Afgan halkının direnişi, halihazırda devrimci bir önderliğin olmamasına, hatta önderliğinin gerici karakterine rağmen objektif olarak devrimci bir rol oynamaktadır.
“Erdoğan ve ortakları; 15-16 Temmuz darbe girişiminin ardından Kürt halkının ve onun siyasal temsilcilerinin dıştalanması ve düşmanlaştırılması politikalarında herhangi bir değişiklik yapmadılar.
Sosyalizm ve Pazar Ekonomisi Arasında Esaslı Bir Çelişki Yoktur
Deng XiaopingBiz geçmişte planlı ekonomi uyguladık. Fakat bu yıllar içindeki deneyimimiz, tamamıyla planlı ekonomi uygulamanın üretici güçlerin gelişmesini belli bir ölçüde engellediğini gösterdi.
“Geçen 5 yılda, benzer pek çok olay yaşandı. Filistinliler ve İsrailliler birlikte yaşamanın yolunu bulacaklarına, işleri iyice sarpa sardırdılar. Son olarak İsrailli üç gencin kaçırılıp öldürülmesi, bu cinâyetlerin intikamı olarak bir Filistinli çocuğun öldürülmesi ve nihayet İsrail’in üç cinâyetin cezasını tüm Gazze’ye ödetmek üzere başlattığı orantısız askerî harekât ise tüm şiddetiyle sürüyor.
Uzun süre açık ya da gizli, bilinçli ya da bilinçsiz bir sansürün ya da aşağı yukarı aynı anlama gelmek üzere bir tür susku komplosunun kurbanı olan İbrahim Kaypakkaya’nın adı son yıllarda daha çok duyulur oldu. Bu değişikliğin hem olumlu, hem de olumsuz nedenleri ve sonuçlarından söz edilebilir. Ama önce şu saptamayı yapmalıyız: Kendisini Türkiye devrimci hareketiyle duygudaşlık içinde gören ilerici-devrimci aydınlarımızın ve kamuoyumuzun 1960’ların sonu ve 1970’lerin başı Türkiyesi’nin üç ana radikal devrimci örgütü ve onları simgeleyen önder kadrolar (THKO/ Deniz Gezmiş, THKP-C/ Mahir Çayan ve TKP (M-L)/ İbrahim Kaypakkaya) arasında kendilerini en uzak hissettikleri isimler TKP (M-L) ve İbrahim Kaypakkaya olmuştur.
Kürt - Ermeni - Türk İlişkileri Bağlamında Özür Dilemenin Erdemleri
Yazan Garbis AltınoğluAncak, kendilerinin “ulussuz” olduklarını ya da “ulusal kimlik”lerini reddettiklerini söyleyerek bu kampanyayı sözümona “sol”dan eleştirenler de oldu.
Marx Değil, Locke Değil, Fakat Hobbes: Rus Devrimi’nin Anlamı
Lars T. Lih...Bu perspektifin en güçlü seslerinden biri olan Troçkist gelenek için de devrim anlatısı büyük vaatlerin felaketle sonuçlanmasından ibarettir: devrimin dejenerasyonu, bürokrasinin zaferi ve Stalinist karşı devrim.
Üç şiddet-politik dönemin kurucu, kuşatıcı olduğu ve ideolojik iklimler oluşturduğu Dersim’de 1938, 1972 ve 1988 tarihlerini saptayabiliyoruz. Kronolojik sırayla Kemalist ulus-devlet, devrimci politika, Kürt Özgürlük Hareketi. Bu yazı, her üç dönemi karakterize eden şiddet pratiğini ve ardı sıra gelen ideolojik kimliklenmeyi tasvir etmeyi amaçlıyor.
Kadın sorununa ilişkin olarak saflarımızda oportünist yaklaşımlar ve kafa karışıklığı ileri boyutlardadır. Bu konudaki görüşlerimiz; feminist, sosyalist-feminist, demokratik ve Marksist-Leninist görüşlerin bir karışımı görünümdedirler. Bu eklektik çabanın bileşiminde bazan Marksist-Leninist yanın daha ağır basıyor olması ya da daha doğrusu öyle gözükmesi, bazan da bunun tersinin olması, değişik zamanlarda çıkan yazılarda vurgu farklılıklarının gözlemlenmesi vb., kadın sorununda tutarlı Marksist-Leninist bir konumda olmadığımızı, oportünizmden ve feminizmden derinden etkilendiğimizi göstermektedir.
Mehmet Akkaya’nın “Metin Kayaoğlu Öküz Altında Buzağı Aramaya Devam Ediyor” yazısını Demokritosvari, gülerek okudum ve aptallığın sınırlarının nereye uzanabileceği konusunda filozofça düşündüm.
Diğer...
İdeolojik yerelleşme; hangi Marksizmin hangi düzeyde edinimi?
Doğan Kaya / Özge ŞahanMarksizmin en başarılı olduğu dönemleri aydınlanmacılığın ve onun ürettiği uygarlık kavramından uzaklaşarak en başarısız olduğu dönemleri de aydınlanma değerlerine ve “uygarlık” denen söylenceye yaklaşarak yaşamıştır.
“İşçi” Partisi’nin 14 Mart 2006 tarihli ve “Talât Paşa’yı Mezarı Başında Anıyoruz” başlıklı bildirisinde adıgeçen kişi için şöyle deniyordu:
Ayaklananlar örgütsüzdür ve bir örgüt ısrarıyla “birey”i öne çıkarmaktadır. Bu fikriyatın ideolojik hegemonyasını kurma görevini de büyük ölçüde ekoloji, kadın ve LGBTİ mücadelesi üstleniyor.
“Paris Ayaklanması” ve Ülkemiz Solundaki Yankıları
Yazan Garbis AltınoğluGerek dünyanın başka yerlerindeki ve gerekse Türkiye’deki devrimci grup ve kişilerin ezici çoğunluğu, 27 Ekim’de, yani bundan bir ay önce, polisten kaçan iki Kuzey Afrikalı gencin elektriğe kapılarak ölmelerinin ardından Paris’in banliyölerinde patlak veren ve daha sonra Fransa’nın başka kentlerine de yayılan ve daha çok araba yakma biçimini alan olayları, genel olarak oldukça subjektif bir tarzda değerlendirdiler.