Pazar, 16 Kasım 2014 16:20

HDK’nin Misyonu ve Yolu

Yazan

 

HDK’nin Misyonu ve Yolu


Halkların Demokratik Kongresi’nin, 15-16 Kasım’da Ankara’da yapılan 5. Genel Kurulunda Teori ve Politika Dergisi adına Metin Kayaoğlu’nun 16 Kasım'da yaptığı konuşmanın gözden geçirilmiş halidir.
 
Merhaba Arkadaşlar,

Halkların Demokratik Kongresi’nde yer alan ama Parti’de yer almayan Teori ve Politika Dergisi adına görüşlerimizi ifade etmek istiyorum. Somut olmaya çalışacağım. Umarım, Kongremizin, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) gölgesinde kalma sürecini aşabileceğinin işaretini veren 5. Genel Kurulun başarıyla sonuçlanmasına bir katkımız olur.

HDK, Genel Kurulun dünkü ve bugünkü haliyle, HDP’nin etkin, dinamik, enerjik varlığı eşliğinde yürüyebilecek bir özne olduğunu göstermiştir. Kutlu olsun! Bu yolda yürüyelim. 

Buna rağmen, Halkların Demokratik Kongresi’nin asıl sorununun hâlâ, Parti’den farkının ne olduğunu öncelikle bizim anlamamız, sonra da cümle âleme göstermemiz olduğu anlaşılıyor.

HDP, avcumuzu açıp yumruğumuzu sıktığımızda yakalayabileceğimiz bir somutluk gösteriyor. Oysa Kongre, sıkılan yumruğumuzun havanın boşluğunu yakaladığı bir “varlık” gibi henüz. Parti gibi bir varlık değil, ama hissediyoruz, sezinliyoruz, anlıyoruz; Kongre, temel ve esaslı bir yere oturuyor.

HDP’nin günlük politik varoluşu kucaklayan, pratikte etkin varlığı ile birlikte ve bu varlığına karşın, HDK’yi Parti’ye paralel bir örgüt gibi veya HDP’yi dar anlamda yöneten bir varlık gibi algılama çabasından vazgeçmemizin uygun olacağı görüşündeyiz. HDK, kendine tarihsel ve önemli bir işlev bulmuştur, bulmaktadır, bunun yolunu açmalıdır.

HDK’nin dezavantajları

Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) Kürdistan’a özgü varlığı ve HDK’nin Kürdistan ile DTK üzerinden ilişkilenerek Kürdistan ile “Batı” arasında somut, geri alınamaz, görmezden gelinemez bir ayrım olduğunu ifade etmesi çok önemli bir başlangıç. Bu önemi vurguluyoruz.

Öte yandan, HDK’nin varlığının niteliğini anlamak için bir emsal olabilecek DTK’nin bu bakımdan önemli yapısal sorunları bulunmamaktadır. DTK, büyük bir davanın, başarılı bir mücadelenin, kudreti kabul edilmiş bir şiddet politikasının ve büyük bir kitlesel hareketin varlığında buluyor kendi varlık olanaklarını… Yapısal nitelik taşımayan önemli sorunları ise muhtemelen vardır.

HDK, DTK’nin varlığının avantajlarını bulduğu, üzerinde yükseldiği öğelerden yoksun. HDK, Batı’da önemli bir devrimci mücadelenin eşliğinde ve devrimci mücadelenin devleti geriletmesi koşullarında bulamıyor varlığını… HDK, Batı’da, Kürdistan’ın aksine, kitlelerin, devleti sarsan ve devletin her zaman hesaba katmak durumunda kaldığı bir hareketi üzerinde oturmaktan yoksun. HDK, bu açığı, Kürdistan Özgürlük Hareketinin Batı’ya yansımasıyla, etki ve gücünü Batı’ya uzatmasıyla, Batı’da hegemonya kurma çabasıyla ikame etmeye girişiyor. 
Gerçeğimiz bu! Doğru veya yanlış, eğri veya düz; gerçeğimiz bu. Bu gerçekle “barışarak” hareket etmemiz gerekiyor.
 
HDK’nin ideolojisi ve meclisleri

HDK’nin özgül varlığını bulacağı ve HDP’den farklı olduğunu düşündüğümüz iki temel husus var. Bunlardan birini Meclisler oluşturuyor. İkinci temel hususu, ideolojik diyebileceğimiz bir düzlem oluşturmaktadır.

HDK kendisini, HDP’den farklı olarak, bir ideolojik düzleme dolaysızca oturtmalı, bu ideolojik düzlemin etkisini günlük eylem ve söyleminde göstermelidir. İdeolojik düzlemin somut dilimizdeki karşılığı, 5. Genel Kurulun şiarında yer alıyor: “HDK’yle barışa, özgürlüğe, yeni yaşama yolculuk”. Kast ettiğimiz, şu basit “yeni yaşam” tabiri. Her birimizde muhtemelen farklı şeyler simgeleyen bu tabirin, bizi genel olarak birleştirdiğini söyleyebiliriz. HDK’nin ideolojik varlığını “yeni yaşam”da bulabileceğini, “yeni yaşam”ın özgül kaynaklarını sorgulamanın ise bizi üç adrese yönelteceğini kabul ediyoruz.

Bunlardan biri, Abdullah Öcalan’ın esas olarak 1999’dan bu yana inşa etmiş olduğu “yeni paradigma”dır. Öcalan’ın yeni paradigması, dünyada ezilenlerin mücadelesinin yeni biçim ve tarzlarına ilişkin çok önemli bir kapsayıcılığa sahiptir.

HDK’nin dayanak bulacağı, kavram ve kategorileriyle harekete geçeceği ve bileşenlerinin önemli bir kısmını da bağlayıcı nitelikte olan ikinci ideolojik kurucu rol, Marksizmin Leninist politika anlayışıdır. Leninizmin politika anlayışı ne arkaik, ne de sekterdir. Öcalan’ın teoriyi taktiğin konusu yapmasındaki esneklik, Marksizmin Leninist formunda da öncelikle vardır, içerilmiştir.

Biz, HDK’yi bu iki ve üçüncü olarak, Gezi Ayaklanmasında vücut bulan bir tür “liberter (veya özgürlükçü) sol” anlayışın ideolojik olanakları ile inşa etmek durumundayız. Marksizmin Leninist yolu, Öcalan’ın paradigması ve liberter solun ideolojik yönelimleri… 

HDK, bu üç ideolojik yönelimin örtüşebileceği, bitişebileceği, uzlaşabileceği bir ideolojik temele oturmaktadır. Bu, çok önemli bir avantajlar alanı açmaktadır bizlere. Kongre, “yeni yaşam”a yönelmektedir.

Halkların Demokratik Partisi’nin, “yeni yaşam”ı, en azından bu yönleriyle, omuzlama misyonu bulunmamaktadır.

HDK kendini meclislerle sınırlamalı, meclisleri esas alarak örgütlemelidir. Meclisler, önemli bir kitlesel hareketin olmadığı koşulların zorunlu gereği olarak yukarıdan aşağıya örgütlenecektir. HDK, bir bölgede, bir üst-birimde meclis örgütledikten ve bunu görece net olarak saptadıktan sonra, bir alt-alana geçmelidir. Şimdiki koşullar sürdükçe, -elbette, somut dinamiklerin olabildiği birtakım yerler dışında- küçük il ve yerleşim yerlerinde, semt ve mahallelerde meclis örgütleme çabasında olunmamalıdır. Aksi tutum, büyük bir enerji israfına yol açacak, tüketici bir rol oynayacaktır. Üstelik, böyle bir tutum, Kongre ile Parti’yi birbirine karıştıracaktır.

HDK, vazgeçilmez olarak, varlığını, meclislerin hayatiyet bulmasına sabitlemelidir. Kongre; meclisler varsa var olmalı, yoksa olmamalıdır. Meclisler varsa ne âlâ; yoksa, demek ki hayat HDK’ye hak tanımamaktadır! Acil zorunluluğumuz, meclisleri var kılmaktır.

Bu bakımdan, komisyonlar, ancak meclislerin varlığının saptanmasından sonra gündeme gelebilir. Komisyonlar, meclislerin somut varlığı üzerinden ve onlara sıkı sıkıya bağlı olarak teşkil edilmelidir.

HDK’nin özgül radikal dili

HDK, ideolojik alanın günlük karşılığını oluşturma uğraşında bir tür radikalizm geliştirmek durumundadır. HDK, bu ideolojik dinamik bakımından, örneğin devletle uzlaşmanın dilini, müzakere dilini kullanmamalıdır. Bu dil Parti’ye bırakılmalıdır. Mesela, Ermenek’teki olayla ilgili gensoru verilmesi ya da gensorunun şu veya bu gerekçeyle geri bırakılmasının diliyle, devlet yetkilileriyle görüşmelerin günlük gereği birtakım manevraların gerektireceği türden barış diliyle HDP konuşmalıdır.

HDK, devrimci olması gerekmeyen ve beklenmeyen, ama muhakkak “yeni yaşam”ı işaret etmesi gereken radikal bir barış dili tutturmalıdır. Bu bakımdan, örneğin “barış” terimi, HDP’nin dilinde başka, HDK’nin dilinde başka bir içerik ve işarete sahip olmalıdır. HDK’nin günlük konuşması, parlamenter politikanın gereklerine bağlı olmadan “yeni yaşam”ı sürekli gözeten ve “yeni yaşam”dan devletle uzlaşan taktikleri atlayarak, toplumsal alana, toplumsalın günlük radikal gerçeğine uzanan bir dinamik taşımalıdır. Burada HDK, ideolojik alan ile toplumsal alan arasında meclislerin bağlantı kayışı işlevi göreceği özgül varlığını bulacaktır.

Politikayı şiddet araçlarıyla yürüten devrimcilerin diliyle veya parlamentoya odaklanmak durumunda olan yasal ve meşru politika diliyle konuşması gerekmiyor HDK’nin. HDK’nin misyonu, söz konusu üç ideolojik akımın özgül bitişimleri, alaşımları veya bileşimlerinin sağlayacağı olanakla, günlük toplumsal yaşamın muhakkak politik nitelikteki, ama tam da bu nedenle radikal olmak durumunda olan dinamiklerine yönelmek olmalıdır. HDK, ideolojik alandan –dar anlamda politik alanı atlayarak- toplumsal alana geçmeli ve ideolojik-toplumsal bir eylem ve söylemin özgül karşılığını varlığında yaratmalıdır.

Bu görüşlerimizle, Genel Kurulumuzun başarılı geçmesini umuyor, diliyoruz. Kutlu olsun!
Okunma 27807 kez