Ana SayfaGüncel YazılarHDP’nin Seçimi ve HDP’yi Seçmek

HDP’nin Seçimi ve HDP’yi Seçmek

 

 

HDP, sadece HDP değildir. Bu parti, Kandil’de kurumlaşan, Kobane’de savaşan, Şengal’de alan tutan, Kuzey’de TSK’yla tepe manevraları yapan ve nihayet, TC hukukî rejimi doğrultusunda örgütlenmiş politik aygıtlar inşa eden Kürdistan Özgürlük Hareketinin arkasında oluşuyla çok değerlidir ve başka nedenlerle değil, bu partiye salt bu nedenle oy verilmelidir.

7 Haziran, yüzde 10’luk barajı geçse de geçmese de, Halkların Demokratik Partisi’nin adına yazılacak bir seçim olacak. 7 Haziran, Kürdistan Özgürlük Hareketinin Türkiye politik hayatına ve Türkiye rejimine etkisinin çarpıcı bir şekilde yükseleceği bir moment olacak.

Öte yandan, HDP’nin barajı aşması da aşmaması da rejim açısından gerçek birer baş ağrısı olacaktır.

Nihayet, HDP’nin barajı geçmemesindense geçmesi, yani bu büyük başarı, paradoksal olarak, Türkiye sol hareketinin üzerinde olduğu eğik düzlemin kayganlığını artıracaktır. Kürdistan Hareketi, mücadelenin her boyutu ve tarzıyla var olmayı başardığı için bir sorun olarak yaşamıyor, ama Türkiye sosyalist hareketi için mücadele artık çok büyük ölçekte devrimci olmayan biçimlerde götürülebilen bir süreç halini almıştır. Bu yüzden, Türkiye sosyalist hareketi, seçimler gibi politik konjonktürlerden olumsuz etkilenmeye açık durumdadır Buna karşın, Türkiye solu genel olarak, HDP’nin mücadelesine kayıtsız kalamaz. Zira bu daha ağır bir vebal olacaktır.

Kürt Hareketi kendi büyük yolunu izlerken, bir nesnel çıktı olarak, Türkiye tarafında liberal ve reformist etkiler yaratmaktadır. Kürt Hareketiyle dayanışma, Türkiyeli sosyalistler için esas olarak, reformlar mücadelesi alanında dayanışmayla kalmaktadır. Kobane’de çok önemli olan devrimci dayanışma tutumu anılmadan geçilemez, ama Kürdistan’daki devrimcilik bu tarafa geçiş yapamamaktadır. Kürdistan Hareketiyle Kürdistan’da devrimci, bu tarafta yine bu hareketle “liberal” veya “reform politikacısı” olmaktadır mesele.

Barajı aşmanın önemini hak etmek

HDP’nin barajı aşmasının ya da aşmamasının, Türkiye’de faaliyet yürütmeye çalışan ve devrimciliği fiilen uygulayamasa da koruyan oluşumlar bakımından politik bir önemi bulunmuyor. Küçücük sayılarla HDP’ye oy verilecektir ve sonucu görülecektir. O kadar.

Buna karşılık, barajın ötesi ya da berisi, Kürdistan Özgürlük Hareketine, politik varlık ve kudretinin ifadesini bulacağı yeni gerçek olanaklar sunacaktır. Bu hareket, HDP ne barajı aşarsa ihya olacak, ne de aşamazsa felaket yaşayacaktır. Ancak, barajın aşılması veya aşılmaması Kürt Hareketi için önemli politik yönelimler anlamına gelecektir. Bu hareket, duruma göre pozisyonunu ayarlayacak, vurgularını değiştirecek, uzlaşma ve bağlaşım öznelerini saptayacaktır. İki durumda da, sorun TC rejiminindir.

Baraj, Kürt Hareketinden çok, onun giderek ağırlık kazanan reformcu ve liberal bileşenleri ile düzen politikasının sorunudur bugün. Reformist sosyalist akımlar ve sol liberaller için, Meclis’te esaslı bir sayıyla temsil olanağına kavuşan Kürt Hareketi kendilerine çok arzuladıkları bir hareket alanı sunacaktır. Rejimin politik alanı genişleyecek ve reformcu sosyalizm ile sol liberalizm, TC rejiminde kendilerine bulacakları yepyeni hareket alanında şevk kazanacaktır.

Barajın aşılmasıyla, Tayyip Erdoğan’ın başkanlık hevesine Türkiyeli sosyalist ya da liberal çevreler değil, Kürt Hareketi gem vuracaktır. Kürt Hareketi, böylece, düzen politikasına da varlığıyla yön vermiş olacaktır.

Barajı aşacaksa Kürt halkı aşacaktır. Tayyip Erdoğan’ın hevesini kıracaksa Kürtler kıracaktır. Bunda, Türkiyeli sosyalist ya da liberal çevrelerin bir dahli olmayacak ve dolayısıyla, barajın aşılmasının kıvancını politik olarak yaşamaya hak kazanmayacaklardır. Kürt Hareketinden ayrı olarak, Türkiye’de, barajın aşılmasını ya da aşılamamasını politik gerçek işlem konusu yapacak bir sol ağırlık bulunmamaktadır.

Görülmemiş önemde bir seçim!

Bazı değerlendirmelere bakılacak olsa, 7 Haziran’da Cumhuriyet tarihinin en önemli seçimi yapılacak! Seçimleri, her seçimde ya da politik olayda olduğu gibi, görülmemiş önemde ve kritik bir moment olarak nitelemek için nedenler hakikaten var mı? Bir konjonktürün içindeki öznenin, onu biricik görmesinin pozitif bir etkisi vardır, ama bunun için öncelikle bir öznenin olması gerekiyor. Bu momenti, Kürt Hareketi dışında, kendi varlığıyla değerlendirebilecek veya etkileyebilecek herhangi bir hareket bulunmamaktadır.

Bir özne, gerçeğe eylemli varlığıyla etki yapabilecek konumda değilse ve görünür gelecekte de yapamayacak gibi duruyorsa, konjonktürlerde patlayacak politik olayların büyük ya da küçük, önemli ya da önemsiz olmasının onun konumundan bir karşılığı olamaz. Arkasında ancak küçük sayıları toplayabilecek gruplaşmaların reform politikası alanındaki tumturaklı laflarının politik karşılığı sıfırdır, ama bu görüşler, “sosyalist kamuoyu”nda zehirli bir politika anlayışı yayması bakımından vahim öneme sahiptir.

Oyların HDP’ye verilmesi gerektiğini savunan sosyalist ve liberaller arasında, her bir oy’un indirgenemez değerinin olduğu kanaatinin yayılması, bir zihniyetin yuvalanması, bir ideolojik atmosferin etkisine girilmesi demektir. Kürdistan Hareketine mensup olan bireylerle Türkiyeli bireylerin aynı olay ve olguya ilişkin edinim ve tavır mekanizmaları çarpıcı şekilde farklıdır. Kürdistan Hareketi, bireyi yitiren bir kollektif hareket tarzına sahipken ve bunu başarıyla yeniden-üretebiliyorken, Türkiyeli solcu toplulukların giderek daha çok birey temelli varlık kazandığı izleniyor. Birey temelli politizasyonun kısa vadeli birtakım olumlu sonuçları görülse de, bu, kesinlikle içinde bulunduğumuz toplumsal formasyonun galebe çalacağı bir süreçtir.

Söz konusu yaklaşım, yüzde 10 barajını oyuyla aşmayı sağlayacak son bireyin söz konusu olması durumunda bile geçerlidir. Bu hesabı yapmaya Kürt Hareketinin tarihsel ve politik hakkı vardır, Kürt Hareketi rejimin verili yapısına sığamayacak haldedir. Ama Türkiye tarafında mesaiyi bu tür hesaplar yapmaya harcayan ve kendi oyunu, sonucu tayin edici son oy değerinde görecek solcudan, rejime çok yararlar geleceği kesindir.

Seçimin “çok çok önemli” sayılmasındaki belli başlı bir etmeni, Tayyip Erdoğan’ın başkanlık hülyalarını engelleme isteği oluşturuyor. “Seni başkan yaptırmayacağız!” sözüyle pekişen ve ivmelenen bu çaba, karşılığını, HDP’nin barajı aşması ve AKP’nin milletvekili sayısının tek başına Anayasayı değiştirmeye yetmeyeceği hesabı üzerine kuruyor.

Tayyip Erdoğan’ı başkan yaptırmayacak olan, politik taktiği imza kampanyası, sosyal medya duyurusu sanan, etkisi kendinden ibaret bir avuç Türkiyeli sosyalist veya liberal değildir. Bu işi kotaracak olan ve bu işi politika teriminin karşılığını verecek tarzda karşılıklandırmış olan, Kürdistan Özgürlük Hareketinin Kürt kitleler ve bir kısım Türkiyeli üzerindeki dolaysız politik nüfuzudur. Kürt Hareketi bu işlem sırasında “Türkiyeli” bir dil tutturmuştur, ne gam!

İlerleme içinde gerileme

Seçim havası, HDP’de yer alan veya almayan birçok kesimde, heyecanlı bir politik hevese yol açıyor. HDP’nin başarısından, şimdiden, kendi omuzlarında yükselmişçesine gurur duyuyorlar.

Kürdistan Hareketi ilerliyor, Türkiye’nin HDP’nin bileşeni solu ise, Kürt Hareketine tutunduğu kadarıyla “ilerliyor”. Türkiye solu, kendine biçtiği misyon bakımından geriledikçe geriliyor.

Türkiye solu, iki kutbun çekimine kapılmış olarak iki parçadan oluşan kümesiyle ayrışıyor.

Bir yandan, Gezi Ayaklanmasının zaaflarını istismar üzerine kurulu ve bu ayaklanmanın anılara karışması ölçüsünde kadük, adı “birleşik” ama kendi ayrışık Haziran Hareketi, “gerici burjuvazi”ye karşı muhayyel “ilerici burjuvazi”nin katarına yetişmeye çalışıyor kan ter içinde…

Öte yandan, her şeye karşın, liberal de olsa hâlâ sağlıklı bir refleks içindeki sol kümelerin de içinde olduğu geniş öteki kesimler, Kürdistan Hareketinin yedeğine, giderek daha gönüllü şekilde veya çaresizce yerleşiyorlar.

Bu durumda, ortada, Türkiye tarafının devrimci dinamiklerini açığa çıkarmaya aday bir özgül devrimcilik kalmamış oluyor.

Bu manzaradan, sol çevrelerin genişçe bir kısmı, Kürdistan Hareketini sorumlu tutuyor. Bir hareketi kendi yolunu çizdiği için eleştirmenin hiçbir karşılığı yoktur. Kürdistan Hareketi kendi yolunda başarıyla ilerliyor. Buna, öteki ezilen kesimler üzerinde hegemonya kurmak da dahildir. Dolayısıyla, söz konusu gidişatta Kürt Hareketinin hiçbir kusuru bulunmuyor, hatta paradoksal olarak, bu hareketin olumlu ve kapsayıcı yönelimleri, Türkiye solundaki olumsuz eğilimleri güçlendirici rol oynuyor.

HDP’ye destek, Türkiye’de genel demokratik mücadele bakımından, ancak Kürt Hareketi dolayımıyla olumlu rol oynayacak bir yükümlülüktür. Kürt Hareketi, kendini, bileğinin hakkıyla, demokratik mücadelenin en önüne yerleştirmiştir. Kürt Hareketi dolayımını tanımayacak tutumun iki yüzü bulunuyor. Ya, HDP, içinde Kürt Hareketini de barındıran bir demokratik koalisyondur. Ya da, Kürt Hareketi, kendi başına genel demokrasi mücadelesinin sahibi konumuna gelmiştir.

Oysa iki almaşık da geçersizdir. HDP, koalisyon veya cephe niteliği arz etmemektedir. Hiçbir birlik, bu ölçüde eşitsiz ilişkiyi kaldıramaz. Ayrıca, Kürt Hareketi artık kendi başına bütünsel misyon sahibi sayılamaz. Bu hareketin elbette böyle bir iddiaya hakkı vardır, ama varoluşsal karakteri, Kürdistan niteliği, onun bu misyonu oynamasına imkan vermeyecektir.

Mesele, Türkiye tarafında yer alan ve “resmen iddialı” politik öznelerin politikaya katılımının Kürdistan Hareketi dolayısıyla ve sayesinde oluşudur. Mesele, artık, temel nitelikte bir misyonun erimesi olarak ifade edilecek aşamaya ulaşmıştır. Ancak, ne olursa olsun, Türkiye tarafında devrimci politikanın yürütülemiyor oluşu bir realitedir ve bu hal, misyon yitimini neredeyse meşrulaştırıcı bir rol oynamaktadır.

HDP nedir?

Hiç kuşku yok, hiçbir tevile izin yok; HDP, kimliğini, Kürdistan Özgürlük Hareketinin verdiği bir oluşumdur. HDP, bu hareketin geniş varlığının bir uzanımıdır. Bileşenlerin verdiği özellikleri bünyesinde bir ek olarak barındırmaktadır.

HDP, öncelikle ve temel olarak Kürdistan Özgürlük Hareketinin, TC’nin resmî politikası doğrultusunda örgütlediği partisidir. HDP, Kürt Hareketinin partisidir. Bu, asıl ve dinamik gerçektir. Gerçeği, hukuk ve söylemden ibaret sananlar, bu partinin ne olduğuna ilişkin serbestçe süzülen akıl yürütmelerde sonsuzca özgürdür.

Ama HDP’yi bizzat Kürdistan Özgürlük Hareketi bir “Kürt partisi” olarak görmüyor. Bu neyi ifade etmektedir? Kürt Hareketi, böylece, Türkiye’ye dönük etki, kapsama ve hegemonya talebini dile getirmektedir. Bir politik öznenin hegemonya uğraşı içinde olmaya sonuna kadar hakkı vardır –bir başka hakka çarpıncaya kadar…

Buna aldanan ve bu ifadeyi gerçeğin ta kendisi sananlar, hukukî düzenlemelerin dünyaya nizam vereceğini vehmedenler, kendi küçük varlıklarını ne kadar önemsediklerini göstermektedirler böylece –veya Kürt Hareketiyle dayanışmayı, bu hareketin zihniyetiyle özdeşleşmeye vardırmaktadırlar.

Devletli dili kullananlar, HDP’yi HDP’lilerden daha gerçekçi tanımlıyor. “Bölücü terör örgütünün siyasî kanadı.” Bize, gerçeğin bu ifadesini kendi dilimizle yapmak düşüyor.

Ve biz, açıkça ve net olarak, Kürdistan Özgürlük Hareketine oy çağrısı yapıyoruz. Kürt Hareketi, bu bölgede ezilenlerin politika yapma kapasitesindeki yegâne öznesidir ve biz, bu özneyi bu momentte destekliyoruz.

Desteğimizi, ne Kürt Hareketinin politik hegemonya mücadelesinin uyruğu olmuşlara özgü sözce ve terimlerle, ne de basit dili ve basit hukuku esas alan liberal safdilliğin politika anlayışıyla dile getirmeye ihtiyaç duyuyoruz.

*

HDP, evet ve açıkça, Kandil’deki merkezin, İmralı’daki “önderlik” iradesinin, Kobane ve Şengal’de çarpışan gerillanın, TSK’yla tepe kontrolü manevraları yapan gerillanın varlığının, yasal politika alanındaki uzantısıdır. Ve evet, HDP, başka nedenlerden çok, asıl bundan dolayı değerlidir.

HDP, ideolojik olarak aslen Kürt Hareketinindir. Bu hareketin, ideo-politik hegemonya hamlesinin bir aygıtı olarak işlevlendirilmiştir. Bileşenler ise bu aygıta, kısılmış ideolojik sesleriyle ilişmiştir.

HDP, politik olarak aslen Kürt Hareketinindir. Bu hareketin politik gerekleri doğrultusunda sistem politikası yapmaktadır. Bileşenler devrimcilikten, liberallikten veya reformculuktan gelişlerine göre, kendi meşreplerince yer almıştır bu politik süreçte.

HDP, örgütsel olarak aslen Kürt Hareketinindir. Kürt politik topluluğu çekildiği anda bu partinin yerel örgütleri içi boş bir çuval gibi yere serilecektir. Bileşenler, bu örgütsel gövdeye azıcık varlıklarıyla eklemlenmişlerdir.

HDP, sosyolojik olarak aslen Kürt Hareketinindir. Bu hareketin etkisine girmiş milyonlarca Kürdün oylarını almaktadır ve oy gücünün her zaman ve yapısal olarak gövdesi Kürtlerdir. Bileşenler, umutsuz bir iyimserlikle liberal yüzer topluluklara seslenmektedir.

Biz, birtakım saymaca giydirmelerle değil, net ve kesin olarak bu nitelikleri için, bu niteliklerinden dolayı, bu nitelikleriyle dayanışmak için HDP’ye oy vermeye çağırıyoruz.

Evet HDP, hukuksal olarak yani önü ve ardıyla şeklen, bileşenlerinin irade ortaklaşmasıyla yürüttüğü bir koalisyon veya cephedir. Birtakım HDP sevdalıları, hiç zararı yok, bu havuzda oynasınlar! Ve onlar da, bu yüzden oy istesinler HDP’ye…

*

HDP’yi, şu ya da bu kurulundaki üyelerin etnik veya politik bileşimini oranlayarak, adaylarının temsil ettiği yelpazeyi esas alarak değerlendirmek, gerçeğin sözden ibaret olduğunu sanan bir saflığın ürünü değilse, Kürdistan Özgürlük Hareketini gayet beceriksizce savunmaktır.

HDP, Türkiyeli çeşitli bileşenlerin koalisyonuna Kürt Hareketinin iradesi ve varlığı eklenerek oluşmuş bir yapıdır. HDP bir koalisyon değildir. Üstelik, Türkiyeli bileşenleri bir arada tutan, onlar için çimento rolü oynayan da Kürt Hareketinin kendisidir. HDP’de Kürt Hareketi, ötekilere kıyasla gayet iri olan nicelik varlığından bile daha fazla bir yere sahiptir ve bu yer ona anasının ak sütü gibi helaldir.

Aptal dostların safdil algısı, çeşitli zamanlarda Kürt Hareketi için olumlu işlev görebilir veya sorunsuzluk anlamına gelebilir, ama tam bir tabiyetin mantıksal yolu dolaysızca dahil olmaktır; kendi liberal varlığını her durumda bağnazca koruyarak dahil olmuş gibi yapmak değil…

*

HDP, Kürdistan Özgürlük Hareketinin tayin edici rolünden ve dolaysızca varlığından kaynaklanarak, Kürdistan Özgürlük Hareketinin kendi öncelikleri doğrultusunda politik kimlik taşıyan, taşıması gereken bir oluşumdur. Kürdistan Hareketini, Kürdistan değil, bütün Türkiye’nin demokrasi ve devrim mücadelesinden, giderek Ortadoğu’nun gün ve gelecek misyonundan sorumlu görenlere, söylenecek tek söz vardır: O halde, dışarıda kaldığın her an, iddianı varlığınla çürütüyorsun; Kürt Hareketine amasız fakatsız katıl!

Kürdistan Hareketinin HDP’yi “Kürt partisi” olarak ifade etmemesi, politik ve ideolojik gereklerinden dolayıdır. Biz bu taraftakilerin ise, bu partiyi, asıl Kürdistan Hareketinin partisi olarak sunmamız ve savunmamız tarihsel ve politik yükümlülüğümüzdür. Kürdistan Hareketi ve bizim açımızdan gerçeğin farklı yönleri ön plandadır. Biz, ısrarla ve açıkça, “Kürt partisi”ne oy çağrısı yapmalıyız; bırakalım “hevaller”, Türkiyeli seçmene kendi öncelikleriyle çağrı yapsınlar!

HDP sadece HDP değil

HDP’nin şu ya da bu söylem veya tutumu “liberal” veya “sosyal demokrat” olabilir. Ama bunun politik bakımdan önemi kısmîdir. Çünkü HDP’nin kendisi de bir kısmî varlıktır.

HDP, örneğin Yunanistan’daki Syriza gibi kendi başına bir özne değildir. Arkasındaki Özgürlük Hareketinin varlığı ile “liberal” veya “sosyal demokrat” HDP, bambaşka bir kimliğe bürünüyor. Daha doğrusu, sadece HDP’nin kısmî varlığı üzerinden yapılan akıl yürütmeler, gerçeğin ancak bir kısmını kapsayabiliyor.

Dolayısıyla, geçici parantezler dışında, onu öteki partilerle birlikte anmak kategori hatası oluyor. Kürt Hareketini, eylem ve sözü varken, sadece sözüyle ele alan yaygın tutuma, bu kez, ardında eylemi ve söylemiyle koca Kürt Hareketi dururken, HDP’yi, seçim beyannamesi veya başka bir söylemi üzerinden değerlendirmek ekleniyor. Başta Parti-Cephe olmak üzere, Türkiye’de politik kimliğinin oluşturucu bir yanını Kürt Hareketinden uzak durmakta bulan bazı politik öznelerin, HDP’nin ne mene bir liberal veya sosyal demokrat olduğunu kanıtlama uğraşı, bütünü değil parçayı, ormanı değil ağacı görmenin örneğidir.

HDP’yi örneğin seçim beyannamesini esas alarak liberal görmek ile yine seçim beyannamesini esas alarak ezilenlerin birliği yolunda “radikal demokrasi “mücadelesinin öncüsü görmek, gerçeklerle değil suretlerle hareket edenlere özgü bir yaklaşım tarzıdır. Salt HDP’nin söylemini ve eylemini olumlayan HDP içindeki ve dışındaki liberaller ile, onu olumsuzlayan doktriner veya başkaca eleştirilerin karşısındaki gerçeğin tam değil kısmî olduğunu anlatmak gerekiyor. HDP’ye dönük bu türden bir övgü de yergi de gerçeksizdir.

Sistemin öteki sahiplerinin umudu olarak HDP

HDP’nin barajı aşması ihtimali, AKP’yle çekişen kesimlerin umudu haline geldi. Kürt Hareketinin demokratik alandaki uzanımlarını sisteme çekmenin ve ona sistemde iskemle göstermenin açık belirtisi olan bu olanağın değerlendirilmesinin Kürt Hareketi açısından hiçbir sakıncası olmasa gerektir. TC’nin sistemi, Kürt Hareketini soğuramayacak ölçüde dar, Kürt Hareketi de entegre olamayacak kadar devrimcidir.

CHP, bir politik özne olarak, yönetiminden geniş yığınlarına kadar yaygın şekilde HDP’nin barajı aşmasının önemine canı gönülden ikna olmuş durumda. Büyük burjuvazinin TÜSİAD gibi örgütlerde temsil edilen kesimlerinin de demokrasinin bekası için HDP’nin barajı aşmasını arzuladığını varsayabiliriz.

Buradaki vahim mesele, Türkiyeli sosyalist veya liberal çevrelerin büyük kısmının ruh halinin bu kesimlerle özdeşliğidir. HDP’nin barajı aşmasının önemini, bir CHP’liyle ve modernist burjuvayla aynı kodlarla duyan bir sosyalistten söz ediyoruz. Bunlar, önemli oranda cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de birinci ve ikinci turda aklı evvel politik manevra çağrıları yapan (CHP adayına destek gibi) ve kendilerinden ibaret oy güçlerini politik bir girdi sayabilen çevrelerdi.

Kürdistanîleşerek Türkiyelileşmek

7 Haziran seçimlerini ve önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerini barajı aşma aşamasına getiren tayin edici sürecin, Kürdistan Özgürlük Hareketinin Kürdistanî niteliğinin artması olduğu vurgulanmalıdır. Kobane başta, Rojava ve Güney Kürdistan’da PKK’nin yükselen inisiyatifi, çarpan etkilerini Türkiye metropollerindeki Kürtlerde ve Kürdistan’daki dinsel /devletsel (“din ü devlet”) nüfuz altındaki Kürtlerde göstermiştir. “Çözüm süreci”nin bu gelişmenin ancak ikinci faktörü olduğu söylenebilir.

Şu halde, HDP’nin baraj sınırında olması, asıl ivmesini bu hareketin Türkiyelileşme hamlesinden değil, Kürdistanîleşmede kaydettiği aşamadan almaktadır. Türkiyelileşme hamlesinin, Kürdistan Hareketinin Batı’daki liberal, sosyalist ve demokrat çevrelere tanıdığı bir olanak olarak işlevlendiği saptanmalıdır. Muhtemelen, 7 Haziran’da alınacak oyun “etnik” dağılımı bunu gösterecektir.

Kürdistan Hareketinin genel demokrasiye ve öteki politik başlıklara verdiği ağırlığın, ona Batı’da politika yapma meşruiyeti kazandırdığı ve Batı’daki Kürtlerin ancak üçte birine ulaşabilen sınırını genişletmesi olanağı sağladığı görülmelidir.

Seçimin sonucu ne olursa olsun, baraj aşılsın ya da aşılmasın, kazanım Kürdistan Özgürlük Hareketinindir. Kürt Hareketi dışındaki çevrelerden gelebilecek başarı naraları, gerçeği Kürt Hareketi aleyhine kıran niteliktedir. Kürt Hareketinin, her gelişmeyi hedeflediği güçler ve kesimlere yayması, ezilenlerin birliği üzerinden bir başarı tanımı yapması onun olumlu niteliğidir. Fakat aynı sözü bu taraftakilerden duyduğumuzda bilelim, bu taraf, gerçeği kendine yontmaktadır. Ya Kürt Hareketinden ayrı varlığına olmayacak bir anlam atfediyor, ya da Kürt Hareketine alkışının sonuç alıcı olduğunu sanıyor.

Bugün, HDP civarındaki her olumlu gelişme, Kürdistan Hareketinin kendi dışına dönük hegemonyasının genişlemesi anlamına gelmektedir.

HDP’nin oylarının ezici bir kısmının Kürt seçmene ait olacağı kesindir. Türkiyeli seçmenden HDP’ye yönelecek bir işlem, bölgedeki gerçeğin yapısal olarak değişeceği anlamına gelecektir. Görünür halde, gerçeğin yapısal bir değişime uğrayacağına ilişkin bir belirti gözlenmemektedir.

Bir araştırma şirketinin çalışmasında görüldüğü üzere, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kürt Hareketinin aldığı oyların yüzde 88 gibi yüksek bir oranının “Kürt kökenlilere” ait olduğu, bir gerçeği ifade etmekteydi. 7 Haziran’da, muhtemelen bu yönelimin teyit edilmesine tanık olunacaktır. HDP, Kürdistan’daki seçmenin yarısına ve Türkiye’deki Kürt seçmenin ancak üçte birine ulaşabilen bir sınırda neredeyse sabitlenmişken, başta Rojava ve Güney Kürdistan’daki psiko-politik havanın etkisiyle Kürt toplumunun görece belirgin şekilde konsolide olmasının etkisi ve Türkiye’yle yürütülen “çözüm süreci”nin yarattığı olumlu havayla bir genişleme yaşayacak gibi görünüyor.

Yolu olmayan yolcu

Kürdistan Özgürlük Hareketi, genel seçimler momentinde de kendi yolunda yürüyor. Türkiye’de devrim iddiasını taşımakta ısrarlı olanların gerçekliğinde tanımlayıcı nitelikte bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamak için 7 Haziran seçimlerinin sonucunu beklemek gerekmiyor.

Devrimci politikayı da reformlar yolundaki politikayı da ancak Kürdistan Hareketinin varlığı güvencesinde yapmaya mahkum olmuş bir Türkiyelilik misyonunun varlık hakkıdır söz konusu olan.

Türkiye’de devrim iddiasının kronik manzarası, Kürdistan Hareketinin başarısıyla tül bir perdenin gerisine çekilmemelidir. Bu gerçeği, “yabancılaştırıcı” hiçbir etkene izin vermeden her an ve an yaşamalıyız.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Aynı kategoriden yazılar