Ana SayfaKürsüYiğit İken Ölenlere!

Yiğit İken Ölenlere!

 

 

“Bu dünyada bir nesneye

Yanar içim, göynür özüm

Yiğit iken ölenlere

Gök ekini biçmiş gibi.”

Yunus Emre

Mehmet Ali Tütüncüler.

11 Temmuz 1956…

DİSK Genel İş 2 No’lu Şube Sekreteri.

Gaziantep Belediyesi Elektrik İşletmesi işçisi.

Gaziantep Eğitim Enstitüsünde öğrenci.

Kurtuluş Hareketi il komitesi üyesi.

… 25 Eylül 1979.

*

Devrimci mücadeleye lise yıllarında atıldı. Lise sıralarında 71 devrimciliğinden, özellikle THKP/C ve Mahir Çayan çizgisinden etkilendi. 1973 yılında Endüstri Meslek Lisesinden mezun oldu. 12 Mart sonrası bir grup arkadaşı ile birlikte devrimci hareketin toparlanma sürecinde yer aldı. Tüm Teknik Elemanlar Derneği’ni (TÜTED) kurdular. Dönemin atmosferinde, bir meslek kuruluşu olmaktan çok politik faaliyetlerin yürütüldüğü bir dernekti. THKP/C içinde yürütülen tartışmalar ve saflaşmalar derneğe de yansıdı. 1974 yılında cezaevinden çıkan bir grup THKP/C’li tarafından kurulan Kurtuluş Grubuyla ilişkilendiler. Ankara merkezli yürütülen tartışmalara yerelden katıldılar.

Bu tartışmalar sırasında özellikle Kemalist devlet ve Kürt sorunu üzerine çıkan iki yazı, Ali’nin de içinde olduğu grubun saflarını seçmesinde etkili olacaktır. Bu yazılar daha sonra yayınlanmaya başlayan Kurtuluş Sosyalist Dergi’nin (KSD) birinci ve ikinci sayısında yer alacaktır. Ali artık bir KSD taraftarıdır. Safını seçmiştir, örgütlü devrimci mücadeleye bu saflarda devam edecektir. Ardından sınıf örgütlenmesi amacıyla İskenderun Demir Çelik İşletmelerinde işe girer ve bir süre sonra, yürüttüğü devrimci faaliyetler nedeniyle işten çıkarılır. Gaziantep Belediyesi Elektrik İşletmesi’nde çalışmaya başlar. Sendikal faaliyet içinde aktif olarak yer alır. DİSK’e bağlı Genel İş Sendikasının 2 No’lu Şube sekreterliğine seçilir. Kurtuluş’un işçi ve sendika örgütlenmesinin başında yer alır. Aynı zamanda sivil faşist güçlerle sık sık çatışmalar yaşanan Gaziantep Eğitim Enstitüsü’ne de kayıt yaptırır. Amaç burada yuvalanmış sivil faşist güçlerin tasfiyesidir.

Yerel devrimci kamuoyunda dayanışmacılığı ve devrimci militanlığı ile öne çıkan Ali, Kurtuluş Hareketinin il komitesi üyesi olur. Dönemin MHP’li Sağlık Bakanı Cengiz Gökçek’i, şehri ziyareti sırasında Hükümet Meydanında tek başına kalabalığı yararak tokatlaması tanıklarca bugün hâlâ sevgi ve coşkuyla anlatılır.

 

22 Eylül 1979’da Gaziantep Ordu Evinin tam karşısındaki sokakta, nöbet tutan askerlerin gözü önünde sivil faşist güçler tarafından pusuya düşürülerek vurulur. Vurulduğu sırada yalnız değildir. Yanında bir yoldaşı daha vardır. Yoldaşı kolundan yaralanırken Ali karnından vurulmuştur. O akşam silahsızdır Ali. Silahını, yazılamaya çıkacak liseli gençlerin korunması için vermiştir. 25 Eylül’de, devrim ve sosyalizm mücadelesinde toprağa düşen şehitler kervanına Ali de katılır.

Türkiye devrimci hareketinin şehitleri, dünden bugüne inşa edilen bir tarihsel yapının harcı ve tuğlası oldular. Yapı, şehitlerimizin kanı ve canıyla ve kalanlarımızın teriyle yükseliyor.

1960’ların sonlarından başlayarak ‘70’li yıllar boyunca bütün dünyada yükselen sol-sosyalist ideolojik dalga ülkemizde de geniş kitlelerde devrimci bir umut yaratmıştı. Böylesi tarihsel dönemlerde geniş yığınlara önderlik işi, ‘ideolojinin kurduğu-yarattığı özneler’ olan devrimci militanlara düşer. Okulda, sokakta, fabrikada kısaca hayatın her alanında ve ‘gündelik hayatın içinde olarak’ kitleleri peşinden sürükleyen devrimciye… Yığınların öğrenmesi için pratik önderler gerekir. Bu önderler davranışlarında yeni bir dünyanın ilişkilerini temsil eder. Onlar, deyim yerindeyse, kitlelerin pratik öğretmenidir. İşte Ali de onlardan biridir. Fedakâr, çalışkan, mütevazı ve gözüpek bir yiğit.

Özverilidir; daha lise birinci sınıftayken kırılan kolundaki alçının çıktığı sırada, hastanede kimsesiz bir yaşlı adamı sırtına alıp merdivenleri çıkmıştır da kol aynı yerden tekrar kırılmıştır. ‘Halkı’ ölümüne sevmiştir Ali.

Her bayram babasının diktirdiği takım elbiselerini hep yoksul yoldaşlarına verir de babasına “Yazık baba, onlar hiçbir zaman böyle bir elbise giyemez” der. Ve hiçbir zaman kendi de giyemeyeceğini bilmeden.

Çalışkandır; günün 24 saatini devrimci faaliyetle doldurur. İş yerinde, sendikada, okulda, afişlemede, yazılamada, kitle eyleminde… Antifaşist mücadelede en ön saftadır. Gözünü budaktan sakınmaz. Yiğit bir devrimcidir Ali. Bu özellikleriyle faşistlerin nefretini kazanmış, devlet güçlerinin hedefi haline gelmiştir.

Örgüt içinde hiyerarşik ilişkileri öne çıkarmaz, her işi üstlenir. Sadece kendi siyaseti için değil tüm devrimci hareketler için elinden ne gelirse yapar. Yoldaşlarına sonsuz fedakârdır. Zor görevler için hep öne atılır. Sol içi ve örgüt içi şiddete açıktan tavır alır. Türkiye’nin birçok bölgesinde cereyan eden Kurtuluş – Devrimci Yol çatışmasının Antep’te yaşanmamasında Ali’nin bu özelliğinin de rolü olduğu kabul edilir. O yüzden çok sevilmiştir Ali ve cenazesinde güçlü sol hareketleri olan Antep’ten on binler vardır.

Günümüzde Ali’nin temsil ettiği devrimci duruş özelikle Ulusal Sorun konusunda şoven tutumların dalga kıranı gibidir. Köklü ve geniş bir kentli orta sınıf Türk aileye mensup olmasına rağmen Kürdistan Hareketinin meşruiyetinin savunucusu olması tarihsel anlama sahiptir.


DİSK Genel İş 2 No’lu Şube Yönetim Kurulu. Oturanlardan sağdan ikinci M. Ali Tütüncüler

*

Özellikle 12 Eylül öncesi kontra-sivil faşist güçlerin silahlı saldırıları, kitlelere militanlıkları ile önderlik etmeleri dışında, günlük hayatın içinde yeni bir insan prototipini temsil eden kişilere yönelmiştir.

Bu kişilerin birbirine bu kadar benzemesi de gerçekte bu saptamanın bir kanıtıdır: Özverili, çalışkan, dürüst ve güvenilir insanlardır.

Bu sözlerle “gidene güzelleme” mi yapılmaktadır? Hayır. İdeolojinin kurduğu önder politik özneler bu türlü kişilikler olmak durumundadır. Çünkü onlar, gelecekteki başka dünyanın sanki oradan gelmiş temsilcileri gibidir.

’Ölenler dövüşerek öldüler.

Güneşe gömüldüler.’’

Mücadelede düşene, dövüşene selam olsun!

Yazarın Diğer Yazıları

Aynı kategoriden yazılar