğru bir safari başlamış Avrupa’dan, İstanbul’dan, İzmir’den…

Dersim’in heronlarla güvenli hale getirilen büyüleyici bakir doğası mı sadece çekici olan? Hayır. Bir kış ansızın komünizm de geldi Dersim’e. Muhteşem doğayı tamamlayan muhteşem kültür! Doğayla bütünleşmeyi, onun içinde yuvarlanmayı, çadır kurmayı, kamp yapmayı engelliyordu “gerillanın namlusu”. Arı uçamıyor, keçi gezemiyor, tohum düşmüyordu toprağa gerilla durdukça dağda.

Heronlar süpürdükçe gerillayı, arıya bal, keçiye süt, toprağa tohum oldu komünizm Dersim koyaklarında. Hem de elini politikada hiç kirletmemiş bir komünizm ilerledi heronların yarattığı boşlukta: TKP komünizmi! İzmir Kordon’dan, İstanbul Kadıköy’den bütün saflığı ve beyazlığıyla süzülüp geldi yanmış, yıkılmış, yorulmuş Dersim’e… Namlunun yorduğu, barutun bunalttığı Dersim’e Ege kasabası dinginliğiyle geldi TKP komünizmi. Sadece saf ve beyaz değil, uyanık da… Kürt’ün hendeğine, Dersim’in tarihine düşmeyecek kadar uyanık bir “Tuncelili”.

Heronların güvenliği, doğanın cazibesi, komünizmin hayali birleşince yurdun emekli solcusuna mesire yeri oldu Dersim. Komünist bıyığı, komünist balı görmek için akınlar başladı Dersim’e. Doğayı ve komünizmi açık hava müzesinde seyretmek hevesi öyle yayıldı ki Türkiye’nin en büyük tur şirketleri seferler organize etmeye başladılar Dersim’e. ETS, Jolly Tur gibi şirketlerin operatörleri komünist belediyeyi ziyaretle başlatıyorlar heyecanlı gezilerini. Talebi önceleyen arz var esasen, belirleyici olan bu. Politik bir kimlikten daha çok kültürel, seyirlik bir obje olan “Komünist Başkan” mağrur, mutlu gülümsüyor dünyaya, “Dersim’den korkmayın; bal, nohut, komünizm var” diyerek arz ediyor Dersim’i. Gülümsüyor dünyaya “Komünist Başkan”, Dersim’i etno-kültür ve doğa piyasasına açtığı için çok mutlu. Avustralya yerli şeflerinin, beyazlar tarafından keşfedilip fotoğraflanmasından duyduğu şaşkın mutluluğa benziyor “Komünist Başkan”ın hali. Beyazlar tarafından kabul görmenin, onlar tarafından taltif edilmenin mutluluğu. Avangard, muhalif çağdaş sanat militanlarının metruk, yoksul mahalleleri üç-beş yılda kültür-sanat endüstrisinin en pahalı mekânları haline getirmek suretiyle soylulaştırma tetikçisine dönüşmelerine benzer biçimde komünizm de Dersim’i devrimci muharebenin yıkıntılarından kurtarıp kıymetlendiriyor yurt ve dünya sathında.

Kış üslenmeleri, gerilla keşifleri, yol kesmeler, pusu atmalar, karakol baskınları, hain-işbirlikçi cezalandırmaları yok artık bu komünizmde. Aylık regl izinleri var Dersim’in yeni hayatında. Dersim bir kez daha dünyaya açılıyor; heronlar, turizm ve komünizmle.

Yazarın Diğer Yazıları

Aynı kategoriden yazılar