Ana SayfaArşivSayı 5Yılların Çemberi ve Şekilsizliğimiz

Yılların Çemberi ve Şekilsizliğimiz

M.Ü. İletişim Fakültesi İleti dergi girişimi adına:

Sevil Toprak

  • Derin olup olmadığı tartışılan suskunluğu işgaller, açlık grevleri, kitlesel magazin eylemleriyle okulda, alanda, Mecliste bozan öğrenci hareketi, 96’da yeni bir boyut kazandı.
  • Çelişkisiyle, hatasıyla, doğrusuyla, bir birleşip bir ayrılmasıyla yani birçok sorunla birlikte bugün bu noktaya gelmeyi başaran “96 kuşağı”, aşağıda bahsedilecek olan çemberde var olabilmek için ‘risk’e girmeyi göze almalıdır.
  • Öğrenciler kendi öz örgütlenmelerini oluşturmak durumundadırlar. Öğrenciler kendi özgül dinamikleri üzerinden hareket etme riskine girmezlerse çember içinde yavaş yavaş erimeye mahkumdurlar.
  • Koordinasyon, DEK, TÖDEF, SİP’li Öğrenciler, Emek Gençliği, Ekim Gençliği vs. ve birçok bağımsız öğrenci ile ayrı kollardan mücadele eden öğrenci hareketi, kendi özgüllüğüne dayalı “politikası”nı hayata geçirerek duruşunu sağlamlaştırmalıdırlar. Elbette bir siyasi harekete mensup olmak öğrencinin kendisine dönük politika yapmasına engel değildir.

Yaşanan süreçte öğrenci hareketinin keskin radikal kanadı okuldan, buna göre pasif kalan kanat ise alandan uzaklaşıyor. Okul ve alan arasında sürekli bir akışkanlığı gerçekleştirebilmenin koşullarını yaratmak gerekiyor.

Daha düne kadar hepimiz “terörist”tik. Fakat son birkaç eylemde “masum çocuklar” unvanını verdi medya bazılarımıza. Tabii bu isim eylemlerin meşruluğunu her ne kadar artırmış olsa da “terörist” olanımız da masum olanımız da aynı coptan, aynı satırdan nasibini alıyor. 6 Kasım sonrasında yine üzerine düsen görevi yerine getirdi medya. Daha önceki seyrettiği filmi, “sağ-sol çatışması, ve arabulucu polis”i vizyona koydu. (Üç öğrencinin polis destekli MHP-BBP’liler tarafından vurulması ve olaydan sonra geriye kalan “sol”ların da arabulucu polis tarafından dövülerek gözaltına alınması olayı).

Sisteme ve organlarına (YÖK vs.) muhalif olan öğrenci hareketi, medya, MHP-BBP, polis çemberiyle saldırılıp sindirilmeye çalışılıyor. Bu saldırıya karşı mücadelesinde bir tarz oturtamayan öğrenci hareketi ise çemberin içinde ayrılmalar-birleşmeler, daralmalar-genişlemeler yaşamak durumunda kalıyor. En ufak bir eylemlilik sonrası zafer naraları atılıp direniş destanları yazılıyor siyasi akımların gazete ve dergilerinde. Sürekli ajitasyon yaşayan öğrenci hareketi kendi özgüllüğü üzerinden politika yapamıyor.

       _____________________________

 

Son bir yıl içindeki ayrılan, ad değiştiren, birleşen vs. bağımlı şekilsizliğimize gelince;

Emek Gençliği nereye?

Geçtiğimiz yıl partileşen Emek Partisi öğrencilere yönelik politikasını da değiştirdi. İnisiyatif adında sahneye çıkan EP’li öğrenciler, Koordinasyon tarzı eylem yapmaya çalıştılar. Birçok radikal eylemden (DTCF işgali) kaçınan ve bir türlü kitleselleşemeyen İnisiyatif’in, Koordinasyon’un kötü bir taklidi olmaktan ileri gidemeyerek sadece kendisine hitabettiğini görünce adlarını değiştirerek geçtiğimiz dönemin öğrenci hareketliliğini başarısız saydılar. Artık alandan iyice uzaklaşan Emek Gençliği, 6 Kasım 1996’da Beyazıt’ta olmama nedenini birimlerdeki “çalışmanın öncelliği” diye belirttiler.

Bir Platform vardı

Devrimci örgütlerin güç birliği yapan öğrencileriyle başlayan; işgaller, açlık grevleri, sürekli eylem, sürekli polisle çatışma…

Eylemler geçen yıllara oranla artık daha kitlesel ve gündemin belirleyicisiydi. Bu birliktelik Platformu oluşturan TÖDEF ve Özgür Gençlik gibi iki devi ayrışmaya götürdü. (Daha önceden Ekim Gençliği, SİP’li öğrenciler vs. ayrıldılar). TÖDEF ve Özgür Gençlik politika gereği “pastanın büyük dilimi”ni almaya kalkışınca (bu zaten kaçınılmazdı) ayrışma gerçekleşti, simdi ayrı adlarla mücadeleye devam ediyorlar.

Özgür Gençlik, Yurtsever Gençlik ve DÖB’ün (siyasi olarak uyuşan) birlikteliğiyle henüz oluşan Demokratik Eğitim Kurultayı’nın (DEK), kurulan her yeni oluşum gibi, “çok farklı, daha sağlam ve büyük gelecek vaadeden” şeklinde düşünülmesi alışıldık bir durum, DEK’in tek ve belki en önemli farklılığı Yurtsever Gençliğin akademik-demokratik mücadelede artık kendini ifade etmekte oluşudur.

Koordinasyon yelpazesi

Devrimci Gençlik’ten ÖDP Gençliği’ne, ÖDP Gençliğinden Öncü Gençlik’e kadar olan büyük fakat çelişkili bir yelpaze.

Öğrenci hareketi Koordinasyon ile birlikte büyük bir yol kat etti. Koordinasyon’un doğrudan öğrenciye yönelik politikası ve magazin eylemelilikleri (saç kazıtma, lale plaketi) sayesinde medyatikleşti ve kitleselleşti. Koordinasyon eylemlerinde “terörist” denilen öğrencilere bazen “masum çocuklar” ismi verildi. Pasif eylemelilikler seçen Koordinasyon radikallikten, kitleselleşme kaygısıyla uzak durdu ve bu kendi içinde büyük tartışmalara neden oldu. (İstanbul Üniversitesi işgali öncesindeki tartışmalar.) Kendi tarzlarına uygun olduğu için ÖDP Gençliği yumuşak eylemliliklere yöneldi, yöneliyor. Eylemlerin radikalleşmesini genelde provokasyon olarak değerlendiriyor. Koordinasyon’un temel gücü olan Devrimci Gençlik ile burada ayrışıyorlar. Devrimci Gençlik zorunlu radikalleşmenin farkında ve tarafında görünüyor, fakat şimdilik merkezi kararlara uyarak ÖDP Gençliği ile aynı kulvarda koşuyor.

Bugünden yarına

Tarihi kendimizden başlatmıyoruz. “96 kuşağı” bizden önceki kuşakların bir ürünüdür. Yukarıda da belirttiğimiz gibi Platform ve Koordinasyon gibi oluşumlar, öğrenci hareketine büyük ilerlemeler kaydettirdi. Ancak öğrenci hareketine yönelik politika yapamadıklarından kalıcı bir duruş oluşturulması söz konusu olamadı. Bölünmeler, birleşmeler, ad değiştirmelerle 96 yılı tamamlandı. “96 kuşağı”nın varlığını sürdürebilmek ve etkin kılabilmek için öz örgütlenme ve öz politika şarttır. Aynı zamanda büyük bir risktir. Ancak buna rağmen dikkatli olunamazsa yine çember içinde erime gerçekleşebilir.

   “Düşmanını tanımak istiyorsan onun ülkesine girmen gerek”    

Goethe

Demek akademik mücadele hakkınız!

Demek özgürlük istiyorsunuz, hemen şimdi!

Demek üniversiteler sizin ha!

Nah… sizin ulan, üniversiteler bizim bizim!…”

diyordu 6 Kasım’da bizi gözaltına alan polislerden biri. Evet üniversiteler onların ve biz o gün bu yüzden gözaltındaydık. Ancak üniversitelerin bugün bizim olmasa bile yarın bizim olacağına inandığımızdan, “96 kuşağı” olarak onların üniversitelerine girdik, “Üniversiteler bizimdir!” diye haykırdık ve haykıracağız.

Yazarın Diğer Yazıları

Aynı kategoriden yazılar