Ana SayfaArşivSayı 4’96 Öğrenci Hareketi

’96 Öğrenci Hareketi

İlhan Tuncer

Uzun dönemdir durgun olan öğrenci hareketi, yaklaşık bir yıl kadar önce hükümetin özelleştirme politikası içinde olan eğitimin paralanması çerçevesinde harçlara yapılan yüzde 300-400 oranındaki zamlarla yeni bir ivme kazandı.

            Tepki ilk olarak İstanbul’dan geldi. Bunu diğer üniversiteler izledi.

            Süreç içinde görüşleri,siyasi yapıları,eylemlilikleri birbirinden farklı olan iki grup belirdi. Koordinasyon ve çeşitli siyasi gruplardan oluşan Platform.

            Koordinasyon, tüm öğrencilere çağrı yaptı. Yani geniş bir yelpazeye sahip olmaya çalıştı. Tabanın sesini alınan kararlarda ve eylemliliklerde görmek mümkündü, ancak merkezi bir yapı eksikliği kendini gösteriyordu. Yaptığı eylemler Platformun gerçekleştirdiği eylemlerden daha kitleseldi ancak kararlılık ve bütünsellik yoktu.

Platformda ise taban inisiyatifinden çok merkeziyetçilik egemendi. Gerçekleştirilen eylemlilikler daha radikaldi. “Açlık grevi” bunların arasında sayılabilir. Ancak, öğrenci hareketinin yükseldiği bir dönemde “açlık grevi” gibi bir eylemliliğin ne kadar gerekli olduğunun tartışılması gerekiyordu. Bu dönemde en çok ses getiren eylemler okul işgalleri idi. Bu gibi eylemlerde de inisiyatif koyamamanın ve eylem anında taktik geliştirememenin eksiklikleri yaşandı.

            Bu iki oluşum öğrenci hareketinin gücünü böldü. Üstelik her ikisi birbirine köstek oldu. Bir hafta öncesinden yeri zamanı belirlenmiş bir eylem sözkonusuyken,başka bir grup aynı gün aynı yerde başka bir eylem yapıyordu.

            Koordinasyonun geniş yelpazesi zamanla daraldı. Tabanın örgütlenmesi sağlanamadı. Kitlelerin kendilerini ifade etmesini sağlamak amacıyla düşünülen toplantılar kısır tartışmalara dönüştü. Toplantılarda, bürokratizm ve kırtasiyecilik ön planda tutulur oldu. Öğrenci hareketine denk düşen politikalar düşünülse bile hayata geçirilemiyordu.

            Siyasi grupların oluşturduğu Platformda da durum pek farklı olmadı. Başlangıçta bütünsellik ve kararlılık vardı, ancak daha sonra örgütlü yapıların dar grupçu tavırları güvensizlik yaratmaya başladı. Politika üretmeyip birbiri ile didişen siyasi gruplar sahnedeydi.

            Öğrenci hareketi, “harçların kaldırılması”nın yanında ,”özerk-demokratik üniversite”, “eğitimde söz hakkı” gibi birtakım istemleri öne sürse de, objektif olarak sadece “harç sorunu” gibi dar bir hedefle sınırlı görünüyordu. Bu aykırı görünümden, devlet ve onun ideolojik aygıtları sorumluydu. YÖK başkanı çeşitli açıklamalar yapıp harçların gerekliliğini savundu. Köşe yazarları YÖK’ü destekler yazılar yazdılar. Televizyon yorumcuları eğitimin ne kadar pahalı bir iş olduğunu anlattılar. Böylece tartışmayı sadece harç sorunu ile sınırlı tutmayı başardılar. Oysa, harç sorununun yanında, “üniversitelerin ticarethaneye dönüştürülmesi ve bilimsel bir eğitimden yoksun olması”, “eğitimde, mali ve bilimsel konularda öğrencinin de söz hakkının olması” gibi istemler de öğrenci hareketi tarafından gündemde tutulmalıydı. Sorun sadece harçla kısıtlı kalınca, gelişmeler karşısında üretilen politikalarda yaşama geçme yeteneğini yitirmekle yüzyüze geldi. Müdahale etmeyen ve yönlendiricilikten uzak “koordinasyonsuzluk” gündeme geldi.

            Öğrenci hareketi 12 Eylül sonrasında yaşanan büyük dağınıklıktan sonra 86’larda yeniden yükseldi. 86-87-88 yıllarında yükseliş devam etti. 88’lerin sonunda siyasi grupların kendi dar ve apolitik niteliklere bürünen gündemleri doğrultusunda öğrenci gençliğin özgül sorunlarından uzaklaşıldı ve 91 yılına doğru öğrenci hareketi durdu.

            Tabandan oluşan bir örgütlenme modeli hiçbir zaman oluşturulamadı. Her ne kadar, Koordinasyon başlangıçta bunu hedefledi ise de başarılı olamadı. Üniversitelerde birim örgütlülükler oluşturma fikri bir türlü yaşama geçirilemedi. Siyasi gruplarda merkeziyetçi yapı, taktik nitelikten yoksun, kitle ile bağdaşmayan sözümona politikalar öne sürüyordu.

            Başlarında bulunduğumuz yıl, harç sorununa ilişkin yeni olaylara gebe görünmüyor. Öğrenci grupları, 96’yı bir kazanım yılı olarak görüyor. Harçların sadece yüzde 50 – 100 oranında arttırılması kazanımın bir ifadesi olarak öne sürülüyor. Oysa harçların bu oranda artırılması bile bir karşı koyuşu hak ediyor. Bu dönemde eğer yeni harç zammına kulak asılmazsa bile yeni sorunların ortaya çıkacağı ortada. Yemekhanelerin özelleştirilmesi, yemek fiyatlarının artırılması bunların başında geliyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Aynı kategoriden yazılar