Ana SayfaArşivSayı 5Teorik-Politik Alanda İki Yıl

Teorik-Politik Alanda İki Yıl

Vedat Aytaç

Tek Bir Bütün İçinde İki Ayrı Düzlem – İki Ayrı İşlev

Örgütlü gruplar için “kör nokta” niteliğinde olan teorik-politik alanda faaliyet yürütmeyi ve bu faaliyete uygun olarak biçimlenmeyi hedefleyen bir girişim, kendisini,1994 yılı sonunda yayınlanan Bütünsel Marksist Oluşum Yolunda Bir Girişim İçin Genel Çerçeve Taslağı adlı belge-kitapçık ile ortaya koydu.

            Taslakta, Marksizmin dünya ve Türkiye durumu, örgütsel yapılar ve Marksizmin ihtiyaçları üzerine vargılar açıklanıyor ve Türkiye’de politik Marksizm için bir teorik-politika misyonu oluşturmanın gereğinden söz ediliyordu.

     “İki Ayrı Düzlem, İki Ayrı İşlev…“ (Taslak’tan)

  • … biz, düşmanın saldırılarına karşı başka tür mevziler açmak üzere, savaşçılar içinde (teorik-politik) gerilla savaşına uygun —ama sadece bu niteliktekiler!— olanlarının kaleden ve diğer kalelerden çıkmalarının gerektiğini savunuyoruz. Kale(ler) boşaltılmamalı, ama düşmanın hedefleri sayı ve —asıl olarak— tür bakımından çoğaltılırken, saldırı imkanı da kazanılmış olmalı
  • Türkiye komünist hareketler geleneği, tarihi boyunca çeşitli ayrışmalar yaşadı. Ama biz ilk kez, örgütsel varlıkları koruma ve yaşatmayı hareket tarzının temel bir gereği yapma amacını taşıyan; komünist hareketin dünyasal bir bakış açısıyla yeniden tanımını yapan; komünist harekete alternatif değil, onunla tamamlayıcılık konumu arayışında olan; komünist hareketin, başlarında bulunduğumuz dönemde niteliğini koruması için bunun zorunlu olduğunu iddia ve ilan eden komünist hareketten politik değil, ama örgütsel olarak bir teori alanı, teorik politik mücadele cephesi açmanın —imkânlarını bir ‘praxis’le yaratmak üzere— kopan bir eyleyiş örneği veriyoruz.
  • Bugünün gerçeğinden yola çıkarsak ancak teorik olarak görülebilecek bir “gerçek”ten, tek bir bütün içinde yaratılması gereken iki ayrı düzlem ve iki ayrı işlevden söz ediyoruz
  • Ne bizim girişimimiz ve bizimle aynı düzlemde bulunan ya da onu amaçlayan girişim sahipleri, ne de örgütsel yapılar, bütünü ve bütünsel gerekleri karşılama konumundadır. Bugün, örgütler sayesinde Marksizm bütününe ilişkin olarak yerine getirilen ve bizim üstlenemeyeceğimiz tarihsel yükümlülükler vardır ve bunun tersi de geçerlidir. (…) Bugün, bir “işlev dağıtımı”, “ortak davamız”ın teorik-politik-pratik gereği olarak kendini dayatıyor.
  • Çalışmalarımız, dikkatimiz ve gözlemimiz, (…) Marksizmin genel alanında yer alan bütün yapıları kendine vazgeçilmez ve zorunlu kalkış (ve varış) noktası olarak alacaktır. Bunun için, bu yapıların hepsini görebilen bir teorik-politik konum kurmamız ve bunu korumayı başarmamız gerekiyor.

            Türkiye komünist hareketler geleneği içinde tarihi boyunca yaşananlardan farklı nitelikte bir ayrışma Taslak’la hayata geçmiştir.

            Daha önce çeşitli ayrışmalarda, ya yeni bir örgüt olmakla sonuçlanmış, ya da okullu Marksist yaklaşımlardan birini dayanak noktası alarak dergi çevresine dönüşmüş örneklere tanık olmuş Türkiye Marksist çevrelerinde, Taslağın aynı beklentilerle karşılandığı söylenebilir. İki yıldır yaşanan süreç ayrışmanın bu anlama gelmediğini, olumsuz beklentilerin boşa çıktığını göstermektedir.

            Taslak’la ortaya çıkan girişim, sadece örgütsel değil, komünist hareketin, yaşanılan dönemde niteliğini koruması için zorunlu olduğunu iddia ve ilan eden bir ayrışmadır. Aksi takdirde başka örneklerde görüldüğü gibi Marksizmle ve işçi sınıfı hareketiyle bağların “entellektüel” bir bağa, teori işi’nin de, basit bir bağımsız ‘aydın’ faaliyetine dönüşme riski vardı.

            Diğer taraftan bu ayrışmanın, —algılamış olsun olmasın— bugüne dek Marksizmle ve Marksist politikayla bağlarını ‘bağımsız aydın’ olarak sürdürmüş, küçük burjuva aydınların da, bu bağlarını yeniden gözden geçirmeye dönük uyarıcı olma işlevi vardır.

            Taslak, yayınını takip eden süreçte, çeşitli geleneklere sahip olan ve olmayan Marksistler arasında sınırlı sayıda da olsa karşılığını bulmuş, vargıları üzerinden yapılan bir tartışma, kabullenme ve edinim süreci sonunda, tanımladığı alana uygun biçimlenmeler ve araçlar yaratmayı başarmıştır. Taslak, bu anlamda tarihsel işlevini yerine getirmiştir. Diğer yandan, açıklamaya çalıştığı vargılar üzerinden yapılacak tartışmalarla teorik-politik alanda işlevini devam ettirmektedir.                                  

     “Teorik-Politik Çekirdek…” (Taslak’tan)

  • “Hareket biçimi”miz, daha çok bir hazırlanış döneminin gereklerine göre ortaya çıkmalı ve “hareket araçları”mızı da bu bağlantı içinde belirlemeliyiz. Hareketimizin hedeflediğimiz biçimsel karşılığını, bir “teorik-politik çekirdek” yaratmak olarak adlandırabiliriz. Yaratmaya uğraşacağımız teorik-politik çekirdek, kendini bütünsel Marksist oluşum sürecine onun mütevazı bir unsuru olarak kilitleyecektir.
  • Teorik-politik çekirdek yaratma uğraşımız, iki yönlü bir “etkileşim süreci”nden geçmek durumundadır. (…) Örgütsel gelenekler etkileşim sürecinin bir yönünü oluşturuyor. (…) Etkileşim süreci yaşayacağımız diğer esaslıyönü, aynı teorik-politik düzlemde olduğumuz oluşum ve girişimler teşkil ediyor.
  • Küçük burjuva kökenli aydınlarla diğerleri ve işçilerin aynılaşması hem mümkün değildir ve gerekmiyor, hem de dönemin önceliklerii aydınların niteliklerini geliştirmelerini gerektiren ve onları, teorik-politikayı, bilim ve felsefeyle organik ilişkileri içinde bir diyalektik bağlantı kayışı olarak teşkil edilmesini gerektiren bir tablo çiziyor.
  • İşaret ettiğimiz sorunların alt edilmesi faaliyetine yönelmek bakımından, Marksist aydınların yaratılmasının özel bir öneme ait olduğu açık. Bunun bir entellektüalizm heveskarlığı olarak anlaşılmaması —hem bizim açımızdan, hem de dışardaki kesimler bakımından— gerekiyor.

Teorik-Politik Çekirdek

Taslak, tanımladığı teorik-politik alanda “teorik politik bir çekirdek” yaratılmasının gereğine işaret etmiş ama bunun tanımlanmasını, hazırlanış döneminin gerekleri ve her iki alanla yaşanacak iki yönlü etkileşim sürecine bırakmıştır.

            Yukarıda işaret edilen iki yönlü etkileşimin önünde birçok sorun olduğuna daha o zamandan işaret edilmişti. Girişime örgütsel gelenekler kanadından “tasfiyecilik” ve “entellektüalizm” suçlamaları gelmiştir ki, bunun kendi “kalelerini” koruma amacından kaynaklandığı açıktır ve anlaşılabilir. Ancak, aynı teorik-politik düzlemdeki oluşum ve girişimlerle etkileşimin çok sınırlı kalmasını açıklamak aynı derecede kolay değildir. Gelenek farklılıklarından kaynaklanan “dil” uyuşmazlıkları, “ideolojik” belirlenmişlikler yanında, okullu Marksist anlayışların da bunda etkili olduğunu söyleyebiliriz.

            Aynı düzlemde yeralan girişimlerin bildiğimiz birkaçı bildirgelerinin yayınını izleyen çok kısa süreçlerde ya “yeni kalelere sığınarak”, ya da “yeni kaleler oluşturarak eski kulvarlarına dönmüşlerdir.

            Taslak, teori-işi’ne uygun olanları kalelerden çıkmaya çağırıyordu. Ama yaşanan süreç, bu çağrının “tasfiyecilik” amacı güden bir çağrı olmadığını; çağrının muhatabı olan “teori-işine uygun militanlar”ın da, pratik politika alanından çıkmalarının kolay olmadığını ortaya koydu. Bu alanda eski geleneklerin sürdüğünü, pratik politika alanındaki militanların önce örgütsel ve politik ya da kişisel bir kopuşu yaşadıkları, daha sonra teorik-politik alana transfer olduklarını gösterdi.

            Taslakta sözü edilen, tek bir bütün içinde yaratılması gereken iki ayrı düzlemden ve iki ayrı işlevden, teorik-politika alanında; teorik-politik mücadele kanalında bir yıldır yayınlanan Teori ve Politika doğmuştur. Dergi, bütünsel Marksist oluşum sürecine katkıda bulunma çabası içindedir. Bütünün bileşenlerinden bilime yaptığı vurguyla; içinde yer aldığı teorik-politik düzlemin gereklerine uyma konusunda duyarlı bir çizgi izleyerek ve diğer düzlem ve işlevlere tecavüz etmeden yayın hayatını sürdürmektedir.

     “Teorik-Politik Militan …” (Taslak’tan)

  • Bugün politikada “rençberlere” değil, mühendislere ve kalifiye işçilere ihtiyaç var. Komünist politikanın mühendisleri ve teorik-politika militanları dünyayla teorik bir ilişki kurabilen, Marksizmin dolaysız pratikle bağını, (tek mümkün yolla) teori ile pratiğin her ikisinin de niteliklerini koruyarak kurabilen kimselerdir.
  • Teori kitaplarda saklanan bir şey olmaktan çıkarılmalı, yaşayan bir varlık haline getirilmeli. Teori, hayatı teorik olarak kavrayabilen, basit bir gündelik olayla “genel teori” arasında somut bağlar kurabilen, bu anlamda teoriyi özgülleştirerek yeniden ve yeniden üreten ve teori işi yapan teorik-politika partizanları/militanlarının şahsında canlanır, vücut bulur. Teori-işi yapmak, bir (akademik) teorisyen olmayla eşitlenmemelidir. Akademik ölçülerde teorik ürünler vermek, Marksizmin bugün zorunlu gerekleri arasındadır; fakat bu, yapılan tek iş veya daha çok yapılan iş olamaz ve olmamalıdır.
  • Teori-işi yapma uğraşı içinde olan teorik-politik militanlar, dışarıdan bir gücün itmesi ya da çekmesi gereken arabalar karşısında, iç itimli (motorlu) arabalara benzerler. Teorik-politika partizanları, kendi başlarına hareket edebilen orman savaşçılarıdır. İçinde bulunduğumuz dönemde, bir örgütsel kalenin koruyuculuğu olmaksızın, randevular, verilen somut görevler vb. olmaksızın, kendi kendilerinin iticileri olarak, politik kimliklerini koruyabilen ve geliştiren insanlar olarak anlaşılmalıdır teorik-politika partizanları.
  • Teori-işiyle uğraşmak için özel yeteneklere sahip olmak gerekmiyor. Buna yatkın olmak, sorunların farkında olmak ve onları yaşamak yeterlidir. (…) bizi parlak beyinler olmamız ya da olmamamız değil, konumlanmamız, politik-tarihsel gerçek karşısında aldığımız vaziyet belirleyecek.

            Taslak ile Teori ve Politika’nın bir başka özelliği de Marksizm anlayışına karşılık gelen birey ve toplulukla ilgili izlediği titiz tutumdur. Teori ve Politika, genel olarak sosyalizm karşısında ayırıcı çizgileriyle Marksizmi vurguladı. Aynı alana dönük çalışan bazı yapılarda çeşitli pratik ve politik nedenlerle “solcu aydın”, “sosyalist aydın” gibi kimlikler öne çıkarılmaya çalışılırken, “Marksist olma” ve “Marksist aydın kimliği”ne sahip olmanın önemi vurgulanmıştır.

            Yaşanan süreçte, Taslak’ta öngörülen teorik-politik çekirdek oluşturulması yönünde azımsanmayacak başarılar elde edilmiştir. Böyle bir çekirdeğin faaliyetini dış dünyaya iletebilecek araçlardan biri yaratılmış ve bir yıl süresince aksamadan çıkması sağlanmıştır.

            Taslak, işaret ettiği teorik-politik çekirdeği oluşturacak (olması gereken anlamında) unsurları da belirliyordu: 1) Komünist politika mühendisleri; 2) Teorik politika militanları.

            Marksizmle ve Marksist politikayla örgütsel bir bağı kalmayan teorik-politika partizanı, orman savaşçısı gibidir. Hayatta kalma ve mücadelesini devam ettirme sorumluluğu kendisine aittir. Burjuva ideolojisinin kişisel hayatı üzerindeki doğrudan etkilerine tek başına karşı koymak; mücadelesinin araçlarını da kendisi sağlamak durumundadır.

            Yaşanan süreçte, teori-işi yapma uğraşı içindeki birçok insan için bu nitelikler “olması gereken” olarak kalmıştır. Çoğu zaman kişisel hayatlar ve günlük hayata ilişkin kaygılar ön plana çıkmıştır. Teori işinin hayatımızdaki önemi, genellikle son sıralara düşmüştür. Keyfiliğe izin vermeyen teori işi, çoğu zaman “boş vakitlere sığdırılan” amatör bir uğraş olarak algılanmıştır. Teorik-politik mücadelenin pratik-politik mücadeleden daha kolay, daha zahmetsiz, daha az disiplin gerektiren sıradan bir iş olduğunu, davranışlarıyla iddia etmeye, teorik-politik alanda yer aldığını söyleyen kimsenin hakkı yoktur. Politik duyusu aşınan ya da bunu hiç kazanamayan bireyler, Taslağın öngördüğü teorik bütünlük çabasına, sosyal, psikolojik ve teorik olarak elbette yönelemezler.

            “Teori işiyle uğraşmak için özel yeteneklere sahip olmak gerekmiyor. Buna yatkın olmak, sorunların farkında olmak ve onları yaşamak yeterlidir” deniyordu. Bu cümleye “başlangıç için“i eklemek gerektiğini düşünüyorum. Zira, orman savaşçısının da, iç itimli motorun da fonksiyonunu yerine getirmek için bir donanıma ihtiyacı vardır. Orman savaşçılarının yapacakları iş için nasıl bir hazırlık sürecinden geçtikleri; tüm iç itilimli motorların da ancak oluşturulan belli düzeneklerle fonksiyona kavuştukları malumdur. Donanımsız ormana giren orman savaşçısının, bir süre sonra amatör izciye dönüşmesi; hiçbir düzeneğe sahip olmayan iç itilimli motorun da fonksiyonu olmadan, sadece çalışan bir motor olması kaçınılmazdır. Her teorik-politik militanın yeterli düzeyde donanıma sahip olmak için çaba harcaması; teorik-politik militanlar arasında da teori-işi fonksiyonlarını icra edebileceği bir ilişki ağı ve araçların (düzeneğin) yaratılması gerekiyor. Bu ilişki ağı ve araçlardan kastedilen “örgütsel” veya “dergi çevresi” tarzından ilişkiler değildir. Önerilen, içinde bulunulan alan ve işlevine uygun, henüz tanımlanmamış düzeneklerdir. Taslakta işaret edilen teorik-politik çekirdek kavramının altı doldurulmalıdır.

            Althusser, “partiye giren ‘profesyonel’ bir filozofun” bile “bir küçük burjuva olarak kalacağı”nı; felsefede “proleter bir sınıf tavrına ulaşabilmesi için düşünce yapısını devrimci kılmak zorunda olduğu”nu söylüyor. Bugün, teorik-politik alana, teori-işi yapmak üzere çıkmış olanların burjuva ideolojisinin fiili dayatmalarına, etkilerine karşı “düşünce yapısını ve kişisel hayatını devrimci kılmak” zorunluluğu olmadığını kim söyleyebilir.

            Örgütsel yapıların dışında olmak, pratik politika alanını terketmek; iki alan arasına çin seddi dikmek anlamına gelmemelidir. Teorik-politik militanlar, pratik-politika alanına, yaprak kımıldasa hissedecek kadar yakın ve pratik-politikayla ilgili olmak zorundadır.

            Bu alanda olanların da Marksizme verilmiş randevuları, teori alanında bulunmaktan kaynaklanan ve uymak zorunda oldukları disiplinleri, kaygıları vardır. Onlar krizden söz eden, rahatları kaçmış Marksistler arasındadırlar; sorunların varlığını iliklerinde duyan ve onlarla uğraşmaya cesaret edenlerdir.

Sonuç Notu

  • Buradaki saptamaların, tarihsel bir metnin tekrarı ve metne bağlılık andı olarak anlaşılmaması gerekir.
  • Teorik-politik alanda yaşanan kısa tarihsel süreçte, Taslağı aşan farklı bir düzeyde ve genişlikte oydaşma yoktur. Bu anlamda, Taslak işlevini tamamlamış ve tarihe malolmuş bir belge değildir. Halen çıkış noktasıdır. Aksini iddia edenler, vargılarını ve tezlerini ortaya koymak zorundadır; ya da var olan oydaşmayla hesaplaşmak, bu oydaşmaya karşı konumlanışlarını yeniden gözden geçirmek zorundadır.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Aynı kategoriden yazılar