Biz komünistler, dünyanın her yerinde yüreği ezilenlerle atan milyonların büyük şehir merkezlerinden küçük mezralara, yüksek dağlardan sık ormanlara kadar yayılan fedakâr, dirayetli mücadelelerinin tarihini omuzlanmakla onurlandırıldık. Ne mutlu bize! Tarihimizin her sayfası inancımızı pekiştiren, ilham veren kahramanlıklarla dolu. Ne büyük bir şans!
Üç barış görüşmesinden başı dik ayrılan, birçoklarının sonunun geldiğini düşündüğü zamanlardan iki büyük “düzeltme” kampanyasıyla güçlenerek çıkan, onlarca yıldır kesintisiz bir mücadele yürüten Filipinler Komünist Partisi de bunların önde gelenleri arasında yer alıyor. Şu sıralarda doksan bin civarında üyesiyle FKP, 17 devrimci kurumdan oluşan Filipinler Ulusal Demokratik Cephesinin bir parçası. 1969 yılında mücadeleye başladığında 60 savaşçısı, 9 otomatik tüfeği ve 26 tane de daha alt düzey ateşli silahı olan Yeni Halk Ordusu, bugün on binin üzerinde üyesiyle Filipinler’in 81 vilayetinin 70’inden fazlasında varlık gösteriyor. Özellikle yetmişli ve seksenli yıllarda çok önemli bir güç biriktiren, dünya ve Türkiye sol kamuoyunun da yakından takip ettiği FARC ve Aydınlık Yol örneklerinin ana kollarının geçtiğimiz yıllarda silah bıraktığı, ELN’nin ise güç kaybettiği düşünüldüğünde, YHO’nun global ölçekte tarihsel bir özgünlüğe sahip olduğu açık. Bu ise, şüphesiz, yüzlerce yıllık İspanyol ve yarım asırlık ABD sömürgesine direnen ve bu ulusal direnişin ancak köylülerin, işçilerin ve tüm halkların kurtuluşuyla mümkün olacağına inanan bir politik hattın, kendini kuşaklar boyunca yeniden üretip aktarabilmesiyle mümkün oldu. Yine şüphesiz, bu politik aklın ve inancın başlıca mimarı, aynı zamanda taşıyıcısı ve gerektiğinde eleştirmeni Jose Maria Sison’du. İçinde bulunduğumuz ay, 16 Aralık 2022 tarihinde, 34 yıllık sürgünün ardından Hollanda’da hayata gözlerini yuman, yetmişli yıllarda YHO ile aktif olarak kırsalda bulunduğu esnada kullandığı imzasıyla Amado Guerrero’nun[1] ölümünün ikinci yıl dönümü. Biz de bu yazı ile hem onu anmak hem de Türkçe okura hakkında kabaca da olsa bir biyografi sunmak istiyoruz.
Sison ailesinin kökeni, 16. yüzyılda ticari amaçlarla Çin’in Fujian eyaletinden Filipinler’e gelen bir kaptana dayanmaktadır. Aileye ait ilk kayıtlar 18. yüzyıla aittir ve aile, Çin ve Malay kökenli bir soy olarak tanımlanan Sangley Mestizo olarak sınıflandırılmıştır. Sangley Mestizoları, çoğunlukla Filipinler’in en büyük adası olan Luzon‘da, özellikle büyük bir liman kenti olan Manila‘da yaşamışlardır. Bu topluluk, İspanyol sömürge yönetimi altında valiler ve devlet görevlileri olarak pek çok önemli görevde bulunmuştur. 1869’da Süveyş Kanalı’nın açılmasıyla, Filipinler ile İspanya arasındaki ticaretin büyük ölçüde Meksika üzerinden sağlanması sona ermiş ve kısalan süreye bağlı olarak ticaret yoğunlaşmıştır. Bu durum, Filipinler’deki ticari birikimin ilk olarak Sangley grupları arasında oluşmasına yol açmıştır. Aynı zamanda, genç kuşaklar bu yol üzerinden İspanya ve diğer Avrupa ülkelerine seyahat etmiş, böylece ilk önemli entellektüel etkileşimler başlamıştır. Nitekim 1896’da İspanyol sömürgeciliğine karşı yürütülen ilk Filipinli devrimci harekete liderlik eden Andres Bonifacio da, Filipinli bir anne ve Çinli tüccar bir babanın oğludur.
1896’da İspanyol sömürgeciliğine karşı başlayan silahlı mücadele, 1898’de İspanyol-Amerikan Savaşının sona ermesi ve İspanyol sömürgelerinin Amerikan etki alanına geçmesiyle yeni bir aşamaya girdi. Bundan sonra Amerikan sömürgecilerle Filipin direnişçileri arasındaki mücadele büyük kayıplarla 1902 yılına kadar sürdü. 1902 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Filipinler’de tesis ettiği tam hâkimiyet, 1946 yılına kadar devam etti.
Filipinler’deki ilk komünist örgütlenme, ABD sömürgeciliği altında 1930 yılında kurulan, asıl olarak Manila’da etkinlik gösteren işçi kökenli Filipin Adaları Komünist Partisi’dir (Partido Komunista ng Pilipinas). FKP[2], 1938 yılında, Filipinler’in kırsal bölgelerinde kurulan ve köylü kökenli olan Filipinler Sosyalist Partisi ile birleşti. İkinci Dünya Savaşı sırasında, Japonya 1941 yılının sonunda Filipinler’i işgal etti ve bu durum, FKP ve FSP’nin liderliğinin ilk neslini dağıttı. Bu dönemde, Lava ve Taruc kardeşler, birleşik partinin ortak liderliğini üstlendiler ve 1942 yılının mart ayında, Japon işgaline karşı mücadele etmek amacıyla parti önderliğinde Halkın Ordusu (Hukbalahap) kuruldu. Kardeşlerin partideki etkisi, Jose Maria Sison’un 1968’de partiden kopuşuna kadar devam edecekti. 4 Temmuz 1946’da ABD Filipinler’in tam bağımsızlığını tanıdığında, FKP silahları bırakarak parlamenter siyasete geçiş yaptı. Ancak 1950 yılında parti, yeniden silahlı mücadele çağrısı yaparak, 1950’lerin ortasında Halk Ordusunun neredeyse tamamen yok olmasına rağmen, bu dönemin sonlarına kadar etkinliğini sürdürdü.
Jose Maria Sison, 1939 yılında doğdu ve çoğunlukla özel Katolik okullarına giden akranlarının aksine, devlet okullarında ilk ve orta eğitimini aldı. Marksist fikirlerle lise yıllarında tanıştı. 1959 yılında Filipinler Üniversitesi İngilizce bölümünden gazetecilik ve yaratıcı yazarlık çift anadal öğrencisi olarak mezun olduktan sonra aynı alanda yüksek lisans eğitimine devam etti.
1960’lı yıllar, Jose Maria Sison’un kitlesel anti-emperyalist eylemler, gençlik örgütlenmeleri ve teorik çalışmalar aracılığıyla bilgi ve deneyim biriktirerek, kendini on yılın sonundaki büyük atılım için titizlikle hazırladığı bir dönem oldu. Bu dönemde Sison, kimi uluslararası temas fırsatlarına da erişti. Sison, 1962 yılında altı aylık bir dil bursuyla Endonezya’da ve 1966 ve 1967 yıllarında iki kez kısa süre Çin’de bulundu. Böylece hem Endonezyalı komünistlerle ilişkiler geliştirdi hem de Çin Kültür Devrimini yakından gözlemledi.
Sison’un en belirgin yeteneklerinden biri, bu dönemde önce bağımsız olarak kampüs içinde oluşturduğu SCAUP, ardından ise 1964 yılında kurduğu Kabataang Makabayan (KM – Yurtsever Gençlik) gibi örneklerle öne çıkan örgütçülüktü. 1959’da, Katolik Kilisesi’nin üniversite üzerindeki denetimine karşı kurduğu Filipinler Öğrenci Kültür Derneği (SCAUP), UP Öğrenci Katolik Eylemi’nin (UPSCA) parodisiydi. Bu toplulukla yürüttüğü faaliyetler dolayısıyla iki yıl sonra üniversitedeki sözleşmesi yenilenmedi. 1964 yılında kurduğu KM ise, Kamboçya, Vietnam ve Laos’ta süren Amerikan Savaşına, Endonezya’daki büyük kıyıma[3] sahne olan altmışlı yıllarda Güneydoğu Asya solunda yükselen anti-emperyalist duyunun etkisiyle kısa süre içinde binlerce üyeye ulaşarak 1965 yılında seçilen Marcos’un hedefi haline gelen ulusal bir gençlik örgütüydü. KM’nin, 3 yıl sonraki ikinci ulusal kongresinde yapılan seçimlerin ardından Filipinler’in her şehir ve eyaletinden delegesi vardı ve bu, Filipinler gibi okuma yazma oranı son derece düşük, çok dilli bir ülke için özellikle önemli bir başarıydı. Bu deneyimler, Sison’un 1968’de FKP’nin kurulmasında, 1969’da Yeni Halk Ordusu’nun (YHO) ortaya çıkışında, 1986’da Halkın Partisi (Partido ng Bayan) gibi bir parlamenter partinin kuruluşunda ve daha sonra Ulusal Demokratik Cephe’deki faaliyetlerinde temel bir rol oynadı.
Bu iki örgüt, üyeleri kadar Sison için de ideolojik okul olarak işlev gördü. Bu ideolojik eğitimin en önemli çıktısı, elbette, Sison’un 1967’de yazmaya başladığı ve FKP’ye, “Hatalar ve eksiklikler ders almak için birer kaynaktır” alt metniyle sunduğu rapor taslaklarıdır. Bu raporlar, Filipinler’in güncel durumunu yarı-feodal bir toplum olarak tanımlayarak Maoist bir çizginin haberini veriyordu. Sonuç olarak Amado Guerrero, 26 Aralık 1968’de 70 kişilik bir grupla Filipinler Komünist Partisi’ni yeniden kurarak başkanlık görevine geldi. Ertesi yıl, 29 Mart 1969’da kurulan Yeni Halk Ordusu ülke çapında silahlı mücadele başlattı. Partinin kuruluşunun Mao’nun doğum gününe denk getirilişiyle eski FKP’nin Sovyet hattından bir ayrılma vurgulanıyor, YHO’nun Hukbalahap ile aynı günde kurulmasıyla ise partinin silahlı kanadının tarihsel misyonu üstleniliyordu.
Başlangıçta, yedi binden fazla adadan oluşan ve kırsal bölgeleri dağlarla, yağmur ormanlarıyla örtülü olan Filipinler’in coğrafi koşullarındaki güçlük, mücadelenin hangi bölgeden başlaması gerektiğine ilişkin kimi tartışmalara yol açtı. Manila’nın da içinde yer aldığı, en büyük ada olan Luzon, geçmişte de birçok isyanın başlangıç noktası olmuştu ve görece daha uygun koşullara sahipti. Üstelik YHO’nun az sayıdaki üyesinin zorlu doğa koşullarına karşı çok ciddi bir eğitime sahip olmaları gerekiyordu. Öte yandan, Sison, bu bölgenin direnişler kadar askeri üslerin de yatağı olduğunu vurgulayarak başka bölgelere geçmekte ısrarcı oluyordu. Mücadelenin ilk yıllarında, iki önemli olay gerçekleşti. Bunlardan ilki yine Luzon bölgesinde yer alan Tarlac’ta beş bin kişilik devlet güçleriyle karşı karşıya gelen 200 YHO gerillasının neredeyse tamamının şehit düşmesiydi. İkincisi ise bir askeri akademi üssüne yapılan saldırıda 200 kadar yüksek ateşli silahın ele geçirilmesiydi.
FKP ve YHO, hâlâ ormanlarla kaplı, gelişmemiş ve ulusal kimliğin zayıf olduğu Isabela Eyaleti’nde hızla güç kazandı. Ülkenin en uzun dağ silsilesi olan Sierra Madre’nin omurgası, en büyük ada olan Luzon’un kuzeyinden güneyine kadar gizli ve zorlu geçiş yolları sunuyordu. Üç yıl içinde Parti, köylüler ve yerel halk arasında sağlam bir taban kurdu; ayrıca, bu bölgede kadrolarını tüm Filipinler’e yayacak şekilde eğitip, sonunda adaların çoğunda silahlı direniş yürüten 60’tan fazla gerilla cephesi oluşturdu. Bu süreçte Sison, devlet güçleriyle 12’den fazla kez doğrudan karşı karşıya geldi.
1972 yılı, Filipinler’in 22 tayfunla vurulduğu, denizin Luzon’un neredeyse ortalarına kadar girdiği zor bir yıl oldu. Aynı zamanda, Marcos’un ikinci döneminin son yılıydı. Ülkede, başkanın yalnızca iki dönem görev yapabileceği anayasal bir güvence bulunuyordu. Ancak yıl sonunda Marcos, beş bin muhalifin tutuklanmasını öngören bir liste hazırladı ve 21 Eylül’de Manila sessizliğe büründü. Bu tarihten sonra, gerçekleştirilen göstermelik bir referandumla görevde kalmaya devam etti ve böylece 1986’ya kadar sürecek olan Marcos diktatörlüğü başladı. Sonraki yıllar, Marcos ailesinin etrafındaki yolsuzluk skandalları ve yüksek dış borçlanmalarla geçti.
Bu dönemde, YHO kırsalda binlerce üyeye ulaştı. Filipinler’in takım ada yapısı, bağımsız cephelerin varlığını sürdürebilmesini sağladı, böylece bir organın aldığı darbeler diğerlerini etkilemiyordu. 1974’te Amado Guerrero, Halkımızın Savaşının Özellikleri adlı bir belge yayımladı. Bu belge, Partinin ilk beş yılının silahlı mücadelesinin derslerini derleyerek, adalar arası bir arazide uzun süren bir halk savaşının taktiklerini ve yöntemlerini tanımladı. Yine bu dönemde, Mindanao bölgesinde Müslüman azınlığın başlattığı isyan da, FKP’ye yönelik askeri baskıyı hafifletti.
1976’da FKP-YHO’ya büyük darbe, Komutan Dante’nin yakalanmasıyla vuruldu, ardından 1977’de Amado Guerrero da tutuklandı. Buna rağmen, Parti kadroları devrimin, zorlu dönemini geride bırakıp ilerlemeye devam ettiğine inanıyordu. FKP’nin üye sayısı beş bine ulaşırken YHO dokuz bölgesel komutanlık teşkil etmişti. Tahmin edileceği gibi Sison büyük işkencelere maruz kaldı, hapiste kaldığı dokuz yılın beş yılında tek kişilik bir hücredeydi ve bunun da 18 ayını bir yatağa zincirli olarak geçirdi.
1986 yılında Marcos rejimi devrildiğinde ve Bayan Aquino iktidara geçtiğinde, FKP’nin 30 bin ve YHO’nun 20 bin üyesi vardı. Ulusal Cephe’nin kitle tabanının ise kabaca 6 ile 10 milyon arasında olduğu düşünülüyordu. 1986 yılının Mart ayında serbest kaldıktan sonra Sison, Partito ng Bayan’ı (PnB / Halkın Partisi) kurdu ve Filipinler Üniversitesinde araştırmacı olarak çalışmaya başladı. PnB’nin kuruluşunun ardından Eylül 1986’da Yeni Zelanda ve Avustralya’yı kapsayan bir ders turuna çıktı ve Ekim’de, hapisteyken yazdığı şiirlerine verilen Güneydoğu Asya Şiir Ödülünü almak üzere Tayland’a geçti. Bir haftalığına Filipinler’e döndüğünde suikaste hedef olacağını öğrendi. Kasım 1986’da Japonya’dayken, KMU[4] lideri Rolando Olalia öldürüldü ve barış görüşmeleri askıya alındı, ancak sekiz gün sonra ateşkes ilan edildi. Sison bu durumu bir muhabirden öğrendi ve yurda dönmek istedi fakat yurtdışında kalması önerildi. Aralık 1986’da Hong Kong, Ocak 1987’de Hindistan’a gittikten sonra Avrupa’ya geçti. Ulusal Cephe’nin uluslararası ofisi Hollanda’daydı ve Sison buraya vardıktan sonra Filipinler’deki köylü katliamını öğrendi. Şubat’ta Aquino’nun devrimci güçlere karşı savaş ilan etmesiyle askeri harekâtlar arttı ve 1988 yılında Sison’un pasaportu hükümet tarafından iptal edildi.
Marcos diktatörlüğünün devrilmesinin ardından, devrimci hareket büyük zorluklarla karşılaştı. Şehirli müttefiklerinin sayısı hızla azaldı, birçok kişi Aquino hükümetine katıldı. Yurt dışından gelen finansal destek ise, kırsal alanlarda mücadele eden eylemcileri kentsel alanlara çekti. Parti belgeleri, daha önce gizli tutulan bilgiler medyaya sızmaya başladı, FKP’nin ideolojik dili değişti ve bazı hatalar örtbas edilmeye çalışıldı. Özellikle Mindanao’da, 1985-1986 yıllarında, binlerce devrimci, iç temizlik adı altında öldürüldü ya da işkenceye uğradı. Bu dönemde yaşanan moral ve disiplin çöküşü, Partinin lideri Jose Maria Sison’ı, devrimin affedilemez hatalarını düzeltmek için bir hareket başlatmaya sevk etti.
1991’de, Sison’un öncülüğünde başlatılan İkinci Büyük Düzeltme Hareketi, devrimci hareketin ideolojik, siyasi ve örgütsel açıdan kendini sorgulayıp hatalarını düzeltmesini amaçladı. Bu süreç, hareketin temellerini güçlendirip, özellikle kitle tabanını genişletme açısından önemli bir dönemeç oldu. Düzeltme kampanyası, Filipinler’deki kriz ortamında, FKP’nin yeniden güçlü bir şekilde halkın desteğini kazanmasına olanak sağladı. Sonuçta, FKP ve YHO, ideolojik ve örgütsel açıdan güçlenerek yeni bir döneme adım attı ve devrimci mücadeleye devam etme kararlılığı, 1997’deki Büyük Asya Krizine hazır bir FKP bıraktı.
Sison, ömrünün Hollanda’daki bölümünü küçük bir Filipinli grup ile çevrili olarak ve büyük bir çalışkanlıkla teorik çalışmalarına eğilerek geçirdi. Ulusal Cephe’nin temsilcisi olarak Filipinler Devletiyle yürütülen barış görüşmelerini yönetti.
O, ömrü boyunca, devrimin kampüslerden protestolarla çınlayan sokaklara, el değmemiş ormanlardan ve nehirlerden tek kişilik hücrelere, dünyanın ücra bir köyünden en büyük metropollere uzanan yolunu içinde duyarak ve büyük bir inançla yürüdü. Mücadelenin yengi ve yenilgilerini, ümit ve ümitsizliklerini tecrübe etti. Şartlar her ne olursa olsun, yeni bir yol, bir çıkış bulmak, direngenliği yükseltmek için didinip durdu. Onun şahsında, kendi hikâyesini devrimin dikenli yolunda yazanların onurlu hatıralarını saygıyla anıyoruz.
Kaynaklar
Borjal, Jose Danilo. “Kapital ve Ekim Devrimi, Filipinler Devrimine Etkileri”, Kapital’den Ekim Devrimi’ne Ekim Devrimi’nden Devrimlere, Ed. Büşra Özcan, Halkların Demokratik Kongresi Yayını, İstanbul 2018.
Entenberg, Barbara. “Agrarian reform and the Hukbalahap.” Far Eastern Survey 15.16 (1946): 245-248.
kites Editöryal Komite. Filipinler Komünist Partisi Kurucu Başkanı Jose Maria Sison ile Söyleşi. https://teorivepolitika1.net/2022/12/18/filipinler-komunist-partisi-kurucu-baskani-jose-maria-sison-ile-soylesi/
Sison, Jose Maria ve Roska, Ninotchka. Jose Maria Sison: At Home in the World: Portrait of a Revolutionary. Open Hand Publishing, LLC, 2004.
[1] İngilizceye “Beloved Warrior” olarak çevrilen bu müstear isim, “Sevgili” veya “Sevilen Savaşı” anlamına gelir.
[2] Her iki parti de çoğu İngilizce kaynakta FKP olarak kısaltıldığından, biz de bu metinde her ikisine de FKP olarak işaret ediyoruz. Ancak, 1930’da kurulan ilk parti, Filipin Adaları Komünist Partisi, 1968’de Mario Sison’un kurduğu parti ise Filipinler Komünist Partisi olarak kabul ediliyor gibi görünüyor yaygınlıkla.
[3] Üye sayısı bakımından dünyanın iktidarda olmayan en büyük komünist partisi olarak bilinen Endonezya Komünist Partisi, ABD ve İngiltere’nin desteklediği askeri darbenin saldırısı sonucu 1965-66’da fiziksel olarak tasfiye edildi. Katliamda yarım milyon ile bir milyon kişinin öldürüldüğü kabul edilir.
[4] Kilusang Mayo Uno (Mayıs Birliği Hareketi) 1970’lerde kurulan, geniş tabanlı bir işçi sendikası.