Ana SayfaArşivSayı 82 Marksist politika anlayışı üzerineSuphi Nejat Ağırnaslı’nın Menkıbe’sini Yeniden Düşünmek: Giriş

Suphi Nejat Ağırnaslı’nın Menkıbe’sini Yeniden Düşünmek: Giriş

“Sıradan bir genç olarak sıradan çelişkilerimden dolayı, sade bir tercihte bulundum;
her şeyden önce bu tercihi kendim için yaptım.
Ulvi bir amaç için yola çıkmadım, ulvi olmayan insanlarla hayatı,
büyüsüz bir dünyayı, şeyleşmiş bir dünyayı büyülemek istedim o kadar.
Çelişkilerimin aşılamayacağını, zira bunlar toplumsal
oldukları için ancak insanın çelişkilerini
örgütlemeyi, daha üst bir mertebede
 toplumsallaştırmaya çalışabileceğini
öğrendim. Hayatımda hakikate
vardığım en yakın nokta
budur…”

Nejat Ağırnaslı

Elinizdeki bu derleme, Kobane’de IŞİD faşizmine karşı savaşırken 5 Ekim 2014 yılında hayatını kaybeden sevgili dostumuz, yoldaşımız Nejat Ağırnaslı’nın kaleme aldığı ve anonim olarak internete bıraktığı Menkıbe’nin sarsıcı sorularına iştirak etmek, onun hakikat arayışçılığına ortak olmak niyetiyle bir araya getirildi. Menkıbe hakikatin sürekli devinimi içinde kendine yer açmaya çalışan ve Marx’ın (1843) Ruge’ya yazdığı mektubunda söylediği gibi “her şeyin kıyasıya bir eleştirisini” esas alan bir okumadır. Hatta daha da ileri giderek söylersek, bildik düşünce ve eylem kalıplarını, parti tabelalarını, sendika koltuklarını ve devrimci tarih mitolojisini yerden yere vuran, “haddini aşan” bir okuma girişimidir. Böylesi bir okuma girişimi ile bugün ne yapılabilir? Böylesi bir okuma girişiminin hakkını veren bir tartışma nasıl mümkündür? Bu soruların peşinde olan bu derleme fikri, Nejat’ın ardından bir yıla yakın süre ile yapılan ortak tartışmalar ve Menkıbe’nin izleğini sürdüğü sorulara kulak veren bir grup insanın ortak çabasıyla ortaya çıktı. Yine de en baştan belirtmek gerekir ki, buradaki muradımız derlemenin yer yer farklılaşan kısımlarından ve hatta birbirleriyle uzlaşması mümkün olmayan perspektiflerinden de anlaşılacağı üzere, Nejat’ın eylem ve düşüncelerini bildik koordinatlar sistemine yerleştirmek değildir. Zaten daha kitabın kapağında Nejat Menkıbe ile “Ne haliniz varsa görün” diye sesleniyor okuyucuya. Dolayısı ile bizim burada yaptığımız tartışmalar Nejat’ın sözlerini ve düşüncelerini kapatmaktan ziyade onun komünizm fikrini bizim dertlerimizle beraber daha da nasıl çoğaltacağımıza dairdir. Yani bir çeşit ne halimiz varsa onu görmektir.

Menkıbe üzerinden bu derleme vesilesiyle bir tartışma açma çabamızın en büyük motivasyonu Nejat’ın adını koyduğu meselelerin, yönelttiği eleştirilerin, ileri sürdüğü savların ve yaptığı önerilerin devrimci-sosyalist-komünist-yurtsever bireylerde, topluluklarda ve örgütlerde hak ettiği karşılığı ne yazık ki bulamamış olmasıdır. Sanki Nejat enternasyonalist bir Komünist savaşçı olarak tarihe saygıyla uğurlanarak geçiştirilmek istenmektedir. Bu derleme kitap bu sessizce geçiştirme tavrına bir itiraz olarak da anlaşılmalıdır. Nejat gerek Menkıbe’yle gerek diğer yazılarıyla bugüne konuşmaya devam ediyor ve belki geçiştirilmek istenmesi tam da bundandır. Kürt hareketinin sınıf uzlaşmacı ve ulusal birlikçi söyleminin milliyetçiliğine de, Türkiye sosyalist-devrimci hareketlerinin iç savaşı yatıştırmayı ve yönetilebilir kılmayı esas alan radikal demokratik halk ve temsil siyasetine de yönelttiği eleştirinin gücü ve haklılığı yaşadıklarımızla doğrulanıyor.

Menkıbe’nin tutarlı bir teorik çerçevesi, bütüncül bir perspektifi var mı? Şu söylenebilir en azından: Menkıbe’nin Nejat’ı ‘emeğe ve halka’ düşman bir zanaatkârdır. Nejat zanaatkârlığı bir siyasal ilke seviyesine çıkarır; Menkıbe’nin komünistliği zanaatkârlığın siyasal özbilinçliliğidir. “Zanaat, üreticiyle üretilen arasında dolaysız bir ilişki olarak dünya üzerinde bir var olma (eyleme/değiştirme) tarzıdır” diyor Nejat. Üretenin ürettiğine, öznenin nesnesine özdeş olduğu bu var olma hali temsile, kopyalanmaya, tekrara açık değildir; eşsiz, bambaşka, ölçülemez sıfatlarıyla tanımlanabilir. Bundandır ki zanaatkâr sırları olan, sır tutabilendir; zanaatkârlık esrarlı bir haldir, sırlarla mümkün olur.

İşte Nejat o esrarın meftunudur, o sırrın peşinde soluğu Rojava’da almıştır. Nejat’ın komünist örgütü adeta sırları olan bir masonik zanaatkâr topluluğudur. Dolayısıyla bambaşkalığın esrarlı ve büyülü dünyasının büyüsünü bozan kurumsal, kitlesel, profesyonel kurallara, ilişkiler, prosedürler, rutinlere ve bu kurumsal ve kitlesel prodesür ve rutinlerle zanaatın emek, toplulukların halk olarak tekdüzeleşmesine, disiplin altına alınmasına düşmandır Nejat. Sosyalist-devrimci siyasetlerin emeğin ve halkın iktidarı üzerine kurulu bu tekdüze dünyayı emeği ve halkın iktidarını şiar edinerek yeniden ve yeniden kutsamasına tahammülsüzdür. Biyo-politikanın ekonomizmine, rasyonel stratejizme, kurumsal akılcılığa, profesyonel siyasete itirazı esastandır.

***

Nejat’ın Menkıbe’si üzerine buradaki tartışmamızı ‘Kapitalizmin Kırılgan Teşekkülü’, ‘Şiddet, Hegemonya ve Özerkleşme’ ve ‘Türkiye Sol Tarihi’ başlıkları altında üç bölüme ayırdık.

1. Kapitalizmin Kırılgan Teşekkülü

[Bu bölümün yazıları 79.  sayıda yayınlandı.]

2. Şiddet, Hegemonya ve Özerkleşme

[Bu bölümün yazıları geçen sayıda yayınlandı.]

3. Türkiye Sol Tarihi

“Menkıbevî İmge ve Gerçek: Anlam Kaydırmacalı 71 Devrimciliği”, bu derlemeyi oluşturan makaleler içinde farklı bir yerde duruyor. Diğer bütün makaleler Menkıbe’de ileri sürülen fikirleri eleştirel bir rezervle geliştirmeye ve detaylandırmaya çabalarken, “Menkıbevî İmge ve Gerçek” başlıklı makalesiyle Metin Kayaoğlu Menkıbe’yi neredeyse bütünüyle karşısına alıyor. Kayaoğlu, Nejat’ın radikal demokrasi, HDP, Kürt hareketinin sivil toplumcu söylemleri karşısındaki eleştirelliğini, dertlerini ve sorularını paylaşmakla beraber Nejat’ın önermiş olduğu cevapları ve çıkış yollarını anti-politik buluyor; Nejat’ın, eleştirilerini yönelttiği yeni dönem libertaryenizmle bütünüyle kopmaktan uzak olduğunu ileri sürüyor.

Kayaoğlu’nun Menkıbe’ye, özel olarak Menkıbe’nin 71 Devrimciliği övgüsüne ve komünizm anlayışına yönelttiği eleştirinin temel kıstası Menkıbe’nin komünizmi pratikleştirecek bir pratik-politik devrimcilik mefhumuna ya da aynı anlama gelmek üzere devletle mücadele stratejisine, örgüt anlayışına ve bir baş düşman tespitine sahip olup olmadığıdır. Dolayısıyla Nejat’ın 71’in ayrıksı yönünü silahlı mücadele ve devletin cepheden karşıya alınması olarak değil de kurumsallıktan ve aileden kopuş olarak tanımlamasını kabul edilemez bulur; yazara göre, 1971 ve 1978 arasında Nejat’ın kurumsallık eleştirisi üzerinden takip ettiği ve oldukça önemsediği farkın bugüne vereceği kıymetli bir mesaj yoktur. Aynı eleştirel kıstasa dayanılarak, Nejat’ın kurumsallık eleştirisinin bir uzantısı olarak geliştirdiği arkadaşlık ve sır merkezli örgüt anlayışı da sert bir eleştiriye konu olur. Yazara göre, devletle baş etmesi mümkün olmayan ve aslında böyle bir derdi de olmayan bir arkadaşlar topluluğunun gündelik olanın çelişkileri içinden “komünizm ya da komünallik çekip çıkar”ması olacak bir iş değildir. Kısacası Kayaoğlu Menkıbe’yi naif ve negatif anlamda çocukça bulur: “Menkıbe’nin komünizmi komünizmcik, komünisti komünistçiktir.”

“Ermeni Soykırımı ve Sol Tarih Yazımı” başlıklı yazısıyla Muzaffer Kaya, Nejat’ın hem Paramaz ismi hem de Menkıbe ve diğer yazıları üzerinden sosyalist solu yeniden düşünmeye davet ettiği Ermeniler ve Ermeni Soykırımı meselesine değiniyor. Kaya sosyalist tarih yazımının milliyetçi kısıtlarını deşifre etmeyi amaçlıyor. Yazının temel kalkış noktasını Ermenileri, en son da Hrant Dink’i, masum kurbanlar olarak sunan ve depolitize eden liberallere/sol-liberallere Nejat’ın yönelttiği sert eleştiri oluşturuyor: “Belki de sahiplenilmesi gereken şey Ermenilerin mağduriyeti değil, farklı ideolojik eğilimlerle günümüz Türkiyesi’nin inşasına kafa tutma ihtimalleridir.” Hal böyleyken, Ermeni soykırımı her şeyden önce İmparatorluğun en diri ve radikal-liberter unsurlarının mücadelesinin imhası anlamına gelirken nasıl olur da “Türkiye sınırları içinde yaşanan bu sol mücadele deneyimlerini, Türkiye solu olarak … kendi mücadele tarihimizin bir parçası olarak göremiyoruz?” diye soruyor Kaya.

***

Menkıbe’nin kaleme alındığı 2012 yılından bugüne Türkiye’de ve dünyada yaşananlar kapitalizm ve küresel sağ popülizmin ‘şok doktrinine’ karşı devrimci bir ‘kriz bilinci’ ve düşünceyi sınırlarına çağıracak soğukkanlı bir analiz ihtiyacını daha da belirginleştirdi. Elbette, Menkıbe’nin ele aldığı tarih, özneler ve olaylar kümelenmesi de şimdinin perspektifinden başka türlü gözükecektir. Bu nedenle, elinizdeki derleme hazır reçeteler sunmak yerine Menkıbe’nin yöntemini anlamaya ve ‘olasılıklar yoklaması’ davetine iştirake dair düşünsel bir çabadır. Nejat’ın bıraktığı veda mektubunda arkadaşlarından bir dileği vardı: “Türkiye’nin batısında sıradan emekçi insanların hayatını büyüleyecek, sıradan kahramanlar çıkaracak büyük bir çıkışın tohumlarını, hakikat arayışçılığının öncü ve artçı örgütünü yaratmanız dileğiyle…” Bu dileğin beklentisini karşılamaktan henüz çok uzakta olmak bizi Nejat’ın hatırası karşısında mahcup bırakıyor; öte yandan, onun sınırsız devrimci arzusunun ve eleştirelliğinin kavramları ve teorisini diri tutmak ve yeniden üretmek üzere bu derlemeyi ortaya koymuş olmanın mutluluğu da bizimle. Umuyoruz ki bu derleme hayal gücünün iktidarı peşinde olanların istifade edebileceği bir mütevazı kaynak olabilsin. Son sözü Nejat’a bırakalım:

Hayal Gücü İktidara!

Her Yürek Devrimci Bir Hücredir!

Yazarın Diğer Yazıları

Aynı kategoriden yazılar