Ana SayfaArşivSayı 49Panoptik Mekanda Zaman: Tahakküm ve Direniş

Panoptik Mekanda Zaman: Tahakküm ve Direniş

Panoptik Mekanda Zaman:

Tahakküm ve Direniş*

 

Süleyman Yılmaz Bulduruç

“…açıkça görülmelidir ki, tüm bu durumlarda, gözetim altında tutulan insanlar kendilerini denetlemek zorunda olan insanlara, ne kadar sıkı bir biçimde gözetim altında tutulursa, Kurumun X amacı o kadar mükemmel bir şekilde yerine getirilmektedir. Bu ideal mükemmelleştirme, eğer amaç buysa her insanın her daim gerçekten bu zor durumda olmasını gerektirecektir. Bu mümkün değildir; arzulanan bir başka şey ise, mümkün olduğunca çok nedenle, her an gözetlendiğine inanması ya da aksine gözetlenmediğinden emin olmaması, gözetlendiğine kendini inandırmasıdır.”

Jeremy Bentham (Panoptikan)

“…bir devinme ve değişmeden bağımsız zaman yok, bu açık.” Aristoteles (Fizik)

 

1) Mikro Mekan

a) Mikro mekanda tahakküm

Mekan kuşatıcıdır, aynı zamanda sınırlıdır. Mekanın zaman kontrolüne yönelik araçlaştırılmasına dayanan her türlü pratik tahakküm pratiğidir. Ezen, mekanı sahiplenirken sınırlar çeker ve mekanın kuşatıcılığında eyler. Ontolojik bir kategori olarak mekan durağandır, herhangi bir sınırı olmadığı gibi kendisi tanımlayıcı bir sınırdır. Bir ezen aygıtı olarak ‘kapatılma mekanı’, yalın bir deyişle ‘cezalandırma’ üst başlığıyla, zamanın mekan aracılığıyla kontrolüdür. Kapatılanın zamanı kapatanın mekanı aracılığıyla ele geçirilir. ‘Hücre’, kapatılma mekanı, panoptik mekanın özgülleşmiş mikro mekanı olarak alınmalıdır: Sınırın sınırlandırılması için oluşturulmuş panoptik proje bir mekan pratiğidir ve hücre mikro mekandır. Ezen, ezme pratiğini dolaylı şiddet aracılığıyla ezilene yönelttiği ‘geniş’ mekanın görünmez sınırlarını hücrenin ‘dar’ mekanında aleni mekansal sınırlarla, açık şiddetle işletir. Kapatılma, kapatanın (ezenin) kapatılana (ezilene) uyguladığı şiddettir.

Panoptik hücre zamanı kuşatır. Karmaşık, birbiriyle çakışan uzamsal genişlik ve sınırın belirsizliği algısı yittikten, tek boyuta indikten sonra hücre basitleşmiş bir şimdide, x zamanında sıkışır. Geçmişten geleceğe uzanan zamanın kronolojik çizgisi, ontolojik yapısı dağılır. Zamanın mekandaki hareketi ölçme vasfı ezen tarafından ele geçirilir ve tek boyutlu bir zaman içine sıkıştırılır ezilen. Hücrenin mekansal sınırında tutulan tutsak, boşaltılmış bir zamansallık içindedir. Cezalandırma mekanizması aracılığıyla kapatılma süresinin belirlenmesi, zamanın bu süreye dolaysız aidiyeti anlamına gelmez.

Panoptik hücre fiziki yapısıyla gözetime ve kontrole açıktır. Gözetime açıklık tutsağın eyleminin ezen tarafından sınırlandırılmasıdır. Dolayısıyla zaman ezilenin ezene tabiyeti için gözetim zamanı olarak düzenlenir. Tahakküm zamanı olarak yaşanan bu durum ‘an’ın doluluğunu, kapatılma sürecine yayarak zamanı içeriksizleştirmeye dönük işler. Mekanın tek boyutlu darlığı, Panoptik yapısı, zamanı geçirip hareketi sınırlayarak ezileni zamansızlaştırır.

Gözaltı hücresinin gözleri bağlı tutsağının yitirdiği zaman algısı Panoptik hücrede mekanın düzenlenişi aracılığıyla, ezenin normalleştirici pratiğine zemin sağlar. Gözetim zamana yayılarak mekanda içselleştirilir. Ezilen ezeni gözetleyici olarak dışarıda değil artık içinde taşır. Ezenin normları ezilende işler.

b. Mikro mekanda direniş zamanı

Ezenin kapatılma mekanına yüklediği pratik sürtünmeye tabidir. Ezilenin fiili varlığı, her tekil durumda ezenin mekansal tahakkümüne müdahalelerde bulunur. Tutsak boşaltılan kapatılma zamanını ‘an’da direnişiyle doldurarak ezenin normallik sınırlarına taarruzlar düzenler ve her pratik adımıyla zamanı yeniden yapılandırır.

Tutsak, mekanın panoptikliği ve buna bağlı kontrolüyle nesnelleşen sınırları zorlarken –ki bu nesnellik beton ve demir olduğu kadar sınırlı sosyallik ya da sosyal ilişki yoksunluğuyla katı bir bütünlük olarak kurulmuştur- zamanın içeriksizleştirilmesine karşı etkinlik, tutum ve üretimiyle pratik konumlanmada sınırları ihlal eder. Egemenin normalleştirme pratiğinin nesnesi olarak çağrılan –‘özneleştirilen’- tutsaklık haline karşı, ‘direnen’ normalleştirme pratiğine karşı koyan zamanın homojenliğini parçalayan bir “özneleşme” pratiği sergiler. Ezilen üzerinde işletilen çağrının iki boyutu farklı biçimlerde ifadesini bulabilir, ayırma yalın bir işlemdir. Kul, tebaa ya da birey olarak çağrılan ezilen egemenin biçimlendirdiği bir konumda tanımlanır ve pratiklere eklemlenir, buna karşı direnme pratiği, verili egemen çağrıyla dolaysız karşıtlık içindedir.

Tutsağın öncelikli konumu ret ve karşı koyma pratiğidir. Bu düzlemde sınırları yeniden kurulur, anlam düzenlenir, ezenin pratiği ve gerçekliği karşısında ezilenin kollektif varlığı dikilir. Tecrit, yalıtma ve gözetleme ile sınırlanan kollektif öznellik, sınırları her fırsatta ihlal eden teknikler geliştirir, kendi bütünsel konumunu inşa eder: ezenin tahakkümcü öznelliği karşısında direnmenin ontolojik konumu…

2. Makro Mekan

a) Makro Mekanda tahakküm

‘Her mekan bütünleştirilmiş iktidar mekanizmasının tahakküm ve kontrolüne tabi kılınmalıdır!’ Ezenin pratiği ve ereği burada böyle özetlenebilirse bu pratiğin yürütücü aygıtı devlettir. Dolayısıyla mikro iktidar ontolojisinin pratik geriye çekilmeciliğine karşı devlet aracılığıyla bütünleşmiş/merkezileşmiş bir iktidar ontolojisinin temel belirlemesi bu zemindedir. Sınırların görece flulaştığı, ‘serbestlik’ sanrısının öne sürüldüğü makro mekanda günlük yaşam devlet aracılığıyla, mekansal kontrole ve düzenlemeye tabidir. Bu düzenlemeler tabi kılınanlara direkt yansıyan, kabul edilebilirlik teknikleri işletir.

Makro panoptik mekanın dışı olarak tasavvur edilen mekanlar ile panoptik aygıtın işlediği mekanlar ayrımı görelidir. Bir egemenlik tekniği olarak gözetim, kontrol, genişlemeye açık olduğu gibi hareket halindedir de. Belirli bir ‘kabul edilebilirlik’ mekanizmasıyla birlikte ideolojik ard alanını kuran panoptik pratik monadlar toplamı görüntüsü taşır. Farklı mekansal alanları sınıflandırır, kategorilere, alt kategorilere ayırır, risk ve öncelik bölgeleri belirler. Temel erek mekanı olabildiğince kontrol altında tutmak olsa da pratikte yoğunlaşma farkları belirir. Hücre gibi alanı bir şiddet mekanı uygulamanın laboratuarı olarak en yoğun hali ve sınırsız uygulama alanıyken sokak, atölye, okul, ev panoptik mekanlar halinde düzenlenir.

‘Güvenlik’ paradigması her tekil durumda panoptik mekan için öne sürülen gerekçedir. Ezenin güvenliği, ezilenin kontrol altında tutulması ile eş anlamlıdır. Ezen, ezilenin ontolojik bütünlüğüne, ezilenin ezenle özdeşleşmesi kanallarını kurarak dağıtır. Ezilen ezenin güvenliğini kendi güvenliği olarak kabul eder. Aydınlanmanın ‘eşit hukuksal özne’si ya da genelleşmiş ‘insan’ kurgusu aracılığıyla bu ortak pratiklerin alanı açılır.

Zamanın ölçülmesinin ayrıntılandırılmasıyla birlikte mekanın kuşatıcı sınırlandırılmasına paralel zaman da tahakküm zamanı olarak alt birimlerine kadar kuşatılmıştır. Makro mekanda panoptik uygulama ne kadar gelişirse zamansal parçalanma ve bu parçaların en küçük birimine kadar kontrolü de o oranda gelişir. Anlık görüntüler, küçük ayrıntılar artık ezenin gözünden kaçmaz, üstelik geriye dönük gözleri de olanaklı olmuştur.

Panoptik mekan etkindir. Gözlem pasif bir edinme faaliyeti olmadığı oranda ezenin ezilene yönelttiği ezme pratiğini düzenler. Dolayısıyla gözlem gözlenen üzerinde gözlendiğini, her durumda gözetleyenin erkine tabi olduğunu hissettirir. Bu bir geriye çekilme değildir; ezilen açısından mekanın ve zamanın düzenlenmesinde etkin olarak yani ezilen olarak katılmadır. Nesnellik aracısız işler, ta ki egemenin geniş zamanının parçalanması ve gerçek bir yüz yüze kalma ‘an’ına kadar.

b) Makro mekanda direniş zamanı

Ezenin mekan kontrolüne yönelik uyguladığı Panoptik proje iç gerilimler taşır. Tüm mekanın kontrolü, düzenlenmesi ve sürekli genişleme eğilimiyle işlediği oranda kırılma noktaları oluşur. Bir proje olarak geniş zamana, bir sürekliliğe, egemenin ezme erkinin sonsuzluğunu kurmaya ait olan panoptik genellemeler kurar, kısa devreye başvurarak hareketin, zamanın ‘an’sal akışının kontrolünü mekan denetimiyle sağlamaya yönelir. Ezen olabildiğince yayıldığı mekanda tüm boşlukları doldurmaya çalışır. Kurgu gerçekte dağılır, ezenin sınırları belirleme pratiği ve yayılımı ezilenin gerçekliğiyle, gerçek ‘an’da yüz yüze gelir. Ezilenin fiili konumu, mekanın sınırlandırılmasına ve zamanın ele geçirilmesine yönelik egemenin pratiğine ihlaller toplamıdır.

Şiddet açık ya da dolaylı bir pratik olarak ezilenin üzerinde uygulanması bakımından ezilenin yaşamına içkindir. Ezenin şiddeti karşısında ezilenin karşı şiddeti bu içkinliğin ikili karakteridir. Şiddet dolayımıyla mekanda parçalanma oluşur, panoptik mekan kontrolü sınırlarına ulaşır. Tekil bir konumlanmayla ret pratiği olma sınırında olan ezilenin kendiliğinden yıkıcılığı belirli bir politik özne aracılığıyla, belirli bir ‘an’da ve belirli güçlerle kollektif bir yıkıcı pratik ortaya koyar. Ezilenler politikası, şiddet pratiğiyle varlık kazanır, her adımda gücünü panoptik mekanın istikrarsızlaştırmasına ve parçalanmasına yöneltir. Her politik-eylemli-varoluş mevcut ezilme ilişkisinin zamansal kuşatmasının kırılmasına yeni bir zamansallığın, direnme zamansallığının oluşmasına neden olur.

Ezilenin panoptik mekanda işgal ettiği ve sahiplendiği yer sokaktır. Sokağı gözetim alanının dışına atar kollektif eylem. Bu ‘göz’ün kaldırılması değildir, ‘göz’ün gözetlemesinin içini boşaltması, gözetleyemez hale getirmesidir. Panoptik mekan varlığını korur, ancak arkasındaki ezenin gücünün görüşü gözetlenen ezilen üzerindeki etkisini, onu denetleme gücünü yitirmiştir. Ezilen, ezenin erkinin sınırları dışına çıkıp alan değiştirmiştir. Dolayısıyla panoptik mekanın sürtünmesiz tahayyülü ezilenin gerçek eylemiyle ‘an’da dağılabilir ancak. O ‘an’ devrimci eylemin zamanıdır…

 
 


* Sınırda dergisinin Kasım 2008 tarihli 12. sayısında aynı başlıkla yayınlanan yazının genişletilmiş versiyonudur.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Yazarın Diğer Yazıları

Aynı kategoriden yazılar