Ana SayfaKürsüÇKP'nin 20. kongresinden izlenimler-II: Çin-ÇKP’yi liberallerden öğrenmek

ÇKP’nin 20. kongresinden izlenimler-II: Çin-ÇKP’yi liberallerden öğrenmek

Memleketteki sosyalist solun Çin ve ÇKP’ye bakışında liberallerin-liberal tezlerin etkisinin sanılandan fazla olduğuna dair bir kanaat taşıyorum. Örn. BirGün gazetesinde yazdığım bir yazının Twitter mesajının altına (BirGün’ün Twitter hesabı) kendini sosyalist olarak tanımlayan ve sosyalist basında yazan biri “Xi Jinping bunu beğendi” diye yorum yazmıştı. Oysa, kullanılan lümpen dilin ayıbı bir tarafa, Çin-ÇKP hakkında bütün bildikleri liberallerin anlattığı distopyadan ibaretti. Maalesef böyle eş-dostun sayısı hiç az değil. Oysa o yazı Çin-ÇKP övgüsü yapmıyor; o ve onun gibilerin liberallerden edindikleri Çin-ÇKP ezberi dışında bir şeyler söylüyordu. Böyle eş-dostun sık sık dile getirdiği “Çin’de demokrasi eksikliği” eleştirisindeki demokrasi bile liberal demokrasi/temsili demokrasi, sosyalist demokrasi değil. Liberallerden edinilen ezberle konuşmanın demokrasi konusunda böyle kafa karışıklığı gibi can sıkıcı yan etkileri de vardır.

Batı kapitalizmi entelijansiyasının (Batılı liberaller) başlattığı ve dünyanın geri kalanındaki hempalarının da katıldığı entelektüel terör sosyalist solda Çin-ÇKP hakkında liberal tezler dışında, o tezleri yok sayarak değerlendirme yapma konusunda bir çekingenlik, belki de Çin yanlısı görünme endişesi, yaratmış gibi görünüyor. Oysa endişe edilecekse, söylenenlerin ve yapılan değerlendirmelerin liberal tezler ve onların distopya anlatısı (Çin distopyası) ile yakın benzerlik göstermesinden veya onların anlattığını geçerli veri kabul etmekten edilmelidir.

Liberaller Çin’e bakışı aynı zamanda bir ahlaki duruş sorunu olarak da dayatıyorlar. Oysa ahlak konusu edilmesi-utanılması gereken tutum muteber entelektüel kabul edilmek için Amerikancılık veya Batı kapitalizmi muhipliği (yani emperyalizm yancılığı) yapmaktır, Çin ve ÇKP’yi onların (liberal tayfanın) tezlerini yok sayarak değerlendirmek değil.

Yazının bu bölümünde ÇKP kongresi izlenimlerini aktarmaya liberallerin tezlerini de irdeleyerek devam edeceğiz.

ÇKP içinde hizip hülyası

ÇKP Merkez Komitesinin yaptığı atama-seçimler öncesinde, Batı kapitalizmi muhipleri (liberal tayfa) Wang Huning’i iki Başbakan adayından biri olarak görüyordu (diğer aday Wang Yang idi). Liberallere göre, Huning, Hu Jintao hizbinden olduğu için atanması durumunda Şi ile yetki paylaşımı sorunu yaşanabilirdi. Aslında, yetkinin Hu hizbi ile Şi arasında bölüneceğini öne sürüyorlardı. Şi, Huning’i (liberallerin beklediği “ya Başbakanlık ya tasfiye”nin aksine) Daimi Komite’ye aday gösterdi ve ÇKP içinde hizip hülyası gören -aslında hizip arzusu taşıyan- liberaller bir kez daha yanıldı. Ayrıca, Parti üstünde hiçbir yetkisi kalmadığı gibi, itibarını da kaybetmiş Hu Jintao’ya hizip kurabilecek itibar ve güç atfetmek ve bir hizip lideri çıkarmak tam bir liberal fantezi örneği. Çin-ÇKP’yi bu insanlardan öğrenmeye çalışmak yerine doğrudan Washington Post, NY Times, Foreign Policy gibi yayınları izleyin. Hiç değilse ilk kaynaktan bilgi edinmiş olursunuz. Zira aynı şeyleri söylüyorlar. 

Kaldı ki ÇKP, Batı’daki burjuva partileri gibi içinde o bildik muhalefet güçleri/hizipleri vs olan bir parti değildir. Öyle bir parti gibi göstermeye çalışanlar Amerikan politikacıları ve diplomasisi ve Amerikalı-Batılı akademyadır. Her partide farklı düşünceye, bakış açısına sahip olanlar olduğu gibi ÇKP içinde de vardır. Fakat bunlara hizip demek için Amerikancı-Batıcı “Beyaz Adam” bakış açısına sahip olmak gerekir. ÇKP içinde Batı’nın burjuva partilerindeki gibi hizipler arayanlara, saçma göründüğünü bile bile, naçizane bir önerim var: İlla hizip arayacaklarsa, aradıklarını bulmayı kolaylaştıracağı için ÇKP’nin içine değil dışına bakmaları daha amaca uygun olur. “Yeni solcu” yakıştırmasıyla anılan, uzun zaman önce ÇKP ile yollarını ayıran (aralarında dostlarım bulunan) ortodoks Maocular halen Parti içinde yer alıyor olsalar bildiğimiz anlamda bir hizip olurlardı.

Başta ABD ve İngiltere olmak üzere Batı diplomasisi ve Batı kapitalizmi muhipleri (medya ve akademya) ÇKP’yi içi hizip, rekabet ve çıkar kavgaları kaynayan ve dolayısıyla iç yapısı sağlam ve sanıldığı gibi güçlü olmayan bir parti gibi göstermeye çalışıyor. Bu akademisyenlerin bir kısmı düpedüz Batı kapitalizmini ideolojik ve kültürel olarak yeniden üretmeyi vazife edinenler. Diğer bir kesim ise, siyaset gibi sıradan, günlük bir eylem alanını bilim kılığına (siyaset bilimi) sokabilmek için ÇKP’ye Amerikan(cı) akademyanın icat ettiği kuramlar ve eğilim ile bakanlardan oluşuyor. Amerikan Demokrat Parti, Cumhuriyetçi Parti ve İngiltere İşçi Partisi ya da Muhafazakar Parti gibi bir burjuva partisine nasıl bakıyorlarsa, nasıl tanımlıyorlarsa ÇKP’ye de o kuram ve tezlerle bakıyorlar. Daha açık bir ifadeyle, önceki cümlede geçen Batı’nın burjuva partileri kuramsal olarak neyse, nasıl bir partiyse ve nasıl işliyorsa, ÇKP’de aşağı yukarı aynı kuramsal çerçeve içinde yer alan bir partidir. Bu kuramsal bakış açısını devam ettirirsek, yukarıda anılan o Batı’nın burjuva partileri içinde ne varsa, ÇKP içinde de o olmalıdır sonucuna varırız: Hizip, çıkar kavgaları, muhalefet grupları, rekabet vs. Bir siyasi parti içinde bunlar yaşanmıyorsa veya parti bu özellikleri göstermiyorsa, siyaset biliminin siyasi parti kuram(lar)ı kahvehane muhabbetinden öte bir anlam taşımaz. Kahvehane muhabbeti bilim olmayacağına göre, ÇKP içinde de mutlaka burjuva partilerindeki gibi hizipler, çıkar grupları, rekabet vs olmalıdır ki batılı siyaset biliminin siyasi parti kuram(lar)ı işe yarasın; gereksiz laf kalabalığı olarak görülmesin.

Liberallerin merkez-çevre tezi açısından Çin ve ÇKP

Bu absürd tez gerçekte devletin sınıfsal karakterini bulanıklaştırmayı ve gizlemeyi amaçlıyor. Merkezde yer aldığını söyledikleri “elitler” sadece bir liberal fanteziden ibaret. O “elitler” diyerek bulanıklaştırmaya ve gözden kaçırmaya çalıştıkları “şey” düpedüz ve açıkça kapitalist sınıftan ibaret. Merkezde yer alan elitlerin gücüne karşı çevrede yer alan ve merkezin itip-kaktığı, ezdiği bazı (dezavantajlı) kimliklerin-grupların (sınıflar değil) merkezi sıkıştırması… Tezin özeti bu. 

Batı kapitalizmi yanlıları Çin-ÇKP’ye de bu tez ile bakıyorlar. Bu absürd tez ÇKP’ye uyarlandığında, “elitler” Parti yöneticileri olan eski kuşağın bugün Partide üst düzeylerde görev yapan çocukları yani “prensler” oluyorlar (Oysa o prenslerin Parti içinde sayısı da etkisi de epeyce azaldı). Bu “elitler”e, tabii ki (merkezde yer alan) rüşvet, yolsuzluk ve çıkar ilişkilerine bulaşanlar ve güç istismarı yapan çeşitli grupları da eklemek gerekiyor. Çevre ise haliyle bu “elit merkez”e karşı güç mücadelesi yapanlardan oluşuyor. Bu “çevre” torbasının içine herkesi atabilirsiniz; ama sınıftan söz etmeden. Başta Uygurlar olmak üzere (hatta Çin karşıtı Hong Konglular, Tayvanlılar da), Tibetli rahipler-keşişler, geçim sıkıntısı yaşayanlar, Covid-19 kapanmalarına “sıkıldık artık, yeter!” diyen cesur “kahramanlar”, iş bulmakta zorlanan üniversite mezunları, prenslerden olmadıkları için Parti içinde önü kesilen-yükselemeyen kadrolar vs… Görüldüğü üzere, torbada “dezavantajlı kimlikler ve gruplar olarak” andıkları herkes var; ama işçi sınıfının adı bile anılmıyor. Oysa asıl “dezavantajlı grup” neredeyse tamamıyla işçi sınıfından oluşuyor. Fakat liberallerin siyasete bakışında ve devlet anlayışında sınıf ve sınıf çatışması yoktur; kimlik çatışmaları vardır.

ÇKP’de kim önerir, kim atar-seçer

Merkez Komite, Siyasi Büro (Komite) ve Daimi Komiteye seçilecek kişileri Genel Sekreter’in belirlediği iddiası gerçeği tam olarak yansıtmaz. Genel Sekreter önerir, Merkez Komite o kişileri çoğunlukla seçer; fakat her zaman değil. Bazen bunun aksi yani Genel Sekreter önerdiği halde atanmayanlar veya önermediği halde Merkez Komitenin önerisiyle atananlar da olur. Örn. Şi Cinping, Parti hiyerarşisinde Jiang Zemin’in yaptığı engellemeye rağmen yükselmiştir. Jiang ve Şi arasındaki uzlaşmazlık, Jiang’ın kapitalistlerin parti üyeliğinin önünü açmasıyla (2001) su yüzüne çıkmıştı; fakat bununla sınırlı değildir ve daha önceye dayanır. Şi, sınırsız özelleştirme ve siyasi liberalleşme eğilimlerine (ve bunun Parti’ye etkilerine) karşı Jiang’la uzun zamandır fikir ayrılığı yaşamaktaydı. Bu uzlaşmazlık Jiang’ın devamcısı sayılabilecek Hu Jintao ile Şi arasında da sürmüştür. Şi’nin muhalif tutumuna Bo Xilai (Bo Şilay)’ın da eklenmesiyle bu muhalefet görünür olmaya başlamıştır. 

ÇKP içindeki görüş ayrılıkları Batı’nın burjuva partilerindeki olduğu gibi birkaç yüz kişi toplayıp bir hizip oluşturmak şeklinde değildir. ÇKP içinde ortak hareket eden böyle örgütlü birliktelikler yoktur -ayrıca, izin de verilmez. ÇKP’de hizipçilik, Deng Xiaoping’in “Dörtlü Çete” adını verdiği “kendilerini gerçek Maocu ve Mao’nun mirasçısı” sayan ekibin tasfiyesi ile bitmiştir.

Şi’nin Genel Sekreterlikten liderliğe yükselişi

BirGün yazarı Hayri (Kozanoğlu) hocaya göre, “Çin’de teamül bu görevin (ÇKP Genel Sekreterliği) en fazla iki kez üstlenilmesiydi” (01.11.2022 tarihli “Şi’nin üçüncü dönemi başlarken” başlıklı yazısı). Hayri hoca haklı; fakat mevzu biraz karışık olduğu için yazı hocanın meramını tam olarak anlatmıyor. Şöyle ki; Çin’de teamül, Deng Xiaoping’in önerisiyle yapılan anayasa değişikliği ile bu görevin en fazla iki dönemle sınırlanmasıydı. Üstelik Deng, Parti Başkanı (1982’de Genel Sekreter olarak değiştirildi) da değildi Devlet Başkanı da; o her yetkiyi kullanabilecek kadar güçlü bir (efsane) liderdi. 

Deng, Parti ve hükümette (o yıllardaki Parti içi dengelerin kaygan zeminde durması nedeniyle) fazla göze batan liderlik görevlerinden kaçındı. Bununla birlikte, ÇKP Merkez Komitesi Başkan Yardımcısı (dolayısıyla ÇKP’nin Başkan yardımcısı), Daimi Komite üyesi, Askeri Komisyon Başkanı ve Merkezi Danışma Komisyonu başkanıydı. Yani resmen Genel Sekreter ve Devlet Başkanı olmasa da, bu görevlerin bütün yetkilerine sahipti ve Parti üstündeki belirleyiciliği de kesindi. Askeri konseyin başkanı olması nedeniyle, hem silahlı kuvvetlerin kontrolünü elinde tutuyordu hem de muhtemel bir karşı harekete karşı silahlı gücü elinde bulunduruyordu. 1987’de ÇKP’nin Merkez Komitesi ve Daimi Komite’deki görevlerinden ayrıldı. Böylece, reformlarına karşı çıkan veya direnen birçok yaşlı-eski kuşak parti önde gelenini de emekliliğe zorladı.           

ÇKP’yi iyi tanıyan biriyseniz, iki yıllık “teamül”ün, olağan süreç olarak, olağan (daha doğru bir ifadeyle, ara dönemlerdeki “sıradan”) ÇKP Genel Sekreterleri ve Devlet Başkanları için geçerliliği olduğunu tahmin edebilirsiniz. Mao, Deng ve şimdi de Şi Cinping ülkenin geleceği üzerinde ciddi değişim-dönüşümler yaratan vizyon sahibi kişilerdir; yani liderlerdir. Bu üç kişi (lider) dışındakiler ara dönemlerin olağan ÇKP sekreterleri, kendilerinden önceki dönemde oluşturulan politikaların uygulayıcıları veya takipçileridir. Ülkeye yeni bir yön çizecek donanım ve vizyona sahip kişiler olmadıkları gibi pek güçlü de değildirler.

Şi ve liderliğe yükselişi ayrıca ele alınması gereken kapsamlı ve derin bir konu. Bu konuda bir yazı yazmayı planlıyorum. O yüzden, lafı uzatıp okuyucunun sabrını sınamamak adına, bu konuyu şimdilik burada bırakıyorum.

Pragmatik yönü ideolojiye ağır basan ÇKP

ABD’nin “Çin distopyası” anlatısı Çin’i (tam anlamıyla) komünist ve ÇKP’yi de ortodoks Maocu gibi göstermek üzerine kurulu. Bu bakış ÇKP’yi bir ideoloji partisi olarak görmek zorundadır. Oysa ÇKP, pragmatik yönü ideolojiye ağır basan bir partidir. Yoksa (ideoloji partisi olan) bir komünist partisinin bir çeşit devlet kapitalizmi ile ne işi olabilir, o kapitalizmin kuyruğunu kendi tutsa veya kontrol etse bile…  ABD’nin bu bakışı-politikası (1) korktuğu rakibini “komünist öcü” olarak sunma politikasından ve (2) dış politikayla ilgilenen çevreler ve Amerikan diplomasisinin Çin’i bir türlü doğru anlayamamasından kaynaklanıyor. Birinci maddede bahsettiğim öcü gibi gösterme politikasının bu çevrelerde bir körlük yarattığını düşünüyorum. ÇKP, komünist Çin’den bahsettikçe ve komünizm övgüsü yaptıkça Amerikan çevreleri de Çin’i tam anlamıyla komünist sanıyorlar gibime geliyor. Amerikan cehaleti (devlet bile olsa) hiç hafife alınacak bir şey değildir, hele sözkonusu olan komünizm olduğunda… 

20. Kongredeki yeni seçim-atamalardan sonra, Amerikan-Batı kaynaklarının “Şi Cinping, Partiyi kendi yandaşı Maocularla doldurdu” iddiası ABD’nin önceki paragrafta bahsedilen “komünist Çin öcüsü” veya “Çin distopyası” uydurma politikasından kaynaklanıyor. Bu tabii ki fazla saçma bir iddia. Şi, her ne kadar Marksizm-Leninizm doktoralı olsa da, Amerikan kaynaklarının dediği gibi bir (ortadoks) Maocu olduğunu söylemek için Mao’yu-Maoculuğu ancak o kaynakların anlayabildiği kadar kıt anlamak gerekir. Günümüz ÇKP’si içinde artık ortodoks Maocu diyebileceğimiz kimselerin kaldığını pek sanmıyorum. Ortadoks Maoculuğa yakın, muhtemelen de sonuncu, sayılabilecek kişi Şi ile aynı kuşaktan olan Bo Xilai (Bo Şilay) idi. Bugün Parti içinde veya görevde olsaydı, çok büyük olasılıkla Şi’nin politikalarının da muhalifi olurdu.

Velhasıl, Merkez Komite tarafından yeni atanan kadrolar öncelikle yeni dönemin gerektirdiği donanıma sahip, bilgili, yetenekli, geçmişinde leke bulunmayan, görev ve sorumluluk almaya istekli ve Şi ile uyum içinde çalışacak kişiler oldukları için seçildiler, (ortodoks) Maocu oldukları için değil…

15 KASIM 2022 SALI

Kaynak: http://kamuraninnotdefteri.blogspot.com/

Yazarın Diğer Yazıları

Aynı kategoriden yazılar