Ana SayfaArşivSayı 17Komünist Hareket Din Karşıtı mıdır?

Komünist Hareket Din Karşıtı mıdır?

Komünist Hareket Din Karşıtı mıdır?

(Kheglund’a Bir Yanıt)

E. E. Yaroslavsky

Çeviri: Sina Güneyli

Büyük ihtimalle Kheglund’un hiçbir editöryel yorum olmaksızın İsveç Komünist Partisi merkez yayın organında yayınlanan yazısı, en hafifinden söylenecek olursa, yalnızca programında “parti sömüren sınıflarla dinsel propaganda kurumları arasındaki bağı, çalışan kitlelerin dini önyargılardan gerçek özgürleşmesini destekleyerek ve en geniş bilimsel-eğitimsel ve din karşıtı propagandayı örgütleyerek tamamen yıkmaya uğraşır” yazan RKP’nin Rus yoldaşları safında kalmayan bir şaşkınlık uyandıracaktır. Büyük ihtimalle, bu makale, köylüler ve askerler arasında din karşıtı propaganda için özel bir dergi çıkaran ve Fransız masonlarıyla ilişkiyi kesen Fransız Komünistlerinin zorunlu bir çürütmesiyle karşılaşacaktır. Başlıkla değerlendirildiğinde, Yoldaş Kheglund bu yazıda gereğinden fazlasını kanıtlamaya çalışmaktadır. Burada onun bir dizi sorusu vardır:

(1) Komünist hareket din karşıtı mıdır?

(2) Partimiz dinle bir savaşa girişmeli midir?

(3) Parti dini inançlı insanların girişini reddetmeli midir?

(4) Komünistler Marksist-materyalist bir dünya görüşüne sahip olmalı mıdırlar ya da idealist olabilirler mi? Ya da bir diğer deyişle, Komünist Parti üyelerinin savaşımlarında göksel mutluluğun idealleriyle ya da insani dünyevi amaçlarla yönlendirilmesi bizim için aynı şey midir? Bir Komünistin tanrı ya da insan adına savaşım vermesi aynı şey midir?

Komünist yoldaşlar -Bunun hakkında nasıl hala tartışmalar olabilir- diye soracaklardır. Muhtemelen yoldaş Kheglund çok uzun bir süre komünist olmamış ve yabancı bir çevreden Komünist Partide savunmaya çalıştığı Katolik bir dünya görüşünün izlerini taşıyarak bize gelmiştir. Ya da o çok az bilinçli bir yoldaştır. Fakat yoldaşlar Kheglund’un İsveç Komünist Partisi Merkez Komitesinin bir üyesi olduğunu ve tüm partinin ve İsveç’teki tüm işçi sınıfının onun sözlerini önemsediğini bilmelidirler. Ve İsveç Komünist Partisinin merkez yayın organı Politiken yoldaş Kheglund’un yazısını hiç yorumsuz yayınlıyorsa bu yoldaş Kheglund’un görüşlerinin İsveç komünistlerinden can alıcı bir reddetme ile karşılaşmadığı anlamına gelir. Ve bu konuda yalnızca birkaç İsveçli yoldaşla sınırlı kalmayan bir kafa karışıklığı olduğundan, tümüyle İkinci Enternasyonel’den miras kalan bu tür komünist olmayan, Marksist olmayan görüşü reddetmeyi zorunlu görüyoruz.

İnsan, şimdi 1923’te böyle şeyler hakkında yazarken utanç duyuyor. Yoldaş Kheglund istemeden Rus okuyucu üzerinde uyandırdığı bu karşılaştırma için kusura bakmasın. Bu yazıyı yazanın Kheglund olduğunu bilmeyen biri, bu yazının çağdaş Rus Eski Apostolik Kilisesinin liderlerinden biri, örneğin Başpiskopos Vvedensky tarafından yazıldığını düşünebilir. Çok uzun olmayan bir zaman önce toplanan kilise konferansında politik konularda bazı son derece radikal kararlar ve bundan önce “Yaşayan Kilise” kongresinde daha radikal kararlar kabul edilmişti. Orada papazların din karşıtı propaganda konusu dışında komünist programı tümüyle kabul ettiklerini bildirmeleri ile komünizmin tamamen kabulü duyulabilirdi. Sık sık parti komitelerine gelerek RKP’ye girme isteklerini bildiren papazlar olmaktadır. Eğer parti böylesi öğelere kapıyı açarsa, muhtemelen saflarına katılacak yüzlerce papaz ve hatta papazların parti örgütleri olacaktır. Yoldaş Kheglund’un yazısının düşüncesine göre, bu yoldan gitmeli ve kapitalizmi hristiyanlığın en kötü düşmanı olarak gören insanlara kapılarımızı ardına kadar açmalıyız. Yoldaş Kheglund için farketmez. O “Tanrı adına ya da insan adına-kesinlikle farketmez” demektedir.

Hayır, farkeder.

Bizim bütün programımız bilimsel ve materyalist bir dünya görüşü üzerinde biçimlendirilmiştir. Ve böylece programımızın açıklayıcı rolü dini sisin gerçek tarihsel ve ekonomik kökenlerinin bir açıklamasına götürür. Bundan ötürü, ateizm propagandası bizim propagandamıza girer; şimdiye kadar mutlakiyetçi feodal hükümet tarafından kesinlikle yasaklanan ve eziyet edilen belli bir tür bilimsel literatürün yayınlanması partinin önemli bir etkinliği olmalıdır. Muhtemelen, Engels’in bir zamanlar Alman sosyalistlerine verdiği öğüdü izlemek zorundayız: Onsekizinci Yüzyıl Fransız ateist-aydınlanmacı literatürü çevirin ve olabildiğince yaygınlaştırın.

Aşağıdaki satırlar Yoldaş Kheglund’a değil, Yoldaş Lenin’e aittir ve Aralık 1905’te Novaya Zhizn gazetesinin 28 nolu 3 Aralık nüshasında yayınlanmıştır. Bu satırlar çalışan kitlelerin silahlı ayaklanmaya kalkıştığı ve mümkün olan en büyük sayıda işçiyi tarafımıza çekmenin özellikle önemli olduğu bir zamanda yayınlanmıştır. Yoldaş Lenin bütün programımızın bilimsel, açıkça dile getirilmiş, materyalist bir dünya görüşü üzerinde biçimlendirildiğini ve propagandamızın tamamlayıcı bir parçasının ateist propaganda olduğunu dürüstçe bildirerek gerçekten kaçınmamış ya da işçileri çekmek için gerekli olduğu kuşkusunu duymamıştır.

“Din iş ve yoksullukla yüklenen sıradan kitlelerin her yerde üzerine çöken bir ruhsal baskı aracıdır. Sömürülenlerin sömürenlerle savaşımındaki çaresizliği, tam olarak ilkellerin doğayla savaşımlarındaki güçsüzlüklerinin tanrılara, şeytanlara, mucizelere ve diğer benzer şeylere inanca yol açması gibi, doğrudan daha iyi bir öbür dünya inancına yol açar. Yaşamı boyunca çok çalışan ve yoksulluk çekenlere, din itaati ve sabrı öğretir ve göksel bir teselli ödülü sözü verir. Ve diğerlerinin çalışması üzerinden yaşayanlardan din oldukça uygun fiyata göksel mutluluk biletleri önererek hayırseverlik ister. Din halkın afyonudur. Din kapitalin kölelerinin insan kimliklerini, insana yaraşır bir yaşam için çabalarını boğdukları ruhsal alkoldür.”

“Fakat köleliğinin farkına varan, kurtuluş kavgası yapmak üzere ayaklanan köle halihazırda kölelikten yarı yarıya kurtulmuştur. Günümüzün büyük fabrikada yetişen bilinçli işçisi burada dünyada kendisi için daha iyi bir yaşam kurmak üzere papazların ve burjuva ikiyüzlülerinin hizmetlerindeki karanlığı kendinden temizler. Günümüzün proletaryası, dini karanlıkla bir savaşım yürütmek için bilimi davet eden, işçileri öbür dünya inancından kurtaran, onları daha iyi bir dünyevi yaşam için savaşıma yönelten sosyalizmin bir destekçisi durumuna gelmektedir.”

Bu din betimlemesi Marx tarafından verilen betimlemeye tamamen uygundur. Bu doğru bir betimleme midir? Bırakalım yoldaş Kheglund bunun olmadığını kanıtlasın … Eğer yoldaş Kheglund Komünist Enternasyonel’in Marksizmin teorik platformunu gereksinmediğini söylemek istiyorsa bunu doğrudan söylemelidir, çünkü zaman ve mekanın dışında (var olmayan) bir devrimci hareket başka bir şeydir ve gözlerimizin önünde gerçekleşen proleter devrimi başka bir şeydir …

Şimdi Yoldaş Kheglund’un yazısında konulan sorulara yanıt verebiliriz. Komünist hareket din karşıtı mıdır? Yoldaş Kheglund kesinlikle “Hayır” diyor. Fakat komünist hareketin din karşıtı olmadığını kanıtlamak yerine tümüyle farklı bir şeyi kanıtlıyor. O geçmişte dini renkte devrimci hareketler olduğunu göstermektedir; ve ilerleyerek, bugünlerde partimizin savaşımına sempati duyan inançlı kimseler olduğunu göstermektedir. Daha sonra Yoldaş Kheglund, şaşırtıcı bir cesaretle, Komünist Partinin dine düşman olmadığını kanıtlamaya koşmaktadır. O “Komünist Partinin kendini din karşıtı olarak ilan etmesi ve bununla kendi yanına çekebileceği öğeleri yabancılaştırması aptallık olacaktır. Parti böylece ateizmi üyelerinin komünist dünya görüşü için zorunlu bir şey olarak bildirirse, kendini bir Baptist olarak bildirmesi gibi bir mezhep düzeyine düşecektir.” diye yazar.

Bu gerçekten doğru mudur? Kuşkusuz tümüyle yanlıştır …

Yoldaş Kheglund Marksizmin ve dinin birleştirilemeyeceğini hissetmektedir. O kendini Marksist olarak nitelemekte ve ” Bir dünya görüşü olarak, evrenselci bir felsefe olarak Marksizmin herhangi bir dini sistemle uyuşmaması mümkün ve muhtemeldir, ancak bu, materyalist tarih kavrayışının kendisine varoluş ve diğer ilgili sorunları çözme görevini yüklemesi anlamına gelmez. Ama biz Marksistler tersi değil de tanrıyı insanın yaratımı olarak görmemize rağmen, cennetin köleleştirilmişlerin, mutsuz gerçeklik karşısında idealist tepkisi olarak, ruhani hayallerin görüntü oyunu olarak daha iyi bir yaşam için rüyası olduğunu bilmemize rağmen bundan herhangi bir şekilde dinle bir savaş yürütmemiz gerektiği çıkmaz.” diye yazmaktadır. Yoldaş Kheglund dini “köleleştirilmişlerin rüyası”-“ruhani hayallerin görüntü oyunu”, “idealist tepki” olarak açıklar. Lenin ve Marx yoldaşlar dini “bir tür manevi uyuşturucu”, “manevi baskı biçimlerinden biri, halkın afyonu” olarak nitelerler. Fakat nasıl nitelenirse nitelensin, hangi sözcüklerle çağrılırsa çağrılsın, bu uyuşturucuya karşı, bu afyona karşı, bu görüntü oyununa karşı, bu idealist tepkiye karşı her komünistin savaşım vermekle yükümlü olduğu bizim için kesin olarak açıktır ….

Fakat niçin …, eski üretici ilişkilerin yerlerini yenilerine bırakması gerekirken, eski dinler hala bu kadar uzun süre korunabiliyor?

Bu soruya bir yanıt vermek zorunludur, çünkü düşmanlarımız bu gerçeği bize karşı bir kanıt olarak kullanıyorlar. Yanıt hiçbir zorluk çıkarmaz.

Birincisi, eski üretim araçları hiçbir zaman birden tümüyle ortadan kalkmaz. İlk yüzyıllarda ortadan kalkma son derece yavaş gerçekleşmiştir, ve ağır sanayinin eski teknolojinin yerini bu kadar hızlı aldığı şu zamanda bile küçük üretimin yok olması için çok uzun bir zaman dilimi gereklidir. Bunun sonucu, eski din için çok uzun bir süre yeterince hareket alanı kalır.

İkincisi, insan ruhu eylemsizlikle nitelenir. Vücudun kendini halihazırda yeni emek ilişkilerinin içinde bulmasına rağmen, zihin yeni biçimleri kavramakta geride kalır. Gelenekler, efsaneler yaşayanların beyinlerinde kalırlar …

Artık yoldaş Kheglund’a yanıtımızı kısaca formüle edebiliriz.

Komünist hareket din karşıtı mıdır? Evet. Burjuva devletin temellerine yönelen komünist hareket din karşıtıdır, çünkü din komünist toplumda hiçbir yeri olmayan burjuva devlet kurumlarından biridir. Ve bu açıkça tanınmalıdır.

Partimiz dinle bir savaşa başlamalı ve yürütmeli midir? Evet. Partimiz propaganda, ajitasyon, ateizm telkini, din ile sömürücü yöneten sınıflar arasındaki bağların açığa çıkarılması, dini dünya görüşünün bilimsel, materyalist bir dünya görüşü ile, yaygın ve derin doğal-bilimsel ve ateist aydınlanmacı etkinlikle değiştirilmesi araçlarıyla dinle bir savaşı yürütmelidir.

Komünist parti dini görüşlü insanların girişini reddetmeli midir? Genel bir kural olarak, evet, çünkü dini inançlı insanlar işçi sınıfının savaşımını karıştıracaklar ve bozacaklardır, açık bir materyalist bir dünya kavrayışının gerektiği yerde idealist bir karışıklık ileri süreceklerdir. Proleter devrimine bağlılığını kanıtlayan fakat dinle hala ilişkisini kesememiş bireysel proleterler özel durumlarda partiye kabul edilebilirler. Böylesi bir proleter, din nedeniyle, proleter devriminin partisiyle elele gitmezse, o zaman bu onun için proleter devriminin en önemli şey olmadığı anlamına gelecektir.

Komünistler Marksist materyalist bir dünya görüşüne sahip olmalı mıdırlar? Evet. Bir komünistin tanrı ya da insan adına savaşım vermesi aynı şey midir? Hayır, aynı şey değildir. Kitlelerin iyi özümlediği bir Marksist teorinin kendisi muazzam bir maddi güçtür. Ve, tanrı adına mı yoksa insan adına mı, kimin adına savaştığını bile bilmeyen insanlar proleter devriminin öncülerinin sağlam liderleri olamamakla kalmayıp savaşımın can alıcı bir hareketinde proleter devrimini ciddi olarak yavaşlatabilirler.

Kaynak : William G. Rosenberg (Editor), Bolshevik Visions, First Phase of the Cultural Revolution in Soviet Russia, Part I The Culture of a New Society: Ethics, Gender, the Family, Law and Problems of Tradition, 1990, The University of Michigan Press, ss. 239-243.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Yazarın Diğer Yazıları

Aynı kategoriden yazılar