Ana SayfaKürsüYeniden Sanayileşme:

Yeniden Sanayileşme:

Çin neden yapabilir, ABD neden yapamaz?

Çeviri: Birol Dinçel

Çin, geçen yıl 1.450 ton kapasiteli hidrojenle çalışan bu kargo gemisini tanıttı.
Çin, geçen yıl 1.450 ton kapasiteli hidrojenle çalışan bu kargo gemisini tanıttı.

1950’lerde, Japonya ve Avrupa’nın büyük bir kısmı harap durumdayken, ABD dünya küresel üretiminin %50’sini gerçekleştiriyordu. 1960’larda bu oran %35’e düştü ve 1980’lere gelindiğinde %25’e geriledi. 2025’e gelindiğinde ise, üretim dünyanın diğer bölgelerinde büyürken ABD’nin küresel üretimdeki payı %12’ye düşmüş bulunuyordu.

ABD’deki kapitalist sınıf bu geri dönüş karşısında çılgına döndü. Odak noktaları Çin, ve Çin’i muhteşem düzeydeki modern endüstriyel gelişiminden dolayı suçluyorlar. İleri teknoloji üretimindeki gelecek açıkça görülüyor: Çin küresel payın %45’ini elinde tutarken, ABD’nin payı %11.

Daha yüksek üretim seviyeleri, üretilen ürünleri küresel pazarlara taşımak için yüksek teknolojili bir altyapıya ihtiyaç duyar. Çin, küresel ticari gemi inşa pazarına hâkim durumda ve dünyadaki yeni gemi siparişlerinin %50’sinden fazlasını üretirken, ABD’nin payı %1’in altına düşmüş durumda. Çin’in gemi inşa endüstrisi, hükümet desteğiyle geniş bir endüstriyel tabanla destekleniyor ve bu da Çin’in ABD’den daha büyük ölçekte rekabet etmesine olanak tanıyor.

Çin’in yüksek hızlı demiryolları 500 şehri birbirine bağlıyor ve Orta Asya üzerinden Avrupa’ya kadar uzanıyor. Bu sırada ABD’de yük ve yolcu demiryolları geriliyor.

ABD kapitalist hegemonyasının bu hızlı düşüşü durdurulabilir mi? Tersine çevrilebilir mi? Trump buna inanılmasını istiyor, ancak kanıtlar olumsuz bir yanıta işaret ediyor. Kurumsal medya, ABD ile Çin arasındaki rekabeti iki ulus devlet arasındaki bir çekişme olarak sunuyor ve Çin hükümetini haksız yere adil davranmamakla suçluyor. Gerçekte ise, Çin’in avantajı toplumu organize etmenin tamamen farklı iki biçimi arasındaki keskin farktan kaynaklanıyor.

Küresel finansal çöküş korkusu kapitalistleri rahatsız ediyor

Dünyanın en büyük hedge fonunun başı, Bridgewater Associates’ten milyarder yatırımcı Ray Dalio, yakın zamanda küresel finans sisteminin çökeceği konusunda uyarıda bulundu. Trump’ın agresif ve değişken gümrük vergisi politikaları ve artan borçları, küresel finans sisteminin çöküşünü tetikleyebilir. Dalio “Bu iyi ele alınmazsa, durgunluktan daha kötü bir şeyden endişeleniyorum” diyor.

Dalio, dünyanın tarihi olarak ciddi krizlere yol açan siyasi, ekonomik ve jeopolitik düzendeki derin değişimlerle belirgin bir kritik kavşakta olduğunu söyledi. Dalio’ya göre, tüm sistem için bu krizden çıkmanın tek yolu, açığı %7’den %3’e düşürmektir. Dalio, askeri bütçeyi düşürmekten veya milyarderlere vergi uygulamaktan bahsetmiyor. Böylece, işçi sınıfına yönelik tam kapsamlı bir saldırıyı meşrulaştırıyor.

Yeniden sanayileşme konusundaki yanlış vaatler

Trump’ın vaat ettiği gibi, geçmişteki birkaç ABD başkanı da ABD ekonomisini yeniden sanayileştirmeyi ve milyonlarca üretken imalat işini ABD’ye geri getirmeyi vaat etti. Trump sekiz yıl önce ilk döneminde bunu vaat etti ve eski Başkan Biden, “Daha İyi Yeniden İnşa Et” adlı geniş bir program ve ABD ekonomisini yeniden sanayileştirmeyi ve altyapıyı modernize etmeyi vaat etti.

Hem Trump hem de Biden istihdam artışı vaat etti. Ancak her iki çaba da açıklama aşamasını geçemedi.

ABD sanayisini yeniden sanayileştirme ve modernize etme konusundaki ulusal aciliyet, Çin ile ticaret dengesi bir faktör olmadan çok önce yönetici çevrelerde endişe ve tartışma kaynağıydı.

Yeniden sanayileşme, 1970’ler ve 1980’lerde Jimmy Carter ve Ronald Reagan yönetimlerinin büyük bir vaadiydi. O zamanlar, yeniden sanayileşme, sözde “yüksek teknoloji devrimi”nin öncüsüydü. İnsanları robotlar ve otomasyonla değiştirerek sayısız iyi maaşlı işi yok eden büyük bir kapitalist yeniden yapılanmanın ilk aşamasıydı.

1970’lerdeki saldırıdan bu yana, enflasyona göre ayarlanmış gerçek ücretler, çoğu işçi için pek değişmedi ve en düşük ücretli işçiler için düştü. 1980’lerdeki —yüksek vasıflı teknolojik işgücüne artan ihtiyacın imalat işlerindeki düşüşü dengeleyeceğine yönelik— iddia hiçbir zaman gerçekleşmedi. Teknoloji sayesinde, işçi üretkenliğindeki astronomik artış, büyük kârlara yol açtı ancak gerçek ücretlerde bir artış olmadı.

Trump’ın sihirli düşüncesi

2 Nisan’da Trump’ın 150 ülkeye uyguladığı ve “Kurtuluş Günü” olarak ilan ettiği gümrük tarifeleri, uluslararası ekonomik sistemi yeniden düzenleyecek ve üretimin ABD’ye geri dönmesini zorlayacaktı. Bu, hayalci veya sihirli bir düşüncedir. Kapitalist yatırımın en temel yasasını göz ardı etmektedir.

Marx’ın 175 yıl önce “Komünist Manifesto”da açıkladığı gibi, burjuvazi, yani kapitalist sınıf, en yüksek kâr oranı, en hızlı getiri ve en ucuz işgücü için tüm dünyayı dolaşır. Mülk sahibi sınıfın herhangi bir ülkeye duygusal bağlılığı yoktur, sadece piyasaları ve kârları güvence altına almaya bağlılığı vardır. Üretici güçler sürekli olarak devrimcileştirilmekte, modernize edilmekte ve daha acımasızca verimli hale getirilmektedir.

Çöken borsa, Trump’ı küresel tarifeleri 90 gün için hızlıca “durdurmaya” zorladı, çünkü bu tarifeler küresel pazarda faaliyet gösteren ABD’li milyarderleri ciddi şekilde etkiledi.

Trump daha sonra Çin’den ithal edilen mallara uygulanan tarifeleri daha da artırdı ve Çin de karşılık olarak ABD ithalatına daha yüksek tarifeler uyguladı. Çin’den ithal edilen mallara uygulanan ABD tarifeleri bazı ürünlerde %145’e, bazılarında ise %245’e kadar yükseldi.

Yine, bazı ABD’li milyarderler Trump’ı yön değiştirmeye zorladı. Apple ve Nvidia, Trump’ın Çin’den ithal edilen birçok popüler tüketici elektroniğini muaf tutma kararıyla büyük zaferler kazandı. Bunlar arasında Apple ürünleri, diğer akıllı telefonlar, bilgisayarlar ve tüketici elektroniği yer alıyor.

Başka bir geri dönüş daha oldu. Washington başlangıçta Çin yapımı tüm gemilere liman başına 1,5 milyon dolara kadar ücretler koymuştu. Ancak bu emir, ABD yetkililerinin denizcilik sektörü yöneticilerinden gelen itirazlar karşısında kaldığı fırtınalı bir kamuoyu duruşmasından sonra sessizce kaldırılmıştı.

“Amerika’nın Denizcilik Hâkimiyetini Yeniden Sağlama” başlıklı son yürütme emri, uçak gemileri ve destroyerler için fon dışında, bunu gerçekleştirmek için büyük bir para miktarı olmayan görkemli bir program ortaya koyuyor. Emir, limanlar veya yük taşıyıcıları için hiçbir plan içermiyor.

Askeri bütçe ekonomi üzerinde bir yük

ABD’li kapitalistler, on yıllardır yaptıkları gibi, kâr marjlarını artırmak için attıkları her adımda en kolay ve en hızlı kâr sağlayan yolu seçtiler. Yatırım parası, amansızca en yüksek garantili kârlara yöneliyor ve bu, genellikle devasa, garantili, milyarlarca dolarlık yıllık sübvansiyonu olan askeri bütçedir.

Borsa piyasalarındaki serbest düşüşü durdurmak için yapılan bir başka çabada, Trump tarihinin en büyük askeri bütçesini açıkladı. “Kimse bunun gibisini görmedi,” diye övündü ve 1 trilyon doları aşacak bir Pentagon bütçesini tarif etti. Bu, ABD’nin stratejisinin hâlâ endüstriyel gelişme ve altyapı fonları pahasına askeri hâkimiyetini dayatmak olduğu anlamına geliyor.

Yeni işlerle yeni endüstriler kurma sorununu çözmeyecek olan bu hızlı çözüm ancak dev askeri endüstrilere bir kemik atıyor.

Federal fonlar askeri alana pompalandı ve şimdi ABD ekonomisine hâkim durumda. Bu finansman, askeri-endüstriyel komplekse büyük bir sübvansiyon ve garantili bir kâr kaynağı sağlıyor. Ancak hızlı bir çözüm olan şey, ekonomi üzerinde bir engel haline geldi.

Nasıl bir ilaç başlangıçta uyarıcı olabilir ve enerjiyi artırabilirse, askeri harcamalar da zamanla toplumun geri kalanını içten boşaltan bir bağımlılık haline gelir. Ekonomiye gerçek bir değer katmaz ve işgücünü eğitenler de dahil olmak üzere hayati sosyal programlar için gerekli kaynakları tüketerek sivil altyapıyı zayıflatır.

Kısmen 75 yıllık sonsuz askeri harcamalar nedeniyle, ABD ekonomisi geri döndürülemez bir şekilde aşağı doğru gidiyor. Daha fazla tehdit, daha fazla yaptırım ve daha fazla tarife, gerileyen bir ABD ekonomisinin daha da kötüleşmesine yol açacaktır.

Tarifeler ABD halkına vergidir

ABD tarifeleri, ABD’ye ihracat yapan işletmeler tarafından ödenmez. Tarifeler, malları sipariş eden ABD şirketleri tarafından ABD hükümetine ödenir. Çoğu zaman maliyet tüketiciye yansıtılır. Zenginlerin çalınan işçi emeğinden elde ettikleri milyarlarca dolarlık kârla, zenginlerin tarifelerin maliyetinin en azından bir kısmını karşılayabilecekleri doğrudur. Ama karşılamayacaklar! Bu nedenle tarifeler, ABD’deki çalışan insanlar tarafından daha yüksek fiyatlar şeklinde ödenecektir.

Trump’ın abartılı söylemlerine rağmen, tarifeler ABD ekonomisini, önemli sayıda üretim işini geri getirecek şekilde yeniden sanayileştirmeyecektir. Onlar, ABD ekonomisinin giderek yavaşlayan büyümesini, uzun vadeli düşüşünü ve küresel pazarlardaki ABD rekabet gücü kaybını tersine çevirmeyecektir. ABD’ye ithal mal akışını durdurmak için bir koruma duvarı oluşturmak, burada yeni fabrikalar inşa etmeyecektir.

Benzer şekilde, ABD yaptırımları, dünya nüfusunun üçte birini oluşturan 40’tan fazla gelişmekte olan ve eski sömürgeleştirilmiş ülkeye karşı başarısız bir ekonomik savaş biçimidir. Tüm ticareti ve kredileri kasıtlı olarak engelleme, yapay kıtlık, hiperenflasyon yaratma, hatta temel ilaçlardan mahrum bırakma politikası olan ekonomik yıldırmalar, felaket sonuçlar doğurmuştur.

Milyonlarca ithal ürün üzerindeki vergi, kötüleşen ABD ekonomisine geri tepecek ve çalışan insanlara zarar verecektir. Bu zaten enflasyonu körüklüyor, uluslararası ilişkileri zayıflatıyor, ticaret savaşı yaratıyor ve küresel ekonomiyi istikrarsızlaştırıyor.

Suç sistemdedir

ABD şirketleri, son kırk yıldır üretimi denizaşırı ülkelere taşıyarak, “serbest ticaret” sloganı altında ABD ekonomisini acımasızca sanayisizleştirdi. Amaçları, denizaşırı işçilere daha düşük ücretler ödeyerek kârlarını en üst düzeye çıkarmaktı. Bunun sonucunda milyonlarca ABD’li işçi işlerini, evlerini, geleceklerini ve emekliliklerini kaybederken, denizaşırı işçiler aşırı sömürüldü. ABD’de sendikalı bir otomobil işçisi için saatte 30 doların üzerindeki en yüksek oranla karşılaştırıldığında Meksikalı bir otomobil işçisinin ortalama ücreti saatte yaklaşık 5 dolar, Hindistan’da ise bunun yaklaşık yarısı.

Yeniden sanayileşme olarak adlandırılan şey aslında sanayisizleşmeydi. Sanayisizleşme, ağır sanayinin kaybı anlamına geliyordu: otomobil, çelik, gemi yapımı, demiryolları ve limanlar. Çamaşır makinelerinden klimalara kadar temel ev aletleri üreten fabrikaların kapanması anlamına geliyordu. Konserve ve gıda işlemeden konfeksiyon endüstrisine kadar akla gelebilecek her endüstri, en yüksek teknoloji üretim hatlarını düşük ücretli ülkelere taşıdı.

1960’larda, ABD’de giyilen giysilerin yaklaşık %95’i yurt içinde üretiliyordu. Bu konfeksiyon endüstrisi neredeyse tamamen yok oldu. Bu kayıp, 70.000’den fazla fabrikanın kalıcı olarak kapandığı ABD üretim tabanının daha geniş bir erozyonunun parçasıydı.

ABD kapitalistleri tarafından başlatılan bir süreç için diğer ülkelerdeki işçileri suçlamak, tamamen haksız ve ırkçı bir saldırıyı kasıtlı olarak başlatmak anlamına geliyor.

ABD, küresel dış kaynak kullanımında baskın bir güç olarak duruyor. Yıllık olarak yaklaşık 300.000 iş dışarıya kayıyor. Ekonomik etkiler önemlidir, çünkü sadece ABD pazarı, küresel olarak dış kaynaklı ürün ve hizmetlerin 92,5 milyar dolarının 62 milyar dolarını üretmektedir. (Forbes, 15 Ekim 2024)

Birçok ABD tarifesi, ABD’nin müttefiki olan ülkeleri hedef alıyor. Diğer ülkelerin ekonomilerini istikrarsızlaştırmak, kısa görüşlü ve umutsuz bir eylemdir. Ancak yine de ABD ekonomisini güçlendirmeyecektir.

ABD kapitalistleri kendi ekonomilerini neden kurtaramıyor?

ABD, kapitalist bir ülke olarak, gerçekten yeniden sanayileşemez ve sanayileşmeyecektir, çünkü bu, kapitalistlerin kendi paralarının uzun yıllar boyunca yatırımını içeren son derece pahalı bir süreçtir.

ABD kurumsal hukuk ve politikasında, “hissedar önceliği” ilkesi, bir şirket yönetim kurulunun münhasır güvene dayalı görevinin hissedar değerini en üst düzeye çıkarmak olduğunu emreder —yani, hisse senedi fiyatını ve hissedarlara dağıtılan avantajları artırmak. Bu, örtük olarak, şirketlerin, işçilerinin veya bir bütün olarak kamuoyunun iyiliğini gözetme konusunda bağlayıcı yükümlülüklerinin olmadığı anlamına gelir.

Şirket CEO’ları, sadece kârları en üst düzeye çıkararak ve her çeyrekte yüklü getiriler garanti ederek hayatta kalacaklarını biliyorlar. Yeniden sanayileşme girişimi, böyle bir ekonomi için gerekli altyapı ve eğitimin yeniden düşünülmesini ve bu alanlara büyük yatırımlar yapılmasını gerektirir. Bu, onlarca yıllık yatırım demektir.

Planlamayı Çin neden yapabilirken ABD yapamıyor?

ABD’nin dar görüşünün aksine, Çin uluslararası girişimler aracılığıyla dünya çapında bir rol oynuyor. Bu, 11 üye ülke ve dokuz ortakla hükümetlerarası bir ticaret organizasyonu olan BRICS+’te kilit bir rol; 10 üyesi olan Şanghay İşbirliği Örgütü; ve özellikle 140 üyesi olan Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’ni içerir.

Bu ticaret ve kalkınma örgütleri, daha büyük ekonomik ve jeopolitik entegrasyonu, teknoloji paylaşımını ve gelişmekte olan ekonomiler için koordinasyonu teşvik eder.

Çin, toplumdaki en büyük zenginlik kaynaklarının tüm ulus tarafından sahiplenildiği sosyal olarak planlanmış bir ekonomiye sahiptir. Bankacılık, iletişim, nakliye, hammaddeler, elektrik enerjisi, demiryolları, limanlar vb. Devlet Mülkiyetindeki İşletmelerdir.

Çin’de büyük kapitalistler var, ancak Çin ekonomisinin en büyük payı devlet tarafından yönetilmektedir.

90 milyon üyesi olan Çin Komünist Partisi, bu kalkınma sürecini kontrol etmektedir. Bu parti, yozlaşmış eski feodal toplumun devrimci bir şekilde ters yüz edilmesine ve 1949’da emperyalist işgalin sonlandırılmasına dayanmaktadır. Ekonomi politikaları ve toplumun yeniden organizasyonu, 800 milyon insan için derin yoksulluğu sona erdirmiş ve gezegenin en yoksul ülkelerinden birini bugünün modern mucizesine dönüştürmüştür.

Çin’in ücretsiz yüksek öğretiminin önemli bir kısmı, bilim, teknoloji, mühendislik ve matematiğe vurgu yaparak başlar. Ülke bu alanlarda her yıl yaklaşık 3,5 milyon mezun vermektedir. Bu, ABD eğitim kurumlarından mezun olanların yaklaşık 10 katıdır. ABD’de yetişkinlerin %54’ü altıncı sınıf seviyesinin altında okuma yazma bilmektedir.

Yüksek beceri seviyeleri ve ileri eğitim, günümüz dünyasına müdahale için esastır.

Kapitalizm toplumsal ilerlemeye engel

Acımasızca ücretleri düşürmek, sosyal yardımları, altyapı yatırımlarını ve eğitimi kesmek, kısa görüşlü milyarderlerin stratejisidir.

Üretim araçlarının özel mülkiyeti, toplumsal olarak üretilen tüm zenginliğin bir avuç milyarder tarafından mülksüzleştirilmesi, kısa vadede birkaç kişi için muhteşem bir zenginlik anlamına gelebilir. Ancak, bu durum günümüzün küresel tedarik zincirlerinde sanayiyi modernize etme yeteneğine gerçek bir engeldir. ABD emperyalizmi, tamamen eskimiş bir üretim biçimi olan kapitalizme zincirlenmiş olduğu için, günümüzün küresel ekonomisine modernize olma yeteneğinden yoksundur.

ABD emperyalizmi, taleplerini dayatmak için rakiplerini yok etmekle tehdit edebilir. Bu güçlü bir tehdittir. Ancak kapitalistler, endüstriyel kapasite ile desteklenmeyen askeri gücün, içeriksiz kükreyen bir kâğıttan kaplan haline geldiğini öğrenecektir.

ABD’deki işçilerin ve ezilenlerin çıkarları, tüm dünyadaki insanların gelişimiyle bağlantılıdır. Sınıfımız ancak artan işbirliği ve dayanışma yoluyla devasa küresel sorunları çözme yeteneğini geliştirecektir.

Toplumsal olarak yaratılan zenginliği mantıklı bir şekilde planlama ve hızla gelişen teknoloji ve altyapıya yatırım yapma yeteneği, geleceği belirleyecek en önemli faktördür. Bu tür bir planlama ve ortak kaynakların toplum yararına kullanılması için ise sosyalizm gereklidir.

Kaynak: https://www.workers.org/2025/04/85177/

Yazarın Diğer Yazıları

Aynı kategoriden yazılar